Krakow 2: Nazilerin kıyamadığı şehir

Krakow’un ortasından geçen Wisla (Vistula) Nehri’nin dili olsa kim bilir neler anlatırdı. Bu Orta Çağ’dan kalma şehirde çok acılar yaşanmış. Bugün de izleri kolayca görülebiliyor.

İki yanında kilometrelerce yürüyüş yolları yapılmış olan Wisla Nehri bugün Krakowluların buluşma yeri. Keyifle tertemiz yollarda yürüyüp, banklarda oturup güneşleniyor, sohbet ediyorlar. Ama çok değil, 78 yıl önce Visla Nehri insan külleriyle kaplıydı. Hâlen kıyılarında insan kemikleri bulunduğu söyleniyor.

KAZİMİERZ-YAHUDİ MAHALLESİ

Yahudilerin Krakow’daki tarihi 900’lü yıllara kadar gidiyor. 15. yüzyılda şehirde çıkan büyük bir yangının ardından Kral Jan Olbracht tüm Yahudileri şehir merkezinden bugünkü Kazimierz’e sürmüş. Yahudiler burada yeni bir şehir kurmuş. Şehre 1300’lü yıllarda Yahudilere ayrıcalıklar tanıyan Kral Kazimierz’in adı verilmiş. 1800’lü yıllarda ise varlıklı Yahudiler yeniden Krakow içlerine taşınmışlar. Zaten Krakow büyüyüp geliştikçe Kazimierz de şehrin bir semti olmuş.

  • Krakow Kazimier'de Yahudi soykırımını engellemeye çalışan Jan Karski'nin bronz heykeli


Kazimierz’de 7 sinagog var. Birkaçı hâlen halka açık ve törenler yapılıyor. Remu (Remah) Sinagogu bunlardan biri. Eski Musevi mezarlığının yanında. Bu aslında tarihî bir Aşkenaz mezarlığı. Mezar taşlarının çoğu sağlam, herkes gelip dua ediyor, dua ederken de mezar taşlarının üzerine taşlar koyuyor.(1) Nazi zulmünü ve Yahudi soykırımını yaşayan şehirde bu mezarlığın talan edilmeden ayakta kalması ise tamamen tesadüf. Naziler işgal yıllarında Yahudileri aşağılamak için Krakow’un bütün çöpünü bu mezarlığa döktürmüşler. Çöplerin altında kalan mezarlar da böylece korunmuş.

  • Kazimiers'de Nazi talanından kurtulan eski Yahudi mezarlığı


Kazimierz’de şimdi kültür merkezi ve kitapçı olarak hizmet veren bina, eskiden Wolf Popper Sinagogu’ymuş. Zengin bir Yahudi tüccar olan Wolf Popper tarafından yaptırılan sinagog, 1620’den 1965’e kadar (Nazi dönemi hariç) dinî amaçla kullanılmış. Kadınlar için merdivenle çıkılan bir de çekme katı olan sinagogun tüm iç dekorasyonları Nazilerce tahrip edilmiş. Dindar bir Musevi’de bulunması gereken karakterlerin sembolü olan kartal, leopar, aslan ve erkek geyikle süslü sinagog kapısı ise daha sonra Kudüs’teki Wolfson Müzesi’ne götürülmüş. Şimdi bu yüksek tavanlı eski sinagog, Yahudilerle ilgili dünyanın birçok ülkesinde basılmış eski ve yeni kitaplarla, afiş ve fotoğraflarla dolu bir kültür merkezine dönüşmüş. Film gösterilerine, konferanslara ev sahipliği yapıyor. Çekme katında da kadınlarla ilgili kalıcı sergiler var.

