Mahmur sorunu Bağdat'la çözülür

Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Mahmur konusunda ABD'nin Barzani'yi muhatap gösterdiğine dikkat çekerek, 'Bize diyorlar ki Barzani'yle çözün. Kim Barzani? Devlet Başkanı mı? Bizim muhatabımız mı? Söylenecek laf mı bu? Devletlerin muhatabı devletlerdir' dedi.

Türkiye'nin Mahmur'daki PKK sorumlusunu etkisiz hale getirmesi ABD'yi telaşlandırdı. ABD’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield, Irak’taki Mahmur Kampı'na yönelik operasyonun uluslararası ve insani hukuk kurallarına aykırı olduğunu savunarak, kamp yakınlarında yaşanan şiddetten “derin endişe” duyduğunu söyledi. Sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Thomas-Greenfield, “Türk yetkililere Mahmur göçmen kampındaki sivilleri hedef alacak bir saldırının uluslararası ve insani hukuk kurallarını ihlal anlamına geleceğini açık bir şekilde anlattım. Kampın yanındaki şiddetten derin endişe duyuyorum ve tarafları göçmen haklarına saygı göstermeye davet ediyorum” ifadesini kullandı. Mahmur gerçeğini ise eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı emekli Büyükelçi Onur Öymen Aydınlık'a anlattı...

'8 YAŞINDAKİ ÇOCUKLARIN CEPLERİNDE MERMİLER VAR'

“1990’ların başlarında PKK, 11 bin civarında vatandaşımızı zorla Irak’a geçirmiş ve Atruş Kampı'na yerleştirmişti. Birleşmiş Milletler de 'insani yardım' adı altında kampın tepesine bir Birleşmiş Milletler bayrağı dikti ve gıda yardımı yapmaya başladı. O dönem BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Başkan Yardımcısı Sergio Vieira de Mello vardı, Kıbrıs'tan tanıdığımız biriydi, daha sonra Bağdat'ta Birleşmiş Milletler merkezi havaya uçurulduğunda hayatını kaybetti. Biz Sergio Vieira de Mello'ya telefon ettik, dedik ki 'Bakın siz burayı Birleşmiş Milletler bayrağı altına alıyorsunuz, bu bir terör örgütüdür. Birleşmiş Milletler terörü himaye eder konuma geliyor. Kesinlikle bu kampın üzerinden bayrağı kaldırın ve kampı dağıtın. Çünkü orası sizin sayenizde meşruiyet kazanacak bir terör örgütü yeridir...' Ondan sonra BM bayrağını kaldırdılar ve kampı da dağıttılar. Bunlardan bir kısmı Türkiye'ye döndü, bir kısmı da o dönem Saddam'ın kontrolündeki Mahmur'a gitti. Mahmur uzun yıllar fiilen terör örgütünün eleman devşirme ve çocukları yetiştirip terör örgütüne katma merkezi olarak çalıştırıldı. Mahmur'un dağıtılması konusunda da Türkiye çeşitli girişimlerde bulundu. Hatta eski NATO Başkomutanı emekli Orgeneral Josep Ralston ile Orgeneral Edip Başer’e görev verildi, PKK'yı bitirmek için çözüm bulun denildi. Birlikte Mahmur'a gittiler. Ben de Ralston'u tanıyordum, bana dedi ki; “Ya ben gittim Mahmur'a, şaşarsınız... 8 yaşındaki çocukların ceplerinde mermiler var... Orası tam bir terör merkezi olmuş, mümkün değil orayı o şekilde tutmak”. Ben bunları birkaç kez Meclis'te de anlattım, Mahmur'a dikkat çektim. Mahmur dedim orada oldukça, Türkiye açısından bir çıbanbaşı olacaktır. Onun için bu meseleyi halletmek lazım.

'ABD ENGEL OLDU'

“Hiçbir ülke kendi vatandaşlarının terör örgütü tarafından kaçırılıp başka bir ülkeye götürülmesine göz yumamaz. Şu an Irak'ta değiller mi? Irak Hükmeti bu konuda ne diyor, bu onların sorunu değil mi? Bu kamplardakilerin bir kısmının Türkiye'ye dönmek istediğini biliyoruz, geçmiş dönem de dönmüşlerdi. Ama silah zouyla bu insanları orada tutuyorlarsa, bu ciddi bir uluslararası sorundur. Bunu çözecek olan da Irak Hükümeti'dir. PKK'nın oradaki mevcudiyetini sona erdirecek olan Irak'tır. Bu onların görevi... Amerika, Irak'ta 170 bin asker bulundururken o bölgeyi terörden temizlemedi. Hatta Türkiye'nin yapacağı operasyonlara bazen karşı çıktı. Türkiye ilk defa 2008'de Kuzey Irak'a harekât başlattığında, ABD Savunma Bakanı ziyaretini iptal ederek 'Derhal durdurun' dedi. Türkiye'nin bunları bertaraf etmesine engel olmaya çalıştılar.

