Kozmik toz bulutunun ardından süper kütleli kara delik keşfedildi
Bilim insanları, Messier 77 galaksisinin merkezindeki kozmik toz bulutunun süper kütleli kara delik sakladığını keşfetti.
Avrupa Güney Gözlemevi’nden (ESO) yapılan açıklamaya göre, ESO’nun Şili'nin Atacama Çölü'nde kurulu Çok Büyük Teleskop'la (VLT), Messier 77’nin (NGC 1068) merkezinde evrendeki en parlak ve muammalı cisimlerden olan Aktif Galaksi Çekirdeği’ne (AGN) sahip süper kütleli bir kara deliği gizleyen kozmik toz bulutu gözlemlendi.
Bilim insanları, bazı galaksilerin merkezinde, yüksek hacimde kozmik toz ve gazın süper kütleli kara deliğe sürüklendiği, aşırı enerjili ve parlak bölge olan AGN’leri ilk fark ettikleri 1950’lerden bu yana araştırıyor.
Hollanda Leiden Üniversitesinden Violeta Gamez Rosas liderliğindeki araştırmacılar, VLT’ye tutturulan Çoklu Açık Orta Kızılötesi Spektroskopik Deney (MATISSE) aracını kullanarak, Dünya’dan 47 milyon ışık yılı uzaklıktaki Messier 77’nin merkezini taradı.
MATISSE sayesinde, Dünya’dan parlak görünmeyen Messier 77’nin merkezinde kalın toz bulutunun sakladığı AGN’li süper kütleli kara deliğin yerini saptayan bilim insanları, bu keşifle 30 yıl önce ortaya atılan Birleştirilmiş AGN Modelini destekleyecek kanıt bulmuş oldu.
Bazıları radyo dalgaları yayan, bazıları yaymayan, bazıları parlayan, bazıları Messier 77’ninki gibi parlamayan farklı AGN türleri olmasına rağmen hepsinin kalın bir toz halkasıyla kaplı süper kütleli kara delikten oluşan aynı temel yapıda olduğunu belirten Birleştirilmiş Model, AGN’lerin sadece Dünya’dan nasıl izlendiklerine bağlı olarak farklı göründüğünü savunuyor.
Çalışmanın baş yazarı Rosas, keşiflerinin kendilerine AGN’leri iç çalışma prensibini daha iyi anlama olanağı sunacağını vurgulayarak, “Ayrıca, geçmişte aktif olma ihtimali bulunan bir süper kütleli kara deliğe sahip Samanyolu galaksisini de daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.” ifadesini kullandı.
Rosas, AGN’lerle ilgili tüm sorularını cevaplayamasa da bulgularının AGN’lerin nasıl çalıştığını anlamada büyük bir adım olduğunu kaydetti.
Çalışmanın makalesi Nature dergisinde yayımlandı.