Koru'dan FETÖ itirafları: Hepiniz oradaydınız!
Darbe girişiminden önce açılan ve 73 sanığın yargılandığı FETÖ çatı davasında, geçmişten beri Fetullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen yazar Fehmi Koru, tanık olarak dinlendi. Abdullah Gül ile görüşüp Pensilvanya'ya gittiğini açıklayan Koru, Gülen'den Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mektup getirdiğini söyledi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki FETÖ çatı davasının duruşmasına, tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Alaeddin Kaya, Ali Çelik, Abdulkadir Aksoy ve İlhan İşbilen ile bazı müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen eski Zaman yazarı Fehmi Koru, "Hizmet ettiklerini düşündükleri dönemde herkes Fetullahçıydı, herkes cemaatin bir yerlerindeydi, oradan istifade ediyorlardı çünkü orada varlıklarını gösterebiliyorlardı ama bir kayıt olmadığından şimdi 'Ben orada değilim, hiç olmadım' diyebilirler. Belli bir tarihten sonrası hesaba çekilmesi gerekirse, o zaman izah edilmesi gereken durumlar ortaya çıkar. Bu insanlar 90'lı yıllarda fedakarca bu yapıda hizmet etmişlerdir. Alıyor çantasını Senegal'e gidiyor, 'Oradaki çocuklar yetişsin' diye ama burada ailesi sıkıntı çekiyordu, Senegalli çocukları doyurmaya çalışıyordu. Böyle olunca bu suç kabul edilmez" dedi.
Koru, İzmirli olduğunu ve FETÖ lideri Gülen'i İzmir'deki vaazlarından tanıdığını, hayatının hiçbir döneminde adına "cemaat", "camia" ya da "hizmet hareketi" denen organizasyonda yer almadığını, İzmir'den ayrıldıktan sonra da eski Zaman gazetesinde çalışmaya başlayana kadar Gülen ile yollarının kesişmediğini iddia etti.
Eski Zaman gazetesi yayın hayatına başladığında Fetullah Gülen ile ilgisi bulunmadığını, sanık Alaeddin Kaya ve iki ortağı tarafından gazetenin kurulduğunu, bir süre sonra ortakları ayrılınca Kaya'nın tek başına gazetenin imtiyaz sahibi olduğunu anlatan Koru, Kaya'nın isteği üzerine gazetede çalışmaya başladığını, gazete genel merkezinin İstanbul'a taşınmasının ardından Ankara temsilcisi olarak görevine devam ettiğini, bu süreçte Gülen'in gazeteye müdahalesini hiç görmediğini öne sürdü.
Koru, gazetede çalıştığı süreçte zaman zaman manşetlerin çeşitli yerlere iletilerek onay alınmak istendiğini de bazı kişilerden duyduğunu aktardı. Türkiye'de bir faaliyet içerisinde bulunan her yapının kendi faaliyetlerini duyurmak için gazete, dergi ve çeşitli yayın organları kurduğunu, siyasi partilerin bile bazı gazeteleri sahiplendiğini belirten Koru, Zaman gazetesinde çalıştığı dönemde muhalif ya da farklı düşünen kişilerin de gazetede istihdam edildiğini ifade etti.
ABDULLAH GÜL İLE GÖRÜŞÜP PENSİLVANYA'YA GİTTİM
Fehmi Koru, Fetullah Gülen ile de uzun yıllar görüşmediğini, 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması üzerine, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinin ardından, ABD'ye gittiğini ve Gülen ile görüştüğünü vurguladı.
17 Aralık'tan sonra kendisini çağıran 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile 18 Aralık'ta Çankaya Köşkü'nde görüştüğünü ve kendisinin Gül'e, ABD'ye giderek Gülen ile görüşme teklifinde bulunduğunu belirten Koru, aynı teklifi o dönem başbakanlık görevinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan'a da İstanbul-Kısıklı'daki konutunda sunduğunu, kabul edilince Alaeddin Kaya ile gitme isteğinin de kabul edildiğini anlattı.
