Aydınlık Donbass cephesinde - 3 Azovstal'ın gölgesinde Meryem'in kenti

Azak Denizi kıyısında, neo-Nazi Azov Taburu'nun merkezi Mariupol'dayız. Burada dehşetin her türlüsü yaşandı. Fakat kent bugün dimdik ayakta. Kiev güçlerinin kuşatma altında kapana kısıldığı meşhur Azovstal fabrikası da burada. Bugün devasal bir harabe halinde ancak azametiyle hala kente hakim

Donetsk Halk Cumhuriyeti'nde savaşın izlerini sürmeye devam ediyoruz. Önceki bölümlerde Rus tarafına geçen Ukraynalı gönüllü askerlerin taburunda bulunmuş, eşsiz bir macera yaşamıştık. Bir milyon gülün kenti Donetsk'i ve çevresini dolaşmış, izlenimlerinizi aktarmıştık. En sonunda kendimizi 2014'teki çatışmalarda sekiz kez el değiştiren stratejik ve tarihi Saur Mohlya tepesinde bulmuştuk. Bugün erken saatlerde yine yollardayız, yönümüz güney...

Mariupol adı Yunancadan geliyor ve Türkçeye Meryem'in şehri olarak çevriliyor. Donetsk Halk Cumhuriyeti sınırları içinde. Azak Denizi'ne kıyısı var. Halkın bugün “canavarlar”, “hayvanlar” gibi sıfatları uygun gördüğü neo-Nazi Azov (Azak) Taburu'nun çıkış noktası. 2022 yılında yaşanan çok şiddetli çatışmaların sonucunda kentin yüzde 80'i hasar görüyor.

Mariupol'ü ünlü kılan bir başka mesele daha var: Azovstal Demir Çelik Fabrikası. Basit bir üretim tesisi değil, başlı başına bir kent ve Azov Taburu'nun aynı yılın Nisan ayında tam bir kuşatmaya alındığı yer.

'YERDEN HİÇBİR ŞEY ALMAYIN'

Otobüsümüz her zaman olduğu gibi köylerin ve ayçiçeği tarlalarının arasından geçen ara yollardan ilerliyor. Sağımız solumuz hasarlı köy evleri. Fakat meşhur fabrikaya yaklaştıkça harabeye dönen yapı sayısı belirgin biçimde artıyor, ta ki sağlam tek bir ev görmeyene kadar...

Bir süre sonra uzakta, tepenin ardında beliren bir Orta Çağ kalesi gibi ihtişamlı Azovstal'ı görüyoruz. Yaklaştıkça büyüyor, büyüdükçe neyle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz: Devasal boyutlarda bir hurda sanayi kompleksi. Hasar görmemiş tek bir noktası yok gibi görünüyor. Giriş kapısına park ediyoruz, otobüsten inerken uyarı geliyor: “Yerden hiçbir şey almayın.”

Kanal 1 televizyonu tüm gezi boyunca sık sık aramıza katılıyor, bizden demeç alıyor.

SOKAK SOKAK DEHŞET

Mariupol'daki çatışmalar 2022 Mart ayında başlıyor. Azov Taburu ve Özel Kuvvetler, Ruslar kente gelinceye kadar burada terör estiriyor. “Ukro-Naziler”, Özel Askeri Operasyon başlayınca ve sokak sokak geri çekilirken sivilleri katlediyor, evleri yakıyor, yıkıyor.

2014'ten beri Donetsk’te yaşayan ABD'li gazeteci Patrick Lancaster, Mariupol savaşı sırasında buradaydı, yaşananların bizzat tanığı. Kameralar kuruluyor, not defterleri çıkıyor; Patrick, Azovstal harabelerinin önünde anlatıyor:

“Rusları günbegün takip ettim. Korkunç şeyler gördüm. Her yerde ceset vardı. Ukraynalılar kenti toplarla hedef alıyordu. Azov sivilleri öldürüyordu. İnsanları bir sığınağa toplayıp binayı tepelerine yıktıklarına şahit oldum. İnsanlar Rusları iyi karşıladı. Rus ordusu halka zarar vermemek için şehri bombalamadı, bunun yerine sokak sokak çatıştı.”

