Klinik psikologdan önemli uyarı! ‘Ayrımcılık çocuklarımızın geleceğini yok ediyor’

Ayrımcılık, dışlanma, psikolojik şiddet toplumun kanayan yarası. Klinik Psikolog Kübra Keçeci eğitim alanında yaşananları değerlendi. 'Çocukların maruz kaldıkları ayrımcılık, yetişkinlik döneminde çocukluk çağı travması olarak karşımıza çıkabiliyor' diyen Keçeci önemli uyarılarda bulundu.

Dünyada en çok gündeme gelen sorunlardan biri ayrımcılık. Devletlerin anayasalarında ayrımcılık suç olarak tanımlı. Bu konuda çalışma yürüten sayısız devlet kurumu var. Enstitüler, üniversiteler, bilim merkezleri, sivil toplum kuruluşları… Bu alanda çalışma yürütmeyen kurum ve kuruluş neredeyse yok. Ancak bütün dünyanın suç olarak kabul ettiği ayrımcılık ne yazık ki yaşanıyor. Hayatlarda kapanması zor yaralar açıyor. Hatta bazı hayatların son bulmasına neden oluyor.

Avrupa’da da ayrımcılık öne çıkan konu başlıklarından. İş yaşamında, sokakta, okulda; hayatın her alanında kültürel farklılıkları, ten rengi ve inancından dolayı dışlanan insanların olduğu bilinmekte. Klinik Psikolog Kübra Keçeci, ayrımcılık konusunu Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Almanya’da yaşayan Keçeci, yetişkin, çocuk, ergen alanında çalışmalar yürütüyor. Keçeci, özellikle çocuk ve ergenlerin yaşamış oldukları ayrımcılık ve dışlanmayı ele aldı.

Klinik Psikolog Kübra Keçeci

EĞİTİM ALANINDAKİ AYRIMCILIK KÖR BİR NOKTADA KALIYOR

Almanya özelinde duruma bakacak olursak özellikle eğitim alanında nasıl bir tablo var?

Gözlemlerim ve çalışmalarım doğrultusunda eğitim alanında da günlük hayatın içerisindekinden farklı bir ayrımcılık olduğunu söyleyemem. Belki ayrımcılık derken, bu kelimenin eğitim alanında yaşananlar için hafif kalabileceğini söyleyebilirim. Çünkü mesleki olarak klinik vakalarda çok fazla ağır tablolarla karşılaşıyorum ve birebir şahit olduklarım da çok fazla oldu.

Hayatın her alanında direkt veya dolaylı ayrımcılık ile karşı karşıya kalınabiliniyor ancak benim izlenimlerime göre, eğitim alanındaki ayrımcılık kör bir noktada kalıyor. Halbuki bakıldığında eğitim kurumları, ayrımcılığın, psikolojik/ fiziksel şiddetin belki sadece konu olarak işlenebileceği yerlerken üstelik. Çocukların/gençlerin eğitim hayatlarında yaşadıkları bu ağır durum onların geleceklerini, akademik yaşamlarını, psikolojilerini derinden etkiliyor ve birçok çocuk/genç eğitim hayatını sırf bu nedenden dolayı sonlandırmak zorunda kalabiliyorlar, potansiyeli varken hayatın çok farklı alanlarına sürüklenebiliyorlar veya hayatlarını sonlandırabiliyorlar.

MOBBİNGDE YABANCI KÖKENLİLER İLK SIRADA

Okullarda ayrımcılığa daha çok hangi çocuklar maruz kalıyor? Nasıl bir dışlanmışlık yaşanıyor?

Yerli, yabancı fark etmeksizin ağır mobbing vakaları ile karşılaştım ancak ilk sırada yabancı kökenli ve özel eğitim gerektiren (örn. otizmli) bireylerin yer aldığını söyleyebilirim ve

dışlanmışlığın, mobbingin en hafifinden en ağırına kadar her boyutunu görmek mümkün. Bazen bu sadece sınıf içerisinde, okul sınırları içerisinde kalabiliyor bazen ise sağlıklı olan bir çocuğa özel eğitim gerekiyor diyerek diyagnoz aldırmak isteyen, aldıran ve birçok ailenin buna karşı mücadele vermesi gereken boyutlara kadar uzanıyor. Hangi boyut olursa olsun geneline bakıldığında dinlemeye, anlamaya çalışmaya, empati kurmaya dair çabanın yerine daha çok etiketlemeye hazır, ön yargılara çalışılan bir çabayla karşılaşılıyor.

SİSTEMDE EKSİKLİKLER VAR

Bu konuda ne gibi vakalarla karşılaştınız? Sizi etkileyen olaylar oldu mu?

