Levent Kırca ile 50 gün: İlk ziyaret direnişteki işçilere

30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Levent Kırca’yla dolu dolu 50 gün seçim çalışması yürüttük. Usta sanatçımızın ölümünün dokuzuncu yılında, bu deneyimi yaşayan kişi olarak, 50 günü Aydınlık okurlarının bilgisine sunuyorum

Adayımız Levent Kırca ve İşçi Partisi İstanbul İl Örgütü’yle birlikte Hadımköy’de bulunan Greif çuval fabrikasındayız. İşçiler 13 gündür grevde. İlk etkinliğimizi ortak kararla işçi direnişiyle başlatmıştık. Başından beri hedefimiz, işçiye, emekçiye derdimizi anlatmak ve oy istemekti. Levent abimiz ilk ziyaretimizin işçi direnişi olduğunu duyunca yüzünde mutlu bir ifade belirdi.

‘Yaşasın sınıf dayanışması’, ‘yaşasın işçi dayanışması’ sloganıyla karşılanıp, işçilerden büyük ilgi görünce adayımız kendini evinde gibi hissetti. Ulusal Kanal’a ziyaret ile ilgili demeç verdikten sonra bütün işçilerle tek tek, seve seve fotoğraf çektirdi.

‘BİZ SİZİN ÜRETTİĞİNİZ ÇUVALLARI AMERİKAN ASKERLERİNİN BAŞINA GEÇİRMİŞTİK’

Binbir emekle kurulan direniş çadırında işçiler evlerinden getirdikleri yaprak sarmalarını Kırca’yla paylaştı. Direniş çadırında her birinin dertlerini dinledi. İşçiler çok memnun kaldılar, duygularını, “Ziyaretiniz bizim için çok önemli. Bize moral verdiniz” diyerek ifade ettiler.

Sohbete çok sıcak bir ortamda, adeta sevgi seli içinde devam edildi. Adayımız işçilerin ürettiği çuvala siyasi bir anlam katarak, “Biz sizin ürettiğiniz çuvalları Amerikan askerlerinin başına geçirmiştik” deyince keyifli dakikalar yaşandı. İşçinin yanıtı; “Aynı çuvalı bizim de bize bu zulmü yapan patronların kafasına geçirmemiz lazım.” oldu.

Levent Kırca, “Buraya gelmem sizi güldürdü. Ben artık mutlu, gülen insanlar görmek istiyorum. İşçilerin, emeklilerin, emekleri sömürülenlerin artık gülmesi lazım. Ben de bunun için size geldim. Bundan sonra da hep yanınızda olacağız.” diyerek işçilere samimiyetini gösterdi.

Ve devam ederek “Haklı davanızda sizin yanınızdayız, sonuna kadar da yanınızda olacağız. Çok yakında zaferinizi kutlayacağız ve burada zafer çaylarını içeceğiz.” dedi. İşçilerle tek tek kucaklaşarak veda etti. Seçim otobüsümüze döndüğümüzde, “Kız Emine çok heyecanlı bir görüşme oldu. Derdimizi anlatabildik mi? Hadi bana böyle görüşmeler ayarlayın.” diyerek keyfini bizimle paylaştı.

BASIN GÖRÜŞMELERİ

Basın ile ilk görüşme Yurt Gazetesi’yle adayımızın evinde yapıldı.

Yurt Gazetesi’nin genç muhabiri Levent Kırca’nın evinde. İşçi Partisi ve İBB başkan adaylığı üzerine röportaj yapıyor. Muhabirden önce eve vardık. Kırca, yeni yerleştiği evinin dekorasyonu için kafa yoruyordu. Salonun ortasında alaturka tuvalet, üzerine bir cam koymuş, olmuş orta sehpa. Başlıyoruz gülmeye. Aynı zamanda da düşünmeye. Kaşlarını sahte bir şekilde çatarak “Gülmeyin” diyor, “Herkes gizli kapaklı yapıyor, benimki meydanda… Gelen misafirlerden çok sıkışan olursa buyurun oturun diyorum.” Daha sonra kıs kıs gülerek ekliyor, “Biz kirli işleri burada konuşuyoruz da.”

AYDIN NASIL OLMALI?

Adayımız, “on parmağında on marifeti var” denilen türden. Sanata, resme, heykele olan düşkünlüğünü, entelektüel birikimini, babasından almış. Gözlerini uzaklara dikerek, refah seviyesi yükselmiş bir Türkiye’de gönül rahatlığıyla sanatını icra edebileceği günlere özlem duyduğunu anlatıyordu bir yandan.

Onu sadece tiyatrocu kimliğiyle tanıyan ekibimiz için bu yeni ve keşfedilmeye açık bir kapıydı. Muhabir gelene kadar bu kapıdan içeriye girmeye çalıştık. Bizde unutulmaz anılar bırakacak bu babacan, candan, mütevazi adam “Aydın nasıl olmalı?” sorusunun tam karşılığıydı!

