Lacivert’e ‘sol’ dersleri-2: Sola neden ‘deli gömleği’ giydirilmeye çalışılıyor
Lacivert dergisi Sol adına tarih yazmaya kalkışarak insanlarımızı Sol’dan, dahası milletinden, emekçisinden, tarihinden hatta inançlarından kopartmaya çalışıyor. Sol’un tarihini, düşüncelerini gerçekten iyi niyetli, vicdanlı birine değil, Sol’un döneklerine, eski Kürt milliyetçilerine yazdırıyor
Lacivert Dergisi, Ocak 2018 ve Şubat 2024 tarihli sayılarında Türk Solu kapağıyla çıktı. Tezleri, Türk Solu’nun millî olamayacağı üzerineydi. Vatan Partisi yöneticileri, Teori Dergisi Yazı Kurulu Üyeleri ve 68 önderleri Lacivert’teki yazıları inceledi, Türk Solu’nu yazdı. Birkaç gün sürecek yazı dizimize, okurlarımızı da katkı sunmaya davet ediyoruz.
Lacivert dergisinde Sol’a kafayı takmış çokça kişinin olduğu anlaşılıyor. Cem Sancar adlı yazar Lacivert Dergi’de “Bir Deli Gömleği olarak Türk Solu” yazısı yazmış. (Sayı: 42, güncelleme, 16.1.2018) Bakalım bu çok-yönlü aydınımız Sol hakkında ne demiş?
“Genci, yaşlısı gizli bir vesayetin uzvu yahut ortağı olduğunu biliyor, bilmeyenler de bunu zamanla hissediyordu. Ondandır; ‘Türk solu Edirne'den sonra 'sol' adını kaybediyor’ denmesi ha keza dünyadaki solcular tarafından garipsenmesi de.“
İnsan bunları yazarken utanır yahu. Dünyaca ünlü Türk şairi için henüz bir çınar altı bulamadık. Devam ediyor: “Dr. Hikmet Kıvılcımlı, bir nebze yerliydi. Ülkeyi tanımak, İslamiyet'i anlamak istiyordu lakin o da 27 Mayıs darbesinin paltosunun içine girdi. ‘Ordunun bizdeki ilerici rolü üzerine tezler’ yazdı… O günkü Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) ve Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) hareketleri mahkemelerde yaptıkları savunmalarda, Doğan Avcıoğlu'nun, Türkiye'nin Düzeni adlı çalışmasında ileri sürdüğü tezleri olduğu gibi tekrarladılar. Avcıoğlu'nun devlet ve ordu üzerine düşünceleri, görüşlerine tamamen uygundu. Bu örgütler mahkemelerde sosyalizmi hedeflediklerine dair herhangi bir şey söylemediler! Doğu Perinçek ve arkadaşları da aynı Avcıoğlu çizgisinin uzun süreli, tutkun takipçileri olarak kaldı… Kıvılcımlı'dan sonraki solcu-devrimci kuşağın biricik istisnası gencecik bir delikanlı, İbrahim Kaypakkaya'dır. Fakir bir köylü çocuğu olarak darbeyi, vesayeti reddedip yerli bir sosyalizm arayışının içine elini uzattı fakat o da ne yazık ki henüz bıyıkları terlerken heba oldu, gitti.”
Garip bir ruh hali, Sol’a atıp tutuyor ardından hem Kıvılcımlı’yı, Kaypakkaya’yı yüceltiyor. Dahası, Sol adına tarih yazma hakkını kendinde görüyor. Sağ’ın yücelttiği Menderes’in Soğuk Savaş’ın azgın darbecisi J. F. Dulles ile neler konuştuğunu bilseniz, İsmet Paşa’ya yatıp kalkıp dua edersiniz. Okumaya devam ediyoruz:
“Sonuç olarak Türkiye solu, hiçbir zaman özgür olamadı. Kendi içinde sorgulayıcı, duyarlı kişileri çeşitli yöntemlerle uzaklaştırdı. (…) Bu kişileri ‘medeni ölü’ haline getirdi! Sol, dünyadaki ve kendi coğrafyasındaki gelişmeleri asgari düzeyde de olsa takip etmeyi başaramadı.” (agm)
Bir kez daha, “Dinime dahl eyleyen müselman olsa…” diye homurdanıyorum.
Cem Bey devam ediyor: “Adnan Menderes'in idamı ve 1960 darbesiyle şahikaya çıkan sol-cuntacı gelenek, İdris Küçükömer tarafından 1969'da açık edilmişti aslında. Bu Türkiye Solu için önemli bir kırılmaydı. Sol, yüzleşme şansını heba etti. İdris Küçükömer hızlıca camiadan ihraç edildi, unutturuldu.” buyuruyor. (agm) Bunlar hem Sol’a atıp tutuyor hem de galiba biraz da özeniyorlar.
