Lacivert'e 'Sol' Dersleri - 4: Amerikancı sol 12 Eylül’ün ürünü

Lacivert Dergisi, Vatan Partisi’ni yok sayarak sahte sol partiler üzerinden ‘İşte sol partiler yerli ve milli değildir, dine saygılı değildir, halk bunları benimsemez.’ algısını yaratmak istiyor. Fakat başarılı olamazlar. Halkımız artık Vatan Partisi’ni tanıyor ve sahip çıkıyor

Lacivert Dergisi, Ocak 2018 ve Şubat 2024 tarihli sayılarında Türk Solu kapağıyla çıktı. Tezleri, Türk Solu’nun millî olamayacağı üzerineydi. Vatan Partisi yöneticileri, Teori Dergisi Yazı Kurulu Üyeleri ve 68 önderleri Lacivert’teki yazıları inceledi, Türk Solu’nu yazdı. Yazı dizimize, okurlarımızı da katkı sunmaya davet ediyoruz.

Lacivert Dergisi’nin Ahmet Demirhan’la yaptığı söyleşiyi incelemeye devam ediyoruz.
Soru: Türkiye’de özellikle solcu olduğunu iddia eden politik parti ve kesimlerin çoğu zaman darbe mağduru olsalar bile Ulusalcılık’a ve Kemalizm’e evrildiklerini, sıkıştıkları dönemlerde askeri darbelerden medet umduklarını hatta bunları kışkırttıklarını bile gördük. Bu tezat değil mi?

Ahmet Demirhan: Kemalizm’e kayması ve darbelere destek olması, sol desteğin aslında Türkiye’de nasıl beslendiğini gösteriyor. Mesela, Türkiye’de devrimin, asker olmadan gerçekleşmeyeceğini düşünen solcular vardı. Özellikle 1960 darbesinden sonra askerler üzerinde çalışarak devrime yol açabileceğini düşünen aydınlar vardı. Bugün 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” diyebilen bir sol, 1960 darbesini hala devrim gibi görüyor.

27 MAYIS DEVRİMCİ BİR HAREKETTİR

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi Amerikancı darbe değil, Demokrat Parti’nin baskıcı rejimine karşı ayaklanan üniversite gençliğinin ve muhalefetin, halkın demokrasi ve özgürlük istemlerini yerine getiren bir olaydır. Milli Birlik Komitesi’nin icraatı ABD’nin çıkarları aleyhine olmuştur. 1961 Anayasası özgürlükçü bir anayasadır. Türkiye İşçi Partisi gibi sosyalist partiler kurulmuştur.

Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni ve önderlerini “İkinci Kuvayı Milliye gazanız mübarek olsun!” diyerek selamlar. Milli Birlik Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’e 28 Mayıs 1960 günü bir telgraf çeker ve şöyle der: “Tarihimizde daima kuvvetle çarpan kalbimizin; yiğit ordumuzun kötülüğe baş eğdirişini huşu ile selamlarım. İkinci Kuvayı Milliye gazanız kutlu olsun. Gerçek demokraside Allah yanıltmasın.” Hikmet Kıvılcımlı doğru devrimci tavır almıştır.

Türkiye’de solun Amerikalaşmaya başlaması tarihi 1945 değil 1980’dir. Evet, Türkiye 1945 sonrasında NATO’ya girdikten sonra Amerikan emperyalizminin kontrolüne girmiştir. CHP’nin genç ve solcu milletvekili ve 1950 seçiminden sonra iktidara gelen Demokrat Parti’nin başbakanı “Küçük Amerika olacağız.” demişlerdir. Bütün bakanlıklara, sanayi, ekonomi, eğitim başta olmak üzere Amerikalı uzmanlar yerleştirilmiş, onların hazırladıkları plan ve programlar kanun haline getirilmiştir. Amerika’yı kurtarıcı olarak gören ve teslim olanlar sol değil sistemin iktidar ve muhalefet partileridir. Bunlar Amerika’nın işbirlikçileridir. Çünkü onlar, Atatürk’ün ölümünden sonra Kemalist Devrim’in sürdürülmesinden vazgeçmişlerdir.