Patrick'in tanık oldukları dehşet verici: “Her yere saçılmış cesetleri köpekler yiyordu. Anlatamayacağım kadar korkunç şeyler gördük. Kuşlar, kafataslarından et parçaları koparıyordu. İnsanlar, cesetleri buldukları yere gömmeye çalışıyordu.”

Azovstal'ın giriş tarafından bir kare. Asker parkasının ne zamandır orada durduğu belirsiz.

NATO KAPAN KAPANIRKEN ORADAYDI

Kiev güçleri sonunda geri çekile çekile şu anda bulunduğumuz Azovstal'ın girişe kadar varıyor. Bu noktaya bütün mühimmatı yığıp, kenti topa tutuyorlar. Fakat sonunda fabrikaya çekilerek kapana kısılıyorlar. Sivilleri de zorla içeri sokuyorlar.

Kuşatma boyunca onları hem canlı kalkan olarak kullanacaklar hem de gönüllü olduklarını iddia ederek propaganda yapacaklar. Kompleks sadece yeryüzüne yayılmıyor, yerin altına da iniyor. Bu süreçte fabrika aylarca bombalanıyor.

Kuşatma Mayıs ayında içerideki Kiev güçlerinin teslim olmasıyla sona eriyor. Bir Mariupol Kent Konseyi üyesi içeri girenler arasında NATO generallerinin de olduğunu, çoğunluğunun Azov Taburu'ndan askerlerle birlikte abluka sırasında öldüğünü anlatıyor. Önceki senelerden farklı olarak artık Azovstal'a girmek yasak.

'O MARİUPOL, BU MARİUPOL MU?'

Mariupol'da merkezi bir cadde. Farkı görmek için kentin savaş sonrası fotoğraflarına bakmanızı öneririz.

Fabrikadan Mariupol'ün merkezine ilerlerken kentin 2022'de çekilmiş fotoğraflarına bakıyorum, hasar görmemiş, cephesi kararmamış tek bina göremiyorum. Şu anda ana meydanına doğru ilerlediğimiz kentin az önce dinlediklerimizin, gördüklerimizin arenası olduğunu söylemek güç. Mariupol tümüyle yenilenmiş.

Yetkililere göre Rus devleti ve özel şirketler bin 700 hasar görmüş daire ya da yapıyı yeniliyor veya yeniden daha iyisini, daha gelişmişini inşa ediyor: Yeni apartmanlar, hastaneler, parklar, okullar, kreşler...

Bu operasyon beş milyar dolara mal oluyor. Savaş sırasında evi kullanılmaz hale gelenlere yeni apartmanlarda daireleri teslim edilmiş. Kiev'in daha önce buraları görmezden geldiğini söyleyen Mariupollüler, tam karşımızda duran yeni ve oldukça büyük tam teşekküllü hastaneye başka şehirlerden hastaların tedavi olmaya geldiğini anlatıyor.

Kent yeniden inşa edilirken Vladimir Putin de geliyor, çalışmaları denetliyor, halkla bütünleşiyor, dert dinliyor, “daha önce böyle imkanlar yoktu.” diyorlar.

'EVLERE GİRİP EL BOMBASI ATIYORLARDI'

Hastanenin hemen karşısında yeni yapılmış büyük bir apartman bloğu var, önünde 80'ine merdiven dayamış bir hanımefendi. İzin koparılıyor, ekibimize yaşadıklarını anlatacak. İsmi Olga Dmitrievna, savaş sırasında Azovstal yakınlarındaki evi roket isabet etmesi sonucu yanmış, 2024'te buraya taşınmış.

Anlattıkça hatırlıyor, hatırladıkça sesi titriyor, atmosfer hepimiz için ağırlaşıyor: “Yaşlılar, çocuklar öldürüldü. Azov Taburu'ndan çok çektik. Azovstal'tan ateş açıyorlardı. Onlar insan değil, hayvan. Evlerimize girip el bombası atıyorlardı. Ruslar geldiği için mutluyuz. Biz Rusuz. Onlar bizi yalnız bırakmadı. 2014'ten beri hayatımız cehenneme dönmüştü. Şimdi insan gibi yaşıyoruz.”

Batı basınının Rusya'nın Mariupol'ü yakıp yıktığı yönündeki haberleri hakkında ne düşündüğünü soruyoruz, “Tümüyle yalan” diye yanıt veriyor. Azov Taburları'nın emirlere uymayanların kafasına sıktığını, evleri yaktığını, hepsinin suçlu olduğunu, karargahlarının yanından geçerken tüylerinin ürperdiğini anlatıyor.

