‘Küresel Doğu’ kavramı üzerine

Bilim insanlarına göre, ‘Küresel Doğu’, alternatif bir hükümet sistemi veya politik yöntem önermiyor. Batılı demokrasinin yerini alacak yeni bir ideoloji ortaya koymuyor. Siyasi açıdan dekolonizasyon, ekonomik olarak merkezisizleşme ve kültürel çeşitliliği kapsayan çok taraflı dünya hedefleniyor.

Fudan Üniversitesi’nden iki Çinli bilim insanı Prof. Dr. Degang Sun ile doktora öğrencisi Yingqi Yang’ın “Yükselen Doğu ve Çin Politikaları” konulu makaleleri, BRIQ dergisinin sonbahar 2024 sayısında yayımlandı. (Adı geçen yazıya internet üzerinden ulaşılabilir. Açık erişimdedir.)

Yazarlar uluslararası ilişkiler açısından yeni bir bakış açısı getiriyorlar. Bu yazıda Çin’in izlediği politikaları bir yana bırakarak, “Yükselen Doğu” kavramı üzerinde duracağız.

Batı sisteminin (ABD-Avrupa) gerilediği, buna karşılık genel olarak Atlantik karşıtlığının yükseldiği gerçeğini günümüzde aklı başındaki herkes kabul ediyor. Atlantik’i kabaca Batı olarak tanımlarsak, daha zor olanın, Doğu’nun neresi olduğu sorusudur. Doğu nasıl tanımlanabilir? Kuzey-güney ayrımı, “3 Dünya Tahlili” vb. geçmişte mi kaldı?

“Doğu”nun yalnızca bir coğrafi ifade değil, aynı zamanda politik ve kültürel bir kavram olduğu da genel kabul görüyor. Ancak tanımı önem taşıyor.

Yazarlar Doğu-Batı kavramının tarih içinde zaman içinde çoğu kez değişikliğe uğradığına dikkat çekiyor. Antik çağda Batı, Atina sitesi; Doğu ise Perslerdi. Haçlı Seferleri’nde Batı Hristiyan dünya, Doğu ise Haçlılarla savaşan İslam güçleri idi. Soğuk Savaş yıllarında Doğu-Batı dünyaları, ideolojik-siyasal olarak ayrışmıştı.

2024 DÜNYASINDA ‘KÜRESEL DOĞU’

Son derece homojen olan “Küresel Batı”nın aksine, “Küresel Doğu” ülkeleri siyasi sistemleri, ideolojileri ve kalkınma stratejileri bakımından büyük farklılıklar gösteriyor. Yazarlara göre “Küresel Doğu” şu anda değişken bir “hayali topluluk”tan başka bir şey değildir.” Evet, Batı geriliyor ama Doğu onun yerini nasıl alacak? Olaya şöyle bakmayı öneriyor yazarlar: “Küresel Doğu”, “Küresel Batı”dan farklı değerlere sahiptir. Birincisi (Küresel Doğu) ortaklaşmacılığı vurgularken ikincisi (Küresel Batı) bireyciliğe odaklanır; birincisi medeniyetlerin altını çizerken ikincisi ulus-devletlere odaklanır; birincisi egemenliğin altını çizerken ikincisi insan haklarına vurgu yapar. Yazarlara göre “Küresel Doğu”daki ülkelerin çoğu kalkınma odaklıdır ve “Küresel Batı” ile siyasi ya da askeri bir çatışmaya girme niyetleri yoktur. Ne “Asya-merkezcilik” ya da “Asyalı Monroe Doktrini” peşindedirler ne de Batılı liberal dünyaya “paralel bir sistem” kurmaya çalışmaktadırlar.

“Küresel Doğu” ülkeleri siyasi sistemleri, ekonomik gelişmişlikleri ve kaynak donanımları açısından büyük farklılıklar gösterse de kültürel zihniyetleri ve medeniyetleri açısından hepsi coğrafi olarak Doğu ülkeleri olarak tanımlanmaktadır. Çin’den Hindistan’a, Kazakistan’dan Türkiye’ye, Rusya’dan Suudi Arabistan’a kadar bu “Küresel Doğu” ülkeleri artık ikinci sınıf vatandaşlar değil, Asya arenasının en önemli oyuncularıdır.

“Küresel Doğu”, yekpare bir askeri ittifak değildir. Öte yandan, Asya farklı alt bölgelerinin karşılıklı etkileşimiyle oluşan siyasi-iktisadi-kültürel bir yapıdır. Kuzey, Doğu, Güney, Güneydoğu, Orta ve Batı Asya arasında giderek sıklığı artan siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel alışverişler sayesinde Asya’nın bölgesel entegrasyonu büyük bir ilerleme kaydetmiş, bölgeler arası bağlantılar güçlendirilmiş, “Küresel Doğu” bilinci pekiştirilmiştir.

