Köşe yazarlarından önemli tespitler: Her yönüyle Zeytin Dalı Harekatı

Zeytin Dalı Harekatı'nın hedefi ne? Siyasi, askeri ve diplomatik sonuçları ne olur? Yeni ittifaklar ve Suriye denklemi nasıl işler? İşte köşelerdeki yorumlar

TSK'nın PKK/PYD'ye karşı Afrin'e başlattı Zeytin Dalı Harekatı bugün 4. gününde. Hava ve kara operasyonu eşzamanlı kararlı bir şekilde devam ediyor. Zeytin Dalı harekatı, her boyutuyla yeni bir dönemin başlangıcına da işaret ediyor.

Türk basının ve köşe yazarlarının da ana gündemi Afrin oldu. Harekatın hedefleri, stratejisi, siyasi, askeri ve diplomatik sonuçları her yönüyle masaya yatırılıyor.

Aydınlık.com.tr takipçileri için köşe yazarlarının Zeytin Dalı tespitleri ve önerilerini derledik...

Ankara-Şam çıkar örtüşmesi

"(...) Harekâtın bir diğer önemli sonucu, Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma sürecini daha da ileri taşımakta oluşudur.

Türkiye’nin bu harekâtı Rusya ile sıkı bir danışma mekanizması işlettikten ve belli bir işbirliğinin altyapısını oluşturduktan sonra başlatmış olması, bu yönelişin göstergesidir.

Kuşkusuz, Suriye’deki Kürtlerin başat siyasi örgütü PYD’nin ABD’nin Suriye’deki yegâne stratejik ortağı olarak hareket etmeye başlamasının, Rusları Türkiye ile işbirliğine yönelten faktörlerden biri olduğu düşünülebilir.

Rusya, ayrıca bu hareketi ile herhalde Türkiye’deki karar vericilerin ve kamuoyunun güvenini kazandığını da düşünmektedir.

AFRİN ENİNDE SONUNDA ŞAM'A BIRAKILACAK

Kaldı ki, Afrin’de PKK uzantısı PYD varlığının gücünün kırılmasının, Rusların Beşar Esad rejimini ayakta tutma, rejimi güçlendirme stratejisiyle çelişen hiçbir yönü yoktur. Moskova, muhtemelen nihai bir çözümde Afrin bölgesinin eninde sonunda Şam’daki merkezi otoriteye bırakılacağı yolunda bir kabulle hareket etmektedir.

Gelişmelerin sürpriz sonuçlarından biri, Türkiye ile 2011’den beri çatışma içinde olduğu Beşar Esad rejimi arasında adı konmamış zımni bir çıkar örtüşmesini belirginleştirmiş olmasıdır. Başbakan Binali Yıldırım’ın önceki gün gazete yöneticileriyle görüşmesinde Suriye rejimi ile bazı temasların yapıldığını gizlememesi ve “Şu anda geldiğimiz noktada rejim de işin bir parçası, bunu da görmemiz lazım. Yok sayamayız” şeklinde konuşması, bu örtüşmenin çarpıcı bir ifadesidir." (Hürriyet-Sedat Ergin)

Diplomasi zemini güzel oluştu

"(...) Em. Büyükelçi Uluç Özülker değerli, deneyimli, donanımlı bir diplomatımızdır. Yorumları “referans” kabul edilebilir.
Özülker’e göre “Türkiye harekât öncesi diplomasi zeminini güzel oluşturmuş.”
Bu önemli.
Oyunu Ankara iyi oynadı.
Önce...
Ankara, ABD engelini aşmak için hareketlendi.
ABD “Afrin’le ilgimiz yok” açıklamasını yaparak “Türkiye’yle Rusya’yı karşı karşıya getirmek” istedi.
Ankara istediğini elde etmişti.
Ardından Rusya hamlesi...
Rusya, ABD’nin oltasındaki yemi yutmadı.
Türkiye’ye uçaklarına Suriye’nin hava sahasını bile açan “yeşil ışığı” yaktı.
Böylece “Türkiye’yi ABD’den daha da uzaklaştıracak, kendisine daha yakın konuma getirecek” bir diplomasi dansının 360 derece dönüşlü piruetini yaptı.
Ankara, Suriye’nin Türkiye’yi işgalci ilan ederek BM’ye başvurması ve sahada YPG’ye açık destek vermesini de Moskova üzerinden devre dışı bıraktı.
Türkiye, bu arada İran tavrını da yumuşatmıştı.
Yani...
Büyükelçi Özülker’in işaret ettiği “diplomasi gobleni” iyi işlendi." (Güneri Civaoğlu-Milliyet)

