Maymun çiçeğinden korunma yolları

Uzmanlar, virüsün beklenmedik ülkelerde ve insanlarda görülmeye başlaması nedeniyle virüse karşı hijyen kurallarına dikkat edilmesi uyarısında bulunuyor. Kurallar arasında ise temizlikten, vahşi hayvanlara yaklaşıma kadar pek çok başlık bulunuyor

Kovid-19 salgını henüz geçti geçmedi derken yeni bir salgın haberi dünyayı etkisi altına aldı tüm kitle iletişim araçları yeni salgından söz ediyor. Dünya Sağlık Örgütü de bu hastalığa dikkat çekiyor. Daha önceki yıllarda bilinen ve daha çok Afrika kıtasının Batı ve Orta kesimlerinde görülen virüs, son dönemde Avrupa ve ABD’de etki göstermeye başladı. Kemirgenlerde ve yabani hayvanların vücutlarında görülen maymun çiçeği virüsü, enfekte hayvanlardan insanlara bulaşarak insanlar arasında yayılır. Geçmişte yabani hayvandan insana bulaşın sınırlı olması, insandan insana bulaşın ise yoğun ve uzun süreli temas gerektirmesi nedeniyle yalnızca belirli bölgelerde görülüp vakalar ise aile içerisinde sınırlı kalmaktaydı. Ancak son dönemde virüsün görülme alanı olan Afrika kıtasıyla bağlantısı olmayan kişilerde, ciddi belirtilerle seyreden vakaların görülmesi bu virüse ilişkin araştırmaların yoğunlaşmasına neden oldu.

KULUÇKA SÜRESİ 5-20 GÜN

Maymun çiçeği hastalığı, insanlara virüsle enfekte olmuş bir hayvandan veya maymun çiçeği enfeksiyonu geçiren başka bir insandan bulaşabilir. İlk semptomların ortaya çıkışı 5 ile 20 gün aralığında herhangi bir zamana denk gelebilir. En yaygın belirti verme başlangıcı ise 6-13. günler arası süreç olarak tespit edilmiştir. En temel belirtiler arasında şunlara yer verilebilir: Yüksek ateş, baş, sırt ve kas ağrıları, lenf bezlerinde şişlikler, yorgunluk hali, üşüme ve titreme, ciltte su çiçeğine benzer, su dolu küçük kabarcıklar şeklinde görülen döküntüler.

ÖLÜM RİSKİ YÜZDE 3-6

Maymun çiçeği hastalığında döküntüler, ilk belirtilerin gözlenmeye başlanmasından itibaren 1-5 gün aralığında görülür. Çoğunlukla ilk döküntüler yüz bölgesinde gözlenir. Ardından vücudun diğer bölgelerine yayılır. Bazı hastalarda genital bölge, gözler ve ağız içi mukozada da lezyonlar görülebilir. Hastalık, döküntülerin benzerliği nedeniyle suçiçeği ile karıştırılabilir. Döküntüler başlangıçta içi su dolu kabarcıklar iken zamanla bunlar kabuklu noktalar haline dönüşür ve iyileşmeye başlar. Hastalığın şiddetine göre genellikle 2 ile 4 hafta aralığında döküntüler tamamen kaybolur ve hastalık iyileşir. Maymun çiçeğinde ölüm oranı yüzde 3-6 gibi düşük bir orandır. Bunların büyük bir kısmını sekonder hastalıkları bulunan küçük yaştaki hasta grubu oluşturur.

BULAŞMA YOLLARI

Virüsle enfekte olmuş bir hayvan tarafından ısırılmak, bu hayvanların vücut sıvılarına, derilerine veya hastalıktan kaynaklı döküntülerine dokunmak, enfekte bir hayvanın iyi pişmemiş olan etini tüketmek, kürkünü kullanmak gibi pek çok durum hastalığın bulaşma yolları arasında sayılabilir. Bu şekilde insanlara geçen maymun çiçeği virüsü insanlar arasında da yayılarak bir salgın haline dönüşme riski oluşturur. Hasta bireyin vücudunda yer alan döküntüler ve bu kabarcıkların içerisindeki sıvılar hastalık etkenini içerir. Dolayısıyla hasta bir kişinin döküntülerine dokunmak, bu döküntülerin bulaştığı giysilerin, çarşaf, havlu ve benzeri eşyaları ortak olarak kullanmak gibi durumlar hastalığın kolaylıkla bulaşmasına neden olabilir. Bunun yanı sıra hasta kişinin öksürmesi veya hapşırması ile yayılan damlacıklar yolu ile de hastalığın bulaşması mümkündür. Bu nedenle maymun çiçeği hastalığına benzer cilt lezyonları olan kişiler hijyenik önlemlere dikkat edilerek derhal sağlık kuruluşlarına ulaştırılmalıdır. Hastalığın teşhisini alan bireylerle temas minimuma indirilmeli, mümkünse karantina koşulları uygulanmalıdır.

