Köroğlu’nun torunu Mürvet Karataş, Vatan Partisi'nden milletvekili adayı

Birbirine omuz veren Köroğlu ve Abant dağlarının etekleri boyunca Köroğlu’nun torunları yaşar. Bolu Beyi’ne meydan okuyan Köroğlu da, Kuvvacılara katılan Fatma Seherler de hep buranın çocukları. İşte onlardan biri, Mürvet Karataş...

Birbirine omuz veren Köroğlu ve Abant dağlarının etekleri boyunca Köroğlu’nun torunları yaşar. Bolu Beyi’ne meydan okuyan Köroğlu da, Kuvvacılara katılan Fatma Seherler de hep buranın çocukları. İşte onlardan biri, Mürvet Karataş, ‘Gün uyanık olma günü’ dedi ve yöre insanlarını Meclis’te temsil etmek üzere Vatan Partisi’nden aday oldu

Mürvet Karataş, partisinin Bolu’dan gösterdiği üç kadın adaydan biri. Köroğlu’nun gözü pekliğini, Fatma Seher’in kararlılığını ve yiğitliğini hayatının her alanına sindirmiş bir Mudurnulu. Mudurnu’nun İğneciler köyünde besicilik yapıyor. Küçük bir de fındık bahçesi var. Karataş bundan 15 yıl önce sürekli izlediği devlet televizyonlarında ülke gerçeklerinin sansürlendiğini fark etmiş, “Bu işte bir eğrilik var” demiş ve başka kanallar aramaya koyulmuş, Ulusal Kanal’ı bulmuş. Gerisini şöyle anlatıyor: “Orada Türkiye’nin gerçek sorunlarını izledim. Bu sorunlara gerçekçi çözüm üreten Vatan Partisi’ni izledim. Bolu’daki bir konferansın duyurusundan telefon numarasına ulaştım ve ilk fırsatta üye oldum.”

KARPUZ GİBİ OTURUP DİZİ İZLEMEM’

50 yaşındaki Mürvet Karataş çocukluğundan beri ‘değişik’ biriymiş. Kendisinin de başkasının da haksızlığa uğramasına göz yummayan, ülkesinde olup bitene kayıtsız kalmayan, ev gezmelerinde iğne oyası konuşulurken ajanslara düşen son dakika haberleriyle sohbete giren, çocuk yaşından beri evi, ağılı, bahçeyi tek başına çekip çeviren, etrafındaki her canlıya sevgi ile bakan İğneciler Köylüsü Mürvet “değişik” olmaktan mutlu. “Karpuz gibi oturduğum yerde dizi izlemem. Diziler halkı uyutuyor. Gün uyanık olma günü” diyor.

ÇANAKKALE’NİN 100. YILINDA ÖKÜZLERİNİ SATMIŞ

Evliya Çelebi’nin ev ve dükkanlarda kurulu 1100 iğne tezgahından söz ettiği Mudurnu’nun İğneciler köyünde, Mürvet Karataş’ın evindeyiz. Sohbetimizde İğneciler köyünün adını, Osmanlı döneminde bölgeden Anadolu ve Hint eline gönderilen iğnelerinden aldığını öğreniyoruz. Mudurnu’nun adı da o çağlarda “İğne şehri” olarak anılıyor. Zanaat kolları da harıl harıl işleyen bir Ahi kenti olan Mudurnu’da da tarım ve besicilik ağır darbe yemiş. Mürvet ve kızkardeşi, Çanakkale Zaferi’nin 100. yılında öküzlerini satmak zorunda kaldıklarını anlatıyorlar buruk bir gülümsemeyle. Fındık burada da para etmiyor, süt fiyatları yerlerde gezerken hayvanlara yem almak her gün biraz daha zorlaşıyormuş.

EKİLEMEYEN TARLALARIMIZ AĞLIYOR’

Mürvet Karataş’ı (sağda) ziyaretimizde düvesinin yeni doğum yaptığını öğrendik. Hanede tatlı bir telaş... Can yoldaşı ablası (solda) ile dönüşümlü olarak hayvanların bakımını yapıyorlar. Her düvenin bir adı var. Doğan buzağıya Ceylan adını koydular.

Mürvet Karataş’ın ilk hedefi çiftçinin tüm ürünleri için hızla kooperatifleşmeye gitmek. Çiftçinin derdini yakından biliyor: “Üretici artık yem alabilmek için düvesini satıyor. Fındık satışı bu yıl 9 Liranın üzerine çıkmadı. Bahçeler sökülüyor. Ekilemeyen tarlalarımız ağlıyor, kaskatı kesiliyor. Bölgemizde akan her derde derman kaynak sularımızı rantçılar, yandaşlar kuşattı.” Mürvet, bunca derde bulduğu dermanı da şöyle anlatıyor: “İktidar ülkenin bereketini kaçırdı, Vatan Partisi yeniden diriltecek. Yetiştirdiğimiz tek bir ürün dışarıdan alınmayacak. Toprağın ve insanın yüzü gülecek. Milletimiz Batı kapılarında sürünmeyi değil, onurlu bir yaşamı hak ediyor. Bunu da üretim ekonomisi ile sağlayacağız. Bölgeye göre, iç ve dış talebe göre, mevsime göre planlı üretimi sağlayacağız. Üretici destek değil ürününe değer istiyor. Yalnız Vatan Partisi bu ülkenin yükünü üreticinin sırtından alabilecek kadar kararlı.”

Sonraki Haber