Kosova'nın ABD üssü olmak dışında bir geleceği yok

Sırbistan ile  Kosova normalleşme müzakereleri adı altında aynı masaya oturdu. Avrupa Birliği öncülüğünde yapılan müzakere neyi amaçlıyor?

Sırbistan'daki Jeostratejik Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Dragana Trifkovic “Bana göre müzakerelerin tek amacı Kosova'nın sözde bağımsızlığını tamamlamaktır” dedi.

Son haftalarda Kosova konusunda yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor. 18 Mart 2023’te Sırbistan ve Kosova liderleri normalleşme müzakereleri adı altında Kuzey Makedonya'nın Ohri kentinde bir araya geldi. Avrupa Birliği de bu görüşmelerde arabulucu pozisyonda yer aldı.

Müzakerelerde mutabakat sağlandığı açıklandı. Mutabakat metninde bazı başlıklar öne çıktı. Taraflar, aralarındaki ihtilafları barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturmak için işbirliği yapacak ve şiddet kullanmaktan kaçınacak. Ayrıca taraflar yekdiğerinin uluslararası örgütlere katılımını engellememe yükümlülüğünü de kabul ediyor. Taraflar birbirinin resmi vesikaları olan kimlik, pasaport ve plakalarının geçerliliğini kabul edecek.

Toplantı sonrası açıklama yapan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, “Kosova’yı tanıma yönünde bir adım atmayacağız” açıklaması yaptı.

Peki müzakerelerin içeriği ne? Sonu nereye varabilir? Kosova'daki NATO varlığını ne boyutta? Sırbistan'ın AB üyeliğine bakışı nasıl? Sırbistan Rusya'ya yaptırımlar konusunda nasıl bir yol izliyecek? Tüm bu soruları Sırbistan'daki Jeostratejik Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Dragana Trifkovic'e sorduk.

18 Mart’ta başlayan normalleşme müzakereleri iki ülke için ne anlama geliyor?

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile resmî olarak tanınmayan Kosova devletinin Başbakanı arasında Ohri'de yapılan görüşme, Belgrad ile Priştine arasında Brüksel platformunda yürütülen müzakerelerin bir devamı niteliğinde.

Avrupa Birliği'nin müzakerelerdeki arabuluculuğu, iki taraf arasındaki diyalog sürecini kolaylaştırmak için 2010 yılında BM Genel Kurulu'nda kabul edilen bir kararla tesis edilmişti. Brüksel platformundaki müzakereler sürecinde iki tarafın teknik konularda anlaşması planlanmıştı. Aleksandar Vucic'in iktidara gelmesinin ardından müzakereler daha üst seviyeye yükseldi.


BRÜKSEL ARABULUCULUĞUNDA ABD PLANI

Kosova sorununun çözümü için hukuken geçerli tek belge BM Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı kararıdır fakat ABD'nin Kosova'nın bağımsızlığı projesinin BM Güvenlik Konseyi'ndeki Rus vetosuna bağlı olduğunu göz önünde bulunduran ABD, Brüksel'in arabuluculuğuyla bir alternatif yol buldu.

2013 yılında imzalanan Brüksel Anlaşması ve bu anlaşmanın ekleri anayasaya aykırıdır. Burada Sırp rejimi sözde bağımsız Kosova'ya devlet olmanın tüm niteliklerini atfetmeyi kabul etmiştir. Brüksel Anlaşması’nın uluslararası hukuka, yani yürürlükteki 1244 sayılı karara aykırı olduğunu söylemeye gerek bile yok.


‘VUCİC YANILTMAYA ÇALIŞIYOR’

18 Mart'ta Ohri'de yapılan toplantının ardından, Kosova'nın bağımsızlığına yönelik Amerikan planının hayata geçirilmesinde neredeyse son adım olan, halihazırda imzalanmış olan anlaşmaların uygulanmasına başlanması kararlaştırıldı. Ancak Sırbistan vatandaşları böyle bir şeyi kabul etmeyecektir. Bu nedenle Sırbistan Cumhurbaşkanı kamuoyunu "hiçbir şey imzalamadığını” söyleyerek yanıltmaya çalışıyor.

