KKTC'de yeni dönemin şifreleri
Ulusal Birlik Partisi, KKTC’deki genel seçimlerden zaferle çıktı. Bir kez daha UBP’den milletvekili seçilen KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Olgun Amcaoğlu, ülkedeki federasyon tehlikesinin kadük olduğunu söyledi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Olgun Amcaoğlu, 23 Ocak Genel Seçimleri’nde Lefkoşa’dan milletvekili seçildi. Yeni kabine henüz kurulmamış olsa da, hem Maliye hem de Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı yapmış olan Amcaoğlu, UBP’nin Meclis’teki tecrübeli isimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Bakan Amcaoğlu’nu Lefkoşa’daki bürosunda ziyaret ettik, yeni dönemin şifrelerini sorduk… İşte öne çıkan başlıklar…
- Sayın Bakan, öncelikle tebrikler, partiniz seçimlerden zaferle çıktı... Sayın Başbakan yeni dönemde önceliğin ekonomi olacağını söyledi. Siz önümüzdeki dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıbrıs’ta da bütün dünyada yaşanan gelişmelerin paralelinde gelişmeler yaşanıyor. Sağlık açısından, ekonomideki dengelerin yeniden düzenlenmesi açısından, çalışma hayatı açısından yaşanan sorunlar, ülkemizde de benzer nitelikte tecelli ediyor. Bu noktada yapılması gerekenler var. En başta Türk Lirası hacminin büyümesi lazım. KKTC’deki ekonomik hacim yıllardır 700 milyon lira civarındaydı. Şimdi reel sektör tarafından asgari ücrete yüzde 43 oranında zam yapıldı. Devlet de yaklaşık 85 bin ödeme ve maaşla ilgili yasal sürecini tamamladı. Böylece 1 milyar Türk Lirası’nın oluşturduğu bir hacimle beraber, KKTC yeniden ekonomik olarak şekilleniyor. Bu süreci tamamlarken Türkiye ile yapılan ikili mali protokollerin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Kurulacak yeni hükümetin ilk yapması gerekenlerden biri, devalüasyon karşısında ihtiyacı karşılamaya yönelik mevcut bütçe yasasını bir ek bütçe ile destekleme yönünde olmalı. Bütçeyi dengelerken de yerel ve özel işletmelerin iflas etmemesi için destek sağlamalı. Çiftçiye, narenciye üreticisine, onun yanında sanayideki üretime yönelik teşvikler artırılmalı; üretici ve sanayici her koşulda teşvik edilmeli. Reel sektördeki dengelerin korunabilmesi ve işsizliğin artmaması için de ihtiyaç sandığı gibi, sigorta gibi desteklerin verilmesi lazım. Kayıt dışı işçiliği kayıtlı hale getirmek, yeni hükümetin en baştaki yükümlülüğüdür. Bu süreç tamamlanırken de devlet tarafından gelir getirici mevzuatlar hayata geçirilecektir. Türkiye Cumhuriyeti her türlü imkansızlıkları içinde kaynakları bize aktarmaya özen gösteriyor. Ama biz bir şeyleri öteleyerek bu noktaya geldik açıkçası.
KRİPTO VE ŞANS OYUNLARINA VERGİ DÜZENLEMESİ
- Bu gelir getirici önlemleri biraz daha açabilir miyiz?
Siyasi iradesi güçlü, tam anlamıyla dediğini yaptırabilen bir hükümet profili ile kripto gibi kaydi paraların vergi sistemine dahil edilmesi gerekir. Bunun yanında elektronik şans oyunlarının yeniden vergilendirilebilmesi için de ilgili mevzuatın hayata geçirilmesi gerekmektedir. Tabi ki ucu açık teşviklerin de yeniden şekillendirilmesi lazım. Bu noktada hedeflere ulaşılması için 30 bin yatak kapasiteli turizmin 50 bine çıkarılması, 100 bine yakın öğrenci sayısının 150 bine çıkarılması, Yeni Ercan Havalimanı’nın ve altyapı ihtiyaçlarının hayata geçirilmesi lazım. Kıbrıs’ın yılda 333 gün yaklaşık güneşli olduğunu düşünürsek, bu imkanın elektrik üremi noktasında Türkiye ile iş birliği kurarak hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Bunları yerine getirirsek en yakın süreçte KKTC’nin 1 milyar avroluk gelire ulaşacağı ortadadır. Her türlü kalkınmanın, yatırımın ve gelişmenin ise Ulusal Birlik Partisi ile olacağı aşikardır.
