KKTC Şam ile normalleşmeyi dört gözle bekliyor

KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, ‘Ankara ile Şam arasındaki normalleşme hayata geçtiğinde biz de Suriye ile hem ticari hem turizm hem de siyasi açıdan çok rahat ilişki kurabileceğiz. Dört gözle bekliyoruz.’ dedi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Lefkoşa’da Ulusal Kanal Ankara Temsilcisi Adnan Türkkan ve Ulusal Kanal sunucusu Yeşim Eryılmaz’ın sorularını yanıtladı.

- Sayın Bakan yayınımıza hoş geldiniz. Bu yıl Barış Harekâtımızın 50. yıldönümünü idrak ediyoruz. Öncelikle duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Teşekkür ederim. Tabi 20 Temmuz sıradan bir harekât değil. 20 Temmuz, Türk milleti için çok önemli bir tarih. Çünkü Lozan'da Türk milletine bir sınır çizildi ve bu sınırların dışında herhangi bir şey yapmanıza izin vermeyen bir sistemdi. İlk defa 20 Temmuz 1974'te Türkiye, Lozan'da kendisine biçilen sınırın dışına çıktı ve yurt dışındaki mazlum Türklerin yanında olduğunu gösterdi. O açıdan çok önemli.

Çünkü imparatorluk bakiyesidir Türkiye Cumhuriyeti. 14 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye düşmüşsünüz. Demişler ki; “Bunun dışına çıkmayacaksınız! Bunun dışında Türk yoktur!”. Ama Mutlu Barış Harekatı, Türk milletine, Anadolu insanına, Türkiye'nin sınırlarının dışında da Türk var düşüncesini ve fikrini yerleştirmiş. O açıdan 20 Temmuz çok önemli.

‘TÜRK DÜNYASININ UÇ BEYLİĞİYİZ’

- Kuzey Kıbrıs hala ambargo altında. Ancak devlet olarak tanınmasıyla ilgili de bazı gelişmeler yaşanmaya başladı. Önümüzdeki 50 yıla baktığınızda, sizce hedefler ne olmalı?

Ben bir İngiliz profesöre sordum. Dedim ki, “Roller değişseydi, Güney Kıbrıs'ta Türkler, Kuzey Kıbrıs'ta da Rumlar yaşasaydı, siz Kuzey Kıbrıs'ta Rumların ilan ettiği cumhuriyeti tanır mıydınız?” Hiç düşünmeden “Evet tanırdık.” dedi. Bizi niye tanımıyorsunuz? “Çünkü siz Rum değilsiniz.” dedi. Peki Rum ne? Ortodoks Hıristiyan. Dolayısıyla burada Türk olmanın bedelini ödüyoruz, ödemeye de devam edeceğiz. Bu 50 yıl da 100 yıl da olsa netice itibarıyla biz burada Türk dünyasının uç beyliğiyiz. Türk dünyasının Doğu Akdeniz'deki uç beyliğiyiz. Bu rolümüzün de farkındayız.

Bugün de bir teklifte bulunduk. Dedik ki; Güney Kıbrıs, topraklarında sürekli Türk düşmanı devletlere üsler veriyor. Onlarla savunma işbirliği anlaşmaları imzalıyor. Bizim de artık çok kısa bir süre içerisinde Türkiye'ye hem deniz üssü hem de hava üssü vermemiz şart. Rumlar, Türkiye'ye düşman her devletle dostluk ve savunma işbirliği anlaşması imzalıyorsa, bizim de artık bir karşı adım atmamızda büyük fayda var.

‘BİZ BİR DEVLETİZ’

- Peki tanınma konusunda neler yapılmalı?

Bu çok da önemli bir şey değil. Çünkü biz bir devletiz. Devlet olmanın şartları arasında tanınma şartı yoktur. Devlet olmanın dört tane uluslararası hukukta şartı vardır. Bir coğrafyanız olacak. O coğrafyanın üzerinde egemen olacaksınız ve o coğrafyanın üstünde yaşayan bir halk olacak ve o halkın iradesini temsil eden bir siyasi otorite olacak. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu dört uluslararası şarta da uygun olarak devlettir. Bugün tanınmazsınız, yarın tanınırsınız. İşte Azerbaycan bizimle çok yakın ilişkiler içerisinde, Kırgızistan Parlamentosu’ndan 14 kişiyi bugün yolcu ettim. Yavaş yavaş bunların hepsi olur. Yeter ki milli hedefimize doğru emin adımlarla yürüyelim.

KOSOVA MODELİ

- Batı rahat durmuyor. Federasyonda ısrarcılar. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuda Birleşmiş Milletler'e bir çağrımız olmuştu. Demiştik ki; bakın Kosova modeli önümüzde. Kosova'da Arnavutlar ile Sırpların arasında çok ciddi bir çatışma yaşandı. Birleşmiş Milletler, eski Finlandiya Başbakanı Ahtisaari’yi oraya Birleşmiş Milletler'in temsilcisi olarak gönderdi. Ahtisaari, orada iki tarafla da konuştu ve bir rapor hazırladı. Dedi ki; “Bu iki toplumun bir arada yaşaması mümkün değil.