MARX’A GÖNDERMELER
Türk milliyetçilerine, Türk devrimcilerine bu kadar dil uzatan bir yazarın Marx karşısında kayıtsız kalması beklenemezdi, nitekim yazar beni mahcup etmedi. Şöyle devam ediyor:
“Marks, Doğu Sorunu kitabında, Hindistan'ın vahşice sömürgeleştirilmesi hakkında şöyle yazmıştı; İngiltere'nin, Hindistan'da bir toplumsal devrimi yaratırken en iğrenç çıkarlara göre hareket ettiği ve bunları kabul ettirmede aptalca davrandığı doğrudur ama sorun bu değildir. Sorun, insanoğlunun Asya'nın toplumsal durumunda köklü bir devrim olmaksızın yazgısını tamamlayıp tamamlayamayacağıdır. Eğer tamamlayamayacaksa suçu ne olursa olsun, bu devrimi getirmekle İngiltere, tarihin bilinçsiz aleti olmuştur. İngiltere'nin ikili bir görevi vardır; biri yıkıcı, öteki yenileyici! Eski Asyatik toplumun ortadan kaldırılması ve Asya'da Batı toplumunun maddi temellerinin atılması." (agm) Başlıyor Marx’ a saydırmaya: (Marx) Batılılaşmanın adamıydı. Ecnebiydi, ‘beyaz’dı. Tarihin gördüğü en acımasız köle tüccarını, sömürgeci bir organizasyonu, ‘İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası’nı ilerici-devrimci olarak izah edebilmişti!
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar Cem Bey. Size bir, iki kanıt. Asya’da (ve Üçüncü Dünya’da) 20. yüzyılda patlak veren bütün (abç) millî mücadeleler Marx’ın temellerini attığı düşüncelere, Lenin’in geliştirdiği emperyalizm teorisine dayanır. Kimi İslamî hareketler bile. Bugün Batı emperyalizmine ve onun ayakta tuttuğu gericiliğe, yobazlığa, ırkçılığa karşı mücadele veren güçler de Marx temelli düşüncelerin ürünüdür. En çarpıcı örneği de Batı’da Küba, Doğu’da Çin’dir.
Cem Bey Sol’a dil uzatmaya devam ediyor: “Sol geleneğin tarihinde yerli, ferasetli isimler arasında romancı Kemal Tahir, şair Ece Ayhan, kendini saklamış olsa da İlhan Berk ve sola daha mesafeli bir düşünür olarak Cemil Meriç sayılmazsa olmaz ancak bu isimler hep bir şekilde ötekileştirildiler, itibarsızlaştırılmaya çalışıldılar.” Cem Bey bu isimler Sağ-Muhafazakâr kesimler sayesinde mi ayakta durdu? Bu isimler kendileri ile Sol arasına mesafe mi koydular? Cemil Meriç "İzm'leri”, “idraklerimize giydirilen deli gömlekleri" diye nitelemiş. (agm) İzmleri terk edelim çağrısı Cem Bey’den. Kendisi ideolojisiz, sadece Sol’u eleştiriyor! Sol’u, Sol ideolojiyi tu kaka etmek, muhafazakâr düşünce için bir çare, bir çıkış yolu değildir. Cem Bey size iyi yolculuklar…
SOL VAR ‘SOLCUK’ VAR
Çeşitli hataları Sol’a yıkarak Sağ’ı temize çıkarma, eski bir taktiktir, özünde şark kurnazlığıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’s ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Özgür Özel’in dönüştürülmüş Avrupa Birlikçi CHP’sinin siyah ile beyaz kadar farklı olduğunu, Aydınlık’ın kurucusu Komintern Genel Sekreter yardımcısı Şefik Hüsnü’nün II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde koşa koşa vatanına dönerek askerlik yaptığını, Cumhuriyet’i güçlendirmek için çırpınanların Solcular olduğunu, Cumhuriyet hukukunu-kültürünü Solcuların inşa ettiğini; Solcularla PKK kontenjanından Meclis’e girenlerin, gökkuşakçı ÖDP’nin, vicdani retçilerin, her millî meselede Türk düşmanları ile birlikte hareket eden HDP/DEM’in, ABD-AB desteğinde siyaset yapanların 6 Ok’un CHP’si ile siyahla beyaz kadar farklı olduğunu en iyi yarım yüzyılı aşkın süredir ülkeyi yöneten Sağ’cı iktidarlar ve takipçileri bilir.
Ayıptır yahu; birinin DEAŞ’tan yola çıkarak İslam’ı eleştirmesi ne kadar kötü niyetli olursa, PKK teröründen yola çıkıp Sol’u mahkûm etmeye kalkışmak o kadar kötü niyetli olur. Can alıcı soru şu: Sol’a “Deli Gömleği” diye saldıranların aklı, vicdanı yerinde mi?
BERCAN TUTAR: GENÇ BATILILAR RAHATSIZ!
