Kızıldeniz’deki gerilim Batı’yı zorlayacak! Avrupa’nın yeni sınavı: Yemen

Filistin savaşının deniz cephesini tutan Yemen, ABD ile İngiltere’nin saldırılarına karşı direniyor. Bölgede tansiyon yüksek. Uzmanlar Kızıldeniz’deki bu gerilimin dünyaya olan etkilerini Aydınlık Avrupa için yorumladı

Yemen’deki Ensarullah hareketi, emperyalist saldırılara karşı mücadele veriyor. Yemen, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaptığı saldırılara karşılık olarak Kızıldeniz'de ABD ve İsrail gemilerini alıkoydu. Ardından ABD ve İngiltere saldırılara başladı. Ukrayna’da başarısız olan Batı bu kez şansını Filistin cephesinde zorluyor.

Kızıldeniz’deki gerilimin ekonomik etkileri de tartışma konusu. Bazı denizcilik şirketleri seferlerini durdurdu. Ticari gemiler rotasını Kızıldeniz yerine taşımanın daha uzun sürdüğü Cebelitarık Boğazı'na çevirdi. Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan Süveyş Kanalı üzerinden küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'si yapılıyor.

Ali Fuat Gökçe

Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, bölgede yaşanan gelişmeleri Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Gökçe şu görüşleri ifade etti:

KÜRESEL SERMAYE YEMEN’İ HESABA KATMADI

Küresel sermaye İsrail-Hamas savaşını başlatırken bütün gelişmeleri hesaba katmasına rağmen Yemen'in izleyeceği politikayı hesaba katamamıştır. ABD donanması Levant bölgesine gelirken İsrail-Hamas savaşına müdahil olabilecek ülkeler arasında Yemen bulunmamaktaydı. Mısır, İran, Suriye ve Lübnan'daki Hizbullah hesaba alınmıştı. Ancak İran destekli Husiler, Filistin davasına diğer körfez ülkelerine nazaran daha gerçekçi ve aktif katılarak Babü-l Mendep boğazından Kızıldeniz ve Süveyş Kanalına gelecek İsrail yanlısı politika izleyen ülkelerin ticaret gemilerine karşı saldırılar düzenleyerek küresel sermayeyi ve onun siyasi aktörlerini adeta şaşkına çevirmiştir. Yemen'in olduğu coğrafya Uzakdoğu’dan gelen deniz yolunun Ümit Burnunu dolaşmadan Babü-l Mendep Boğazı ve Süveyş Kanalı vasıtasıyla Akdeniz'e geçmesini sağlayan, Ümit Burnunu dolaşmadan ticaret yolunu kısaltan bir yerdir. Bu boğazın kapatılması Rotterdam'dan hareket eden ve Tokyo'ya giden bir geminin Ümit Burnunu dolaşmasına neden olacaktır. Bu durum ise o gemiye 6 bin km. daha fazla yol ve yüzde 23 daha fazla zaman kaybına neden olacaktır. Bu kayıplar ise bu istikametten ticaret yapan küresel sermayeye gerek navlun ücretleri gerekse de sigortalama ve diğer ücretler açısından oldukça fazla maliyet yüklemektedir.

AVRUPA ÜLKELERİ OLUMSUZ ETKİLENECEK

Bu durum Batılı ülkeler tarafından özellikle Avrupa ülkeleri açısından oldukça olumsuz. ABD ve İngiltere bu durumu çözebilmek amacıyla bir koalisyon kurdular ve geçen günlerde Yemen'e karşı saldırıda bulundular. Bu saldırılar devam edecektir. Ancak saldırıların boyutu hava harekatı ve füzelerle saldırı niteliğinde olacaktır. Kara harekatı bakımından herhangi bir gelişmeyi beklememek gerekir.

Babü-l Mendep Boğazının kapalı durumda olması Avrupa açısından Uzakdoğu ile olan ticaret bakımından oldukça maliyetli olacağı görünüyor. Avrupa hem Ukrayna-Rusya Savaşı hem de İsrail-Hamas Savaşından en çok olumsuz manada etkilenen yerlerden. Bununla ilgili olarak kıta Avrupası ülkelerin kamuoylarından mutlaka yüksek sesler çıkacaktır. Artan maliyetlerin halkın gündelik yaşamına etki etmesi oldukça muhtemeldir. Özellikle Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkelerden üst perdede sesler duymak mümkündür. Almanya'dan da beklenebilir. Almanya'nın İsrail yanlısı politikasını ekonomik nedenlerle nereye kadar sürdüreceği muammadır. ABD'nin Avrupa devletlerini daha ne kadar destekleyeceği de soru işaretidir.

