Krizin kazananı biz olduk

Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, aynı zamanda TİM Sektörler Konseyi’nde Madencilik Sektörünü temsil ediyor. Türkiye’de 1986 yılında faaliyete geçen şirketiyle sektörün ilklerinden olan Kaya, fuar öncesinde Aydınlık’ın sorularını yanıtladı.

  • Geçen yılla karşılaştırınca bu yılın maden üretimi ve ihracatı ne durumda?

Geçen yılla bu yılı karşılaştırınca, Amerika’yla pandemi kaynaklı, daha sonra da Amerika ile Çin arasında “Ticaret savaşları” diye bilinen çatışma sonunda, Amerika’ya ihracatımız inanılmaz seviyede arttı. Örneğin biz, yüzde 60 blok, yüzde 40 işlenmiş satarken Çin’in pandemiden dolayı sistemi kitlemesi sonucu Amerika devreye girdi, böylece bu oran tersine döndü. İşlenmiş madenin ihracattaki oranı toplamda yüzde 62’ye çıktı, Ege Bölgesi’nde ise daha çok mermer fabrikası olduğu için bu pay yüzde 75 oldu. Bu anlamda katma değeri fazla ürünleri satmak mümkün oldu.

BAZI OLUMSUZLUKLAR OLUMLU OLDU

  • Rusya-Ukrayna krizi sizi nasıl etkiledi?

Madencilik ağırlıklı pazarlarımız değildi. Yaş meyve, gıda etkilenmedi. İlk kez bu yıl ciddi bir artışla ihracatta 6 milyar doları yakaladı madencilik sektörü. Çok umut verici.

  • Kim çıkarttı bu seviyeye? Büyük alıcı kim oldu?

İşlenmişteki üretimimiz arttı! Başta Amerika, Ortadoğu ülkeleri ve sonra Avrupa ülkelerine sattık. Özellikle gemi ve lojistikteki inanılmaz fiyat yükseklikleri, Avrupa’yı, Hindistan ve Çin gibi Uzakdoğu ülkelerinden uzaklaştırdı, yakındaki Türkiye’ye yöneltti. Bazı olumsuzluklar olumlu oldu. Birileri para kaybederken gidip şöminede, sobada parasını yakmıyor, bazıları para kazanıyor. Bazen şartlar sizi kazanan tarafa koyuyor, bazen kaybeden tarafa. Bu süreçte madencilik sektöründe biz kazanan tarafta olduk, 2021 kıyaslamasında yüzde 38’lik bir büyüme! Bu iyi bir rakam.

ÖZ KAYNAKLARIMIZIN ÖNEMİNİ ANLADIK

  • Birkaç yıl önce hedef 7 milyar dolardı, şimdi 6 milyarı yakaladınız. Üretim anlayışınız değişti mi?

Bu pandemi, bu savaş bize şunu anlattı: Kendi öz kaynaklarımızın ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu görmeye başladık. Dünyada nasıl ki bundan 70-80 yıl öncesinde Japonya, Almanya, kendi madenlerini, rezervlerini çıkartarak sanayiye dönüştürmüşler, biz geç kaldık ama şu anda dünyada en iyi teknolojiyi kullanarak madenlerimizi, öz kaynaklarımızı çıkararak amasız, veyasız, insan ve çevre diye sürdürülebilir madenciliğin yapılabileceği iddiasını sürdürüyoruz.

MADENCİ HAKKINDA YANLIŞ ALGI

“Biz, tüm madenciler olarak 16-17 STK bir araya gelerek tek ses olmak ve kendi öz denetimimizi yapma noktasına doğru gidiyoruz. Altıncısından kromcusuna, demircisinden kömürcüsüne ne kadar madenci varsa… Maden kanununda hepimiz aynı potadayız. Hepimiz maden kanununa bağlıyız. Bizim çevresel anlamda bu sanayi devrimini başlatabilmek için 84 milyonun sahip olduğu değerleri göstermemiz gerekiyor. Bu değerleri, ‘hayatımız maden’ sloganıyla göstereceğiz. Mesela elinizde konuşmamı kaydeden telefondan oturduğumuz sandalyeye, yediğimiz ekmeğe kadar maden var. Madensiz bir hayat yok! Tek ses olarak, hamaset yapmadan, Türkiye denen annenin çocuklarıyız mottosuyla, inadına üretim, inadına ihracat yapmak zorundayız. Başka Türkiye yok! Bunu yaparken en büyük engel, madenlerle ilgili algı.

SANKİ TÜM DOĞAYI BİZ MAHVEDİYORUZ

“Madenciler, tüm ormanlık alanda, on binde 2’lik kısımda doğada tahribat yapıyor. Genel kanıya bakınca, sanki tüm doğayı mahveden madenciler gibi bir algı var. Bu algı, özellikle pompalanıyor. Biz özdenetim derken kendi derneklerimizle, olanaklarımızla yanlış yapan madencilerimize ‘Ya dur ya da kurallara uy! Devlet seni tespit etmeden biz seni tespit ediyoruz’ diyecek bir yapı kuracağız. Bizimle ilgili hiçbir firmanın, hiçbir ocakçının, sektörün imajını bozacak işlemler ve çalışmalar içinde olmaması şeklinde bir irade ortaya koyuyoruz.”

Sonraki Haber