Maden mühendisleri ‘günah keçisi değiliz’ dedi
Maden mühendisleri, faciaların ardından meslektaşlarının uğradığı haksızlığa itiraz etti. Açıklamada, kamu yararını önceleyen ulusal madencilik politikası oluşturulması gerektiğine işaret edildi
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, "Maden mühendisleri günah keçisi değildir" pankartıyla dün yaptığı yürüyüşün ardından Zonguldak'ta Madenci Anıtı'nda basın açıklaması düzenledi.
Zonguldak Maden Mühendisleri Odası Başkanı Erdoğan Kaymakçı’nın yaptığı açıklamada “Gerçek suçlular göz ardı edilerek günah keçisi ilan edilen maden mühendislerinin toplumun önüne atılarak suçlanması, yeni acıların önüne geçmeyecektir.” mesajı verildi. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu’nun oluşturulması gerektiği vurgulandı.
Konuşmasına hayatını kaybeden maden emekçilerini anarak başlayan Kaymakçı, madenciliğin dünyanın en zor ve riskli mesleklerinden biri olarak kabul edildiğini vurguladı; bu risklerin ortadan kaldırılmasının öncelikle devlet kurumları ve işverenlerin görevi olduğunu belirtti.
SORUMLULUK KAMU VE İŞVERENDE
Kaymakçı, şöyle devam etti:
“Gelişmiş ülkelerin kalkınmasına yön veren madencilik sektörü ülkemizde kazalarla anılmakta, madencilik denilince insanların aklına ‘ölüm’ gelmektedir. Ancak, halihazırda her alanda ‘sıfır kaza’ yaklaşımıyla/hedefiyle faaliyetlerini sürdüren gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmak bizim de hedefimiz olmalı, ocaklarda işçi sağlığı ve iş güvenliğine yapılan yatırımlardan başlayarak denetimlere ve eğitime kadar kaza önleme çalışmaları sürekli olarak yapılmalıdır. Bu da öncelikle işverenlerin sorumluluğundadır.”
‘YENİ ACILARIN ÖNÜNE GEÇİLEMEZ’
2013 yılında yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda da bu sorumlulukların tanımlandığına dikkati çeken Kaymakçı, “Hal böyleyken madencilik sektöründe yaşanan ölümlü kazalarda sorumluluk sadece meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmeye çalışılmaktadır. Üyelerimiz hem de kelepçeli olarak gözaltına alınıp tutuklanarak itibarları zedelenmektedir. Oysa ki adalet; suç işleyenin cezalandırılmasını suçla ilgisi olmayan kişilerin, haksız isnatlardan, toplum nezdindeki itibarlarının zedelenmesinden korunmalarını gerektirir. Adalet mutlaka bir suçlu bularak değil, suçun sorumlularını ortaya çıkarıp kanuna göre yargılayarak cezalandırmakla gerçekleşebilir. Gerçek suçlular göz ardı edilerek günah keçisi ilan edilen maden mühendislerinin toplumun önüne atılarak suçlanması yeni acıların önüne geçmeyecektir.” dedi.
‘ÖLEN DE BİZİZ YARGILANAN DA!’
Madencilik faaliyetlerinde yer alan meslektaşlarının kamu adına çalışarak mühendislik hizmeti verdiğinin altını çizen Kaymakçı, şunları söyledi:
“Mühendislik hizmeti ile sorumlu meslektaşlarımızın işveren olarak değerlendirilmeleri asla kabul edilemez. Ölen biziz, yargılanan biziz, tutuklanan biziz. Ülkemizde neredeyse her gün meydana gelen ölümlü iş kazalarında tutuklama olmazken neden Bartın Amasra’da, Eskişehir Mihalıçcık’da meydana gelen ölümlü kazalarda arkadaşlarımız ters kelepçe ile tutuklanmaktadır? Neden diğer kazalarda tutuksuz yargılamalar olurken maden mühendisleri tutuklu yargılanmaktadır? Ülkemiz madencilik sektöründe yaşanan sorunların herkes tarafından bilinmesi ve Maden Mühendisleri Odası dahil tüm kuruluşların önlem alınması gerektiğini dillendirmesi ve bu önlemlerin neler olduğunu söylemesine rağmen yıllardır hiçbir eylemde bulunmayan siyasi iktidarlar, bugün tüm sorumluluğu yine maden mühendislerinin üzerine yıkmaya çalışmaktadır?”
KAMU ÖNLEYİCİ OLMALI
Bu nedenle kamunun önleyici politikalar oluşturması ve gerekli denetimleri yapması gerektiği vurgulanan açıklamada Kaymakçı, “Bizler, yaşamayı ve yaşatmayı öncelik bildiğimizi, gerekli teknik bilgi birikimi ile sorumluluk sahibi olduğumuzu tüm kamuoyuna bir kez daha yüksek sesle duyuruyor, ancak her kaza sonrasında işveren yerine de günah keçisi ilan edilen maden mühendisleri olmak istemiyoruz.” dedi.
Kaymakçı, TMMOB Maden Mühendisleri adına çözüm önerilerini sıraladı:
ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ SIRALADI
- “6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler sendikaların, meslek odalarının ve üniversitelerin de yer aldığı emek eksenli katılımcı anlayışla yeniden ele alınmalı ve düzenlenmelidir.
- “Kamu yararını önceliğine alan ulusal madencilik politikası oluşturulmalı ve yaşama geçirilmelidir.
- “Riskli ve tehlikeli bir sektör olan madencilik bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle sektörde özelleştirmelere son verilmelidir.
- “Sektörde ekonomik nedenlerle yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır.
- “Meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı ‘Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu’ kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.
- “İş yerlerine işçi sağlığı güvenliği hizmetleri “piyasa koşullarında” verilmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında kamu hizmeti, kamu denetimi anlayışı hâkim olmalıdır. Hala uygulanmakta olan OSGB anlayışına son verilmelidir.
- “Denetimlerde tespit edilen eksiklikler için cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.
- “İş yerlerinde işçi sağlığı güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünün işveren yükümlülüğü olduğu gerçeğinden hareketle kazalar sonucu uygulanacak cezalar en azından olası kasıt hükümleri çerçevesinde olmalıdır.”