Uygulama planının 18 Mart'ta Ohri'de imzalanmadığı doğru ama Viyana Sözleşmeye İlişkin Planlar Konvansiyonu'nun 3. maddesi, yazılı olarak akdedilmemiş uluslararası anlaşmalar söz konusu olduğunda, bunun söz konusu anlaşmanın hukukî değerini etkilemeyeceğini söyler.

Sırbistan vatandaşları, Sırbistan Cumhurbaşkanı'nın uygulama planını, yani ilişkilerin normalleştirilmesi yolundaki anlaşmanın uygulanmasına ilişkin Ek'i kabul ettiğini AB yetkilisi Josep Borell'den öğrendi. Dolayısıyla, ABD’nin Kosova'nın bağımsızlığı projesi için bir başka adımla karşı karşıyayız. Sırp tarafı içinse bunun anlamı mevcut Sırp hükümetinin anayasaya aykırı eylemlerinin devamıdır. Ortada ilişkilerin normalleşmesi konusunda tek bir kelime bile yok, zira bu yolla bu mümkün değil.


Bu müzakereler sonucunda Sırbistan'ın Kosova'yı tanıma ihtimali var mı?

Müzakereler bağlamında; Sırbistan’ın Kosova'nın bağımsızlığını tanıması gerekmiyor fakat az önce belirttiğim anayasaya aykırı adımlarla bu fiilen gerçekleştiriliyor.


İKİ ALMANYA MODELİ

Sırbistan ile güneyindeki Sırp eyaleti arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik Fransız-Alman ya da daha doğrusu AB planı, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından iki Almanya arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi modeline dayanıyor. Batı ve Doğu Almanya 1972'de iki Alman devletinin bir arada yaşamasını antlaşmayla kabul etmiş, ancak karşılıklı resmî tanıma gerçekleşmemişti. Sırbistan ve Kosova arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine ilişkin plan, 50 yıl önceki planın bir kopyası.

2007 yılında Viyana'da Temas Grubu (ABD, AB ve Rusya) çatısı altında yürütülen müzakerelerde Sırbistan'a Ischinger planı (Alman diplomat Ischinger müzakerelerde AB'nin temsilcisiydi) adı verilen bir planı imzalaması teklif edildi, ancak dönemin Başbakanı Vojislav Kostunica Sırbistan'ın Kosova'nın bağımsızlık planını imzalamak istemediğini söyleyerek bunu reddetti. Böylece görüyoruz ki her şey ABD'nin Kosova'nın bağımsızlığı projesinin, Sırbistan'ın resmi tanımasına gerek bırakmaksızın gerçekleştirmek üzere tasarlanmış durumda.

Yargı sistemi dış kontrolden kurtulduğunda Sırbistan Cumhurbaşkanının anayasayı ihlal gerekçesiyle hesap vermeye çağrılabileceği unutulmamalıdır.


MÜZAKERELERİN AMACI: KOSOVA’NIN BAĞIMSIZLIĞI

Müzakerelerin hangi sorunları çözmesi bekleniyor?

Bana göre müzakerelerin tek amacı Kosova'nın sözde bağımsızlığını tamamlamaktır. Geçmişte var olan tüm sorunlar hala geçerli; uluslararası hukuku ve Sırbistan Cumhuriyeti Anayasası ihlal edilerek zoraki diplomasi yoluyla çözülmesi mümkün değil.


KOSOVA’DA TERÖRİZM VE ETNİK AYRILIKÇILIK

Yugoslavya döneminden günümüze kadar Kosova'nın temel sorunu, son yıllarda başta ABD olmak üzere Batı tarafından desteklenen terörizm ve etnik ayrılıkçılıktır. Bağımsız bir Kosova'nın ABD ordusu için askerî bir üs olması dışında hiçbir gelecek perspektifi ya da ekonomik yaşayabilirliği yoktur. Bu nedenle Arnavutlar kitleler halinde Kosova'yı terk ederek Batı Avrupa ülkelerine gidiyor.