- Yeni kalkınma hamlenizde Türkiye’den beklentileriniz nelerdir?
Türkiye’den beklentilerimiz, yaşanan devalüasyon, enflasyon ve ekonomik sorunların çözülmesi yolunda karşılıklı ekonomik protokollerin geliştirilmesi, anlaşma ve iş birliğinin ilerletilmesi yönündedir.
- Bir swap anlaşmasından bahsediliyor…
Türkiye ile bizim herhangi bir swap anlaşması yapmamız söz konusu değil çünkü bizim tek kullandığımız para biri Türk Lirası’dır. Benim ümidim swap anlaşmalarının ötesinde, bunların ekonomik ve mali iş birlikleri noktasında değerlendirilip çözülmesinin önünün açılmasıdır. Elbette ki döviz cinsinden mevduat ve krediler yeniden şekillendirilmelidir. Bu ülkenin iktisadi yapısını çok iyi bilen biri olarak ifade edeyim ki, özel sektör tarafında yapılması gerekeni de göz ardı edip devlet tarafındakinin tam şekilleneceğini düşünmemek gerekir. Bizim ülkemiz hala daha kapalı ekonomi etkilerini taşımaktadır. Sadece Türkiye Cumhuriyeti kanalıyla dünyaya açılma imkanı bulabilmiş, izolasyon altında haksızca ezilmiş pozisyondadır.
İZOLASYON EĞİTİMLE AŞILIYOR
- Peki izolasyonu nasıl aşmayı planlıyorsunuz?
Aslında biz bu izolasyon sorununu 90 bine yakın öğrenci ile beraber büyük ölçüde çözdük. Yaklaşık 3 bin öğrencimiz de yurt dışında okumaktadır. Bu 3 bine yakın öğrenci, ‘Öğrenci Dostu Ada’ projesi kapsamında vermiş olduğumuz kredi kartıyla, üstünde de KKTC Milli Eğitim Bakanlığı logosu ile dünyanın her yerinde alışveriş yapabiliyor. Bugün Arjantin’den, Brezilya’dan gelen öğrencilerimiz var. İzolasyonları aşabilmemizin en önemli koşullarından birisi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Başta Türki Cumhuriyetler olmak üzere diğer birçok devlet tarafından da KKTC’nin egemen bir devlet olarak tanınması bizim için önemlidir. Türkiyesiz dışa açılma, Türkiyesiz izolasyon altından çıkma ve diğer devletler tarafından tanınma bizim için mümkün değildir. Bu süreci tamamlarken kendi içimizdeki iktisadi hayatın ve diğer bütün sektörlerin canlandırılması Türkiye ile kuracağımız güçlü ilişkilere bağlıdır. Sadece ekonomik anlamda değil, ulaşım noktasında da yapılacak olan çalışmalar kıymetlidir. Başbakanımızın da belirttiği gibi KKTC’nin ulaşım probleminin çözülmesi önemlidir. Biz bunun yanında MEB olarak eğitim ve kültür alanında kendi içimizdeki değerleri ve sanatçıların eserlerini 85 milyonluk Türkiye nüfusuna tanıtmaya başladık. Birçok oyun ve sergi İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde Kuzey Kıbrıs adına sergilenmeye başladı. Bunun devamında işte biz bu ikili protokoller ile beraber izolasyonu deleceğiz. Bu izolasyonu delip ülkemizin refah düzeyinin artırılması, çağdaş anlamda yaşam koşullarının oluşturulması ancak Türkiye Cumhuriyeti ile sağlanabilir.
