Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 'Türk müziği' kararı tartışılıyor: Üç ustadan uyarı
Devlet Türk Halk Müziği koro topluluklarında yapılan düzenlemelerde, kurum isimlerinin yerel ifadelere indirgenmesi itirazlara yol açtı. Sanatçılarımız, milli kültür politikasının gelişmesi ve güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bazı Türk Müziği kurumlarında yaptığı düzenlemeye usta sanatçılardan tepki geldi. Sanatçı ve müzikolog Mehmet Özbek, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbarhim Kalın’a bir açık mektup yazdı. Neyzen, Doç. Dr. Süleyman Erguner ve Keman Sanatçısı Prof. Dr. Cihat Aşkın da sosyal medyadan açıklama yaparak değerlendirmede bulundular.
Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, geleneksel müzik kültürünün aslına uygun şekilde yaşatılması ve geliştirilmesi için bazı koro ve topluluklara ihtisaslaşma görevi verildiği ifade edildi. Mehmet Özbek ise kaleme aldığı açık mektupta, “‘Sıra gecesi’ ve ‘kürsü başı’nın müzik icra etmeyle doğrudan ilgisi yoktur” ifadesini kullandı.
‘MİLLET SEVGİSİ OLUŞMASINA HİZMET ETTİLER’
Ankara Devlet Türk Halk Müziği Korosu, Sivas ve Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği Korolarının kurulmasında emeği olan, yarım asırdan fazla süredir bu alana emek vermiş olan Sanatçı Mehmet Özbek, İbrahim Kalın’a yazdığı açık mektupta şunları söyledi;
“Klasik korolar yüz yıl ötesinden bugüne kadar oluşmuş soylu repertuarı icra ederek, yurt sathında ciddi bir müzik kültürünün oluşmasına, halk müziği koroları da yöresel değil, muhitlerinin dışına taşarak tüm Anadolu türkülerinin yurt genelinde yaygınlık kazanmasına, ortak bir vatan ve millet sevgisi oluşmasına hizmet etmişlerdir.
“Türküler halkın yaşayışının, inanç ve değer hükümlerinin bir hazinesidir. Duygu ve düşünceyi insandan insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak aralarında duygu ve düşünce birliği olan bir millet haline getirir.”
‘MÜZİKLE DOĞRUDAN İLİŞKİSİ YOK’
“Koroları yeni isimleriyle muhitlerinin sınırları içine hapsetmek ve onlara küçültücü isimler yakıştırmak doğru olmadığı gibi büyük bir hatadır. Ne ‘kürsü başı’ ne de ‘sıra gecesi’ kavramları, zannedildiği gibi türküler çalınıp söylenen toplantılar değildir. Bu, maalesef yaşadığımız kültür buhranı neticesinde kültürden, gelenekten bihaber cahil çevrelerin yakıştırmalarıdır. Özellikle ‘sıra gecesi’ ve ‘kürsü başı’nın müzik icra etmeyle doğrudan ilgisi yoktur.
“‘Sıra gecesi’ Şanlıurfa’da yüzyıllardır süregelen tabii bir edep müessesesi, doğal bir terbiye okuludur. Bir gelenek olarak süregelen sıra gecesi, kaynağı insani erdem ve prensipleri benimseme ve savunma esasına dayalı, insanların kişilik ve ahlak bakımından yetişmelerini amaçlayan bir kurumdur. Kökü ahiliğe dayanan sıra geceleri toplantılarının, yöre gençlerinin yetişmesinde çok önemli bir yeri vardır. Sıra gezenler arasında müzikle iştigal edenler varsa, ancak o zaman sıra gecesinde müzikten söz edilebilir.
“Bugün yozlaşarak bozulmuş, eski asaletini kaybetmiş, sıradan arkadaş toplantılarına dönmüş olan, hele hele medyada aynı kıyafeti giyerek ellerinde bağlama, yanlarında davul zurna ile sahne alarak değersiz türküler söyleyen kişilerin yaptığı şovla, sıra gecesinin hiç ilgisi yoktur. Esasını sosyal ve kültürel sohbetlerin oluşturduğu bir disiplindir ‘sıra gecesi’, ‘kürsü başı’. Bu ortamlar insanı ve insani değerleri keşfeden birer okuldur. Hiç bir yönleriyle bu topluluklar öngörülen isimlerle özdeşleştirilemez.”