'BARZANİ KİM!'

“Bu meseleyi köklü olarak çözmek lazım. Atruş'u hallettik Mahmur çıktı, Mahmur'u hallederiz yarın başka bir yer çıkar. Mesele, Kuzey Irak'tan terörü bertaraf etmektir. Bu görev Irak Hükümeti'nin görevidir. Birleşmiş Milletler'in terörle mücadeleyle ilgili bir çok kararı var. Bu kararlara göre hiçbir ülke kendi topraklarında terörün barındırılmasına müsaade edemez, transit olarak geçmesine izin veremez. Yani terörün önlenmesini ilgili ülkelerin görevi olarak belirler. Orasının Barzani'nin denetiminde olması uluslararası hukuk açısından hiçbir anlam ifade etmiyor. Orası Irak topraklarıdır. Irak toprağı demek, Irak Hükümeti'nin sorumluluğu altında bir bölge demektir. Irak'ın tamamında terörü temizlemek ve güvenliği sağlamak, Irak Hükümeti'nin asli görevidir. Bunu Irak'la konuşmamız lazım. Barzani bizim muhatabımız değildir. Bizim muhatabımız Irak Hükümeti'dir. Amerikalılar bunu arada söylüyorlar, Obama da geldiğinde söylemişti, “Barzani'yle konuşun” diye. Barzani kim? Bir devlet değil. Devletlerin muhatabı devlettir. Bizim muhatabımız Irak Hükümeti'dir ve onlardan bütün Kuzey Irak'taki terör örgütünü tasfiye etmesini istemek lazım. Bunun görevleri olduğunu anlatmak lazım. Siz yapmazsanız biz de tahammül edemeyiz, sonra 'Bizim toprak bütünlüğümüzü ihlal ediyorsunuz' demeyin, sizin toprak bütünlüğünüzü tehdit eden terör örgütüdür demek lazım. Irak yapmazsa biz yaparız, Birleşmiş Milletler yapar, Arap Ligi yapar... Birileri bir şekilde yapar. Mutlaka bu terörün oradan tasfiye edilmesi lazım. Terör örgütlerinin varlığını sürdürmesi bazı devletlerin işine geliyor diye, Türkiye oranın ebediyen bir terör üssü olarak kalmasına müsaade edemez.

KARARLI TUTUM SONUÇ GETİRİR

“Bir dönem biliyorsunuz Oslo'da görüşelim filan denildi... Onun da sonuçları görüldü... Terörle uzlaşılarak çözüm getirilemeyeceği görüldü. İspanya nasıl çözdüyse bunu, biz de öyle çözeceğiz. Artık ETA'dan bahsediliyor mu? ETA'nın ne örgütü kaldı, ne silahı kaldı, ne merkezi kaldı ne adamı kaldı. Bitti, tasfiye oldu. Devlet çok kararlı bir tutum izledi, hiç taviz vermedi. Devletler kararlı tutum sergileyecek. O kadar! Bugün Irak'ın kuzeyinde Irak'a ait bir tane vali yok, asker yok, subay yok, hiçkimse yok. Ülkenin kuzeyini fiilen Barzani'ye terk etmişler... Sonra bize diyorlar ki 'Barzani'yle çözün'. Kim Barzani? Devlet Başkanı mı, bizim muhatabımız mı? Söylenecek laf mı bu?”

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HİMAYESİNDE

Mahmur Kampı'nın girişinde bir Birleşmiş Milletler Ofisi bulunuyor. BM temsilcileri ve yabancı heyetler sık sık kampa ziyarette bulunuyor. Kampta yaklaşık 13 bin kişinin yaşadığı değerlendiriliyor. İki ayda bir BM tarafından gıda ve temel ihtiyaç malzemesi yardımı yapılıyor. Kampta gelişmiş bir tıp merkezi de kurulmuş. Türk Ordusu ile çatışmalarda yaralananlar burada tedavi ediliyorlar. Aydınlık daha önce bu merkezin tıbbi cihazlarının Türkiye’den geitirildiğini ortaya çıkarmıştı. Türkiye’den Kandil bölgesine götürülen çocukların da aileleriyle Mahmur Kampı'nda görüştürüldüğü biliniyor. Üst düzey teröristler mutlaka Mahmur'a uğruyor ve çeşitli törenlere katılıyor. Mahmur ilçesi ile kamp arasındaki uzaklık 7 kilometre. PKK'nın, BM kampının hemen doğusunda bir kampı daha bulunuyor. 'Mahmur Savunma Kampı' adı verilen bu kamp, bölgenin sözde güvenliğini sağlıyor. Bölgedeki bir diğer alanda ise 'Drone Akademisi' oluşturulmuş. Son dönemde sık sık gündeme gelen maket uçaklar ve dronelarla yapılan saldırıların merkezi de burası.

Sonraki Haber