YEMEN’İN KARŞISINDA OLAN ÜLKELER

Yemen'in karşısında ABD, Kanada, Avustralya, İngiltere gibi Anglo Sakson ülkelerin yanı sıra Hollanda gibi kıta Avrupa’sı bir ülke koalisyonda yer almıştır. Hollanda deniz ticareti anlamında oldukça güçlü bir ülke olması açısından bu koalisyona girmiştir. Bununla birlikte Bahreyn'in bir Müslüman ülke olarak Yemen karşıtı olması oldukça manidardır ama anlaşılır bir durumdur. Çünkü Bahreyn henüz Batılı ülkelerin hegemonyasından kurtulabilmiş değildir.

EN BÜYÜK DESTEKÇİ İRAN

Bununla birlikte Yemen'e en büyük destek İran'dan gelmektedir. İran maddi, manevi destek vermektedir. Suudi Arabistan'ın uzun yıllar sonra Yemen'le arasını düzeltmesi nedeniyle tekrar bozulmasını istemeyeceği için Yemen karşıtı politika izlemeyecektir. Katar ve Türkiye çeşitli platformlarda ve düzlemlerde destek verecektir. Zaten Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları da bu minvaldedir. Mısır ya da Ürdün verir mi? Bu konu da değişik görüşler var. Mısır, Yemen politikasından olumsuz etkilenen bir ülkedir. Babü-l Mendep Boğazının kapanması demek Süveyş Kanalından gemilerin geçmemesi anlamına gelir ki bu durum Mısır'ın maddi kayba uğramasına neden olur.

AVRUPA’NIN NEREDE YER ALACAĞI TARTIŞILIYOR

Dünya çok kutupluluğa doğru giderken kıta Avrupa’sı ülkelerin bu yeni gelişmeler bağlamında nerede yer alacağı tartışılmaktadır. ABD'nin güdümünde sürekli maddi kayba uğrayan Avrupa ülkeleri kendilerini çatışma ortamlarının dolaylı sonuçlarıyla karşı karşıya bulmaktadır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ABD'nin petrole dayalı ekonomisinden kurtulmak için çaba göstermektedir. Aynı husus Avrupa ülkeleri için de geçerli olsa bile ABD onları bir şekilde çeşitli tehditler (Rusya tehdidi) oluşturularak bir arada tutmaya çalışmaktadır. Bu durum başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde sanırım tartışılmaktadır.

ABD, Avrupa’yı İsrail’in arkasında durmaya zorluyor

Kızıldeniz’de yaşanan gelişmelerle ilgili Emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Fahri Erenel Aydınlık Avrupa’nın sorularını yanıtladı. Erenel, ABD ve İngiltere’nin saldırılarla neyi hedeflediğini değerlendirdi.

Fahri Erenel

ÇİN’E MESAJ VERİLİYOR

ABD ve İngiltere Yemen’de neyi hedefliyor?

ABD ve İngiltere’nin verdiği asıl mesaj’ın Çin’e olduğunu düşünüyorum. Deniz ipek yolu olarak adlandırılan Kızıldeniz’den de geçen rotayı Batı ülkeleri ile ticaretinde en çok kullanan Çin’dir. Ayrıca, Kızıldeniz’i kontrol eden Babülmendep Boğazı girişinde yer alan Cibuti’de Çin’in, Çin dışında ki tek askeri üssü bulunmaktadır. Çin bu üssü Afrika’ya sıçrama tahtası olarak kullanmaktadır. Yemen saldırıları hemen öncesi ve sonrasında birçok Batı orijinli konteyner firmasının Kızıldeniz’den geçen gemiler için bu hizmeti sağlamayacakları açıklamaları manidardır. Süveyş Kanalı yönetiminin açıklamalarına göre Kızıldeniz ve Kanal’da deniz güvenliğini etkileyen bir durum söz konusu değildir. Çok az sayıda gemi Ümit Burnu’nu dolaşmıştır. ‘Normal gemi seyrüseferi güvenli bir şekilde sürmektedir’ şeklinde açıklaması mevcuttur. Bu hamle ile Süveyş Kanalı geçişinde önemli gelir elde eden Mısır’a da Hamas-İsrail çatışmasına yönelik olarak son zamanlarda Mısır’ın sert çıkışlarına bir cevap olarak ta değerlendirilebilir.

