22 maddelik müsilaj planı kağıt üstünde kaldı

Marmara Denizi’nde müsilaj sorunu devam ediyor. Çevre Bakanlığına göre 22 maddeden oluşan eylem planının hedeflerine ulaşıldı ama uzmanlar denizdeki durumun bunu yalanladığı görüşünde. Plan acil uygulanmazsa durum felakate dönebilir!

Marmara Denizi’nde müsilaj gözle görünür oranda olmasa da kirlilik sorunu devam ediyor. 2021 yılında hazırlanan Marmara Denizi Eylem Planı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı seferberlik ilan etmişti. Uzmanlar, 22 maddeden oluşan planın daha hızlı uygulanması gerektiği görüşünde.

2021 yılının Haziran ayında müsilaj sorununun artması üzerine temizlenmesi için seferberlik başlatıldı. Deniz yüzeyine çıkıp gözle görünür olanlar toplandı. Uzmanlar, bunun geçici bir çözüm olduğunu söyledi.

22 maddeden oluşan Eylem Planı hazırlandı. Eylem Planı Koordinasyon Kurulu’na danışmanlık yapması için de bilim ve teknik kurulu oluşturuldu. Kurulda yer alan isimlerden biri olan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı ve Uluslararası Su Kurulu Üyesi Dr. Erol Kesici, Marmara Denizi’nde gelinen aşamayı Aydınlık’a anlattı.

Sarı, “Bakanlığa göre eylem planındaki hedeflerin yüzde 100’ünü tutturmuşuz ama deniz öyle demiyor. Uygulama için müsilajı beklemeyelim.” ifadelerini kullandı. “Şu anda müsilaj sorunu ne yazık ki devam ediyor. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar yüzeysel oldu.” diyen Kesici ise, “Bir an önce harekete geçilmeli. Marmara Denizi kirlendiğinde turizm, taşımacılık birçok şey bitecektir.” uyarısında bulundu.

‘İLERİ BİYOLOJİK ARITMA NEREDEYSE AYNI NOKTADA’

“Düzgün uygulandığı takdirde sonuç alınacak bir eylem planıydı” ifadelerini kullanan Sarı, şöyle devam etti:

“Plan, 5 bini aşkın insanın katıldığı çevrimiçi toplantılar ve çalıştaylar yapılarak ortaya çıktı. 22 eylemden 14 eylem Marmara Denizi’nin kirlilik yükünü azaltmakla ilgili. Doğru noktaya odaklanılmış ama maalesef kirliliği azaltamadık. 2021 yılında evsel atık olarak, Marmara Denizi’nin çevresinde olan 25 milyon nüfusun atıklarının yüzde 52’sini ileri biyolojik arıtmadan geçirebiliyorduk. Geriye kalan yüzde 48’ini ise ya hiç arıtmadan ya da çok az fiziksel arıtmadan sonra denize boca ediyorduk. 2024 yılındaki oranlar neredeyse aynı.

“Bütün Marmara Denizi’nin çevresindeki arıtma tesisleri, ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülecekti fakat dönüşmedi. Henüz dönüşen benim bildiğim bir arıtma tesisi yok. İki inşaat devam ediyor. Birisi Bandırma, birisi Erdek için. Doğru bir yatırım ama her ikisi de bitme aşamasına bile yaklaşamadı.

ÖZEL KORUMA BÖLGESİ UYGULAMA PLANI YAPILMADI

Mustafa Sarı

“Marmara Denizi, 2021 yılında özel koruma bölgesi ilan edildi. Doğru bir karardı. Ama bunu uygulama planları yapılmadı. Etkin uygulama aşamasına geçmedik.” diyen Sarı:

“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği bakanlığı, eylem planını hayata geçirmek için 2024 yılının sonuna kadar uygulanabilecek bir stratejik plan yaptı. Amaç 22 eylemin gerçekleştirilmesiydi. Bakanlığın dosyalarına bakarsanız, o stratejik hedeflerin hepsine ulaşılmış. Hedeflerin yüzde 100’ünü tutturmuşuz.

"Denize sorarsanız, deniz öyle olmadığını söylüyor. Denizdeki kirlilik yükünde bir azalma yok. Denetimler çok iyi başlamıştı ama bu denetimleri sürdürmedik. Uygulamada sorunlarımız ortaya çıkmış oldu. 19 numaralı eylem; sürdürülebilir balıkçılığa geçilmesiydi ama geçilmedi. Yine yazılı belgelere bakarsanız; Koruma alanları oluşturulmuş, sürdürülebilir balıkçılığa geçilmiş. Böyle bir şey yok.