Azak Denizi'nin önünde, “Seni seviyorum Mariupol” yazısının üzerinde aile fotoğrafı.

CEHENNEMDE YAŞAM

Olga'nın anlatırken gözleri doluyor, kimsenin başka soru sormak içinden gelmiyor, hanımefendiyi rahat bırakıyoruz ve o sırada apartmandan çıkan bir anneyle ilkokul çağındaki oğlunu yakalıyoruz. 9 yaşındaki Dmitri savaşı yaşamış bir çocuk, son derece utangaç ve sevimli, kentte onunla aynı kaderi paylaşan çok sayıda çocuk var. Annesi Dima, Ruslar halkı tahliye ederken Kiev güçlerinin kenti bombaladığını anlatıyor.

O dönemde bir apartmanın 5. katında yaşıyorlarmış ve dairelerine top mermisi isabet etmiş. Aksine iddia eden Batı basınına karşı topun Ukrayna karargahından atıldığını vurguluyor. Şans eseri o sırada evde olmadıklarını da ekliyor.

Dima sözlerini şöyle sürdürüyor: “Su veya yiyecek almak için sokağa çıkamazdık. Ukraynalılar kentten kaçmaya çalışanlara da ateş ediyordu. Geleceğe umutla bakıyoruz. Her şey yoluna girdi. Daha önce cehennemde yaşıyorduk.”

Olga Dmitrievna

ÇOCUKLARI GERİ KAZANMAK

Hafif eğimli bir yokuştan iniyoruz ve karşımızda Azak Denizi görünüyor, nitekim üzerinde mayosu ve omzunda havlusuyla bir adam geçiyor yanımızdan. Hava güzel, güneş parlıyor. Şimdi dev donanma kompleksinin bulunduğu yer Kiev yönetimi zamanında çöplük olarak kullanılıyormuş.

Burası bir donanma akademisi ve doğal olarak Azak Denizi'nin üzerinde bulunuyor. Tesis çok büyük fakat sadece 100 kadar çok başarılı öğrenciyi ağırlıyor. 12 yaşında okula yazılan çocuklar, genç birer subay olarak akademiyi bitirecek.

Az önce apartmanın girişinde karşılaştığımız Dmitri gibi çocukların üzerinden savaşın izlerini silmek ayrı bir önem taşıyor. İşte 2022'de bombardımanda yıkılan, daha sonra yeniden inşa edilen bir okulun bahçesindeyiz. İkinci katta çocukların şarkı söyleyip dans ettiği bir ders devam ediyor.

Müzik susunca pencereye koşup bize bakıyorlar, hemen el sallıyorum, anında çoşkuyla karşılık veriyorlar. Bu arada birçok veli şık giysiler içinde okula teşrif ediyor, ya özel bir gün ya da öğrencilerin gösterisi var.

Mariupol Halk Konseyi Başkan Yardımcısı, savaş sırasında “bir somun ekmeği dörde bölüp dağıttıklarını”, açlığın ve çaresizliğin çocuklar üzerindeki etkilerini anlatıyor. “Onları sanatla tedavi ediyoruz” diyen yetkili, Rusya'nın savaştan etkilenen çocukları tatile götürdüğünü, geziler düzenlediğini de ekliyor.

BORŞ EŞLİĞİNDE MANZARA HAYALLERİ

Donanma akademisinin hemen yakınlarında deniz manzaralı bir restoran var. Buradan Azovstal da görünüyor. Savaşın iyice kızıştığı, fabrikanın kuşatma altında olduğu o günlerde buradan gece vakti bombalanan Azovstal'ı izlemek kimbilir nasıl olurdu?

Ahtapotlu, kalamarlı nefis salataların üzerine kaçınılmaz olarak Borş çorbası içiyoruz, “Seni Seviyorum Mariupol” yazan dev harflerin önünde fotoğraf çektirip, dönüş yoluna koyuluyoruz. Biraz gittikten sonra iyi bir noktadan Azovstal'a son bir kez bakıyoruz, gerçekten de başka bir zamana ait bir hayal kalesi gibi duruyor.

KURSK’TAN GELEN AMERİKALI ANNEANNE

Patrick, Maksim Krivonos Taburu taliminde heyecanla belgeselini çekerken.