Atatürk, 1 Aralık 1921 de Milli Mücadele Hükümeti’nin sosyal karakterini şöyle ilan ediyordu: “Efendiler, biz bu hakkımızı mahfuz bulundurmak, istiklalimizi emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyemizce mücadeleyi caiz gören doktrini takip eden insanlarız.”

25 Kasım 1946 tarihinde yayın hayatına başlayan Marko Paşa gazetesini Sabahattin Ali ve Aziz Nesin çıkarıyordu. Sabahattin Ali’nin başyazıları tamamen Amerikan emperyalizmine karşıydı. 1947 yılında İstanbul’a ilk Amerikan gemisi Missuri geldiğinde Aziz Nesin ve Sabahattin Ali, Amerikan savaş gemisini protesto eden bildiri hazırladılar ama polis matbaada bildirilere el koydu. Aziz Nesin ve Sabahattin Ali tutuklandı. Aziz Nesin ve Sabahattin Ali TKP çevresindeki sosyalist aydınlardı.

ABD KİMDEN VE NEYDEN RAHATSIZDI?

Demirhan, “Solcu olduğunu iddia eden politik parti ve çevrelerin Kemalizm’e kayması ve darbeleri destek olması sol desteğin aslında Türkiye’de nasıl beslendiğini gösteriyor. Mesela Türkiye’de devrimin asker olmadan gerçekleşmeyeceğini düşünen solcular vardı.” diyor.

Kemalizm ve darbecilik birbirini besleyen kavramlar değildir. Kemalizm emperyalizme karşı milli kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet Devrimi’dir. Darbecilik ise Amerikan emperyalizminin gizli örgütü Gladyo’nun örgütlediği 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 15-16 Temmuz 2016 askeri darbeleri desteklemektir. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerine CHP dâhil bütün sol akımlar ve Doğu Perinçek’in önderliğinde Aydınlıkçılar karşı çıkmıştır. Bu iki darbe Amerikan emperyalizmine karşı mücadele eden bütün sol örgütleri ezmişti. Sadece sol ve sosyalist örgütleri değil, sosyal demokrat CHP’nin Genel Başkanı Bülent Ecevit’i ve Başbakan Süleyman Demirel’i bile hapse atmıştır. 12 Mart 1971 darbesi, 1961 Anayasası’nın getirdiği, işçi sınıfının sendika özgürlüğü ve grev hakkı, toplantı ve yürüyüş özgürlüğü, işçi sınıfının siyasal parti olarak örgütlenmesi ve sosyalist partilerin örneğin TİP’in hızla örgütlenmesi ve 15 milletvekili ile Meclis’e girmesi, Amerikan emperyalizmine karşı protesto eylemleri ABD’yi çok rahatsız ediyordu.

Gladyo, başta TSK içinde ve devlet kurumlarında siyasi partiler içinde örgütlenmişti. Ama aynı zamanda sosyalist, devrimci görüşlere sahip olan aydınlar, subaylar da örgütleniyordu. Doğan Avcıoğlu önderliğinde YÖN grubu 27 Mayıs 1960’ta olduğundan daha ileri sol bir askeri müdahale ile demokrasi geleceğini iddia ediyordu. Ama onlardan önce harekete geçen NATO ve Gladyo hızla devletin üst kademelerinden başlayarak Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, MİT Başkanı Fuat Doğu, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, 1. Ordu Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün, Faşist Generaller Çetesi olarak örgütlendi.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, solcu subaylara 9 Mart 1971 günü harekete geçme sözü verdiler, sonra vazgeçtiler. Faşist Generaller Çetesi üstün durumdaydı çünkü arkalarında ABD vardı. Onlarda 12 Mart 1971 darbesine solcu bir görüntü vermek ve halkı aldatmak için Doğan Avcıoğlu cuntasını oyaladılar. Solcu Aydınlar ve gençlik örgütleri 12 Mart 1971 günü Muhtıra okununca Sol Cunta geliyor zannederek 12 Mart Muhtırası’nı desteklediler ama çok kısa zamanda yanıldıklarını anladılar.

15-16 Temmuz 2016 darbesine “kontrollü darbe” diyenler, Deniz Baykal’ın FETÖ kumpasıyla istifaya zorlanması ve onun yerine aynı merkezlerin onayı ile CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturtulan Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresidir.