  • Kazimiers Bosak ailesinin evi

NAZİ İŞGALİNDEKİ KRAKOW

Nazilerin 6 Eylül 1939’da işgal ettiği Krakow, hemen “Genel Valiliğinin başkenti” ilan edilmiş. Mussolini de çok sevdiği bu şehrin tahrip edilmemesini istemiş. Hans Frank, işgal edilen Polonya topraklarının en üst yetkilisi olarak atanmış, Wawel Sarayı’na yerleşmiş ve hemen gaddarca icraatlarına başlamış. İlk tutuklananlar Jagiellon Üniversitesi’nin profesörleri ve bazı lise öğretmenleri olmuş. Yahudilere derhâl kısıtlamalar getirilmiş. Toplu taşıma araçlarına binmeleri ve parklarda bulunmaları yasaklanmış. 12 yaşından büyük tüm Yahudilere, kollarında beyaz bant üzerinde sarı Davud yıldızı taşıma zorunluluğu getirilmiş.

  • Krakow'da Nazilerin kurduğu getto
    bölgesindeki eczacı Tadeusz Pankiewicz'a ait Pod Orlem eczanesi

Naziler 1941’de Wisla Nehri’nin diğer yakasında bulunan Podgórze’de bir getto kurarak Kazimierz’deki tüm Yahudileri buraya sürmüşler. Onlardan boşalan yerlere Krakow şehir merkezinden sürdükleri Polonyalıları yerleştirmişler, Polonyalılardan boşalan şehir merkezindeki evlere de kendileri yerleşmişler. Podgórze gettosunun etrafı önce telle çevrilmiş, daha sonra gettoda yaşamaya zorlanan Yahudilere, Yahudi mezarlarına benzeyen bir duvar ördürmüşler. Duvarın bir kısmı hâlen görülebiliyor.
1941-1943 yıllarında binlerce Yahudi, Podgórze gettosundan trenlerle Auschwitz’e ve Belzec’e gönderilmiş. Auschwitz, Visla Nehri’ne bir kanalla bağlı. Yakılan Yahudilerin külleri döküldüğü için Visla Nehri o zamanlar kül akarmış. Podgórze’den toplama kamplarına giden trenlerin kalktığı yerin adı, Plac Bohaterów Getta (Getto Kahramanlarının Meydanı). 2005 yılında meydana her biri 1000 kurbanı temsil eden 70 büyük sandalye yerleştirilerek bir anıt meydan yaratılmış. İnsanların durup düşünmesi ve bu meydandan ölüme gönderilen kurbanları anması amaçlanmış. Ne yazık ki hüznün yerleştiği bu bölgede bazı turistler o sandalyelere oturup neşeli fotoğraflar çektirebiliyor.

  • Krakow sandalyeli meydan

Bu meydanın bir köşesinde Apteka Pod Orlem (Kartalın Altında) isimli bir eczane var. Gettoya girmesine ve çalışmasına izin verilen tek Polonyalı olan eczacı Tadeusz Pankiewicz’a ait olan eczane, bugün interaktif müze olarak hizmet veriyor. Yahudileri kurtarmasının imkânsız olduğunu bildiği hâlde eczanesinde yıllarca onlara hizmet vererek yaralarına merhem olmuş. Sonra da tanık olduklarını yazmış. Kitabı, Yahudi soykırımıyla ilgili yazılan ilk kitaplardan.

  • Oskar Schindler'in fabrika müzesinde bir bölüm


Oskar Schindler’in Emaye Fabrikası da getto bölgesinde, meydana çok yakın. Steven Spielberg’in 1993 yapımı Oscar almış filmi, “Schindler’in Listesi”ni izleyenler hatırlar. Fabrikasında çalıştırdığı 1200 Yahudi’nin hayatını kurtaran Schindler’in fabrikasının iki katlı yönetim binası artık interaktif bir sergi/müze. Schindler’in yazı masası, telefonu, fabrikada yapılan emaye mutfak aletleri sergileniyor. Nazilerin vahşetini anlatan, kurbanların fotoğraflarının sergilendiği bir bölüm dışında gettodaki ve Krakow’daki yaşamı gösteren objelerin sergilendiği bir bölüm de var. Büyük Nazi bayrakları, gamalı haçlı yer karolarıyla bezenmiş koridorlar ilginç ama hem çok dar hem de çok fazla malzemeyle hazırlanmış bu sergiyi gezmek kalabalıklar nedeniyle biraz güç.