BATI’YI İSRAİL’İN ARKASINDA TUTMA HAMLELERİ

İki ülke deniz ticaret güvenliğini bahane ederek Yemen’e yaptıkları saldırılar ile Kızıldeniz’i güvensiz bir ortama sürüklemekte, dünya kamuoyunu da bu gerekçe ile etrafında konsolide etmeye çalışmaktadır. Hamas-İsrail çatışmasının uzamasının ve İsrail’in artan zulmü karşısında İsrail’e olan destekte zayıflamalar gördükleri için bu saldırıyı Batıyı tekrar tam destekle İsrail’in arkasında durmaya sevk etmek için bir yol olarak gördükleri düşünülmektedir.

Bunların dışında İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılandığı günlere denk getirilmesi de Adalet Divanı’nı etkileme amaçlı olabileceğini de düşündürmektedir.

Filistinlilere yönelik katliamları ile giderek zor duruma düşmekte olan İsrail üzerindeki baskıyı da hafifletmek diğer bir hedef olabilir.

Avrupa devletlerinin Kızıldeniz ve Yemen ile ilgili tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa Devletleri konuya Holokost penceresinden yaklaşmaya devam ettikleri ve İslam düşmanlığını ön plana çıkararak baktıkları için ABD’nin attığı adımların izinden gitmeye bir yerde zorunlu olarak devam etmektedirler. Asıl neden Ukrayna-Rusya savaşında her türlü desteğe rağmen Ukrayna’nın içinde bulunduğu zor durumdur. Ukrayna kaybetmeye doğru gitmektedir. Ukrayna, kaybederse, Avrupa güvenlik açısından tam anlamı ile ABD’nin güdümüne girmek zorunda kalacaktır. Bu olasılığı dikkate alarak ABD’ye aykırı ses çıkarmaktan imtina etmektedirler.

AVRUPA’YA YENİ BİR SORUN OLARAK DÖNECEK

Kızıldeniz’deki gerilim özellikle ekonomik açıdan Avrupa’yı nasıl etkiler?

Süveyş Kanalı yönetiminin açıklamaları bu tür bir kriz olmadığı yönündedir. Ancak, Batı medyasında konu çok farklı olarak sunulduğundan özellikle Çin deniz ticaretinde yaşanacak aksaklıklar ticarette aksamalara ve fiyat dalgalanmalarına yol açabilecektir.

Kızıldeniz üzerinde fosil yakıt ihtiyacını karşılayan tankerlerin geçişlerinde de sorun yaşanması halinde petrol fiyatlarında da artış söz konusu olabilir. Rusya’ya yaptırımlar nedeni ile petrol ve doğal gaz tedariki konusunda zorluk yaşayan Avrupa’ya kış mevsiminin yaşandığı bir süreçte tedbir alması gereken yeni bir sorun olarak dönecektir bu gelişmeler. Yeni toparlanmaya başlayan ekonomiler çarkları döndürmekte zorlanabilecektir. Çin’de ekonomik açıdan etkilenebilecek diğer bir ülke olabilir.

Bu sürecin uzamasına bağlı olarak siyasetin etkilenmesi söz konusu olabilecektir. Bu aşamada siyasi açıdan Avrupa’da bir etkilenmenin söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Avrupa için öncelik Ukrayna’nın durumudur.

ABD’NİN PEŞİNE TAKILANLARIN SON HAMLELERİ

Yemen’in yanında olan ülkeleri nasıl sıralarsınız? ‘Dünya çok kutupluluğa ilerliyor’ fikrini de göz önüne alırsak çatışmalarla ilgili öngörünüz ne?

Zengin Kuzey’in Güney’in en kırılgan ülkesini yerle bir etme projesidir. ABD’nin peşine takılanlar son hamleleri olduklarının farkındadırlar. Aslında Güney Afrika’nın açtığı davayı da tek kutululukla çok kutupluluğun bir mücadelesi olarak görmek uygun olabilecektir.