Olgun Amcaoğlu
'ASLİ ÜYE OLMA YOLUNDAYIZ'
- KKTC’nin tanınması noktasında Abhazya’nın ciddi girişimleri var. Buna ilişkin önümüzdeki dönemde bir adım atmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti önderliğinde bu konuda tabi ki planlanan şekilde adımlar atılacaktır. Talebimiz Türki Cumhuriyetler ile başlayıp birçok ülke tarafından tanınmak yönündedir. Üstelik Türk Birliği Teşkilatı’na gözlemci üye olarak katıldık, asli üye olma yolunda da ilerliyoruz. Irkçılığa karşı olan biri olarak şunu da ifade etmem gerekiyor ki; Avrupa Birliği bugün adeta geçmişteki Haçlı Birliği hüviyetine bürünmüş şekilde hareket etmektedir. AB, Kuzey Kıbrıs’a gönderdiği mali desteğin 3/2’sini yine kendi bünyesinde olan, AB çıkarlarına hizmet eden grup veya derneklere aktarıyor. Örneğin bu ülkeye 40 milyon avro yardım mı gönderiyorlar, bu paranın büyük çoğunluğu etki altında tuttukları grup ve kişiler yolu ile bu ülkenin iç düzenini bozma yönünde kullanılıyor. Kesinlikle proje açısından bir mali destek tam anlamıyla sağlanmıyor. Sağladıkları fon ve mali destekle bu grup ve kurumlar, Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye ve Türk düşmanlığı yapıyorlar. Bir taraftan da federasyon fikrine sarılanların teşviklerinin artırılma çizgisinde AB fonları kullanılmaktadır. Biz bu konuda milli çizgideki bireyler olarak çok hassasız. AB hiçbir zaman Güney ve Kuzey kesimlere eşit davranmadı. Aşı konusunda bile Güney’in elinde kalan aşıları bize gönderdiler. Bize yaklaşık 2 bin aşı gönderdiler. Aşı konusunda bile haksızlık yapıldı.
'İKİ TARAF DA İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM İSTİYOR'
- Yakın zamanda olası bir federasyon tehlikesi görüyor musunuz?
Anamuhalefetin ve ekibinin en büyük argümanının federasyon olduğunu biliyorduk. Ama farkındaysanız seçim meydanlarında artık federasyon tezi ile ilgili çok iddialı sözler kuramıyorlar. Çünkü bu tezin çöktüğünü görmekteyiz. Federasyon tehlikesi kadük olmuştur. Bir taraftan yapılan anket ve araştırmalarda da her iki tarafın iki devletli çözümden yana olduğu ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar BM parametrelerinde kabul görmediğini ifade etsek de, iki devletli çözümün bundan sonra açık ve sarih olduğu ortadadır.
- Türkiye ile ilişkiler konusundaki düşüncelerinizi biraz daha açabilir miyiz?
KKTC’nin salt 50 yıllık bir geçmişi yoktur. 450 yıllık Türk kültür ve egemenliği vardır. KKTC kurulmuş olan 17. Türk devletidir. Bu noktada kimliğini bilen, soyunu inkar etmeyen bir bakış açımız var. Türkiye Cumhuriyeti bütün Türk Cumhuriyetlerinin temsiliyetinde en üst noktada Anavatan kimliğini her zaman koruyan bir yapıdır. Biz de bundan çok memnunuz. Anavatan’ın önderliğinde, Anavatan’ın garantörlüğünde, Anavatan ile yapılacak olan iş birliği ile biz bu kaotik durumun içerisinden çıkabileceğimizi planlamış durumdayız.
TEMEL SORUN SİYASİ İSTİKRAR
- Bugün KKTC’nin en temel, birinci sorunu sizce nedir?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bir numaralı sorunu, kendi içindeki siyasi iradeyi bir türlü istenilen noktaya getirememesidir. Nedeni nedir bilir misiniz? Hangi ülkeye bakarsanız bakın, siyasi krizin olduğu her ülkede devamında ekonomik, çalışma ve sağlık alanında diğer sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Siyasi krizleri çözemediğiniz zaman hiçbir krizin üstesinden gelemezsiniz. Bizim nihai hedefimiz bu siyasi iradeyi ortaya koymaktır. Aksi takdirde sürekli olarak hükümetlerin düşmesi ve siyasi krizler kaçınılmazdır.
- İstikrar için Başkanlık Sistemi de gündeme geldi…
Başkanlık Sistemi tartışılması gereken bir konu. Bu süreç olgunlaştıktan sonra konuşmak daha doğru olacaktır. İster Başkanlık ister Parlamenter Sistem’le olsun, temel sorun siyasal iradenin tam manasıyla sağlanamamasından kaynaklanmaktadır.