LGBT dayatmasına karşı mücadele Avrupa’da da büyüyor: ‘Propagandanın amacı, aile ve ulusu yok etmek’

Avusturya’daki LGBT yürüyüşü, bu yıl da Viyana Aile Platformu’nun tepkisiyle karşılaştı. 2012’den bu yana “Vienna Pride” adıyla düzenlenen LGBT eylemlerine karşı yüzlerce kişi eylemle yanıt vererek ailenin önemine dikkat çekti

Aileler çocukların cinsel istismardan korunmasını istedi. LGBT dayatmasına karşı Avrupa’nın birçok ülkesinde yapılan eylemlerin sayısı da artıyor.

Avrupa’da da LGBT dayatmasına karşı tepkiler artmaya başladı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da 17 Haziran’da düzenlenen LGBT yürüyüşünü Aile Platformu protesto etti. “Aile için Yürüyüş” girişiminin düzenlediği eylemde, aile kurumunun önemine vurgu yapıldı. LGBT dayatmasının doğadaki cinsiyet farkına aykırı olduğunu belirten konuşmacılar, yürütülen propaganda ile toplum yapısının yıkılmasının hedeflendiğine dikkat çekti.

AİLE İÇİN YÜRÜYÜŞ GİRİŞİMİ GÜÇLENİYOR

Viyana, dünya genelinde LGBT ideolojisinin en etkin olduğu kentlerin başında geliyor. “Avrupa’nın LGBT başkenti” olarak tanıtılan kentte her yıl LGBT sembolü balon ve bayraklarla yürüyüş yapılıyor. Bu yürüyüşlere zaman zaman Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander van der Bellen ile siyasetçiler de katılıyor. 2012’den bu yana da “Aile için Yürüyüş” girişimi LGBT dayatmalarına karşı Viyana’da mücadele yürütüyor. Kilise çevreleri ve Viyana Akademisyenler Birliği de girişimi destekliyor.

Wolfram Schrems

500’ün üzerinde kişinin katıldığı yürüyüşün temel vurgusu, insan neslinin ancak aile ile sürdürülebileceği oldu. Eylemde söz alan konuşmacılar, çocukların erken yaşta LGBT ideolojisi ile karşılaştırılmasının doğaya aykırı bir bilinç yarattığına işaret etti.

Girişim hakkında bilgi veren Katolik Teolog Wolfram Schrems, girişimin 2012 yılından bu yana çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı. İlk yürüyüşe 50 kişinin katıldığını paylaşan Schrems, Aydınlık Avrupa’ya yaptığı açıklamada sistemin propagandalarına karşı katılımcı sayılarının her yıl arttığını aktardı. “Aile yürüyüşü, kitle iletişim araçları tarafından ya gizlenir ya da çok kısa bir şekilde sunulur” ifadelerini kullanan Schrems,“Girişim, sık sık ‘aşırı sağ’ ve ‘kökten dinci’ olarak adlandırılıyor. Yani iftiraya maruz kalıyor. Katılımcı sayısı son yıllarda 300 civarında, 2015 yılında 500'ün üzerinde, bu yıl da 500'ün üzerinde oldu. Karşı göstericilerin terörü ve politik olarak telkin edilmiş ruh hali göz önüne alındığında, bu çok saygın bir rakamdır. Bu yıl çocuklar ve genç aileler de dahil olmak üzere birçok genç katıldı” diye konuştu.

‘TEKNOKRATİK VE TRANSHÜMANİST BİR DÜZEN AMAÇLANIYOR’

Bu yıl düzenlenen aile yürüyüşüne Eski Slovakya Başbakanı Jan Carnogursky de katıldı. Viyana’nın tarihsel ve kültürel geçmişine atıf yapan Carnogursky, LGBT dayatmasının toplum ve ulusu ortadan kaldırmaya yönelik bir ideoloji olduğuna dikkat çekti. Carnogursky, ünlü yazar Franz Kafka’nın babasına yazdığı bir mektupta aile kurmayı “ulaşılabilecek en büyük hedef” olarak saptadığını hatırlattı.