Husilere yönelik saldırı için oluşturulan yapıda bir Müslüman ülke olan Bahreyn’in de yer alması İslam ülkelerinin bir zafiyeti olarak görülmektedir. Bahreyn’in bu yapıda yer almasında en büyük etkenin Husiler değil, Husilere destek sağlayan ve aralarında birçok sorun bulunan İran’a karşı Batının desteğini muhtemel gelişmelere karşı yanına almak olduğu söylenebilir. Hamas-İsrail çatışması başladığında İsrail ile büyükelçileri karşılıklı geri çeken, İsrail ile her türlü ekonomik ilişkileri durdurduğunu ilan eden, Filistin davasını savunan açıklamalar yapan Bahreyn ne oldu da birden Gazze’de katliamdan en az İsrail kadar sorumlu olan ABD ve İngiltere ile birlikte aynı safta yer aldı. Tek açıklaması, İran korkusu, varoluşsal riske karşı kendini emniyete alma güdüsüdür.

Çatışmalar bir süre daha sürecektir. Süreç Hamas-İsrail çatışması ile paralel yürütülecektir.

Fransa, Yemen saldırısına katılmadı

ALİ RIZA TAŞDELEN

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Elysee Sarayı'nda yaklaşık 200 gazetecinin önünde düzenlediği ve 8 televizyonda canlı yayınlanan ve 2,5 saat süren basın toplantısında, Yemen'deki Husilerin eylemlerine karşı Kızıldeniz'de kurulan ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyona, gerilimin tırmandırılmasını istemedikleri için katılmadıklarını söyledi.

Macron, bir gazetecinin sorusu üzerine İsrail'in Gazze’ye saldırıları sonrası Kızıldeniz'de yükselen tansiyona ilişkin değerlendirmede bulundu: "Herhangi bir tırmanmadan kaçınmayı amaçlayan bir pozisyonumuz var” ifadesini kullanarak “konunun askeri değil, diplomatik açıdan ele alınması gerektiğine” işaret etti. “Ancak seyrüsefer özgürlüğünü korumak için buradayız" diyen Macron, Fransa'nın kendi ve müttefiklerinin ekipmanlarını korumak için adımlar attığını da vurguladı.

Washington yönetimi, geçen hafta ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Yemen'e yönelik ilk saldırılarını duyurduğu açıklamada, koalisyonda yer alan 10'a yakın ülkenin içinde Fransa yoktu.

İran'la ittifak halinde olan Husilerin Ensarullah hareketi, Gazze'deki savaşın eşiğinde Filistinlilere desteğini göstermek için Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını arttırdı ve herhangi bir İsrail gemisinin ya da İsrail limanlarına giden bir geminin hedef alınabileceği uyarısında bulunmuştu. Husilerin, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı almıştı.

Buna karşılık ABD aralık ayında bölgedeki deniz taşımacılığını güvence altına almak için uluslararası bir operasyon oluşturdu ve Yemen'in büyük bölümünü kontrol eden Husilerle bağlantılı hedeflere saldırılar düzenledi.

Husilerin saldırıları, Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı oluşturan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atarken Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin pes peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir "tedarik zinciri krizi “nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı.

Husilerin artık gemilere ateş etmesine bile gerek yok; Husilerin ya da koalisyonun sadece füze tehdidi bile Kızıldeniz gemiciliğini sekteye uğratmaya yetiyor. ABD-İngiliz koalisyonu bu saldırıyla durumu daha da tehlikeli seviyelere tırmandırdı. Aslında askeri ve ekonomik açıdan ABD ve Avrupa Husilerden çok daha savunmasız durumda. Basitçe söylemek gerekirse, ekonomik ve askerî açıdan ABD, İngiltere, Avrupa ve İsrail'in kaybedecek çok daha fazla şeyi var.

Diğer taraftan Husiler yalnız değiller. Dünyanın en etkili savaş güçlerinden biri olarak kabul edilen Hizbullah'ın Lübnan'da yaklaşık 100 bin yüksek eğitimli ve iyi silahlanmış askeri var ve İsrail ile halihazırda (ilan edilmemiş ama fiilen) savaş halinde ve muhtemelen önümüzdeki günlerde bu savaş daha da şiddetlenecek.

Sonraki Haber