Okullarda, eğitim kurumlarında çok çalışmalar yaptım ve gördüklerim, şahit olduklarım beni çok şaşırttı. Neden diye soracak olursanız, aslında Almanya’nın öğrenciye hayata tutunması için her imkânı sağlamaya çalışan güzel bir eğitim sistemi var. Ancak gelin görün ki, pedagojik ve otorite sisteminde, kontrol denetiminde eksiklikler olunca, çocukların yaşadıklarının yanında sunulan imkânların pek de bir değeri kalmıyor. Ben bu durumu, eşi tarafından ağır bir şekilde dövülen kadının ağrılı acılı iken eşinin ona gül uzatmasına benzetiyorum. Tabiri caizse Almanya eğitim sisteminde de gül uzatılıyor ancak yaşadıkları ağır durumdan ne güle dönüp bakacak, ne de kolunu kaldırıp gülü alacak mecali yok çocuk ve ergenlerin…

Etkilenebilecek olduğum birçok vaka ile karşılaştım ancak ne kadar ağır olursa olsun profesyonel yaklaşıyorum ve gözlemlerimi, önemli bulduğum durumları bilgi olarak işleyerek eğitimlerimde, seminerlerimde paylaşıyorum.

Ancak denk geldiklerim arasında, bir Türk kız öğrenciye psikolojik destek sağladığım zamanlarda görüşmelerimizin sonuna geldiğimizde ‘Keşke daha önce karşılaşsaydım sizinle’ diye hıçkırarak ağlaması, bana, kim bilir daha yetişemediğimiz kaç çocuk, genç var kaybolup giden? diye içimden geçirmeme neden olmuş ve çalışmalarıma da yön vermiş olduğunu söyleyebilirim.

YAŞANANLAR AİLELERİ NASIL ETKİLİYOR?

Elbette bu durumun ailelere bir yansıması oluyordur. Ebeveynler açısından ne söylemek istersiniz?

Muhakkak oluyor ancak durum aile yapısına göre değişiklik gösterebiliyor. Bazı ailelerin çocukları dışlanmaya maruz kalıp, sanki buna o neden olmuş gibi ‘problemli’ olarak işaret edilip gösterilirken, aileler eğitim kurumlarına güvenlerinden dolayı çocuklarını o kategoride değerlendirebiliyorlar.

Bazı aileler de çocuklarının yaşadığı durum karşısında kendilerini çaresiz hissedebiliyor ve çoğu zaman çocuklarının maruz kaldığı ayrımcılığa, mobbinge boyun eğmek zorunda kalabiliyorlar. Bunun sebeplerinden bir tanesi, çoğu zaman aileler bu durumdan kaygı ve korku duyabiliyor. Çünkü, duruma karşı direndiklerinde, bunun çocuklarının eğitim hayatını negatif yönde etkileyebileceğini düşünebiliyorlar veya kendilerini bu konuda tek ve çaresiz hissettiklerinden dolayı olaya göz yumabiliyorlar. Böyle durumlarda daha çok, aile içerisinde çocuğuna destek olarak yönetmeye çalışabiliyorlar ancak ayrımcılık noktasında kalmayarak ağır mobbing vakalarına dönüşen durumlarda sadece aile desteği yetersiz kalabiliyor. Çünkü mobbing zamanları geçip gidiyor ama insan psikolojisinde derin yaralar açarak, yıllarca süren izleri kalabiliyor.

BU KONUDA DAHA ÇOK ÇALIŞMA YAPILMALI

Bütün bu yaşanan ayrımcılık ve dışlanmışlık sizce ne kadar yüksek sesle konuşuluyor?

Medyaya yansıyan bir durum söz konusu olduğunda tepkisini çekinmeden gösteren bazı dernekler var, ara ara bu konuda düzenlenen programlara da denk geliyorum ancak ben bu konuda daha çok çalışma yapılması gerektiği inancındayım. Başta da söylediğim gibi, eğitim konusunda ayrımcılık, mobbing, akran zorbalığı kör bir noktada kalıyor ve sayı olarak da gittikçe artış gösteriyor. Aileler için korkabiliyorlar, çekinebiliyorlar diye söyledim ama zaman zaman şu soruyu yöneltmiyor değilim, bizler ne kadar bu konuyu konuşmaya hazırız? Her ne kadar herkes bu durumun bilincinde olsa da insanlarda çekinceler görüyorum bu konuyu dillendirmeye dair.

BİR ÇOCUĞU KURTARMAK BAŞKA ÇOCUKLAR İÇİN UMUT DEMEKTİR

Ayrımcılıkla çocukların örselenmediği bir dünya yaratmak çok mu zor? Bu konuda çözüm öneriniz neler?

Aslında zor değil ancak şartlar böyleyken pek de kolay gözükmüyor. Çocukları örseleyici öğelerin olduğu kadar bu öğelere karşı duran insanlar, sistem, kanunlar da var. Bu konuda herkesin hakkını bilmesi, birlik olabilmesi, tüm demotive edici unsurlara rağmen mücadeleden vazgeçilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ve özellikle çocuk anlamında, bir çocuğu kurtarmış olmak başka çocuklar için başka aileler için umut demektir. Bu nedenle, durarak çocukların elinden o umudu almamak gerekiyor.

