Küçük Deniz Kızı’nın şehri Kopenhag’da bir eğlence parkı Tivoli

Küçük Deniz Kızı Danimarka’nın başkenti Kopenhag’ın sembollerinden biri, en ünlüsü. Hans Christian Andersen’in 1837 yılında yazdığı “Küçük Deniz Kızı” masalından esinlenen Edvard Eriksen tarafından 1913 yılında yapılmış.

Kopenhag limanının girişinde Langelinie’de deniz kıyısında bir taşın üzerinde yapayalnız oturuyor bu heykelcik. Defalarca saldırıya uğramış. Kim saldırmış neden saldırmış diye sormayın. Saldırıyorlar işte! Üzerine boyayla sütyen ve don çizenler, saçını kızıla boyayanlar, 2 defa kafasını kesenler, sağ kolunu kesenler, futbol takımı tişörtleri giydirenler, boya atanlar, Noel baba şapkası hatta burka bile giydirenler olmuş. Sonunda oturduğu taşı patlatmışlar. Zavallı deniz kızı denizin dibini boylamış. Yetkililer çıkarıp yine bir taşın üzerine oturtmuşlar. Heykele saldırılar bitmiyor ama her defasında yeniden yerine yerleştiriliyor ve turist akını bekleniyor. Ünlü olmak kolay değil. Her yıl yaklaşık 1 milyon kişi ziyaret ediyor Küçük Deniz Kızını. 

Çin Köşkü 

TURİST ÜLKESİ DANİMARKA

Danimarka küçücük bir ülke, 45 bin metre kare yüzölçümüne sahip ve nüfusu 6 milyon. Bir zamanların kuzeydeki en büyük krallığı, İsveç’in yarısına ve uzun süre Norveç’e sahip olmuş. Halen Grönland ve Färöarna (Koyun Adaları) belli özerklikleri olmakla beraber Danimarka’ya bağlı olan adalar. Grönland ve Danimarka arasındaki mesafe tam 2920 km. Kopenhag’dan Narsarsuaq’a 4 saat 50 dakikada uçuluyor. Koyun Adaları ile Danimarka arası ise 1345 km. Kopenhag- Sørvágur uçuşu 2 saat 15 dakika sürüyor. Adalar bağımsızlık istiyor ama mutlu insanlar ülkesi, özgürlükçü ve NATO üyesi Danimarka bırakmaya yanaşmıyor!

 Nimb Oteli

Yılda yaklaşık 30 milyon turist ziyaret ediyor bu küçücük ülkeyi. 200 bin kişi turizmden ekmek yiyor, yani her bin kişiden 3’ü. Geniş kumsalları, hizmet anlayışları, temizliği, “iyi yemek sanatı” yanı sıra şehirlerindeki eski ve yeninin uyumu turistler için çok cezbedici. Sırası gelmişken yazalım Danimarka mimarlık ve tasarım konularında şaşırtıcı derecede özgün ve ünlü. Bir de “Viking” mirası var tabii.

EĞLENCE PARKLARI VE TİVOLİ

Danimarka’nın turist çeken 6 büyük ve ünlü eğlence parkı bulunmakta. Yerli ve yabancı turist kaynayan bu parklardan Tivoli dünyanın en eski ikinci büyük eğlence parkı[1] ve Kopenhag’ın tam kalbinde yer alıyor.

Kopenhag tren istasyonunun karşısındaki Tivoli, ziyaret açısından kolayca ulaşılabilir konumda, şehrin merkezinde. Şehir merkezlerinin genelde temiz olmadığı Avrupa başkentlerine inat Kopenhag temiz ve her yer mevsimlere uygun çiçeklerle bezenmiş bir şehir, hiç iç karartıcı bir beton yığını görüntüsü yok, bu da turistler açısından çok cazip!