4 aşamalı plan

"Başbakan Binali Yıldırım, harekatın “4 safhada” gerçekleştirileceğini belirtti. Hava taarruzu ve topçu-ÇNRA atışlarıyla “Hazırlık ve sızma” harekatıyla birinci aşama gerçekleştirildi. Sırada Tel Rıfat-Afrin, Nubl-Zahra-Afrin karayolu hattının denetim altına alınması, son safhada da meskun mahallerin teröristlerden arındırılması var. Sınırımıza yakın yerlerde teslim olan teröristlerin toprak rengindeki kıyafetlerine bakıldığında bunların Öz Savunma Gücü (HXP) unsurlarından olduğu anlaşıldı. Esas eğitimli olan kamuflaj kıyafetli YPG'li teröristlerin ise Afrin coğrafyasının biraz daha derinliğinde kritik noktalarda tertiplenmiş olabilecekleri, direniş sergilemeye çalışacakları söylenebilir. Kuşkusuz o direnişleri de TSK tarafından rahatlıkla kırılabilir." (Saygı Öztürk-Sözcü)

Hedefte Münbiç var mı?

" (...) Afrin bittikten sonra sıra Münbiç’e gelecek mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin operasyonunu Münbiç takip edecek demişti. Ankara’da planlamalar o yönde yapılıyor... Ankara, Amerikan varlığı nedeniyle Münbiç operasyonunun kolay olmayacağının farkında ama kararlı...

Peki Türkiye sadece Fırat’ın batısındaki YPG ve DEAŞ varlığına yönelik mi operasyon yapacak? ABD’nin himayesindeki Fırat’ın doğusu YPG’ye mi bırakıldı? Hayır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, operasyonun Irak sınırına kadar süreceğini açıkladı. Ancak hemen değil.Uygun zaman ve uygun konjonktür oluşturulduktan sonra Fırat’ın doğusu gündeme alınacak. Uzun vadeli hedef, ABD’nin oluşturmak istediği terör koridorunu güvenlik kuşağı haline getirmek." (Abdulkadir Selvi-Hürriyet)

4 maddede ABD'nin Afrin hazırlığı

"(...) Amerikalı kaynaklara, “Amerika’nın tepkisi nasıl olur?” diye sorduğumda özetle şu konulara vurgu yaptılar:

1- Komutanlar daha önce açıkladılar, Fırat’ın batısında Amerikan askeri varlığı bulunmuyor. Bu yüzden askeri bir tepki zaten hiç gündeme gelmedi.

2- Yönetim Suriye’deki Amerikan ordusu biçiminde algıladığı YPG unsurlarına karşı harekâta tamamen sessiz kalamaz. YPG şimdiden Afrin’deki gelişmeler nedeniyle Rusları suçlamaya başladı bile. Bu Washington’un arzu ettiği bir gelişmeydi; çünkü Suriye’nin siyasi geleceğinin konuşulmaya başlandığı bir ortamda bölgedeki Kürtler üzerindeki kontrolün ABD’nin elinde olması Washington’un Moskova’ya karşı bir zaferi olarak algılanıyor yönetimde.

3- YPG’nin Moskova’daki bürosundan, Washington’daki bürosuna haber geliyor, onlar da yönetime bilgileri iletiyorlar. Moskova’dan gelen bilgiye göre, YPG Rusya’ya Afrin yüzünden tepkili olmaya başlamışken Amerika Türkiye’ye bir şekilde tepki gösterip etki gücünü artırmaya çalışacak.

Bunu da diplomasi ağırlıklı bir “algı operasyonu” yla yapma kararı aldılar.