‘MİLLİ KÜLTÜR POLİTİKASI GELİŞTİRİLMELİ’
“Milli birlik ve beraberliğe önem verenler, Türk halk ve klasik musikisi ile halk oyunlarına dört elle sarılmalı, bunları koruma, yayma ve geliştirmeyi milli kültür politikasının başlıca vazifesi saymalıdırlar.
“Kuruldukları günden bu yana büyük bir heyecan ve fedakarlıklarla hizmet veren bu kurumların, ihya edilecek yerde yeni bir değerlendirmeyle yok edilmelerine sebep olmanın, kefareti olmayacak bir günah ve büyük bir vebal olacağını arz etmek isterim.”
NEYZEN, DOÇ. DR. SÜLEYMAN ERGUNER: YERELLİK MİLLİLİĞE DAHİL
Neyzen, Doç. Dr. Süleyman Erguner, yaptığı açıklamada, “Elazığ Kürsübaşı Müzik Topluluğu’nun yapacağı müzik Türk müziği değil mi?” sorusunu sordu. Doç. Dr. Erguner, “Bakanlığın yeni adıyla Şanlı Urfa Sıra Gecesi Topluluğu, sadece kendi yöresini okuyarak; ülkemizin diğer bölgelerindeki türkülerimizden, Aşık Veysel’den, Neşet Ertaş’tan, Nefeslerden, müstezatlardan, bozlaklardan, Rumeli türkülerinden okumayacak mı?” diye sordu. Doç. Dr. Erguner, “yurttan sesler” kavramının önemine dikkat çekti.
‘BİRİKİMLİ KURUMLARIMIZ VAR’
Yerel kültürleri yaşatmaya yönelik çalışmalar yapan kurum ve özel toplulukların zaten var olduğuna işaret eden Doç. Dr. Erguner, düzenleme için görüş alınması gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Erguner şu ifadeleri kullandı:
“Bu isim ve yapı değişikliği sonucunda müzik icrası ve yapılanması; müzik kültürümüz, mirasımız açısından çok ciddi değişim-etki getirecek, çok önemli bir uygulama. Ülkemizdeki üniversitelere bağlı birçok ‘Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’ var, ülkemizin ilk ve tek Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi var, Türk Müziği dernek ve cemiyetleri var, resmi ve özel Türk müziği icrası ve eğitimi yapan birçok kuruluş var. Bu konularla ilgilenen müzik tarihçilerimiz, müzikologlar var, onların ve bu resmi-sivil müzik eğitim-icra kuruluşlarının bu uygulama hakkındaki görüşlerini çok merak ediyorum.”
PROF. DR. CİHAT AŞKIN: ÖNCE YEREL SONRA ULUSAL SONRA DA EVRENSEL KÜLTÜR
Keman sanatçısı Prof. Dr. Cihat Aşkın da yaptığı yazılı açıklamada, getirilen terimlerin, zaten genel olarak kullanılan Türk Müziği makamsal yapısı içerisinde yaşadığını ifade etti. Prof. Dr. Aşkın, “Sıra Gecesi” ve “Kürsü Başı” gibi deyimlerin, başlı başına sadece müzik özellikleri ile değil, folklorik özellikleri ile bir bütün teşkil eden kültürümüzün birer parçaları olduğunu belirtti.
Bu kararın, yüzyıldan uzun bir süredir kurumsallaşmış olan yapıyı yozlaştırıcı bir karar olduğunu belirten Prof. Dr. Aşkın, “Alınan karar teknik ise bunun yolu isim değiştirmekten değil ama içindeki işlemez olan zihniyetin değiştirilmesinden geçer” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Aşkın şu vurguyu yaptı:
“Amaç bu yörelerde kurulmuş olan toplulukların Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı temel olan kültürel kimliğin muhafaza edilmesi, güncel olarak yaratılan eserlerin icra edilmesi ve yöredeki insanların önce yerel, sonra ulusal ve sonra da evrensel kültürle beslenmesidir.”