Tivoli’nin kurucusu Georg Carstensen, sanat eğitimi de almış Danimarkalı bir subay. Danimarka elçisi olan babasının görevi nedeniyle Cezayir’de doğmuş, doğu ülkelerinde büyümüş. Asker olarak bulunduğu ülkeler dışında Fransa, İspanya, Fas gezip dolaştığı etkilendiği yerler. Paris ve Londra’daki eğlence parklarından etkilenen Carstensen 30 yaşında Kopenhag’a dönüp Tivoli’yi kurmaya karar vermiş. Bu arada bir de dergi çıkarmış. Kral VIII. Christian‘dan izin alarak 5 yıllık kontratla Kopenhag kalesinin dışında kalan askeri araziyi kiralamış, Tivoli’yi kurmaya başlamış.[2]

1843 yılında başladığı Tivoli inşaatını iki ayda bitirmiş. Yedi hafta süren ilk sezonunda doğunun gizemli lambalarıyla, balonlarla ve balmumu heykellerle büyülü bir eğlence dünyası yaratmış. Daha sonra bahçeler, butikler, dev kafeslerde kuşlar, doğu ülkelerini andıran pazar yerleri yapılmış. Carstensen’in sürekli bir şeyler eklemeye çalıştığı Tivoli büyüdükçe, yaşlı ve paralı yönetim kurulu üyeleri huzursuz olmuş. Bir an önce işlerin tamamlanmasını istemişler. Carstensen ise “Tivoli’nin yapımı hiçbir zaman bitmez, bitti demek işleri yarım bırakmak demektir” demiş ve kovulmuş.

Danimarka-Schleswig savaşı başlayınca Carstensen önce subay olarak o savaşa katılmış. Ardından da Danimarka Batı Hint Adaları Birliği’ne katılarak Danimarka’nın Uzak Batı’daki savaşına gitmiş. Orada bir çiftlik sahibinin kızıyla evlenmiş, New York’ta otel inşa etmiş ve tekrar Kopenhag’a gelmiş. Kovulmayı içine sindiremediği için Tivoli’ye rakip olması için Alhambra (Elhamra) adını verdiği devasa bir konser salonu inşa etmiş. Alhambra da çok iyi iş yapmış ama soğuk kış aylarında ısınma problemleri, mali krizler derken bir yangınla yerle bir olmuş. Şimdi sadece sokağa verilen adı yaşıyor. Carstensen 44 yaşında ölmüş ama yarattığı Tivoli o kadar ünlü olmuş ki onu da unutmamışlar. 1868 yılında Tivoli’nin 25. yılında heykelini dikmişler. Yaşlı ve huysuz yönetim kurulu üyelerini ise bugün kimse hatırlamıyor.

TİVOLİ’NİN YAPIMI BİTMEZ

Carstensen’in “Tivoli’nin yapımı bitmez” sözleri Tivoli’nin ruhuna işlemiş! Tivoli her yıl yeniliklerle turistleri cezbetmeye devam ediyor.  Kapıdan girer girmez Çin sarayı ve İspanya Moro etkisindeki Nimb oteli, bir minare, kubbeli “1001 Gece Masalları”nı anımsatan dekorlar göze çarpıyor. Uçan halı, çocuklar için deve treni gibi hep “doğu” dünyasını hatırlatan makineler. Görüntüsü dahi çok etkileyici zengin dekorlu atlı karıncalar büyülü bir dünyada döndürüyor çocukları. Yetişkinler için de sürekli yenilenen atraksiyonlar var. Uçan sandalyeler, çok hızlı, uzun, yüksek ve binenleri ters döndüren bir dağ treni parkı heyecan çığlıklarına boğuyor. Park makineleri sürekli zamana uygun yenileniyor. Uçan fincanlar uçan uzay araçlarıyla değiştiriliyor. Atlı karıncanın atları yenileniyor, eskileri biracılar sokağında duvarlara dekor yapılıyor. Tivoli’nin eski gelenekleri sürdürülüyor. Zaten bu kadar turisti cezbeden de 180 yıldır süren, özü hiç bozulmadan modernleştirilen, her yıl atraksiyonları yenilenen eski bir eğlence parkında keyifli zaman geçirebilmek.  

1843 yılında kapılarını ziyaretçilerine açan Tivoli’nin alanı 8,30 hektar yani 1 km kare dahi değil. 1200 kişi çalışıyor. Oteli, gezinti bahçeleri, konser salonu, pandomim tiyatrosu dışında lokantalar, büfeler ve çay bahçeleri de ziyaretçilere dinlenme imkânı sağlıyor. Hediyelik eşya butikleri, piyangocuları da unutmayalım. Her şey o kadar güzel planlanmış, alan o kadar akıllıca kullanılmış ki parkta binlerce kişi varken dahi sessiz ve sakin bir köşe bulmak mümkün. Örneğin etrafı yeşillikler, ağaçlar ve çiçeklerle bezenmiş yapay gölde teknelerle gezinti yaparken dünyanın en yüksek uçan iskemlelerinde çığlık çığlığa bağıranlar duyulmuyor. Tivoli çayırlarında uzananlar, atraksiyonların seslerinden rahatsız olmadan Tivoli orkestrasının çaldığı caz ya da klasik müzikleri dinleyebiliyor. Geceleri ışıl ışıl olan Tivoli’den Kopenhag’ın geleneksel havayi fişek gösterileri de yapılıyor.