4- Yönetimin üzerinde çalıştığı “Türkiye aleyhine algı operasyonu”nun şu unsurlardan oluştuğu söyleniyor:

A- Washington bu operasyonuyla Türkiye’nin “DEAŞ’a karşı savaşın zayıflatılmasına, hatta ileride DEAŞ’ın bölgede yeniden canlanmasına yol açacağı” algısını yayacak.

B- Yönetimin üzerinde çalıştığı Türkiye’ye karşı algı operasyonunun bir başka ayağı daha var. İstihbarat kaynaklarına ve sahadaki YPG militanlarına bu konuda talimatın çoktan verildiği belirtildi. Bu istihbarat/algı operasyonu, Afrin’de çok sayıda sivilin öldüğü yalanına dayandırılacak. Ayrıca özellikle kadınların ve çocukların öldüğü yalanı da medya aracılığıyla yayılacak." (Sedat Turgut-Haber Türk)

Fahreddin Paşa'ya söven Bakan, Afrin'i de hedef aldı

"Resmi adı "Zeytin Dalı Harekâtı" olan Afrin Operasyonu dolayısıyla, bu gibi durumlarda kimlere güvenebileceğimiz de ortaya çıkıyor. Örneğin daha önce de Türkiye'ye takıntılı olduğu Medine Müdafii Fahreddin Paşa'ya dil uzatması ile açığa çıkan BAE'nin Dışişleri'nden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Karkaş, bu defa da Twitter üzerinden yaptığı açıklamada Afrin'de gerçekleştirilen operasyonun Arapların güvenliğine tehdit oluşturacağını belirtmiş." (Mehmet Barlas- Sabah)

Fırat'ın doğusu...

"(...) Emekli Org. İlker Başbuğ “Ana sorun Fırat’ın doğusunda” diyor. Fırat’ın doğusunun ABD, batısının Rus nüfuz bölgesi gibi göründüğünü söylüyor.

Gerçekten, Türkiye Afrin operasyonunu Moskova ile görüştü, ABD ise “Fırat’ın batısı bizi ilgilendirmez, biz orada yokuz” dedi.

PYD-YPG’nin asıl geniş hâkimiyet alanı “Fırat’ın doğu”sundadır ve ABD ile işbirliği yapmaktadır!

Bu açıdan Membiç, Afrin’den daha kritiktir.

“Fırat’ın doğusu” ise çok daha kritiktir ve askeri olmaktan ziyade ağır bir siyasi sorundur." (Taha Akyol-Hürriyet)

Endişeye gerek yok ABD, temizlik yapıyoruz

"(...) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Zeytin Dalı" harekâtı başarıyla sürüyor... Ve ABD'den "Mesaj üstüne mesaj" geliyor... "Çok endişeliyiz" mesajları.
"Müttefikimiz ABD" böyledir işte.
Sorumsuz davranışlarıyla "Bölgeyi" bataklığa çevirir... Sonra da "Endişelenir."
"Gerilimi tırmandıran ABD'nin" endişelenmesine gerek yok.
Türkiye, uluslararası hukuka uygun bir "Temizlik" yapıyor... Hepsi o kadar." (Yavuz Donat-Sabah)

ABD silahlarına dikkat

"ABD bölgeye 5 bin TIR silahı, patlayıcıyı boşuna göndermedi, Afrin’de bu silahlardan ne kadarı gizlenmiştir veya kullanılmaktadır bilinmiyor. Ancak kara harekatı başlatan TSK’nın büyük tehlikelerle karşılaşabileceği tahmin edilebilir, Allah askerlerimizi korusun.

Afrin operasyonunun Türkiye için tek tehlikesi TSK açısından olmayacak, Pazar günü PKK Afrin’den Hatay’ın Reyhanlı ilçe merkezine 11 roket ve havan topu attı, 1 kişi hayatını kaybetti, 4’ü ağır 47 kişi yaralandı.

Cumartesi akşamından başlayarak (dün de 3 roket) Kilis merkezine de roketler atılıyor, 1 yaralı olduğu söylenmişti, evler ve iş yerlerinde ağır hasar var.