Çünkü araya kan girmiş, bunların dilleri, dinleri, her şeyleri farklı. Birlikte de yaşamak istemiyorlar. Birleşmiş Milletler akıntıya kürek çekmesin, bu iki toplumu tekrar bir arada yaşatmak mümkün değil.” Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Kosova müzakerelerini kesti ve işi kendi haline bıraktı. Kosova'yı bugün 100’ün üzerinde devlet tanıyor. Birleşmiş Milletler'in aleyhte kararına rağmen. Şimdi burada da Angela Holguín’e benzer bir misyon verildi.

Denildi ki gitsin ve Kıbrıs'ta bir müzakere zemini var mı yok mu bunu araştırsın. Holguín geldi, iki tarafla da uzun uzun görüştü. İlginç olan şu, herkesle görüştü, sokaktaki adamlarla dahi görüştü ama bir tek partiyle görüşmedi, o da biziz. Yeniden Doğuş Partisi’yle görüşmedi, biz de protesto ettik. Çünkü Holguín'e göre Kuzey Kıbrıs'a 1974'ten sonra Türkiye'den gelen Türkler vatandaş değil. Bizim partimizin de büyük bir kısmı Türkiye'den 1975’ten sonra gelen vatandaşlardan oluşuyor. Dolayısıyla bizi kale almadı. Biz de kendisini istenmeyen kişi ilan ettik.

Şimdi Holguín bir rapor sunacak. Bu raporda Kosova için sunulana benzer bir rapor sunarsa, ki sunması lazım, çünkü bu iki toplum bir arada yaşayamaz, çünkü araya kan girmiş durumda. Bugün iyi komşuyuz ama yarın bizi federasyon çatısı altında iç içe yaşatırlarsa mutlaka kan dökülür. Oradaki Rum gelir, işte burası eskiden benimdi der, illaki kavga çıkar Mülkiyet meselesi, Kıbrıs meselesinin en önemli problemidir.

Ama Holguín, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne Kıbrıs'ta artık iki toplumun asla bir arada yaşayamayacağını raporunda ortaya koyarsa ve Genel Sekreter de aynı Kosova'da yapılan gibi “Burada müzakere zemini yoktur. Dolayısıyla biz bu işe artık karışmıyoruz.” derse, Birleşmiş Milletler'in bizim tanınmamamızla ilgili almış olduğu kararlar ortadan kalkar ve Kıbrıs meselesi büyük ölçüde çözülür.

‘KKTC’NİN ALTERNATİFİ ÖZERK TÜRK CUMHURİYETİ’

- Peki bu mümkün müdür?

Yani bu kendilerinin bileceği iştir. Ama biz biliyoruz ki Doğu Akdeniz çok zengin petrol ve doğal gaz yataklarının olduğu bir coğrafya. Ve burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti istenmiyor. Amerika ve Avrupa Birliği tarafından istenmiyor. Burayı Avrupa Birliği'nin bir parçası haline getirmek istiyorlar. Zaten Güney Kıbrıs Avrupa Birliği'nin üyesi. Kuzey Kıbrıs da Avrupa Birliği'ne göre Kıbrıs'ın bir parçası ama kontrol edilemeyen bir bölge olarak lanse ediliyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Milleti ortadan kalkarsa ve Türkiye buradan elini ayağını çekerse, bu bölgedeki zengin petrol ve gaz yatakları Avrupa Birliği'nin ve Amerika'nın kontrolüne girecek. Güney Kıbrıs açıklarındaki gaz yataklarını işletmeye çalışıyorlar. Orada milyarlarca tonluk hem gaz hem de petrol var. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni asla tanımayacaklar.

Tanınmaması için de ellerinden geleni yapacaklar. Biz de bunun karşısında tez geliştiriyoruz. Diyoruz ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmasa bile var olmak zorundadır. Ha yaşama imkanımız kalmazsa, o zaman alternatif bulunur. Nedir bu alternatif? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tıpkı Nahçıvan gibi dışarıda diplomatik, dış politikada ve güvenlikte anavatana bağlı olur. İçeride tamamen bağımsız olur ve bu şekilde devam ederiz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin alternatifi, özerk bir Türk Cumhuriyeti. Bunu inşallah gündeme getireceğiz.

‘NORMALLEŞME ÜÇ ÜLKEYE YARAR’

- Sayın Bakan, bir de hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin komşusu olan Suriye konusu var. Şimdilerde bir normalleşme sürecinden bahsediliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye konusu bizim için çok önemli. 2007-2008'de Suriye ile Türkiye arasında çok ciddi iyi ilişkiler vardı. Ve o dönemde Suriye, Türkiye'nin dışında bize en iyi açılım yapan ülkelerin başında geliyordu. Mağusa'dan Lazkiye'ye sürekli gemi seferleri yapılıyordu. Ve ilk defa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden Türkiye'nin dışında bir ülkeye doğrudan bir ticaret ve turizm kapısı açılmıştı.