Jan Carnogursky

Carnogursky’nin sözlerine destek, Schrems’ten geldi. Aydınlık Avrupa’ya eylem hakkında bilgi veren Schrems, LGBT propagandasının amacının “aile ve ulusu yok etmek” olduğuna da işaret etti. “LGBT propagandası, aile ve ulus gibi gelişmiş yapıları yok etmek ve teknokratik ve transhümanist bir dünya düzeninin yolunu açmak için daha geniş bir gündemin parçasıdır” diyen Schrems, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün Batı dünyasında ve kısmen Doğu'da toplumsal cinsiyet ideolojisi ve eşcinsellik medya ve okul sistemi aracılığıyla kitlesel olarak empoze edildiğinden, bunlar güçlü çevreler olmalıdır. Bir örnek vermek gerekirse; Dünya Ekonomi Forumu Başkanı Klaus Schwab’ın danışmanı Noah Yuval Harari de eşcinseldir. Sonuçta, bu gündem ‘rasyonel’ değil, yıkıcıdır. Dünya nüfusunun büyük ölçüde azaltılması bekleniyor. Bunun arkasında derin bir insan düşmanlığı var.”

‘FİNANS ÇEVRELERİ LGBT İÇİN LOBİ FAALİYETLERİNİ YÖNLENDİRİYOR’

Ailelerin eyleminin olduğu bir diğer ülke ise Almanya. 2014’te dönemin Baden-Württemberg eyalet hükümetinin LGBT ideolojisini eğitim müfredatına alma planına karşı kurulan “Herkes İçin Eylem” derneği, LGBT dayatmasının her kanattan ilerlediğine dikkat çekiyor. Aydınlık Avrupa’ya konuşan dernek Sözcüsü Hedwig von Beverfoerde, “LGBTİ propagandası artık siyasetten iş dünyasına, medyadan okullara ve üniversitelere kadar tüm topluma nüfuz ediyor.” açıklaması yaptı. “Ayrımcılıkla mücadele etme bahanesiyle, tüm alanlarda ‘toplumsal cinsiyet ve cinsel çeşitlilik’ ile karşılaşıyoruz” ifadelerini kullanan von Beverfoerde, “Ve buna hep daha da erken yaşlarda ve daha sık, hatta anaokulunda rastlıyoruz. LGBTİ propagandası nüfusun çoğunluğu tarafından desteklenmiyor, ancak küçük, finansal olarak güçlü ve iyi bağlantılı bir lobi tarafından yönlendiriliyor.” dedi.

Hedwig von Beverfoerde

Dernek son olarak Münih’te çocuklar için travestilerle düzenlenen bir okuma etkinliği protestosuna katıldı. Viyana’da da benzer bir etkinliğe katıldıklarını söyleyen von Beverfoerde, “Bu okumaların ilan edilen amacı, çocuklara kendi cinsiyetlerini seçme fırsatı sunmaktır. Bu sayede çocuklar yaşamın hassas bir aşamasında cinsiyet kimlikleri konusunda çok güvensiz hale gelebilirler. Çoğu insan bunun çocuklar için tehlikeli olabileceğinin farkında. Bu nedenle Münih’te, travesti okuması, öncesinde etkinliğe yönelik çeşitli siyasi yönlerden çok sayıda eleştiriyi üzerine çekti” diye konuştu. Van Beverfoerde ayrıca Münih’in bağlı olduğu Bavyera eyaletinin hükümet partisi Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) içinde çelişkiler olduğuna da işaret etti. CSU’nun, Almanya için Alternatif Parti’nin de (AfD) etkinliğe karşı pankart asmasının ardından etkinlik lehine tavır almasını değerlendiren von Beverfoerde, “Neyse ki etkinlik öncesinde büyükşehir belediye başkanından etkinliğin yasaklanmasını talep eden bazı CSU’lu siyasetçiler vardı. Ancak özellikle Yeşiller’in bu talebe isyan etmelerinin ardından çok sayıda CSU’lu yerel siyasetçi, travestilerle okuma etkinliğinden yana tavır aldı” ifadelerini kullandı.

