Konyalı üreticiler bir araya geldi: ABD bize afyonu yasaklattı, dünyayı bağımlı yaptı
Vatan Partisi tarafından Konya Ereğli’de düzenlenen Üretim Devrimi Kurultayı’nda tarımdaki sorunlar ve çözümler konuşuldu. Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan, Türk çiftçisine “afyon ekme” diyen Amerika’nın bugün dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçısı olduğunu söyledi.
Vatan Partisi tarafından Konya’nın Ereğli ilçesinde düzenlenen Üretim Devrimi Kurultayı’nda konuşan Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan, Türk çiftçisine ‘afyon ekme” diyen Amerika’nın bugün dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçısı olduğunu söyledi. Kurultay’da konuşan yüksek ziraat mühendisi Süleyman Yurddaşer de yabancılara tarım arazisi satışının 400 bin hektarı bulduğu bilgisini verdi. Yurddaşer, devletin üretimin her safhasında bulunması gerektiğini ve gerektiğinde üretime zarar verecek eylemlere müdahale etmesi çağrısı yaptı.
‘SORUNLAR İŞ BİRLİĞİYLE ÇÖZÜLÜR’
Konya’nın Ereğli ilçesinde Belediye Kültür Merkezi’nde toplanan Üretim Devrimi Kurultayında konuşan Hasan Korkmazcan, “Bir ülkenin içindeki meslek gruplarının sorunları, tek başına o meslekler içinde ele alınmaz. Ülkenin sorunları dünyadaki barış sever devletlerin eşitliğine inanan, insan onuruna değer veren aynı konumdaki milletlerle iş birliği yoluyla değerlendirilir. Çözümler öyle üretilir.” dedi. Atatürk’ün öncülük ettiği Kurtuluş Savaşı’nın sadece Ankara’da toplanan insanların gayretleriyle kazanılmadığını belirten Korkmazcan şöyle devam etti: “Kurtuluş Savaşı aynı zamanda dünyadaki mazlum milletlerin hepsinin dikkatini Ankara’ya yoğunlaştırdı. Hepsinin başına bela olan bir ülke var, bir krallık var… Onunla nasıl mücadele edebiliriz sorusu akıllara gelmişti. Herkes çareyi Ankara’dan beklemeye başlamıştı. Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin vermiş olduğu Kurtuluş Savaşı, dünyada bir ilktir.”
‘ATLANTİK SİSTEMİNDEN EN ÇOK BİZ ZARAR GÖRDÜK’
Ülkeler üzerindeki Amerikan hegemonyasının devam ettiğini, hür dünya dedikleri yapının Amerikan eşkıyasının kontrolündeki bir birlikten ibaret olduğunu söyleyen Korkmazcan, “Bunun askeri örgütü de NATO’dur. Biz Birinci Dünya Savaşı’nı kaybettik ama Kurtuluş Savaşı’yla bağımsızlığımızı kazandık. İkinci Dünya Savaşı’na girmedik ama Amerikan eşkıya devletinin en çok zarar verdiği ülke biziz. Almanlar bizim kadar zarar görmedi. 1945 yılından bu yana Almanya bütün gelirini kendisine harcadı. Dünyanın iki numaralı ekonomisi haline dönüştü. Japonya bu işten zararlı çıkmadı küçücük adada, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline geldi. Atlantik sistemine bağlanmak suretiyle en fazla zarara uğrayan Türkiye oldu. 1950’li yıllarda Türkiye fert başına düşen milli gelir yönünden Avrupa ülkelerinin çoğunun önündeydi. Ama bu sözde Atlantik sistemiyle güvenliğe kavuştuğumuz NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında bağımsızlığımızı koruduğumuz iddiasını ileri sürenler ülkenin yavaş yavaş kan kaybetmesine, durduğu yerde servetlerini kaybetmesine ve zaman içinde değerlerini kaybetmesine sebep oldular.” diye konuştu.
‘DERVİŞ TÜRKİYE’NİN ELİNİ KOLUNU BAĞLADI’
Gümrük Birliği anlaşmasına değinen Korkmazcan, “1980’de neoliberal ekonomiyi kabul eden anlaşmaların altına imza atılması, üçüncü aşamada Kemal Derviş adında ithal edilmiş bir yabancı bir ajanın Türkiye’nin başına musallat edilmesi. Bütün bunlar Türkiye’nin elini kolunu bağlamak için yürütüldü.” dedi.