Mariupol savaşını bizzat yaşayan Amerikalı gazeteci Patrick Lancaster, Dontesk'te ikamet ediyor ve savaşla ilgili haberler yapıyor. Turumuzun bazı noktalarında o da bize katıldı çünkü yeni bir belgesel çekiyor: “Amerikalı Anneanne Cephede.” 76 yaşındaki anneanne kendi annesi oluyor ve çekimlere katılmak için ABD'den Donetsk'e gelmiş.

Yazı dizimizin ilk bölümünde anlattığımız, Kiev güçleri için savaşırken Rus saflarına geçen Ukraynalı gönüllerin taburu Maksim Krivonos'ta yaşadığımız maceraya başında kaskı, üzerinde kurşun geçirmez yeleğiyle o da katılmıştı.

Patrick, kısa süre önce Kiev güçlerinin Ağustos ayında girdiği ve büyük zayiat verse de tutunmaya çalıştığı Kursk'taydı. Neler olup bittiğini taze taze yerinde gördüğünden kendisine soruyoruz...

ÖLÜMLE BİTEN KAÇIŞ

“Hem askerler hem de siviller için zor bir durum. İlk geldiğimde bir Rus generalle görüştüm ve savaşın yıl sonuna kadar bitmesini umduğunu ancak bitmezse Üçüncü Dünya Savaşı'na ve nükleer savaşa doğru bir tırmanış olabileceğini söyledi. Sivillere gelince doğrudan yaşayan insanlardan, Ukrayna güçleri tarafından hedef alınan sivillere dair birçok hikaye dinledim.

"Özellikle bir adamın hikayesi çok etkileyiciydi. Hamile eşi, küçük çocukları ve teyzesiyle birlikte kaçmaya çalışmışlar. İki arabaları varmış. O, olası tehlikeleri görmek için öndeki arabadaymış. Kaçarken Ukraynalı askerlerle iki metre mesafede yüz yüze gelmiş. Asker ona ateş açmış. Kurşun şapkasını delip geçmiş. Sonra Ukraynalı asker silahını ailesinin bulunduğu ikinci arabaya çevirerek ateş etmiş. Onlar hızla yanlarından geçip gitmiş. Adam her şeyin yolunda olduğunu düşünerek gaza basmış...

“Virajın sonuna gelip de askerin görüş alanından çıktığında, hamile karısının kullandığı arabanın durduğunu görmüş. Karısının çocukların üzerine kapandığını ve karnından kan geldiğini görmüş. Onu kucağına almış, bombardımanın arasından hastaneye götürmüş ama kurtaramamışlar yani kadın çocuğu karnındayken ölmüş. Küçük çocukları da yaralanmış. Ama anladığım kadarıyla kurtulacaklar.

'TÜMGENERAL APTİ İLE KONUŞTUM'

“O ve diğer pek çok mülteci ya da yerinden edilmiş insan, Ukraynalı askerlerin ve paralı askerlerin gelip her şeyi yıktığını, herkesi öldürmeye çalıştığını anlattı. Bu onun sözleri, benim değil. Rus Özel Kuvvetler ve Ahmat Taburu ile cephe hattına gittim. Ukrayna güçlerinin doğrudan Grad roket saldırılarına maruz kaldık.

"Rusya'nın çoktan geri aldığı birçok Ukrayna mevzisinde bulundum. Etrafta hala Ukraynalı askerlerin cesetleri ve Batı mühimmatı, üzerlerinde farklı Batı dilleri, İngilizce, İsveççe ve diğerleri bulunan yiyecek kutularından oluşan muazzam miktarda enkaz var.

“Rusya'nın karşı taarruzuyla birlikte Kursk geri alınıyor gibi görünüyor. Rus Hava Kuvvetlerinin Ukrayna güçlerini bombaladığına şahit oldum. Ayrıca orada geçirdiğim sürenin sonunda, Ahmad Taburu'nun başındaki Tümgeneral Apti ile konuştum. Zor bir durum olduğunu ama Ukrayna'nın önümüzdeki birkaç ay içinde Kursk bölgesinden atılacağını öngördü.”

Madem Patrick, Ahmad Taburu’ndan bahsetti, hatırlatalım: Bir sonraki durağımız Çeçenlerin efsane taburu olacak.

Sonraki Haber