AVRUPA GENELİNDE DE AİLE PLATFORMLARI VAR

Çalışmalarında 2013’te Fransa’nın başkenti Paris’te nikâhın ancak erkek ile kadın arasında yapılabileceğini savunan girişimden esinlendiklerini aktaran Von Beverfoerde Avrupa’nın farklı ülkelerinde de benzeri girişimlerle iletişimde olduklarını kaydetti. Von Beverfoerde sözlerini şöyle sürdürdü: “Güncel hayatımızda ağırlıklı olarak Almanya’ya odaklanıyoruz. Ancak örneğin Avusturya’daki aile birlikteliği, İsviçre’deki koruma girişimi ya da Brüksel’deki ‘Aile için Avrupa’ ile de alışveriş içindeyiz. Polonya ve Finlandiya’daki örgütler ise bizim çalışmalarımızdan esinlendiler. Protesto yerine farklı bilgilendirme çalışmalarına da odaklandık. Sempozyumlar, otobüs turları, bilgilendirme masaları örgütlüyoruz.”

Güncel gelişmeleri dikkatle takip ettiklerini aktaran Hedwing von Beverfoerde, LGBT propagandasının mekanizmalarını ve eylem biçimlerini 1 Temmuz'da Frankfurt Main bölgesinde düzenlenecek “Manipüle Edilmiş Toplum: Propaganda Neden İşe Yarar? ”sempozyumunu da inceleyeceklerini duyurdu.

Polonya’da gökkuşağı bayrağı yakıldı

Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen LGBT yürüyüşü, vatandaşların yoğun tepkisiyle karşılaştı. Polislerin yoğun koruması altında düzenlenen yürüyüş sırasında bazı vatandaşlar gökkuşağı sembolleri yaktı. Yaşam ve Aile Vakfı tarafından düzenlenen karşı eylemde, LGBT tehlikesine dikkat çekildi. LGBT eylemlerinde gençlerin müzik ve özgürlüklerle çekildiğini belirten vakıf yetkilileri, küçük çocukların da bu propagandadan etkilendiğini kaydetti. Vakfın sitesine yapılan açıklamada ayrıca Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski’nin yürüyüşe katılması da eleştirildi. LGBT eylemcilerinin karşı eylemcilere yönelik saldırılarının hatırlatıldığı açıklamada, gökkuşağı rengi bayrakların baskı, pedofili, şiddet ve tecavüzü temsil ettiği paylaşıldı. Ülkedeki LGBT propagandasına yönelik tepkiler bununla da sınırlı değil. İktidarda olan PiS (Hukuk ve Adalet Partisi), siyasetinde LGBT ideolojisinin Polon kültür ve geleneklerine saldırı olduğunu ifade ediyor. Polonya Cumhurbaşkanı Adrzej Duda da 2020’de yaptığı bir açıklamasında “bizi insan olduklarına yönelik ikna etmeye çalışıyorlar. Hâlbuki bu sadece bir ideoloji” açıklaması yapmıştı.

AfD düşmanlığı LGBT propagandasına sürükledi

Almanya’nın Münih kentinde çocuklar için travestilerle düzenlenmesi öngörülen okuma etkinliği, Almanya için Alternatif Parti’nin tepkisiyle karşılaştı. Bogenhausen semtindeki Şehir Kütüphanesinde yapılması planlanan etkinliği kurulan sahne düzeni ve megafonlarla engellemeye çalışan partililer, etkinlik öncesinde de astıkları afişlerle dikkat çekti. Bir çocuğa bir travestinin arkadan saldırdığı görseline yer verilen afiş, Nazi propagandalarına benzediği gerekçesiyle tepki gördü. Bavyera’nın Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) Adalet Bakanı Georg Eisenreich, sosyal medyada yaptığı paylaşımında “Yeniden İkinci Dünya Savaşı öncesine mi döndük? Bu partiye açıkça tepki gösterilmesine sevinirim” ifadelerini kullandı. Eisenreich’in paylaşımı ise parti içindeki bir çelişkiyi de gün yüzüne çıkardı. Etkinlik öncesinde açıklama yapan CSU Genel Sekreteri Martin Huber, “çocuklara uyandırıcı erken cinselleştirme telkini uygulanmamalı” sözlerini kullandı.