Basın ziyaretlerine Yön Radyo’nun sahibi Yüksel Kılıç ile devam ettik. Levent Kırca radyoda çok keyifli bir seçim konuşması yaptı. Programdan çıktığında beni Yüksel Bey’in odasında CHP’nin politikalarını eleştirirken yakaladı. Bıyık altından neden güldüğünü daha sonra anladım. Seçim otobüsünde “CHP’ye yüklenmekle iyi yaptın. Ben fazla CHP’nin üzerine gidemedim. Benim söyleyemediklerimi söyledin. Neyse dostunmuş, alınmaz.” diyerek memnuniyetini belirtti.

SENDİKA BAŞKANLARINI ZİYARET SANATÇIDAN VATANSEVERLERE VEFA BORCU

Vefa borcu nedir? Kırca için kesinlikle kişisel bir şey değildi. Vatanına emek vermiş, uğrunda canını feda etmeye hazır bu yiğitlere ilk kez tanışacakları hastanede vefa borcunu ödeyecekti. Belki de adayımız bu borcu ödemek için çok az zamanı olduğunu hissetmişti.

Ona yazılan notları bizimle paylaşırken hissettikleri, borcunu ödemiş olmanın verdiği huzurun yanında notlarda yazılanlara paha biçemeyecek kadar çok değer vermesiydi. O gün, Kırca’nın aslında sadece bir seçim programı içinde olmadığına, eski ve yeni dostlarıyla birlikte zihinlerimize bir kez daha kazınacak Türk aydını kimliğine işaret eden belirleyici bir gündü.

“Büyük Türk Milletine arzımdır. Hastalığımın öğrenilmesinden itibaren göstermiş olduğunuz yoğun ilgi beni çok mütehassıs etmiştir. Bu destek ile sağlığıma en kısa sürede kavuşacağıma inanıyorum. Kumpas artık gizlenemeyecek şekilde açığa çıkmıştır. Bu da bizler için büyük teselli kaynağıdır. Özgür ve sağlıklı günlerde görüşebilmek temennilerim ile saygılarımı sunarım. Muzaffer Tekin”

Saygıdeğer Başkanım,
Devremizin 40. Yıl anısına yaptırılmış olan şapkamızı kabul ederseniz kendimi bahtiyar hissedeceğim.
Saygılarımla.
Muzaffer Tekin”

“Sayın Kırca, yoldaş başkanım.
Bize büyük moral ve motivasyon kaynağı oldunuz.
Ayağınıza sağlık, mücadele ve direnme azmi ve gücümüz sizin pozitif enerjinizle doruğa ulaşıyor.
İyi ki varsınız.
Mustafa Kemal’in askeriyiz.
Tüm dost ve yoldaşlara devrimci selamlarımla.
Levent Ersöz E. Tuğg.
İşçi Partisi üyesi.”

20.03.2014 Küçükçekmece halkının sevgisi ve ilgisi

ALTAN GÜNBAY’IN CENAZE TÖRENİ

Cenazelere gitmeyi sevmezdi. Ama bu sefer kaybettiği hem eski dostuydu hem de Partili yoldaşıydı. Onun için bir vefa borcu, bir görevdi. Gözleri dolu dolu basına duygularını aktardı: ”Birbirimizi takip ederdik. Altan ağabey, Türk sinemasının kötü adamı ama kalbi, kendisi inanılmaz iyi bir insandı, güzel bir insandı. Dik durmasını biliyordu. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkardı, Atatürkçüydü. Eleştiriyi hiç sakınmadan yapar, sivri dilliydi. Aynı partide olmaktan gurur duyuyorum."

TOPLADIĞI PARALAR DARBUKACIYA GİTTİ

Bir gün Partimizin İl Merkezi’nin bulunduğu Deva Çıkmazı’nın girişindeyiz. Küçük bir çocuk darbuka çalıyor. Bir süre çocuğu izledikten sonra “Sen iyi para toplayamıyorsun ver bakayım darbukayı” deyip çocuğun elinden alıyor. Yarım saat boyunca müzik ziyafeti veriyor. Gelen geçen “Aaaaa Levent Kırca…” Şapkanın içi para dolup taşıyor. Üsteli kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyenlerden de para alıp hepsini çocuğa veriyor. Çocuğun ve Levent Kırca’nın yüzündeki ifade görmeye değerdi. Ne yazık ki o anın fotoğrafını çekemedik.

