Lozan'ı yok saydı soykırımı savundu
ABD’de Türkiye’yi soykırımcılıkla suçlayan bir panel düzenlendi. Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı komitenin düzenlediği etkinlikte Patrikhane’nin sözde ABD temsilcisi Elphidophoros, Osmanlı’yı ve Atatürk’ü soykırımcı ilan etti. Elphidophoros, soykırımları anlatmayı sürdüreceklerini söyledi
Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı faaliyet yürüten Ekümenik Patrikhaneler Akademik Sempozyum Komitesinin düzenlediği panelde, Osmanlı’nın son 30 yılında soykırımlar yaptığı ileri sürüldü. Patrikhane’nin gayrı resmi temsilcisi Başpiskopos Elphidophoros, Türkleri soykırımcı olmakla suçladı.
Aynı zamanda Türk vatandaşı da olan Elphidophoros, soykırımları anlatmanın kutsal bir görev olduğunu savundu. Türkiye karşıtı faaliyetleriyle gündeme Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı Komite, önceki gün Türkiye’yi soykırımcılıkla suçlayan bir çevrimiçi panel düzenledi. “Geç Osmanlı Döneminde 30 Yıllık Hıristiyan Soykırımı, 1894-1924” başlıklı panelde bazı akademisyenler, gazeteci ve yazarlar konuşma yaptı. Patrikhane’nin Lozan’a aykırı şekilde “ekümenik” olarak tanıtıldığı etkinlikte İttihat ve Terakki ile Mustafa Kemal Atatürk’ün Süryani, Ermeni ve Rum soykırımı yaptığı ileri sürüldü.
KUTSAL GÖREVMİŞ
Panelde konuşan ABD Başpiskoposu Elphidophoros, “soykırımların” anlatılmaya devam edilmesinin kutsal bir görev olduğunu da söyledi. Başpiskopos, etkinliği düzenleyen komiteye de “korkusuz dürüstlüğü” sebebiyle teşekkür etti. Elphidophoros, konuşmasında şunları ifade etti:
“1894'ten 1924'e kadar olan dönemde Ermenilere, Rum Ortodokslarına ve Süryanilere uygulanan Hıristiyan soykırımı acıyla dolu, 100 yıl sonra bile dinmeyen bir acı. Ancak bu sohbetlerin mutlaka yapılması gerekiyor çünkü daha önce de söylediğim gibi manevi ecdadımızın hatırasına karşı kutsal bir görevimiz var.”
ZİYA GÖKALP’E DAYANDIRDILAR
Panelin moderatörü Louis Katsos, soykırım yalanının fikri önderinin Ziya Gökalp olduğunu ileri sürdüler. Osmanlı’nın son döneminde yükselen milliyetçiliğin Anadolu’da soykırıma neden olduğunu iddia eden Katsos, şu suçlamalarda bulundu:
“Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Hıristiyan nüfusun sistematik bir zulme uğramasına ve toplu katliamlara maruz kalmasına tanıklık etmiştir. Ermeni, Süryani ve Helen toplumları, sayısız can kaybına ve kültürel mirasın geri dönülemez bir şekilde yok edilmesine neden olan bu korkunç kampanyanın en ağır yükünü taşıdılar. Bu soykırımın kökleri, gerilemekte olan Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı toprakları ve nüfusları üzerindeki kontrolünü sürdürme çabalarına kadar uzanmaktadır.
“İmparatorluk zayıfladıkça, Türk milliyetçiliğinin babası ve hatta Türkçülüğün büyük üstadı olarak kategorize edilen Ziya Gökalp gibiler tarafından propagandası yapılan artan bir milliyetçilik ve ardından etnosentrizm yoluna girmiştir. Gayrimüslimleri birliğe yönelik tehditler olarak gören Hıristiyan topluluklar, özellikle de Ermeniler, Süryaniler ve Rumlar şüphe ve düşmanlığın hedefi haline gelmiştir. Örneğin Ermeni Soykırımı'nda ölenlerin sayısının 2 milyona kadar çıktığı tahmin edilmektedir ve bu rakam Ermeni nüfusunun önemli bir bölümünü temsil etmektedir. Benzer şekilde, 750 bin kadar olduğu tahmin edilen Süryani soykırımı ve 900 bin kadar olduğu tahmin edilen Helen soykırımı da bu dönemde benzer zulümlerle karşı karşıya kalmıştır.