Mobbing, ayrımcılık konusunda tavrı belirleyecek ve dur diyecek olan eğitim alınan kurumdur; yani çoğu zaman okul. Ancak okulların da bu konuda yetersiz kaldığını görüyorum. Öğretmenlerin birçoğunun aldığı eğitimlerin pedagojik açıdan yetmediği görülüyor. Okulların sistemli olarak kontrol edilmesi gerektiğini, okullarda ciddi otorite eksikliği olduğunu düşünüyorum. Burada otorite ile kastım sert disipliner bir yapı değil tabi ki, ancak bir çocuk dışlanmışlığa, mobbinge maruz kalırken buna dur diyecek olan öğretmenin rolünü veya öğretmeni tarafından ayrımcılığa maruz kalan çocukların aileleri durumu okul yönetimine bildirirken okul yönetiminin neden müdahalede bulunmadığını sorgulamıyor değilim.

Bu kadar hassasiyet göstermeye çalışan eğitim sisteminde yaşanan ayrımcılık, mobbing vakalarının yüksek oluşu sistemdeki tutarsızlık ve kopukluğu sorgulatmıyor değil. Dolayısıyla en iyi çözüm önerisi ilk etapta sistemdeki kopukluk ve tutarsızlıkları gidermeye yönelik olur. Bunun dışında aileleri bilgilendirmenin (sadece mobbinge maruz kalanla değil maruz bırakan kişilerle de çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum) ve tabiki toplumsal manada yapılacak çalışmaların artırılması gerektiği kanaatindeyim.

ÖZEL EĞİTİM ALAN ÇOCUKLARDAKİ DIŞLANMA

Dezavantajlı gruplar olarak bilinen; çocukların, kadınların ve engellilerin yaşanan olumsuzluklardan daha fazla etkilendiği bilinen bir gerçek. Bu anlamda özel eğitime gereksinimi olan çocuklar açısından ayrımcılık ne boyutlarda?

Aslında en çok onlara destek sağlanması gerekirken, durumun sert boyutlarıyla karşılaştığım durumlar olmadı değil. Bakıldığında bu çocuklar için özel eğitim görebilecekleri okullara gidebiliyorlar ve böyle bakıldığında teoride sağlanıyor destek, sağlanmıyor değil ancak öğretmeni tarafından hakaret gören, söz hakkı tanınmayan, kasıtlı görmezden gelinen, yani duygusal şiddet uygulanmasından, arkadaşları tarafından fiziksel şiddet boyutuna kadar uzanıyor durum.

Ayrımcılık birçok psikolojik rahatsızlığa yol açıyor

Ayrımcılığa maruz kalan bir çocuk neler hisseder? Nasıl bir psikoloji içerisinde olur?

Keşke hissetmekle kalabilseler ancak çocukların maruz kaldıkları ayrımcılık, mobbing yetişkinlik döneminde çocukluk çağı travması olarak karşımıza çıkabiliyor klinik çerçevede. Yaşadıkları durum çocukların karakter gelişimini sosyal ilişkilerini ve akademik hayatlarını etkileyebiliyor. Çok küçük yaşlardan itibaren sevilmediği, değersizlik ve yetersizlik hisleriyle mücadele etmek zorunda kalıyorlar ve sonucunda güven kaybı, özgüven kaybı, arkadaş edinememe, bulunduğu ortama/ülkeye aidiyet duygusunun sarsılması, ayrımcılığa maruz kaldıkları ortamda bulunmak istememe, kendine zarar verme davranışları sergileyebiliyorlar. Çocukların yaşları gereği henüz yeterli baş etme stratejilerini geliştiremedikleri için bir yetişkine göre yaşadıkları travmatik olaylar onları daha fazla etkileyebiliyor. Bu nedenle de yaşanılan travmatik olayın devamında hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde depresyon, kaygı bozuklukları, intihar, fobiler, öfke problemleri (ki bu zaman zaman çocuğun ilerleyen zamanlarda hem kendisine yönelttiği hem de dışarıya yönelttiği ve şiddet biçiminde de kendini gösterebilen türden öfkeye dönüşebiliyor), alkol, madde kullanımı, yeme bozuklukları gibi pek çok psikolojik rahatsızlıklara rastlayabiliyoruz. Cyberlife IV’ın 2022 yılındaki araştırması, zorbalıktan etkilenenlerin dörtte birinin intihar düşünceleri olduğunu ve neredeyse altıda birinin alkol veya hap kullandığını gösterilmiştir. Her ne kadar intihar haberleri medyada yansıtılmasa da, intihar oranlarının az olmadığını da söylemek isterim.

Sonraki Haber