Daha sonra Alaeddin Kaya'ya gitme teklifinde bulunduğunu, onun da kabul etmesi üzerine ABD'ye gittiklerini, Gülen ile kısa bir görüşme gerçekleştirdiğini kaydeden Koru, Gülen'in görüşmede kendisine "Siyasi iktidarla hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Siyasi iktidardan mutluyuz" dediğini aktardı.
Koru, "Ama satır aralarını okuduğumda pek de öyle olmadığını gördüm. 17-25 Aralık ve sonrasında yaşananları mukayese ettiğimde cemaat içinde paralel yapı olduğu izlenimi edindim, kuşkuya düştüm. 25 Aralık günü ben Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan ile buluştuğumda, o gün 25 Aralık olayı olmuştu. Bir yanda mektupla sulh vadeden kişilik, bir yandan sulh vaadini benim aktaracağım kişiyle karşılaşacağım gün meydana gelen 25 Aralık girişimi..." diye konuştu.
'İKİ TANE FETULLAH GÜLEN Mİ VAR' DİYE DÜŞÜNDÜM'
Fetullah Gülen'in bu görüşmede yaşanan olaylarla ilgilerinin bulunmadığını söylediğini, "Olaylara karışan hakim, savcı ve polisler bizimle alakalı değil. Böyle bir şey varsa amirlerini değil de başka birilerini dinliyorlarsa kulaklarından tutup atsınlar" dediğini aktaran Koru, "2013'ten bahsediyoruz ve o zamana kadar kendisini din adamı olarak görüyorum, yalan söylemeyi ona yakıştıramıyorum. O dönem Sayın Erdoğan'a da aktardım kuşkularımı, 'Bunların arasında başka bir şey var' dedim. Bir yandan organizasyonun başındaki, sulh çubuğu yakıyor ama bir yandan da 25 Aralık olmuş. O zaman 'İki tane Fetullah Gülen mi var acaba' diye düşündüm. Ben uçaktayken de beddua olmuş, onu sonradan öğrendim yoksa yanına gittiğimde yüzüne de söylerdim" ifadesini kullandı.
GÜLEN, ERDOĞAN'A MEKTUP GÖNDERMİŞ
Görüşmede konuşulanları not haline getirmek istediğinde, Gülen'in "Gerek yok, ben bunu mektup haline dönüştüreyim ve siz mektubu Sayın Cumhurbaşkanına götürün" dediğini anlatan Fehmi Koru, görüşmenin ardından New York'a gittiğini, Alaeddin Kaya ile birkaç gün sonra orada buluştuğunu ve 24 Aralık'ta Ankara'ya dönerek, 11. Cumhurbaşkanı Gül'e ilettiği mektubun içeriğini de ilk defa orada gördüğünü belirtti.
Sanık Alaeddin Kaya'nın cemaatin birçok sorununu çözdüğünü, 28 Şubat döneminde yurt içi ve yurt dışındaki okulların Kaya'nın girişimleriyle kapatılmaktan kurtarıldığını vurgulayan Koru, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Sanık Alaeddin Kaya cemaatin içinde miydi?" sorusuna, "Hangi dönemden bahsediyorsunuz? Herkesin cemaatle iyi olduğu dönemdeyse evet. Alaeddin Kaya'nın o cemaate kalbi bağlılığı olduğunu biliyorum ama onun ötesinde kafasının ermediği bir şey talep edilirse buna 'evet' diyecek bir insan değildir" yanıtını verdi.
Fehmi Koru, "Hizmet ettiklerini düşündükleri dönemde herkes Fetullahçıydı, herkes cemaatin bir yerlerindeydi, oradan istifade ediyorlardı çünkü orada varlıklarını gösterebiliyorlardı ama bir kayıt olmadığından şimdi 'Ben orada değilim, hiç olmadım' diyebilirler. Belli bir tarihten sonrası hesaba çekilmesi gerekirse, o zaman izah edilmesi gereken durumlar ortaya çıkar. Bu insanlar 90'lı yıllarda fedakarca bu yapıda hizmet etmişlerdir. Alıyor çantasını Senegal'e gidiyor, 'Oradaki çocuklar yetişsin' diye ama burada ailesi sıkıntı çekiyordu, Senegalli çocukları doyurmaya çalışıyordu. Böyle olunca bu suç kabul edilmez" değerlendirmesinde bulundu.