Tabi o dönemde Rumlar, Suriye'yi çok ciddi şekilde protesto ettiler. Avrupa Birliği'ni yardıma çağırdılar. Suriye'ye baskı uygulamasını istediler ama Suriye geri adım atmamıştı. O aynı ilişkileri tekrar kurmak istiyoruz. Ama bunun için önce Türkiye ile normalleşmesinin çok ivedi şekilde hayata geçmesi ve anlamsız kavganın son bulması gerekiyor. Bu Türkiye'nin de çıkarına, Suriye'nin de çıkarına, bizim de çıkarımıza. Bizim açımızdan normalleşme tekrar hayata geçtiğinde biz Suriye ile hem ticari hem turizm hem de siyasi açıdan çok rahat ilişki kurabileceğiz. Bu açıdan dört gözle bekliyoruz.

DOĞU AKDENİZ’DE ÜÇGEN

- Ankara-Şam ilişkileri eski durumuna döndüğünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bundan ne gibi faydalar sağlayabilir?

Çok şey kazanacağız. Bir üçgen düşünün; Suriye, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Bu, Doğu Akdeniz'in en önemli parçasını oluşturacak. Jeopolitik açıdan çok önemli bir bölge. Ve Doğu Akdeniz'deki bir takım idealleri olan devletler bu üçlüyü dikkate almak zorundalar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bundan elbette ki hem siyasi hem ekonomik olarak çok ciddi kazanımlar elde edecek. Suriye ile gerçekten bizim çok acil şekilde normalleşmeyi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Belki bu yılın sonuna doğru o eski bahar havasına yeniden kavuşuruz. Bunun bize getireceği çok önemli katkılar, kazanımlar olacak.

- Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Ulusal Kanal izleyicilerine buradan saygılarımı sunuyorum.

‘PERİNÇEK’İN GİRİŞİMLERİ ÖNEMLİ PROJELERDİR’

- Rusya ile Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın ilişkileri bozuldu. Bu bizim için bir fırsat doğurmuyor mu?

Ben bu konuyla ilgili birkaç proje geliştirdim. Moskova ile Ercan Havaalanı arasında uçak seferlerinin başlaması için girişimlerde bulunduk. Son anda engellendi ama olacak bir şekilde. Rusya burada bir ofis açtı. 30 bin civarında Rus yaşıyor. Ancak Ada’dan ülkelerine ulaşmaları oldukça zor. Ben uçak seferlerinin başlamasını teklif ettim.

Hatta, ismini vermeyeyim, başka bir ülkeyle bu konuda irtibat kurulabileceğini kendilerine anlattım. Zannediyorum Ukrayna Savaşı devam ederse Rusya bir tercihte bulunmak zorunda kalacak. Bana göre o tercihte de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yeri oldukça önemli olacak. Burada sevgili Doğu Perinçek'in de bir takım girişimleri var. Onu ben şimdi buradan ifade etmeyeyim. Kendisini saygıyla selamlıyorum. Önemli projelerdir. Belki bir müddet ertelenecek ama bu ilişkilerin devamı oldukça önemli.

ABD’NİN HEDEFİ TÜRKİYE

- ABD’deki başkanlık seçimlerinin bölgemize etkileri sizce nasıl olacak?

Biden değil de Trump olsa, Obama olsa nitece değişmiyor. Yunanistan her zaman Batı’nın şımarık çocuğudur. Güney Kıbrıs da Avrupa'nın şımarık torunudur. Karşımızda ciddi bir Haçlı İttifakı var. Söz konusu Türkler olunca, İslam dünyası olunca aralarındaki ayrışmaları hemen bir kenara bırakırlar. Amerika dost görünüyor ama netice itibarıyla Lozan'ı imzalamamış bir ülkedir. İşte Kuzey Irak'ta ve Suriye'de Amerika'nın planlarını herkes görüyor. Orada kurulacak olan uydu devletin Türkiye ayağı var, İran ayağı var.

Amerika'nın Suriye'deki Peşmerge'ye ne kadar silah sevkiyatı yaptığını biliyoruz. Kime karşı bunlar? Herhalde Esad'a karşı değil sadece. Bunu bilmemizde büyük fayda var. Onların gözünde düşman ülke pozisyondayız. Dedeağaç'a bu kadar silah yığmalarının, orayı üs haline getirmelerinin sebebini iyi bilmemiz gerekiyor. Dedeağaç'taki üssü Suriye'ye, Ukrayna'ya, Rusya'ya, İran'a karşı yapmıyor. Hedef Türkiye'dir. Bunu bilmemiz ve gardımızı almamız gerekiyor.

Sonraki Haber