Bir diğer makale, Sabah yazarı Bercan Tutar’a ait. Tutar, şöyle diyor: “Emperyal Batı’nın kurşun askeri ve aparatı şeklinde hareket eden ‘Yeni Sol’ un temel görevi, Amerikan hegemonyasına meydan okuyarak, çok kutuplu bir dünya inşa eden Rusya, Çin ve Türkiye gibi aktörlerin kuşatılmasına kültürel ve ideolojik açıdan hizmet etmektir.”
Oldukça karmaşık bir cümle. “Yeni Sol” dedikleri nasıl bir şeydir? sorusuna yanıt oluşturmalıyız.

ABD’NİN KALBİNE SAPLANAN KURŞUN

Tutar, şöyle devam ediyor: “Eski sol dış politikası, 1956’da Sovyetlerin Macaristan’ı işgal etmesinden sonra, oradaki ayaklanmaya tepki olarak çökmeye başladı. Sovyetlerin bir devrimi ezmesini görmek Batılı Komünistleri ve Batılı Solu zor durumda bıraktı. Moskova’daki parti çizgisi giderek şeffaf bir şekilde Rus emperyalizminin meşruiyeti haline geldikçe Batı’daki solun rotası bozuldu.

Avrupa’da başlayıp dünyaya yayılan Yeni Sol, Sovyetler Birliğinde fiilen var olan sosyalizmin gerçeklerinden memnun değildi (…) Bu Batılı Yeni Solcuların birçoğu, 1960’larda Çin’de olup bitenlerin, Stalin’in 1930’larda iktidara gelmesinden temelde farklı olduğu inancıyla kendilerini Maoist olarak tanımlamaya başladı.”

Sovyet Sosyal Emperyalizmi diyecek ama diyemiyor Tutar. Şöyle diyor: “ABD Sovyet Rusya’ya karşı Çin açılımı yaparak tüm ilerici sol ve diğer muhalif hareketleri Rusya Komünizmi karşıtı cephede toplamayı başarmıştı. Yeni Sol, solculuk yaptığını zannederken aslında ABD’nin Asya’da Sovyet Rusya’ya karşı geliştirdiği yeni jeopolitik kuşatma zincirinin yeni halkası olmuş ve farkında olmadan Amerikan emperyalizminin en etkili kurşun askeri haline gelmişti.”

Tutar 1960’lı 1970’li yıllarda Türkiye’de Sovyet Sosyal Emperyalizmine karşı mücadele eden Doğu Perinçek’in önderliğindeki Aydınlık hareketini yok saymış, Avrupa’daki Yeni Solu öne çıkarmış, Türkiye’ye ithal edince Amerikancı “Türk Solu” ABD’nin kurşun askeri olmuştur. Ama bu gerçek değil, hiç kimse gerçekleri gizleyerek insanları aldatamaz, gerçekler devrimcidir.

1968 yılından itibaren Aydınlık Dergisi etrafında örgütlenen, 1978’den itibaren Türkiye İşçi Köylü Partisi olarak mücadele eden bilimsel sosyalist hareketin lideri Doğu Perinçek’tir. Temel slogan “NE AMERİKA NE RUSYA TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE!” olmuştur. İki süper devlete karşı, NATO ve Varşova Paktı üyesi olmayan bağımsız ülkeler ve devletler, Çin Halk Cumhuriyeti başta olmak üzere Vietnam, Laos, Kamboçya, Küba, Cezayir, Yugoslavya, Mısır, Kıbrıs, Mao Zedung’un ifadesiyle “Milletler Kurtuluş, Devletler Bağımsızlık, Halklar Devrim İstiyor” sloganıyla harekete geçmişlerdir. Bu devrimci hareket içinde yer alan hiçbir devlet Amerika’nın kurşun askeri olmamış, tam aksine ABD’nin kalbine saplanan kurşun olmuştur. İşte gerçek budur.

VATAN PARTİSİ’Nİ YOK SAYAMAZSINIZ!

Muhammed Bakır Köse’nin Aytekin Yılmaz’la yaptığı röportaja bakalım. Yılmaz, PKK üyeliğinden ceza almış biri. “Türk solu hiç yerli olmadı.” diyor. Soru ve yanıtlar şöyle:

- Sizin “sol” tanımınız nedir?