Lacivert’in ilginç yazılarından, yazarlarından Bercan Tutar, Z Kuşağının Batı medeniyetine olan inancını kaybettiğine dikkat çekiyor. Şöyle diyor Tutar: “Z kuşağı Batı medeniyetine olan inancını kaybetti, Amerikan rüyası Amerikan kâbusuna dönüşüyor. Bugün özellikle Batılı gençler arasında küresel çapta bir nihilizm, değersizlik ve hiçlik dalgası yaşanıyor.” Z kuşağının Batı uygarlığına olan inancını yetirdiği çok doğru. Peki, ne yapalım o zaman? O kitleye ne söyleyeceğiz aydınlar olarak. İslam uygarlığının parlak yıllarını kopya etmek çare olur mu? Yanlış anlaşılmasın o yıllardan öğreneceğimiz çok şey var. Ne yapalım ki, aynı ırmakta iki kez yıkanmıyor.
ALACAKAPTAN’IN GÖRÜŞLERİ
Ulvi Alacakaptan eskilerden, aynı şeyleri tekrarlıyor. “1977’deki 1 Mayıs Sol için bir sondu. O zaman Sol bitti. Çünkü solcular kendilerine yemeye başladılar. Provokasyonlar çok açık hale geldi. Bir türlü tam olamayan, halkta yankısı olmayan bir düşünce oldu.” (agm) Peki o kışkırtmaları Sol mu yaptı kendini yok etmek için. Neden-sonuç bağlantısı olmayan düşünceler havada uçuşmaya mahkûm bence.
SONUÇ
Muhafazakârlar arasında zevkle okuduğumuz, yazıları mis gibi Anadolu kokan, bizi düşündüren yazarlar var. Ne var ki Lacivert dergisi bir başka yola sapıyor. Sol adına tarih yazmaya kalkışarak insanlarımızı Sol’dan, dahası milletinden, emekçisinden, tarihinden hatta inançlarından kopartmaya çalışıyor. Buna yaparken kendi açısından büyük bir yanlış yapıyor, günah işliyor. Sol’un tarihini, düşüncelerini gerçekten iyi niyetli, vicdanlı birine değil, Sol’un döneklerine, eski Kürt milliyetçilerine yazdırıyor.
Dönek dönektir. (Bkz: Hasan Yalçın, Dönekler, Kaynak Yayınları.) İşin garibi “bizim terörist sizin terörist” olmayacağı gibi “bizim dönek sizin dönek” de olmaz. Döneklik tükenmişliktir. Dönekten kimseye hayır gelmez muhafazakârlara da…
Sol’un geniş bir kesime yayılmamasının iç ve dış etkenleri var. Kuşkusuz Sol’un kendi hataları da var, bunların epeyce çok olduğunu da kabul edeyim. Ama Sağ, yalan yanlış sol karalamaları ile kendi kalesine gol attığının artık bilincine varmalı. Sağ muhafazakâr kesim Batı’nın çöküşünü, dağılışını gözlüyor, güzel. Ama çaresiz halde İslam uygarlığının parlak yüzyıllarını gösteriyor. Bu, çare mi? Geriye dönüş mümkün mü?
Marx’a dayanarak Sol hakkında ahkâm kesip Sol’u karalamaya çalışanların büyük hatası, Marksizmin durağan bir öğreti diğer bir deyişle bir doğma olmadığını kavramamalarıdır. Marx’ın o dönemde yazdıklarına bakıp dünyayı anlamaya çalışıyorlar. Serbest rekabetçi kapitalizmin, bir üst aşamaya emperyal aşamaya geçtiğini, dünyaya hükmetmeye çalıştığını anlamıyorlar. O zaman kimin ilerici, kimi gerici olduğunu bir türlü göremiyorlar. Marx bunların elinde hayattan kopuk bir kaynağa dönüşüyor. Eğer
Marksizm ile sorununuz varsa, öncelikle Lenin ile Mao ile hesaplaşmaya kalkışacaksınız. Marx’ı bugünlere onlar taşıdı. Kapitalizmin emperyalist bir dünya sistemine dönüştüğünü kavramayan, günümüz dünyasında hiçbir şeyi açıklayamaz. Kimse kusura bakmasın: Kimi sağcı çevrelerin sol ile bu kadar uğraşmalarının nedeni bence bir tür aşağılık kompleksidir. Din, tarikat vb. gibi tarihsel kurumların arkasına gizleyerek yaşamak, kültürel düzlemde bir şey üretememek, sıkışınca Batı’dan apartıp duruma göre Batı’ya küfretmek çare olmuyor, dağ gibi biriken sorunları çözmüyor.
Sağcı kesim “gardırop Atatürkçülüğü” ile uğraşmayı, Sol inkârını bırakmalı, Cumhuriyet ile tam anlamıyla barışmalı. II. Cumhuriyetçilerin çiziktirdiği “Liberal demokrasi-insan hakları” merkezli tarihi okumayı bir an önce gözden geçirmeli, TC’nin kuruluşunun 20. yüzyılın en önemli olaylarından biri olduğunun idrakine varmalıdır. Tersi muhafazakârlığın kaybı olacaktır.
Yarın Dev-Genç Ege Bölge Başkanı Ali Karşılayan’ın yazısıyla konuyu işlemeye devam edeceğiz