"İyi bir plan hazırladık, uygulamaya çok iyi başladık sonra gevşettik ve unuttuk. Yeni bir müsilaj felaketi ortaya çıkarsa yine oraya döneriz. Halbuki müsilaj olmasını beklemeden bütün kurum ve kuruluşlar; yerel, merkezi yönetimler, üniversiteler, sanayi kuruluşları, toplum hep beraber müsilaj günlerindeki seferberlik ruhuyla hareket etmeli. Marmara Denizi’ni bu tehlikeli durumdan kurtarmalıyız. Her an yeni bir krizle karşılaşabiliriz.”

"Sulara karışan tarımsal atıkların, tarımda ilaç diye kullanılan zehirlerin; hem içeriklerinde hem de miktarlarında değişimler olması yönündeki kararı da hatırlatan Sarı “Deterjan içeriklerinin değiştirilmesine yönelik planlar da uygulamaya geçmedi.“ dedi.

Merdiven altı deterjan yapımlarının engellenmesi gerektiğinden bahseden Kesici ise, “Başka ülkelerin yönlendirmeleriyle değil, kendi sağlığımızı düşünerek önlemler almalıyız.” dedi ve şöyle devam etti:

“Deterjanda ihracat yapan sanayicileri, otelcileri diğer ülkeler denetliyor. Hangi suyu kullanıyorsun, dışarıya ne kadar atık bırakıyorsun? Bunlar kontrol ediliyor. Bunlar geri dönüşebilecek, su da çözünebilecek, zarar vermeyecek deterjanlar olmalı. Bizim de kendi sağlığımızı düşünerek başkalarının yönlendirmeleriyle değil, kendi aklımızla görevlerimizi yerine getirmemiz gerekir. 10, 15 senedir çamaşır, bulaşık deterjanlarının merdiven altı yapımları da var. Boya sanayi bunun içerisine girmekte. Bunlar da düzenlenmeli. Marmara Denizi kirlendiğinde turizm, taşımacılık birçok şey bitecektir.”

Erol Kesici

‘BİYOÇEŞİTLİLİĞİ GELİŞTİRMELİYİZ’

Marmara Denizi'nin bağışıklık sistemini kaybetmiş gibi olduğunu söyleyen Kesici, siyanobakteri artışının da yaşandığını söyledi. Kesici şöyle devam etti:

“Eylem planında bahsedilen konular maalesef çok yavaş ilerliyor. Eylem planında belirtildiği gibi arıtma sistemleri çok önemli. Marmara Denizi'nin direnci azaldı. Balıklar, midyeler, zooplankton, fitoplankton ve kabuklu diğer organizmalar bağışıklığı sağlar. Ekosistemin sağlığını, düzenini koruyan yapılar eksik olduğu zaman farklılıklar meydana gelir. Marmara Denizi, Ege Denizi ve körfez olan yerlerde müsilaj görmekteyiz.

"Bitkisel, mikroskobik organizmalar artmakta. Eylem planında belirtilen maddelerin dışında Marmara Denizi'nin biyolojik çeşitliliğini geliştirmemiz gerekiyor. Marmara Denizi'nin kendisine özgü bakterileri var. Onun dışında dışarıdan başka bir türün getirilmesi de yanlıştır.”

“Tuna nehrinden Karadeniz’e gelen ve Marmara’ya kadar ulaşan Avrupa’nın kirliliği bizim denizlerimizde. Olaya uluslararası boyutta da bakmamız gerekiyor. Marmara’da veya başka bir denizlerde meydana gelen bu siyanobakteri artışı her tarafa bulaştı.”

‘KİRLETENLERE DAHA AĞIR YAPTIRIMLAR OLMALI’

“İstanbul, Bursa, İzmit belediyelerinin yapmış olduğu arıtma sistemleriyle ilgili çalışmalar var ama yeterli değil. Derelerin mutlak suretle ıslah edilmesi gerekiyor. Atık sular bırakılmamalı. Kirleten öder mantığından vazgeçmemiz gerekiyor. Kirleten bu işi parayla ödememeli. Çok ağır yaptırımlar getirilmeli. Sanayide, tarımda kullanılan kirleticiler bir nevi zehir.

"Marmara Denizi'nin kıyılarındaki belirli alanlarda dip çamuru çok fazla. Bunun içerisinde ağır metaller var. Bu dip çamurunu mutlaka temizlemeliyiz. Oradaki organizmaların nefes almasını sağlamalıyız. Oksijen seviyesini yükseltmemiz, azot ve fosfor miktarını azalmamız gerekiyor. Bunlar olmazsa ileride çok ciddi sorunlarla karşılaşacağız.