ABD’nin gönderdiği 5 bin TIR dolusu ağır silah ve zırhlı araçla Türkiye’ye karşı terör saldırıları yapılırken hala “süre belli olsun, birlikte ne yapabiliriz” gibi açıklamalarına nasıl bir tanım yakıştırmak lazım, kendisi düşünsün!

BOP projesine NATO müttefikine bunları yapmak da dahilmiş demek ki!" (Güngör Mengi-Vatan)

Faturası neyse öderiz

"(...) Türk ekonomisi bugüne kadar terörle mücadelelerinin başarılı olması, sınır güvenliğinin sağlanması için ne fatura ödedi ise Afrin’in faturasını da ödeyecektir.

Terörle mücadelenin ve sınır güvenliği sağlamanın faturasını bugüne kadar öderken ekonomik büyümeyi, sürdürebildik. Ekonominin, sanayinin çarkları döndü. Güvenlik güçlerinin artan parasal ihtiyaçlarına rağmen bütçe açığı büyümedi, hazmedilebilir boyutta kaldı.

Bunları biz biliyoruz, ama şimdilerde dış dünya ile ilişkisi olan kamu sorumlularının ve sivil toplum örgütü liderleri ile işadamlarının görevi bunları dışarıya da anlatmak.

Türk ekonomisi dış dünyaya giderek daha fazla bağlandı. İkili ilişkilerde güven, istikrar önemli. Afrin operasyonunun, dış dünyanın Türk ekonomisi ile ilgili değerlemelerde risk unsuru olarak ortaya çıkarılmaması önem taşıyor." (Güngör Uras-Dünya)

Afrin diplomasisinin başarısı: Şam ile temas

"(...) Afrin kırsalında dün itibarıyla 11 kilometre ilerlemesine, onlarca köyü kontrolüne katmasına karşın insan hakları ihlaline dönük herhangi bir olumsuz yakınmanın dahi gelmemesi de bir başka başarısı.

Aslında TSK, bu kazanımları operasyonlarla elde etti; “hendek çatışmasının” yaşandığı Sur operasyonu da en önemlilerinden biri oldu.

Hendek eylemini yapanları halk gözünde itibarsızlaştırırken, operasyonu da uzun sürmesine karşın mümkün olan en az kayıpla tamamladı.

El Bab başka bir örneğiydi; şimdi buna İdlib’in ardından Afrin de eklendi.

Her birinde de yerel halkın tek bir yakınmasına dahi tanıklık edilmedi.

TSK, ABD ALGISINI YERLE BİR ETTİ

Daha önemlisi, “ABD bölgede izin vermezse TSK adım atamaz” algısı da yerle yeksan oldu, ona rağmen kendi oyununu sergileyebileceğini gösterdi.

Başta YPG olmak üzere, bölgedeki herkese de ABD’ye sırtını dayayıp kendini güvenceye alamayacağını hatırlattı; Obama’dan bu yana azalan bölgesel algısını bir daha düşürdü.

ŞAM İLE TEMAS

Operasyonun ilk adımından itibaren diplomatik maharetini de sergiledi; bir milim boşluk bırakmadan gereken hangi adım varsa attı.

Bu da uluslararası arenada operasyona zemin gücü kattı.

Hele ki insan hakları savunucuları arasında uluslararası arenada etkin olduğu varsayılan PYD’nin tüm çabalarına karşın bu adımları attı.

Ordusuyla, diplomatıyla, bürokratı ve siyasetçisiyle bölgenin etkin ülkesi olduğunu hafızalarda bir daha canlandırdı.

Suriye’yle gerilimli olan ilişkisini de diplomasinin küçük delikten girip yeni bir sayfa açan becerisiyle farklı zemine oturttu.

Şam’la alt düzeyde gerçekleşen temaslarını yeni bir seviyeye ulaştırdı.

Bu da hem sahasında operasyon yapıp hem de kötü olan ilişkiyi olumluya çeviren Türk diplomasisinin bir başka başarısıydı." (Muharrem Sarıkaya-Haber Türk)

Türkiye YPG'yle değil ABD'yle savaşıyor

"(...) Türkiye, “olması gerektiği gibi” ABD’ye meydan okuyor.