“Küresel Doğu”, Kuzey ve Güney ülkelerinden oluşan bir yapıdır; kuzeydeki Japonya, Rusya ve Güney Kore ile güneydeki Hindistan, Pakistan ve diğerleridir. Asya ülkelerinin diplomasisi, “Küresel Güney”in oluşturduğu kilit gruplaşmayı kavrarken, “Küresel Doğu”nun yükselişinin yarattığı stratejik fırsatı da değerlendirmeyi, kendi coğrafi avantajlarını kullanmayı ve “Küresel Doğu”yu bir atılım noktası olarak ele almayı hedeflemektedir. Kısacası “Küresel Doğu”, Kuzey ve Güney ülkelerinden oluşan bir yapıdır;

BATILI/BATICI BAKIŞ AÇISI

Yazarlara göre Batılı yazarlar, “Asyalı güçlerin ekonomik ve kültürel canlanmasını Batı değerleri ve demokrasileri için bir tehdit olarak görmekte ve ABD’nin liberal demokrasinin çıkarlarını koruyan ve geliştiren bir uluslararası düzen arayışında olduğunun altını çizmektedirler. “Çin ve Rusya kendi yöntemleriyle otoriter yönetimleri, liberal modernitenin tehdit edici güçlerinden koruyan bir uluslararası düzen arayışındadır.” Bu, Batılılara göre “Küresel Doğu”nun amaçlarının abartılmasıdır.

Fudanlı bilim insanlarına göre, “Küresel Doğu”, alternatif bir hükümet sistemi veya politik yöntem önermiyor ve Batılı liberal demokrasinin yerini alacak yeni bir ideoloji ortaya koymuyor. Bazıları Pekin ve Moskova’nın küresel finans, bölgesel güvenlik sistemleri ve internet özgürlüğünü yöneten mevcut Batı tasarımlı sistemlere bir alternatif sunmaya çalışacağını iddia ediyor. Ancak aslında yeni bir yöntem sunmak için oldukça zayıf kalıyorlar. Bunun yerine onlar yani Batı karşıtları Batı hegemonyasının ve tekelinin gerilemesinin karşısında, daha dengeli bir dünya inşa etme arayışındalar. Siyasi açıdan dekolonizasyon, ekonomik olarak merkezisizleşme ve kültürel çeşitliliği kapsayan çok taraflı bir dünya inşa etmeyi hedefliyorlar. Batılı denizci kuvvetlerin yükselişinden bu yana, “Küresel Batı” bir “merkez-çevre” düzeni inşa etmiş ve Asya ülkelerinin çoğu çevre ya da yarı-çevre bloğunda yer almıştı. İçine girdiğimiz yeni dönemde, “Küresel Doğu” ülkeleri Batı tarafından saygı görmeyi istemekte, Asya ülkelerinin egemenliğinin ve kalkınma hakkının inkar edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.”

SONUÇ

Yazarlar bir yandan “Küresel Doğu “kavramını açarken, bir yandan da Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Küresel Doğu” ve “Küresel Batı” karşısında izlediği politikaları geniş olarak işliyor. İlgililere hararetle önerilir. Bu tanıtma yazısında Çin’in politikalarını bir yana bırakıp “Küresel Doğu” kavramın üzerinde yoğunlaştım.

Asya’da, Avrasya’da ve daha genel bir ifadeyle” Küresel Doğu’da” birlik-uyum-işbirliği esas alınıyor, somut durumları, diğer bir deyişle maddeyi tanımak öncelik taşıyor.

Günümüzde uluslararası saflaşmayı Doğu-Batı, Güney-Kuzey diye ifade etmek açıklayıcı olmuyor. Doğu-Batı, Güney-Kuzey kavramları Batı patentlidir, günümüz gerçeğini açıklamıyor. Öte yandan, Fudanlı yazarlara göre “Küresel Doğu” yanlıları “Küresel Batı” karşıtı, onun zıddı bir dünya peşinde değildirler; Batı ile eşitlik temelinde yaşamak istemekte, ülkelerinin kalkınma çabalarını tamamlamaya çalışmaktadırlar.

Fudanlı akademisyenlerin yaklaşımı bu. Giderek kendini dayatan Avrasya gerçeği ile ilişkili olarak, “Küresel Doğu” kavramı üzerindeki tartışmaları yoğunlaştırmak zorundayız.

Sonraki Haber