"İki ay önce orada yaptığımız çalışmalarda denizin üzerinde köpüklenme vardı. Bu da bir kirlilik belirtisi. Denizin iç kısmında hâlâ müsilaj etkisi devam ediyor. Marmara kapalı bir deniz değil, biz önlem aldığımızda doğa da yardım edecektir. Buna rağmen her türlü insan, turizm, trafik gibi yoğun baskı söz konusu.”

‘EYLEM PLANI ACİLEN UYGULANMALI’

"Eylem planları yapılıyor ama yeterli değil” diyen Kesici şöyle konuştu:

"Tarım Bakanlığında bir toplantımız vardı. Bu konu gündeme geldi. Şunu belirttim; Çalışmalar şöyle veya böyle bir şekilde yürüyor. Eylem planı var ama acilen uygulamaya geçmesi, sözde kalmaması gerekiyor. Sadece arıtmayla bu iş olmaz. Marmara Denizi'nin direncini arttırmalı, suyun kalitesini iyileştirmeliyiz.

‘YUTAK SAYISI ARTMALI’

“Denizanalarının müsilaja etkisi çok büyük. Denizin üzerinde kıyılarda ölülerin olması sonucu peltemsi bir yapı oluşuyor. Onlar da oksijeni engellemiş oluyorlar. Denizdeki yutakların sayısı çok olmalı. Sadece boğazlarda değil, birçok yerlerde Marmara Denizi'nin katı atıklarıyla ilgili yutakların olması gerekiyor. Nüfusun yüzde 30’una yakını Marmara Denizi'nin etrafında yaşıyor. Çocuklarımız, gelecek nesillerimiz Marmara Denizi’nden, ekonomisinden yararlanacaksa, üzerimize düşen görev kirletmemek ve kirletenleri uyarmak.“

NEDENLER ORTADAN KALKMADI

“Müsilaj birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ekolojik bir sorun. Nedenler ortadan kalkmadan müsilajın ortadan kalkmasını bekleyemeyiz.” ifadelerini kullanan Sarı, bu nedenleri de anlattı: “2021 yılında felaket boyutunda müsilajı yaşamamızın nedeni 3 temel tetikleyicinin birlikte devreye girmesiydi. İklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklıklarındaki artış, Marmara Denizi’nin özel yapısı ve kararlı ikili su sistemi yani dikey karışımların nispeten azlığı, Marmara Denizi’nin çevresindeki kirlilik ve azot fosfor yükü.

“Deniz suyu sıcaklığı düşmedi daha da yükselerek devam ediyor. Marmara Denizi’nin su sisteminde bir değişiklik yok. 2021 yılına göre Marmara Denizi’ni daha az kirlettiğimizi söyleyemeyiz. Bu tetikleyicilerden bizim kontrolümüzde olan tek parametremiz; Marmara Denizi’nin kirliliğini, atık yükünü azaltmak. İklimi değiştiremiyoruz, sıcaklıklar düşmüyor. Müsilaj tekrarı kesin olan bir felaket. Önlem alınmazsa tekrar ortaya çıkabilir.

‘HEMEN ÖNLEM ALINMALI’

“Önlem almak için Marmara Denizi’nin yüzeyinin müsilajla kaplanmasını beklemeyelim” ifadelerini kaydeden Sarı, “Yüzeyde müsilaj yok diye deniz tertemiz diye düşünmeyelim. Aşırı alg çoğalmalarını bu sene her tarafta gördük. Marmara Denizi’nin her tarafında renklenmeler oldu. Karadeniz’den boğaz aracılığıyla sürekli köpük aktı. Bunlar da aşırı alg çoğalmasının nedeniydi. Sadece Marmara Denizi değil, Karadeniz’in, Ege’nin, Akdeniz’inde sinyal verdiğini gösteriliyor. Yeni bir müsilaj oluşmasını beklemeyelim.

"Ben her hafta düzenli dalışlarla takip ediyorum ekosistemde meydana gelen değişimi. Fotoğraflarını, videolarını çekiyorum ve bilimsel kayıtlarını tutuyorum. Şu andaki durum gidişatın iyi olmadığını gösteriyor. Müsilaj yüzeyi kaplamadan amasız bir şekilde 22 eylemden oluşan Marmara Denizi eylem planı uygulamasına geri dönelim.” dedi.

Sonraki Haber