Maddenin değişimi, pratiğin teorisi

İbrahim Kalın'ın ‘Artık kendi hikâyemizi yazma zamanı’ sözleri üzerine Teori Yazı Kurulu'ndaki tartışmaları aktarıyoruz: ‘Tarihi mi, yoksa bugünü mü tartışacağız’ sorusunun temelinde, ‘Bugün mücadelede var mısın, yok musun’ yatmakta.

İbrahim Kalın'ın 'Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır' sözleri üzerine başlayan Teori Yazı Kurulu'ndaki tartışmaları aktarmaya devam ediyoruz:

[13/8 12:47] Ferit İlsever: İbrahim Kalın'ın sözlerini eleştirenlerin çoğu getirip getirip önümüze 5-10 yıl önce söylediklerini koyuyor. Yani tartışma özetle şu soruda düğümleniyor: Tarihi mi, yoksa bugünü mü sorgulayacağız? Tayyip Erdoğan geçmişte "BOP Eşbaşkanıyım" demişti, İ. Kalın ise şunları söylemişti...Ya Bugün? Sayın İ. Kalın bugün açıkça emperyalizmin bölücü senaryolarına karşı olduğunu söylüyor. Uygulamalarına da baktığımızda, Ak Parti Hükümeti esas olarak Karadeniz'den Umman Denizi'ne kadar ABD emperyalizminin bölücü girişimlerine tavır alıyor. Sadece tepki göstererek değil, Mavi Vatan'da gerekli askeri önlemleri de alarak. Aslında "Tarihi mi, yoksa bugünü mü tartışacağız" sorusunun temelinde, "Bugün mücadeleye var mısın, yok musun" sorusu yatmaktadır. Çünkü bugün ABD emperyalizmine karşı mücadeleyi hedefleyen yaklaşım, siyasi güçlerin bugünkü söylem ve tutumlarını esas alır ve bütün milli güçleri en geniş cephede birleştirmeye çalışır. Tarih de bugünkü mücadelede kazanılan başarılarla yazılır. İşi tarih tartışmasına boğmak isteyenler, bugün mücadelenin dışına düştükleri gibi, tarihi de anlamıyorlar. İbrahim Kalın'ların şöyle ya da böyle dedikleri günlerde de o günkü mücadeleye önderlik eden ve tarih yazan bir Vatan Partisi (İşçi Partisi) vardı. Ve bugün Türkiye ile birlikte İ. Kalın'lar anti emperyalist mevziye o mücadelelerin de katkısıyla geldiler. Çünkü devlet adamlığı sorumluluk gerektiriyor. Türkiye değişiyor ve anti emperyalist mevzide yer alıyorsa, devlet adamı buna seyirci kalamaz.

Türkiye'nin ihtiyaçları ve bundan kaynaklanan sorumluluk duygusu çok önemli. İşte Vatan Partisi'nin o gün mücadele ettiği o kuvvetler, bugün Türkiye'nin nesnel ihtiyaçlarının gereği Vatan Partisi mevzisine gelirler, ama bu ihtiyacı kavramayan bazı aydınlarımız, hatta bazı Vatan Partililer ise, bunların 5-10 yıl önce bulundukları çukura düşerler. "Tarihin cilvesi" mi desek, yoksa mücadelenin zorunluluğu mu?

Evet, bu da devrimin bir kanunu: Bugün emperyalizme karşı mücadeleyi esas almayanların düşeceği yer, ABD emperyalizminin o çukurudur Çünkü saflar netleşmiştir: Ya Türkiye mevzisindesin, ya da ABD emperyalizminin. O çukuru örtmek, CHP saflarında "Demokrasi", "Dostlarla ittifak" edebiyatıyla nasıl mümkün olmuyorsa, bizim saflarda da tarih tartışmasıyla olmaz. Bir de bu aydınlarımız materyalizmi dillerinden düşürmezler. Materyalizmin en önemli özelliğidir maddenin değişimi. Bunu anlamayınca, sakız gibi çiğnedikleri devrim de bir gevezelikten ibaret oluyor.

[13/8 12:53] Adnan Akfırat: Ferit ağabeye katılıyorum. "Zıtların birliği"ni de bilmiyorlar.

[13/8 15:39] Mustafa İlker Yücel: Samimiyet testini nasıl geçebilirler acaba? Bir yöntem var mı? İcraatlar bizi ikna etmiyorsa ne ikna eder, gerçekten merak ediyorum. Berat Albayrak'ın dünkü açıklamalarıyla ilgili attığım tivite bazı arkadaşlarımız "İyi niyetlisiniz, değişmezler" tepkisi verdi. Onlar yaptıklarıyla değiştiklerini gösteriyor, "Değişmeyen tek şey değişimdir" diyenler "değişmezler" diye tepki gösteriyor!?