Avrupa’da 19.yy sonları 20. yy başlarında çok moda olan “insan teşhirleri” Tivoli’de de yapılmış. Uzak ülkelere gidip farklı ırklardan insanları göremeyen Danimarkalılar için o insanlar Tivoli’ye getirilmiş. İlk kez 1901 yılında Hintliler teşhir edilmiş.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin işgal ettiği Danimarka’da Tivoli de işgalden payına düşeni almış. 1944 yılında bir grup Nazi, Konser Salonu’nu, Cam Salonu ve Arena Tiyatrosu’nu bombalayınca hasar çok büyük olmuş. Tivoli bir süre kapatılmış.

Tivoli sadece yaz aylarında değil, kışın da açık. Halloween, Noel, Paskalya gibi dönemsel etkinlikler de yapılıyor. Danimarka Kraliçesi Margrethe de Tivoli’ye sahip çıkan, benimseyen Danimarkalılardan biri. Pandomim tiyatrosu için H.C. Andersen’in “Skarnkassen’de Aşk” adlı peri masalının senaryosunu yazıp kostümlerini üretmiş.

Eğlence parkı deyip geçmeyin. Disneyland yapılırken Tivoli örnek alınmış. Hatta Tivoli satışa çıktığında Disneyland’ın alacağı söylentisi yayılmış ama Danimarkalılar çok tepki göstermiş. Danimarka Belediyesi öylesine sahip çıkıyor ki anaokullarında çalışan elemanlarına her yıl 2 kişilik sezon bileti veriyor. Çocuklar ve yetişkinler için büyülü bir dünya yaratmak ve bunu sürdürebilmek ne güzel. 

 Küçük Deniz Kızı heykelinin yapım hikayesi

Danimarka’nın ünlü Carlsberg biralarının sahibi Karl Jacobsen, H.C. Andersen’in Kraliyet Tiyatrosu’nda sahnelenen “Küçük Deniz Kızı” masalında baş rolü oynayan balerin Ellen Price’a aşık olur.  Heykeltraş Edvard Eriksen’e mali destek sağlar ve balerinin heykelini yaptırır. Yüzünü balerinden vücudunu ise heykeltraşın eşinden alan 125 cm. boyundaki bronz heykel Ağustos 1913’de Kopenhag limanındaki yerine yerleştirilir. 

H.C. Andersen’den acıklı bir aşk masalı

Denizler kralının en küçük kızı boğulmaktan kurtardığı prense âşık olur.  Prensle birlikte olabilmek için deniz büyücüsünden yardım diler. Büyücünün bir şartı vardır. Öncelikle küçük deniz kızının sesini alacaktır. Eğer prens ona aşık olur evlenirse insanlarla birlikte yaşayabilecektir ama prens deniz kızına aşık olmazsa deniz kızının sadece iki seçeneği olacaktır. Ya prensi öldürüp eski haline dönecektir ya da deniz köpüğüne dönüşecektir. Deniz kızı hiç düşünmeden büyücünün şartını kabul eder. Büyücünün yardımıyla balık kuyruğundan kurtulur bacakları olur ama sesini de kaybeder. Kendini kimin kurtardığını bilmeyen, kurtarılma hikayesini dinleyemeyen ve deniz kızının kendine âşık olduğundan tamamen habersiz olan prens, gönlünü bir prensese kaptırır ve onunla evlenir. Mutsuz küçük deniz kızı ise sevdiği prensi öldürmeyi reddeder, deniz köpüğüne dönüşür.  

 
[1] Dünyanın en eski eğlence parkı Bakken de Kopenhag’ın 15 km kuzeyinde. Parkın tarihi 1583 yılında başlıyor.   
[2] Askerler bölgeden tamamen taşınınca arazi Kopenhag belediyesine geçmiş, 1992 yılına kadar Tivoli belediyenin kiracısı olmuş.

Sonraki Haber