Aynen bu şekilde devam etmelidir…

Olası yeni baskılar karşısında, kesinlikle harekâtı yarıda kesmemelidir!

Şu anda, yaşanan nedir?

TSK, Afrin’de Haydut Devlet’in “kara gücü”nü vuruyor!

Bölgedeki PKK teröristleri, fiilen Amerikan askeridir…

Orada konuşlanmış ABD askerleri de aynı zamanda PKK teröristleridir.

Aslında savaştığımız, azılı düşmanımız Amerika Birleşik Devletleri’dir…

15 Temmuz 2016’da FETÖ eliyle Türkiye’yi işgal etmeye kalkışan ABD’den söz ediyoruz!

Zeytin Dalı Operasyonu; Ankara’nın, Washington’dan yönetilen YPG/PKK terörü ile DEAŞ terörüne karşı -hayati önemde- savaşıdır.

Afrin’de her iki terör örgütünün “TSK’ya karşı yaptığı işbirliği” de dikkat çekicidir.

Bu durum; ABD’nin PKK devleti kurmak maksadıyla en başından beri Suriye’de DEAŞ’ın teröristlerini “doldur boşalt” taktiğiyle oynattığı gerçeğini, bir kere daha tescillemiştir.

TSK’nın harekâtı için “Bir an evvel bitmeli!” diyenlerin maksatları bellidir!" (Tamer Korkmaz-Yeni Şafak)

Piyasalar üzerindeki etkisi azaldı

" (...) Bu operasyonun başlatılacağına yönelik geçen haftaki ilk açıklamaların finansal piyasalar üzerindeki etkisi daha güçlüydü. Operasyon hafta sonunda başlayınca, gerekli bilgilendirmeler ve diplomatik girişimler yapılınca bu etki giderek azaldı. Uluslararası tepki de sınırlı ve yumuşaktı. Bütün bu nedenlerden dolayı operasyonun ardındanhaftanın ilk işgününde yapılan işlemlerde verilen sınırlı tepki de bunun sonucu.

- Dünkü döviz kurunda sepet bazında yüzde 0.7 yukarı gidişin ardından günün ilerleyen saatlerinde geri dönüldü ve cuma günkü seviyelerine inildi. Akşam saatlerinde ise dolar 3.80’in de altına indi. Durum sakin denilebilir.

- Faiz tarafında ise etkiyi tespit etmek zor. Çünkü dünyada da faizlerde yukarı yönlü bir hareket var. Türkiye’deki faiz oranları da dünyanın yörüngesinde hareket ediyor. İki Hazine ihalesinin normal koşullardaki gibi gerçekleşmesi, faizler üzerinde jeostratejik etkinin olmadığına işaret ediyor." (Abdurrahman Yıldırım- Haber Türk)

Suriye stratejisinde önemli değişiklik

"Türk diplomasisinin çabası istenen sonucu verdi: Rusya’nın TSK’ya yeşil ışık yakması, bölge stratejisinde önemli bir değişikliği ortaya koydu. Böylece Rusya PYD/YPG’yi amiyane tabiriyle “satmış” da oldu. PYD’nin Moskova’daki ofisinden yapılan açıklama, örgütün bu yüzden ne kadar öfkeli olduğunu açıkça gösterdi.

Rusya’nın davranışında daha geniş dış politika perspektifinin rol oynadığı açık. Genel kanı esas amacın Türkiye’yi daha çok kendi tarafına çekmek, ABD’den ve NATO’dan uzaklaştırmak olduğu yönünde. Rus Dışişleri Bakanı’nın bu vesileyle ABD’ye karşı üst üste verdiği demeçler de bunu gösteriyor.

Sıra ABD’de...

- ABD’nin tutumuna gelince: Washington harekâttan önce, Afrin’in kendi sorumluluk alanının dışında kaldığını bildirmiş, Rusya’yı PYD üzerinden zor bir tercih yapmak zorunda bırakmıştı. Moskova bu kez karşı bir atakla Münbiç konusunda ABD’yi köşeye sürüyor. Ankara Afrin’den sonda Münbiç’e sıra geleceğini söylüyor ve ABD’nin bu konudaki tercihini de merakla bekliyor: ABD Türkiye’nin yanında mı, değil mi? YPG’yi feda etmeye hazır mı, değil mi?