1970’li yıllarda Türkiye’nin tarımına ilk müdahalenin afyon ekimi konusunda Amerikalılar tarafından yapıldığını belirten Korkmazcan şunları söyledi: “Türk çiftçisi afyon ekmesin, dediler. Biz ona karşı çıktık. Ecevit de Demirel de karşı çıktı. 12 Mart’tan sonra Amerika, Nihat Erim hükümetini kurdurarak afyon ekimini kotalara bağladı. Aynı Amerika Afganistan’ı işgal ettikten sonra bütün Afganistan’ı afyon tarlasına çevirdi. Anadolu çiftçisinin ekmeğiyle oynadılar ama ellerine fırsat geçen yerde kendilerinin hâkim olduğu pazarda afyon ekimini bir numaralı üretim kademesine yükselttiler. Şu anda dünyada Türk afyonu ile zehirlenmiş bir tek kişi gösteremezsiniz. Çünkü bizim kaliteli afyonumuz tamamen ilaç sanayiinde kullanılıyor. Ama uyuşturucu belası ortadan kalktı mı? Tam aksine ABD, uyuşturucunun bir numaralı pazarlayıcısıdır. Bunun bir kısmını resmî kurumlarıyla yürütür, diğerlerini de terör örgütü eliyle yürütür. PKK gibi kuruluşlar, Amerikalıların uyuşturucu madde torbacısıdır. Amerika dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçısıdır. En büyük silah kaçakçısıdır. En büyük insan ve çocuk kaçakçısıdır.”
CUMHURİYET KAMU KURUMLARIYLA TEDBİR ALDI
Ziraat Mühendisi Süleyman Yurddaşer de 1930’larda Cumhuriyeti kuranların tarım sektörünü canlandırmak, korumak ve üretimin sürekliliği için kamucu tedbirler aldığını belirterek, “TMO, TEKEL, SÜMERBANK, SEK, EBK, TKK, şeker sanayi, yem sanayi, üretici birlikleri ve kooperatifler gibi örnek kurumlar kurulup yıllarca üretimin devamlılığını ve tüketicinin korunmasını sağlamışlardı” dedi.
1996 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmalarına tarım sektörünün dahil olmadığını vurgulayan Yurddaşer şöyle devam etti: “Denmiştir ki ‘sizin kırsal kesiminiz gelişmemiş, kırsalınızı kalkındırmak için size hibeler verelim, bununla kırsalınızı kalkındırın.’ Kendilerinde olan hayvancılık ürünlerini bize hibe adı altında vererek kendilerinde oluşan üretim fazlasını eritmişler, damızlık diye kendilerinin damızlıktan çıkardıkları sığırları bize vermişlerdir.”
Yurddaşer, AB yöneticilerinin üreticinin kara gün dostu olan TMO’yu da hedef alarak lisanslı depoculuk sistemini dayattığını belirtti.
YABANCIYA 400 BİN HEKTAR SATILDI
ABD’de Linea Matriks adında bir kuruluşun dünyadaki tarım arazilerini takip edip bilgi toplayıp bilgileri tarıma yatırım yapacak sermaye şirketlerine sattığı bilgisini vererek şöyle konuştu: “Basından öğrendiğimize göre dünyanın önde gelen zenginlerinden bilgisayarcı Bill Gates Trakya’dan 50 bin dekar tarım arazisi satın almış. Yine birçok yatırımcı Anadolu’dan binlerce dekar arazi kapatmışlar. Kayserili Boydak grubu Niğde ile Konya arasında 10 bin dekar, yine bir demir-çelik sanayicisi binlerce dekar arazi satın almış benim köyümden. Hükümetimiz bir karış tarım arazisi boş kalmasın derken sözünü ettiğim bu tarım arazileri yıllardır boş kalmaktadır.”
Yurddaşer bir anayasa değişikliği ile yabancılara tarım arazisi satışının önlenemez hale geldiğini bugüne kadar yabancılara satılan tarım arazisi satışının 400 bin hektarı bulduğunu da belirtti. Yurddaşer, devletin üretimin her safhasında bulunması, gerektiğinde üretime zarar verecek eylemlere müdahale etmesi gerektiğini ifade etti.