Yılmaz: Çok kısa bir tanımla sağ iktidar düzenine karşı ”muhalif” olmak derim.

- Bu tanım bağlamında, tarihsel süreçte Türk Solu’nu nasıl konumlandırıyorsunuz?

Yılmaz: Bir yere konumlandıramam çünkü Türk solu hiç yerli olmadı. Haliyle yerli olmayanın bir yeri de olamaz. Kendi öz gerçekliğinden uzak Avrupa merkezci bir sol genel anlamda bu toplumda karşılık bulmadı… Türkiye’de sosyalistlerin önemsediği Mustafa Suphi öncülüğündeki girişimin dışarıdan gelmiş olması sonraki solun da adeta kaderi oldu. Türkiye’de sol dışarıdandır ve “dışarıda” olandır.

- Türkiye’de politik temsile kavuşan, gerçek anlamda bir sosyalist, Marksist veya komünist hareket oldu mu?

Yılmaz: Olmadı, bu kadar Avrupamerkezci ideolojiye angaje bir solun Türkiye toplumunda karşılık bulması mümkün değildir. Kendilerine “Sosyalist Sol” diyen örgütlerin beslendikleri ideolojik kaynaklar Batılı oryantalist kaynaklardı… Bizdeki sol sosyalist gelenek mensupları bu Batılı ideolojiyi bizim gibi Doğulu bir ülkede hayata geçirmek istediler. Batılı olan bir kültürün, ideolojinin yerelde karşılık bulamamasından daha normal ne olabilirdi ki…

1945’te İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve İngiltere, Sovyetler Birliği’ni düşman kamp olarak belirlediler. Türkiye NATO’ya alındı. Amerika Türkiye’ye yerleşti. Türkiye’de komünistler, sosyalistler dışa bağımlı olmayan yerli ve milli olan siyasi akımlar, düşman olarak kabul edildi. Önce şunu kabul etmek gerekir. Bilimsel olarak, bilim gözüyle baktığımızda işçi sınıfının ideolojisi bilimsel sosyalizmdir, sermaye sahiplerinin (burjuvazinin) ideolojisi kapitalizmdir. Her ülkede, doğuda, batıda, her ülkede bu böyledir. İdeolojinin millisi, yerlisi, yabancısı olmaz. Türkiye’de komünistler, sosyalistler Türk vatandaşıdır, sol sosyalist partiler Türk milletinin refahı, mutluluğu için çalışır, Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye için çalışır. 1921 yılında Doktor Şefik Hüsnü başkanlığında kurulan Türkiye Komünist Partisi yabancı değil yerlidir, 1919 yılında başlayıp 9 Eylül 1922’de İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu ile zafere ulaşan, Milli Kurtuluş Savaşı’nı Türkiye Komünist Parti desteklemiş bazıları da milli orduya katılarak savaşmıştır.

Bugün de Vatan Partisi, Genel Başkanı Doğu Perinçek’in liderliğinde Amerikan emperyalizmine karşı vatan savunmasında en önde mücadele ediyor, işçilerin, köylülerin, memurların, esnafın ve milli sanayici ve tüccarların ortak milli hükümetini kurmak için çalışıyor.

Vatan Partisi Tüzüğü’nün 5. Maddesi şöyledir: “İdeolojik ve örgütsel bağımsızlık esastır. Vatan Partisi, kendi yolunu kendi çizer. Teorisini ve siyasetlerini kendisi oluşturur. Başka bir ülke veya başka bir parti tarafından yönetilmeyi reddeder.”

Vatan Partisi, Türkiye’nin hiç vakit geçirmeden NATO’dan çıkması için mücadele ediyor, Avrupa Birliği’ne katılmayı reddediyor.

Sonuç olarak, Lacivert Dergisi’nin amacı, Vatan Partisi’ni yok sayarak, sahtesini CHP, PKK, DEM, TİP gibi partileri, işte sol partiler bunlardır, bunlar yerli ve milli değildir, dine saygılı değildir, halk bunları benimsemez algısını yaratmak istiyor.
Boşuna bunca çaba bunca gayret başarılı olamazlar. Halkımız artık Vatan Partisi’ni tanıyor ve sahip çıkıyor.

Sonraki Haber