Washington’un bu konudaki tavrı sadece Türkiye ile ilişkilerinin değil, uluslararası dengelerin de geleceğini belirleyecek.

Afrin operasyonunun siyasal izdüşümünde görülen ilginç bir gelişme de Türkiye’nin Suriye ile ilk kez (alt düzeyde de olsa) diplomatik temasa geçmesidir. Bu Ankara’nın Suriye stratejisinde önemli bir değişikliğin işaretidir. Türkiye, Afrin harekâtı konusunda “Astana ortağı” İran ile de anlaşmaya gayret etti. Ne var ki İran sözcüsünün açıklaması, Tahran’ın bu olaydan pek hoşlanmadığını ve diğer “Astana ortağı” Rusya’dan da farklı bir tavır aldığını gösteriyor." (Sami Kohen-Milliyet)

Ankara-Şam işbirliğinin kritik sonuçları

" (...) Ankara haklı olarak Zeytin Dalı operasyonunu yapmak zorunda kalmıştır. Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi son operasyon da, “ABD’nin Suriye’deki Kürdistan ayağını engellemeye yöneliktir.”
YPG aynen PKK gibi ABD’nin bölgedeki uzantısıdır. Sözü eğip bükmeden, ayrıntıların içinde kaybolmadan, her şeyi net ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda görmek zorundayız.
Ankara, Suriye konusunda 2010-2016 arasında yaptığı fahiş hatalardan dönerek Şam’la işbirliğine girmezse Suriye’nin ABD ve destekçileri tarafından bölünmesini önleyemeyiz.

Bugün artık AKP üst yönetiminin (ve Erdoğan’ın) bu kıskaçtan çıkarak Şam ile derhal işbirliğine gitmesi gerekir. Ankara ve Şam’ın bugün ortak stratejik çıkarları tam olarak örtüşmektedir. Suriye ve Türkiye’nin ulusal çıkarları (ve bütünlükleri) bu işbirliğine bağlıdır.
PKK, YPG ve hatta FETÖ’nün bitirilmesi, Ankara-Şam stratejik işbirliğine dayanıyor. Bu işbirliğini tercih etmez ve Şam ile kavgayı sürdürürsek şu sonuçlar doğar:
1) ABD Kuzey Suriye’de İncirlik benzeri üs (ve tesisler) kurar.
2) Türkiye haklı olarak müdahale ettiği operasyonlarla Suriye bataklığı içinde kilitlenir kalır.
3) Suriye, en az dört parçaya bölünür ve bu bölünme, “Türkiye içindeki bölücü terör örgütlerini daha güçlü hale getirir.”
4) Ve sonuçta BOP, Ankara-Şam stratejik işbirliği ile engellenir." (Erol Manisalı-Cumhuriyet)

PKK, Barzani'nin kaderini paylaşacak

"(...) Zamanında Beyaz Saray’da devlet başkanı seviyesinde ağırlanan Mesud Barzani’nin daha birkaç ay önce referandum girişimi sırasında ABD’den aldığı yanıt ortada.

‘ABD, işi varken ve işi bittiğinde kime nasıl davranır’ sorusunun somut cevabıdır Barzani’nin yaşadığı.

Çok kısa bir süre sonra PKK’nın akıbeti de aynı olacaktır. Adı her ne olursa olsun. İster PYD, ister YPG…

‘Ortadoğu kuyusuna ABD ipiyle inenleri bekleyen kaçınılmaz son’ da diyebiliriz bu duruma.

TSK'DA MORALLER YERİNDE

15 Temmuz travmasının ardından ilk sınavını Fırat Kalkanı Operasyonu’nda veren TSK, şimdi Zeytin Dalı Harekâtı ile özgüvenini bir kez daha tazelemiş oldu.

Özellikle operasyonun ilk aşamasına, tarihinin en yoğun faaliyetiyle imza atan Hava Kuvvetleri için çok önemliydi yapılan iş.