Getto Kahramanlarının Meydanı’nın karşısında Schindler’in fabrikasına giderken tesadüfen Polonya’nın ilk ve tek “lokma” dükkânı olan “Lokmacı”yı gördük. Türkiye’den Krakow’a göçen gençler klasik lokma dışında lezzetli lokmalar yaratmış. Yolunuz Krakow’a düşerse Lokmacı’ya mutlaka uğrayın.

KRAKOW’UN SEMBOLÜ

Krakow’un sembolü bir ejderha. Orta Çağ sembollerinden olan ejderha, Krakow’da Papa Jean Paul kadar popüler. Şehrin hediyelik mağazalarında ejderhalar ve Papa yan yana. Ejderha efsanelerinden birine göre, Wawel Kalesi’nin olduğu tepedeki mağarada yaşayan ejderha Krakow halkını yermiş. Ta ki kurnaz bir ayakkabı ustası tarafından kandırılıp öldürülünceye kadar da Krakowluları yemeye devam etmiş. Ayakkabı ustası ölü bir keçinin derisine sülfür sürmüş. Ejderha, sülfürlü keçiyi yiyip ölmüş ve Krakow halkı da ejderhadan kurtulmuş.

  • Barbacan Krakow


Bir diğer efsaneye göre ise halkı canından bezdiren ejderha özellikle genç kızları yediği için şehrin delikanlıları ejderhaya savaş açmış ama başarılı olamamış. Sonunda “Krak” isimli bir genç ejderhayı öldürmeyi başarmış. Hemen kahraman ilan edilen gencin adı şehre verilince Krakow doğmuş. Tabii tüm bu efsaneler “ejderha turizmine” çok faydalı olmuş. İnsan yiyen ejderha sevimli bir hediyelik eşyaya dönüşürken, kalenin önüne de belirli zamanlarda ağzından ateşler çıkaran bir ejderha heykeli dikilivermiş. Artık tur satın alıp ejderhanın mağarasından Wisla Nehri’ne kadar yer altından giderek ejderhayı ve ondan kurtuluş hikâyelerini dinlemek mümkün.

PLANTY-ESKİ ŞEHİR PARKI

Otelimizin hemen yanındaki park, sonbaharın en güzel günlerinde, dev çınar ağaçlarından dökülen sararmış yapraklarıyla bizi karşıladı. Krakow’un tam ortasında, eski şehrin etrafını bir nal şeklinde çevreleyen bu park, yerel halk gibi turistlerin de gece gündüz güven içinde yürüyüş yaptığı, banklarında dinlendiği, köpeklerini gezdirdiği bir vaha. Parktaki çöp kovaları da “antika” ve döküm. Hem bakımlı hem de çevreye uyumlu. Krakow’un, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bünyesinde yarı bağımsız bir kent olduğu 1820’li yıllarda, İmparator I. Franz, şehri çevreleyen surların yıkılmasını emretmiş. Surların önündeki su dolu hendek de o zaman boşaltılmış. 4 km uzunluğundaki bu hendek, 21 bin metrekarelik park ve bahçeye dönüştürülerek bir şehir parkı yaratılmış. Eskiden surların 8 kapısı varmış. Sadece daire biçiminde bir gözetleme kulesi olan Barbakan Krakowski ve Aziz Florian Kapısı kalmış. Şehir turlarının bazıları için buluşma yeri de bu kapıların önü. Duvarlarının kalınlığı 3 metre olan Barbakan Kulesi’nde 7 top ile 130 atış yuvası bulunuyor.