Sırbistan Cumhurbaşkanı, ilişkilerin normalleştirilmesi planıyla, Sırbistan'ın Kosova'nın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini kabul edeceğini, Kosova'nın Birleşmiş Milletler dahil herhangi bir uluslararası örgüte üyeliğine karşı çıkmayacağını ve güney vilayetiyle iyi komşuluk ilişkileri geliştireceğini taahhüt etmiş durumda. Bunlar, fiilen Kosova'nın bağımsızlığının kabulü anlamına geliyor.

Arnavut tarafı ise esasen hiçbir sorumluluk taşımayacak ve sözde Kosova Anayasası çerçevesinde işleyecek bir "Sırp Belediyeler Topluluğu" kurmayı taahhüt etti. AB hem Sırp hem Arnavut tarafına Avrupa entegrasyonu önermektedir ki bugünkü koşullarda bu, tamamen belirsiz ve perspektiften yoksundur. Anlaşmada uluslararası güçlerin bölgeye gelişinden bu yana Kosova ve Metohija topraklarından sürülen 250,000'den fazla Sırp'ın geri dönüşüyle ilgili bir madde yok.


KOSOVA’DAKİ ABD ÜSSÜ: BONDSTEEL

Kosova'daki NATO üslerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bondsteel adı verilen Avrupa'daki en büyük Amerikan askeri üssünün Kosova ve Metohija topraklarında açılmasının sebebi, Sırbistan'a karşı askeri saldırının başlatılması ve Kosova'nın bağımsızlığını sağlamaktı. ABD'nin yanı sıra Kosova ve Metohija topraklarında başka işgalci ordular da bulunuyor. Bu dönemde Kosova ordusu, BM Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı kararına aykırı olarak, yasadışı bir şekilde kuruldu.

Son aylarda Kosovalı ayrılıkçı yetkililer, İngiltere'nin de desteğiyle Kosova'nın kuzeyinde Sırpların yaşadığı bölgede yeni askeri-polis üsleri inşa ediyorlar. Amaçları, bu bölgenin Batılı güçler tarafından askeri olarak tamamen kontrol edilmesidir.

ABD ÜSSÜNDEN IŞİD SAFLARINA

İşgal güçlerinin askeri üslerinin ne işe yaradığı, yani buralarda kimlerin eğitildiği konusunda hiçbir bilgimiz yok. Kesin olan şu: Bondsteel askeri üssünde görevlendirilen bazı teröristler Suriye ve Irak topraklarında IŞİD saflarında yer aldı. Örneğin IŞİD’de yüksek mevkide bulunan bir Arnavut olan Lovedrim Mujaheri, Bondsteel askeri üssünde çalışıyordu. Balkanlar'dan IŞİD’e en fazla katılım Kosova ve Metohija topraklarından oldu, bu da Batılı orduların bu topraklara gelişinin İslamî radikalizmi ve terörizmi güçlendirdiğini gösteriyor.

Kosova ve Metohija'daki terörist eğitim kampları zaten uzun yıllardır mevcuttu ama artık resmî bir çerçeveye, resmî askerî üslere ve resmî bir orduya sahip oldular. Sırbistan’la çatışmanın yaratılmasında kilit rol oynayan terörist Kosova Kurtuluş Ordusu'nun eski eğitim kampları, IŞİD’e eğitim ve asker temini için de kullanıldı. Batılı güçler bu bölgeyi askerî olarak kontrol etmenin yanı sıra radikalizmi ve terörizmi teşvik etmek için de kullanabilir ve bu tüm Avrupa'ya yayılabilir.

 

Her halükarda, güncel gelişmeler ne olursa olsun, işgal güçlerinin nihayetinde Kosova ve Metohija topraklarından çıkarılacağını düşünüyorum.

AB ÜYELİĞİNE PARTİLER EVET, HALK HAYIR DİYOR

Sırbistan bu müzakerelerin ardından oluşan yeni koşullar altında AB’ye katılmayı hedefliyor mu?