“Osmanlı hükümeti ve liderleri savaş suçları ve soykırım nedeniyle yargılandı ancak birçoğu adaletten kaçtı. 1920 Hizmet Antlaşması ve ardından gelen 1923 Lozan Antlaşması bölgede yeni sınırlar belirledi ve Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıdı. Ancak soykırımın tanınması ve hayatta kalanlara tazminat ödenmesi konusu tartışmalı ve çözümsüz bir konu olmaya devam ediyor.”
SOYKIRIM SAVUNUCUSU AKÇAM’A REFERANS
Panel konuşmacılarından gazeteci-yazar Theo Halo, İttihat ve Terakki yönetiminin ve Atatürk’ün Anadolu’yu Türkleştirmek için Hristiyanlara saldırdığını yalanını öne sürdü. Halo, konuşmasında sözde soykırım savunucusu Taner Akçam’a atıf yaparak şu iddialarda bulundu:
“Türk tarihçi Taner Akçam’ın işaret ettiği gibi, İttihat ve Terakki üyeleri ve yandaşları utanç verici bir eylemle, el konulan Ermeni mülklerinden zengin, hatta daha da zengin hale geldi. Kuşkusuz bu durum Yunan mülkleri için de geçerliydi.
“Benzer yöntemler daha sonra 1914'te Süryanilere, 1915'te Rumlara ve Ermenilere, 1919'da ve Mustafa Kemal'in iktidara geldiği 1920'lerde Pontus Rumlarına yönelik saldırılarda da kullanıldı. Bu nedenle, Türkleştirme için Hıristiyanların Osmanlılaştırılması terimi bile, Jön Türk ve Kemalist rejimlerinin Yunan, Süryani ve Ermeni tebaalarına fiziksel anlamda saldırmak için hem niyetlerini hem de yaptıkları eylemleri anlatmakta yetersizdir. Bundan sonra bu Hıristiyanlar uzaklaştırıldı ve yerlerine baskıcı ulusun halkları geldi.”
LOZAN’I HEDEF ALDI
Panelin konuşmacılarından Constantine Hatzidimitriou, Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı sırasında Pontus katliamı yaptığını ileri sürdü. Hatzidimitriou, 9 Eylül 1922’de Türklerin İzmir’i işgal ettiğini, İzmir’de “İyonya Soykırımı” yaptığını savundu. Lozan Barış Antlaşması’nı da hedef alan Hatzidimitriou, “İngiltere geri adım attı, katliamlar devam etti ve Türkiye'yi soykırım nedeniyle ödüllendiren iğrenç Lozan Antlaşması'na ortam hazırlandı.” ifadelerini kullandı.
Hatzidimitriou ayrıca, Ortadoğu’daki varlığını artmadığı gerekçesiyle ABD’yi suçladı.
TÜRKLERİ KIBRIS’TA İŞGALCİ İLAN ETTİ
Elphidophoros, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47. yılı dönümü Temmuz 2021’de ABD’de düzenlenen etkinlikte Türkleri Kıbrıs’ta işgalci ilan etmişti. Elphidophoros, Türk ordusunun Harekat sırasında yaptıklarını “unutmayacağını” da eklemişti. ABD’deki görevinden önce Heybeliada Ruhban Okulu yöneticiliği ve Bursa Piskoposluğu görevlerini yürüten Elphidophoros, Haziran 2019’da Türk yasalarına aykırı şekilde Patrikhane’nin ABD temsilcisi olarak atandı. ABD merkezli World Religion News isimli haber sitesinde 22 Aralık 2017’de Martin Banks imzasıyla yayınlanan bir analizde, Elphidophoros için Patrik Bartholomeos’un muhtemel varisi olduğu iddia edildi.
YASAYI ÇİĞNİYORLAR
ABD’de “Ekümenik Patrikhane Temsilcisi” sıfatını kullanan Elphidophoros’un ataması, Lozan Barış Antlaşması’na aykırı şekilde yapıldı.
Fatih Kaymakamlığına bağlı bir ibadethane olan İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi (Fener Rum Patrikhanesi), Türk yasalarına göre yalnızca İstanbullu Rumların ibadethanesi olarak faaliyet yürütebiliyor. Ancak Patrikhane yöneticileri, Batı devletlerinin de desteğiyle yasaları çiğneyerek “ekümenik” yani tüm dünya Ortodokslarının merkezi olduğunu iddia ediyor.