Birleşik Krallık ergenlik engelleyici ilaçları yasakladı

Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi (NHS), ergenlik engelleyicileri reşit olmayanlar için yasakladı. Önceki hafta cuma günü yapılan açıklamada, “NHS’nin niyeti, ergenlik baskılayıcı hormonları sadece klinik araştırmaların parçası kullanacaktır” ifadeleri kullanıldı. Yayınlanan 25 sayfalık raporda NHS, “bireyin ihtiyaçlarını değerlendirmek ve bunlara yanıt vermek için bütünsel, çok disiplinli entegre bir yaklaşım” benimseyeceğini bildirirken, çocuk veya genç bireyin ve ailesinin sürece tamamen dahil edileceğini vurguladı. Raporda ayrıca cinsiyet sorunu yaşayan kişilerin yaşadıkları başka sorunlara da dikkat çekildi. “Cinsiyet uyumsuzluğu sorunlarından endişe duyan veya bunlardan rahatsız olan çocukların ve gençlerin önemli bir kısmı, yaşamlarında bir arada var olan zihinsel sağlık, nöro-gelişimsel ve / veya kişisel, aile veya sosyal karmaşıklıklar yaşarlar. Bu sunumlar ile cinsiyet uyumsuzluğu arasındaki ilişki kolayca anlaşılmayabilir ve genellikle dikkatli bir araştırma gerektirecektir” ifadelerine yer verildi.

Madde kullanımından psikolojik sorunlara

LGBT etkinlikleri, cinsel çürümüşlüğün yanı sıra uyuşturucu tüketiminin de adeta merkezi niteliğinde. Bilimsel çalışmalar göre madde bağımlılığı lezbiyen kadınlarda iki katına çıktığı saptanıyor. 2020 yılında LGBT bireylere yönelik bir rapor yayınlayan Alman Robert Koch Enstitüsü (RKI), hetereoseksüel kadınlarda ömür boyu riskli uyuşturucu kullanım oranını yüzde 2,9 olduğu tespit edilirken, bu oranın lezbiyen ve biseksüel kadınlarda yüzde 14’e çıktığını paylaşmıştı. Rapor ayrıca kendini lezbiyen veya biseksüel olarak niteleyen kadınların intihar eğilimine de daha yatkın olduklarını vurguluyor. Erkeklerde ise cinsel hastalıkların yaygınlığı dikkat çekiyor. HIV, AID ve benzeri hastalıklara rastlama durumu etkileşimde olunan kişilere göre değişkenlik gösterirken, örneğin HIV bulaşan kişilerin yaklaşık yarısının MSM (eşcinsel olmamakla birlikte erkeklerle cinsel ilişki kuran erkeklere verilen kısaltma) olduğu ifade ediliyor. RKI raporu, 2018’de tahmini 2 bin 400 kişiden bin 600’ünün MSM olduğunu yazıyor. Rapor ayrıca, gey ve biseksüel erkeklerin hem madde bağımlılığı, hem intihar oranının yüksek olduğuna değiniyor. Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığının 12 aylık yaygınlığını incelendiği RKI raporunda, “Eşcinsel erkeklerin ağır alkol tüketimi prevalansı biraz artmıştır yüzde 18.1'e karşılık yüzde 13.7. Bununla birlikte, alkol bağımlılığı yüzde 16.8'e karşı, yüzde 6.1 ve yasadışı uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı açısından farklılıklar daha belirgindir” deniliyor.

TOPLUM İÇİNDEKİ LGBT PAYI DÜŞÜK

Dikkat çekici bir nokta ise, LGBT bireylerin sayısının toplum içindeki payının düşüklüğü. 2015 verilerini paylaşan RKI, 94 bin kişi arasında 45 yaş altı kişilerdeki oranın yüzde 2,8, 21-25 arası kadınlarda yüzde 9, 21-25 yaş arası erkeklerde yüzde 7 olduğunu belirtiyor. Veriler, genç kitlenin eşcinselliğe daha meyilli olduğunu gösteriyor. Rapor ayrıca kendini heteroseksüel olmayan olarak tanımlayan kadınların oranının da kadınlarda yüksek olduğunu paylaşıyor. Buna göre 18-75 kadınlarda oran yüzde 22,4 olurken, aynı yaş gurubundaki erkeklerde ise bu oran yüzde 13,8.

Raporda ayrıca transseksüel kişilerdeki intihar eğiliminin de 12 aylık bir süreçte cinsiyetini değiştirmeyen kişilerin beş katı olduğu paylaşılıyor.

Sonraki Haber