15 Temmuz’un en derin iz bıraktığı kuvvet, Hava Kuvveteri’ydi malum…

Darbe girişimi hıyanetinin ardından görevden uzaklaştırılan savaş pilotlarının yarattığı kadro açığı da uzunca bir süre meşgul etti Hava Kuvvetleri’ni.

“Bir savaş çıksa jetleri uçuracak pilot kalmadı” türünden cümlelerle kimileri samimi üzüntü ve kaygılarını ifade ederken, kimileri de Türkiye’nin acz içinde kaldığı mesajını yükledikleri bu çeşit beyanlarla içten içe adeta mutlu oluyordu.

Afrin bölgesine yönelik sınır ötesi sortileri yapan savaş pilotları, o cümlenin -en azından artık- gerçeği yansıtmadığını bütün dünyaya kanıtladılar. En başta da kendilerine.." (Murat Çelik-Vatan)

Meşru kalpazanlığın sonu

"(...) Afrin operasyonu, Türkiye’yi kuşatma ve yeniden ele geçirme senaryolarını yerle bir eden bir çıkıştır ama aynı zamanda, Ortadoğu’yu, bir önceki yüzyılın başında olduğu gibi, kendi çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlemeye çalışan emperyalizme karşı tarihi bir duruştur da...

ABD, kendi eseri olan bütün iç savaşlarda, en çok katliamı yaptığı Vietnam Savaşı'nda da satın aldığı mandacı-sömürgeci paramiliter güçlere silah ve para vermiş, bunları terör unsuru olarak kullanmıştır. Ülkeler bölünmüş, ekonomik olarak açmaza sürüklenmiş, borçlandırılmış ve en acısı yerli-işbirlikçilerle dolaylı olarak işgal edilmiştir. Bütün bir 20. yüzyılın ekonomi-politiği, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası, ABD tarafından tam da böyle şekillendirilmiştir.

KARŞILIKSIZ DOLAR SİRKÜLASYONU

Küresel para sistemi, 70’li yılların başında, Vietnam Savaşı ile birlikte, karşılıksız dolar sirkülasyonu üzerine oturtuldu. 1944’te, hemen savaş sonrası ABD önderliğinde oluşturulan Bretton-Woods para sistemi, yalnız bir genel para sistemi olarak kurgulanmadı. Bu sistem, kurumları, ekonomi-politikaları, iktisat teorisi ve her ülkedeki “adamları” ile yeni bir sömürgeciliğin çıkış noktasıydı. IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar bu sistemin ekonomi operasyonu tarafını üstlendiler. Dünya Bankası, sözüm ona küresel bir kalkınma bankası görümünde, öldürmeyecek ama her zaman süründürecek rötuşları yapmakla görevliydi.

DİJİTAL PARALAR NE ANLAMA GELİYOR

Erdoğan, son zamanlarda her fırsatta yeni bir para sisteminden ve yerel paralarla ticaretin öneminden bahsediyor.

Bugün, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni-sömürgeci sistemin, siyasi ve bölgesel hegemonyaları sarsılıyor ama bundan önemlisi, bu sistemin temeli olan para sisteminin sendelemesi ve yerini başka bir sisteme bırakmasıdır.

Dijital para sistemlerinin şaşırtıcı bir şekilde yaygınlaşması tesadüf değildir.

Bugün elektronik veri ağları ve bunların ürettiği yeni elektronik değişim araçları, yeni bir genel değişim aracının yaratılması için tarihi fırsattır.

Bugün elektronik veri ağlarını, teknolojisi kullanan ama aynı zamanda, gelişmekte olan ülkelerdeki kaynaklara, değerlere bağlı yeni genel değişim araçları ortaya çıkabilir. Bu, aslında küresel bir kalpazanlığa dönüşmüş şimdiki para sisteminden çok daha sahici ve uygulanabilir bir sistem olarak inşa edilebilir. Bu yeni değişim araçları ile küresel-uluslararası ticaret, artık çok yakındır.

Bu, aynı zamanda, dünyanın “birden” büyük olduğu yeni bir sistemdir." (Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem-Milliyet)

Sonraki Haber