Sırbistan'ın uzun yıllardır ana dış politika istikameti, AB'ye katılmaktır. Başka bir alternatif düşünülmüyor, öyle ki Sırbistan'daki neredeyse tüm siyasi güçler AB'ye girilmesini savunuyor.


Fakat resmî anketlere göre, yoğun Avrupa yanlısı propagandaya rağmen, Sırp vatandaşlarının Avrupa entegrasyonuna desteği tarihin en düşük seviyelerinde. Vatandaşların büyük kısmı Sırbistan'ın hiçbir zaman AB üyesi olamayacağına ve Avrupa entegrasyonunun Sırbistan'a şantaj için kullanıldığına inanıyor. Sırbistan'ın AB'ye girmesi için bağımsız bir Kosova'nın ön şart koşulması halinde (ki bu, AB'ye katılmak için hiçbir kesin güvence içermeyen bir ön şarttır) Sırbistan'ın AB'ye girmesini destekleyip desteklemeyecekleri sorulduğunda, vatandaşların % 85'inden fazlası hayır cevabını vermiştir.

Dolayısıyla Sırbistan vatandaşlarının görüşleriyle vatandaşların çıkarlarını temsil etmesi gereken siyasî elitler arasında büyük bir fark var. Sırbistan'daki sorun, yetkili konumlardaki kadroların seçimi ve atanması, yolsuzluk ve dış kontroldür. Bu sadece Sırpların değil, özellikle Avrupa'daki pek çok siyasî elitin de sorunudur.

Ben Avrupa konusunda şüpheci görüşleri benimsiyorum, yani Sırbistan'ın AB'ye girmesine karşıyım. Avrupa entegrasyonu sürecinde Sırbistan'ın egemenliğini ve kurumları üzerindeki kontrolünü tamamen kaybettiğini düşünüyorum. Eğer AB bir zamanlar cazip bir proje idiyse bile, bugün kesinlikle sunacak bir şeyi kalmamıştır.


Atlantik kampı Sırbistan’a, Rusya'ya yaptırım uygulaması için baskı yapıyor. Önümüzdeki dönemde Belgrad’ın tutumu ne olacak?
Rusya'ya karşı hukuka dayanmayan yaptırımlar uzun süredir devam ediyor. Sırbistan, Rusya  yatırımlarını kabul etmiyor. Ayrıca Rusya tarafından çeşitli işbirliği teklifleri de var. Buna rağmen Rusya’yla daha ileri ilişkiler geliştirilemiyor. Sebebi, tüm kurumlarda Rusya’yla stratejik bir ilişkiyi engelleyen, yabancılaşmış ve Batı yanlısı kadrolardan oluşan derin devlet ağıdır.

SIRBİSTAN ÜZERİNDE ATLANTİK BASKISI

Sırbistan henüz Rusya'ya yaptırım uygulamadı ama Batı bu konuda ısrarcı. Aleksandar Vucic daha önce Rusya'ya yaptırım uygulanmayacağını beyan etmiş olsa da şimdi söylemini değiştirdi ki bu durum Sırbistan'ın Batılı güçlerin baskısına dayanamayarak yaptırımlara katılabileceğini ima ediyor.

An itibariyle Sırbistan kamuoyu, büyük nüfuza sahip Batılı aktörlerle ve Rusya karşıtı propagandayla yaptırımlara katılmaya hazırlanıyor. Sırp yönetimini Rusya'ya yaptırım uygulamaktan şimdiye kadar alıkoyan şey, Sırp vatandaşlarının çoğunluğunun buna karşı çıkmasıdır. Sırbistan, Avrupa'da Rusya'nın Ukrayna'daki özel operasyonunu desteklemek için kitlesel protestoların düzenlendiği ilk ülkedir ve Sırp vatandaşlarının çoğunluğu Rusya'nın Ukrayna topraklarında NATO'ya karşı savaştığına inanıyor.

Sonraki Haber