  • Tuz madeni girişi

ÜNLÜ TUZ MADENİ WİELİCZKA

Krakow yakınlarındaki Wieliczka tuz madeni görülmesi gereken yerlerden. Krakow’un yaklaşık 15 km uzağında, belediye otobüsleri ile gidilebiliyor. Wieliczka tuz madeni 1978’den beri Unesco Dünya Mirası listesinde ve koruma altında. Madende iki rota varmış ama şimdi sadece turist rotası denilen bir rota ile maden gezdiriliyor. Güvenlik müthiş. Belirli sayıda insan içeri alınıyor, galeri bölümleri arasında kapılar var. Ziyaretçi grubu iki kapı arasında toplanıyor. Gruptakilerin hepsi bir bölüme girmeden yeni bölümün kapısı açılmıyor, bulunulan bölümün kapısı da kapatılmıyor. Bu nedenle ziyaretçiler sürekli uyarılıyor ve sayılıyor. Şu galeride biraz daha kalayım, yan galeriye kendim geçivereyim gibi bir şey mümkün değil! Turist rotasındaki galerilerin çok bakımlı olduğu bazen kapıların ardından görülen diğer galerilere çabucak bakınca daha iyi anlaşılıyor ama yine de “eyvah ya çökerse” duygusuna kapılmıyoruz. Tuz kayalarından oluşan simsiyah duvarlar, parlayan tuz kristalleri ve rehberin anlattıkları ilginç. Burası 1772’de tuz madeni olarak açılmış. 300 kilometrekarelik alanda 9 kat ve 327 metre derinliğe iniliyor. Maden işçileri tarafından tuz kayalarından yapılan heykeller, küçük şapeller ve bolca Hz. İsa ve Meryem Ana heykelleri olan bir maden.

  • Tuz madenindeki müthiş tuz heykeller, madenci kraliçeye tuz sunarken

Kısacası madende çoğunlukla din temalı yer altı tuz sanatı sergileniyor. Bazı galeriler çok yüksek tavanlı ve geniş toplanma salonları şeklinde. Buralardaki avizeler dahi tuzdan ve çok görkemli. Minik göletler var. Işıklandırma yapılmış. Bazı Lehistan krallarının evlenme törenleri bu madende yapılmış. Günümüzde de düğün töreni yapmak için bazı galerileri kiralamak mümkünmüş. Çok temiz ve düzenli olan tuz madeni aynı zamanda çok da bakımlıydı. Galerilerde kullanılan keresteler boyanmış, onarılmış. Işıklandırma sorunsuz. Personel son derece görevine bağlı ve ciddi, üstelik güvenlik hep ön planda tutuluyor.

  • Tuz madenindeki büyük salon, duvarları tuzdan heykeller ve panolarla, tuzdan avizelerle süslü

Bu arada 1996’dan bu yana madenden eski metotlarla tuz çıkarmayı bırakmışlar. Onun yerine kontrol altındaki yer altı sularının kaya tuzlarını çözerek eritmesi sağlanıyormuş ve oluşan tuzlu su 8 seviyeli devasa bir tankta toplanarak sudaki tuz ayrıştırılıyormuş. Böylece yılda 10 bin tondan fazla “tuz” elde ediliyormuş. Krakow çok güzel bir şehir. Yakın çevresindeki yerlerle birlikte gezilecek, görülecek birçok yer var. Doğrusu biz hepsini gezemedik. Eksik kalan yerleri görmek için bu güzel şehre en kısa zamanda yeniden geleceğiz. Haftaya modern tarihin en karanlık sayfalarını oluşturan Nazi döneminin ürünü olan Auschwitz-Birkenau’da buluşmak üzere, hoşça kalın.

Dipnot:
1- Mezar taşının üzerine üst üste küçük taşları dizerek dua etmek bir Musevi geleneği. Kudüs’te Babillilerin yıktığı büyük tapınakları yeniden yapılsın diye dua ediyorlar.
Kudüs’teki tapınağın duvarı, bugün ağlama duvarı olarak bilinen duvar.

Sonraki Haber