[13/8 15:46] Serhan Bolluk: İbrahim Kalın'ı tartışırken şimdi bir de Berat Albayrak'ın dünkü açıklaması eklendi. Şunları diyor: Her alanda milli bağımsızlık mücadelesi. Bu nedenle iki senedir tertipler ve baskılar. Ekonomi modelini değiştirdik. Eski model yüksek faiz düşük kur, ithalata bağımlı. Eski model artık sürdürülemez. İthalat cenneti olduk. Üretim ve istihdam odaklı ekonomiye geçiyoruz. Öncelliğimiz bağımsız milli ekonomi. Siyasal ve ekonomik bağımsızlık birbirini güçlendirir. Doğu Akdeniz'de kaynaklarımıza sahip çıkıyoruz. Bağımsızlığın bedeli var ecdadımız ödedi... Bütün bunları tartışmayı sürdüreceğiz. Ancak ben bir saptama yapacağım. Türkiye indifa halinde. Öyle işler oluyor ki, bütün olan biteni öngördüğümüz, daha önemlisi sürecin başta gelen yapıcılarından olduğumuz halde bazen bizi bile şaşırtıyor. Türkiye'nin verdiği bağımsızlık mücadelesinin, Asya'da da saptandığını görüyoruz. Bu da iyi elbette.

[13/8 16:09] Kuntay Gücüm: Her şey her an değişiyor ama “İbrahim Kalın değişti bugünkü cümleleri de o değişimin bir göstergesi”, yaklaşımını doğru bulmuyorum; Kalın’ın bu cümleleri ilk defa kuruyormuş gibi davranmamamız lazım çünkü çünkü kitabında aynı tezler var. Hatta Batı ve sömürgecilik eleştirisinin dozu yer yer daha da sert. Zaten bu görüşler, oryantalizm ve Avrupa merkezcilik eleştirisi muhafazakar cephede istisnai de değil. Kalın’ın tezlerine bütünlüklü bir bakışla yaklaşılmalı.

Aynı kitapta şu cümle de var ve bugünkü ifadeleriyle çelişmiyor: “Batıcı hastalığına duçar olmuş Cumhuriyet aydınlarının Türkçü-medeniyetçi söylemi, bir tarafta milli (Türkçülük) öbür tarafta evrensel (muasır medeniyet) olduğu ileri sürülen ve İslam ve Osmanlı kimliklerinden arındırılmış bir toplum düzeni inşa etmeyi hedefliyordu.” Bu cümle tespitten fazla bir eleştiri ve adresi belli. CNN’de dile getirdiği “gelenek=geleni ek yaparak sürdürmek” yani kopuşlar olmasın formülü bu eleştiriyi zaten doğal olarak içeriyor. Kalın’ın batıcı, Amerikancı vs olduğunu iddiasında değilim. Tartışmayı da bence buradan yürütmemeliyiz. Hikayenin içinde var olanları nereye yerleştirdiği üzerine bir tartışma bu. Hükümetin ithalata karşıt tutumunu tespit etmek için bakanın açıklamalarına da ihtiyaç yok; zaten pratik ortada. Bu da gerçeğin bir parçası.

[13/8 16:18] Utku Reyhan: 150 yılın içinde Prens Sabahattin de var. NATO süreci de. Benim tatmin olmamdan ziyade ne dediğine bakalım. Milli Mücadele ve Cumhuriyeti bizim hikayemiz olarak nitelendirdi. Neyi tartışıyoruz o halde.

[13/8 16:22] Serhan Bolluk: Değerli Kuntay, Kalın'ın bunu daha önce yazması bir şey, tweet ve CNN Türk'te böyle bir gündem oluşması başka bir şey. Hele bir de üstüne Berat Albayrak... Kalın onu da demiş, bunu da demiş, Albayrak daha altı ay önce şunu demiş... İyi güzel de bu gök kubbenin altında hiç mi bir şey değişmiyor? 2014 baharından bu yana yeni bir sürece girmiş idik. Benim gördüğüm şimdi bu süreçte bir sıçrama yaşıyoruz. Önce bunu bir saptayalım, sonra yine tartışalım.

[13/8 16:32] Kuntay Gücüm: 2014’de başlayan süreç derinleşerek devam ediyor. Bu gerçek ortada. Fakat muhafazakarları Atatürk ile karşı karşıya getirecek adımlar sürece zarar verir. Hem Ayasofya törenleri hem de Kalın’ın tarih tezi bu tehlikeyi içerdiği için tartışılmayı hak ediyor. Milli mücadeleye sahip çıkmak doğal olarak 1925 sonrasına sahip çıkmak aynı değil.

[13/8 16:39] Serhan Bolluk: Kuntay derinleşme dedi, ben sıçrama... Bu da bir tartışma...

[13/8 17:03] Kuntay Gücüm: Halide Edip Adıvar kendi içinde Türk siyasal hayatının bir dönemini özetleyen bir isim. 1924’e kadar halkçılarla birlikte muhafazakarlara karşı, 1925 sonrasında muhafazakarla yan yana halkçılara karşı mücadele eden liberal kanadın edebi sesi. Romanlarından takip edilebiliyor siyasal saflaşmalardaki değişim bence. Caymaz’ın Aydınlık’taki Adıvar makaleleri çok faydalıydı. Kaçıran varsa dönüp okumalı.

YARIN DEVAM EDECEK
‘150 yılı’ somut ortaya koymadı Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız....
'İbrahim Kalın’ın Eski -Yeni Dünyası' Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız....
'Birleştiren vurgu: Bağımsızlık!' Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız...
‘Son yılların hikayesi’ nereden güç alıyor? Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız...
Çağdaşlaşmak, Batılılaşmak değildir! Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız...
Sonraki Haber