DÜZENLENEN KAHVALTILAR VE AKŞAM YEMEKLERİ

Türkiye’de onun gibi pek az aydın vardı... Bir Pazar sabahını ailesi ve dostlarıyla Boğaz’da kahvaltı etmek yerine; İstanbul’u ranta açan, rüşvete doyuran, kokuşmuş mafya düzenine peşkeş çeken, Atatürkçü kılıfıyla, FETÖ destekçisi rakibine karşı adeta meydan okumak için ailesi bildiği partisinin Eyüp İlçe Örgütü’nün kahvaltısını tercih edebilecek başı dik bir aydın!

HALK PAZARI VE ESNAF ZİYARETLERİ

Beşiktaş çarşısında adım atamıyoruz. Bir anda esnaf, yoldan geçen halk çevremizi sardı.
Levent abimiz bazı ilaçlar kullanırdı. Tansiyon, şeker, idrar söktürücü. Bütün derdi sonuncusu yani idrar söktürücüsüydü. Beylikdüzü’ne doğru yola çıktık. Yolda kıvranmaya başladı. Yüzü kırmızılaşıp terlemeye başladı. Hepimizin dikkatini çekti. Telaşlandık… “Çocuklar otobüsü durdurmamız lazım. Hem de tuvaletin önünde.” deyince durum anlaşılmıştı.

Çok sıkışmıştı ama biz de çok ters yerdeydik. Tuvaletin yerini bilmiyoruz. Şansına benzinci çok yakınmış. Rahatladı. Hareketten bir saat sonra yeniden aynı haller… Bu sefer neyin var demedik tabi çalı, çırpı neresi varsa gözlerimiz kuytu yer aramaya başladı. Her seferinde çözüyoruz, gidene kadar uğramadığımız yer kalmadı…

Meğer sabah ilaçlarını alırken yanlışlıkla idrar sökücüden iki adet almış. Levent Kırca gün bitiminde “Arkadaşlar herkes evinden birer kiloluk su şişesi getirsin. Her ihtimale karşı..” deyince kahkaha tufanıyla günü bitirdik.

SEÇİM OTOBÜSÜNDE HALKIN KABUL GÜNÜ

Adayımız küçücük sokaktan da geçse otobüsün önünde halkla göz temasına geçip el sallamayı benimsemişti. Öndeki koltuk küçük. Kol dayanakları da küçük. Bir müddet sonra kolu yorulur sürekli el sallayan kol değişirdi. Otobüsteki arkadaşlar sırayla o koltuğa oturup elini sallamaya kalkardı. Ondan da hoşlanmazdı ama bazen canı yanardı.

Sallama, dinlen derdik; “Yok aniden karşımıza halk çıkarsa” deyip sallamaya devam ederdi. Sonunda durduk ve Halkalı Cadde başında, otobüsün kapısını açtık. Halkla kabul günü yaptık… Kısa sürede dışarıda bir izdiham oluştu, ortalık yıkılıyor ‘Yaşa baba yaşa’ diye. Bu bizim örgütlediğimiz bir durum değildi tabii… Yılların birikimi, halkın Levent Kırca’ya sevgisi ve saygısıydı. O gün yüzlerce Halkalı sakinine hem derdimizi anlattık, hem ikramlarıyla karnımızı doyurduk, hem de su ve çaylarımızı içtik. Sohbetten hiç yorulmuyordu.

Bıraksak sabaha kadar konuşmalar devam edecek gibiydi. Sonunda görüşmeleri bitirdik. Otobüsümüzde günün değerlendirmesini yapıyoruz. Adayımızın değerlendirmesi şu şekildeydi: “1-Anladım ki acilen benim kolumu kopya eden plastik bir kol ve el yapacağım. Günün ihtiyacı bunu gerektiriyor. 2- Karnımız acıktığında halka otobüs kapılarını açacağız. Halk bizi doyurur da, korur da.” Günün muhasebesini yapmış olduk.

HAYAT ARKADAŞINA SERENAT

Ziyaret sonrası Levent Kırca otobüste biraz hüzünlendi. Sorduk hüznün niyedir diye… Sevgili hayat arkadaşı Aslı ile araları bozukmuş. Birlikte çözüm aramaya başladık. En sonunda karar verdik, ‘Ekip olarak otobüsle evinin önüne gidip serenat yapacağız.’ Söylenecek şarkıyı düşünürken telefon çaldı. Karşısında sevdiği, âşık olduğu hayat arkadaşı… Yüzündeki mutluluğa şahit olmanın zevkini ekip olarak yaşadık.

Böylece serenat ihtiyacı ortadan kalktı. İyi ki de kalkmıştı. Çünkü serenat yapacak olan Levent Kırca’nın kendisiydi. Çok yoğun bir seçim çalışmamız vardı. Aslında çok güzel sesi vardı, ama çok konuşmaktan, nutuk çekmekten sesi kısılmıştı. Günümüz mutlu bir şekilde sonlandı.

YARIN DEVAM EDECEK

Sonraki Haber