Maymun çiçeği, oldukça ender görülen bir hastalıktır. Bu nedenle günümüzde bu hastalığa yakalanma olasılığı ülkemiz koşullarında oldukça düşüktür. Ancak son dönemde bildirilen vaka sayılarındaki artış ve hastalığın beklenmedik ülkelerde ve insanlarda görülmeye başlaması virüse karşı hijyen kurallarına dikkat edilmesinde fayda vardır. Tüm hastalıklara karşı korunmaya yardımcı olan hijyen kurallarına dikkat edilmesi, korunmanın en önemli aşamasını oluşturur. Bunun için eller düzenli olarak su ve sabunla yıkanmalı, kirli yüzeylere dokunulduktan sonra eller temizlenene dek yüze veya solunum organlarına kesinlikle dokunulmamalıdır. Hayvan etleri önemli bir bulaşma yolu olduğundan yalnızca iyi pişmiş olan etler tüketilmelidir. Bunun haricinde doğada vakit geçiren insanlar da dikkatli olmalıdır. Ölü hayvanlar da dahil olmak üzere başıboş ve vahşi hayvanlara yaklaşılmamalıdır. Doğada görülen ve sağlıklı gözükmeyen hayvanlara kesinlikle temas edilmemelidir. Kemirgenler hastalığın önemli bir bulaşma yolu olduğundan fare gibi hayvanların girip çıktığı tespit edilen alanlar varsa bunlar ayrıntılı bir şekilde temizlenerek dezenfekte edilmelidir. Böyle alanlarda saklanan gıda maddeleri mevcut ise bunlar da imha edilmelidir. Su çiçeğine benzer deri kabarcıkları bulunan, ateş, üşüme, titreme gibi enfeksiyon belirtileri gösteren bireyler mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurarak muayeneden geçmelidir. Bu bireylerin kullandığı giysiler, havlu ve yatak örtüsü gibi ürünlere de temas edilmemeli ya da ortak kullanım var ise derhal sonlandırılmalıdır.

Dünya sağlık örgütünün bu konu ile ilgili açıklamalarında şu bilgiler yer almaktadır. Hastalığın şu an için kesin bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Birçok viral hastalıkta olduğu gibi destek tedavisi önemlidir.

1958 YILINDA FARK EDİLDİ

Maymun çiçeği, Poxviridae adlı virüs ailesine ve Orthopoxvirus cinsine ait Monkeypox virüsünden kaynaklanan bir hastalıktır. Poxviridae ailesinde yer alan diğer virüsler olan Variola virüsü çiçek hastalığına, Cowpox virüsü sığır çiçeğine yol açarken Vaccinia virüsü ise çiçek aşısı üretiminde kullanılır. Hastalığın adı her ne kadar maymun çiçeği olsa da virüs, aslında kemirgenlerden köken alır. 1958 yılında bir araştırma için tutulmakta olan maymun kolonilerinde çiçek hastalığına benzer belirtilerle görülen iki farklı salgın sonucunda tespit edilen virüs, bu nedenle maymun çiçeği olarak adlandırılmıştır. İnsanlarda ise maymun çiçeği virüsünün enfeksiyonu ilk kez 1970 yılında gözlenmiştir. Bu yıllardan günümüze dek maymun çiçeği Afrika kıtasında tek tük bildirilen vakalar şeklinde düzenli olarak görülmekteydi.

ANKARA SUŞU

Çalışmalar çiçek aşısı olmuş kişilerin diğer ortopoksviruslara karşı da korunuyor olabileceklerini göstermektedir. Hasta kişilerin yüzde 90’ı daha önce ortopoksvirus infeksiyonu geçirmemiştir. Çiçek aşısı olmuş kişilerin de yüzde 85’inin maymun çiçeği virüsuna karşı korunduğu gösterilmiştir. Çiçek hastalığına karşı önceden aşı yapıldığının kanıtı genellikle üst kolda bir yara izi olarak bulunabilir. Şu anda, orijinal (birinci nesil) çiçek aşıları artık yoktur. Modifiye edilmiş atenüe aşı virüsüne (Ankara suşu) dayalı daha da yeni bir aşı, 2019'da maymun çiçeğinin önlenmesi için onaylandı. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezimiz tarafından üretilen çiçek aşısı, II. Dünya Savaşı sırasında savaşan ülkelerde yaygın ve etkin olarak kullanılmıştır. O günlerde üretilip yaygınlaştırılan aşı virüs suşuna da “Ankara” ismi verilerek başkentimizin ismi uluslararası bilim dünyasında kalıcı bir onur kazanmıştır. Bu suş “Modified Virus Ankara” (MVA) adıyla anılmaktadır. Ancak, kuruluş aşamasındaki bilimsel önderlik 1950’li yıllardan itibaren hızla gerilemiş, sağlık alanında dışa bağımlılığı özendiren politikalar nedeni ile ulusal kaynaklara dayanan bilimsel etkinlik bilinçli olarak ortaya yok edilmiştir. Bu dışa bağımlı durum Ankara suşunu da etkilemiştir. MVA sadece çiçek hastalığıyla ilgili olarak değil, sıtma, SARS ve AIDS gibi hastalıklardan korunmada geliştirilen aşı çalışmalarında da başarıyla kullanılan bir “vektör virüs” olma özelliğine sahiptir. Aşılanmadan yetişen bir kuşağın bu hastalıkta tehdit altında olduğu görülmektedir. Bu virüsün gerektiğinde biolojik, psikolojik ekonomik silah olarak kullanılabileceğide akılda tutulmalıdır. Bulaşıcı hastalıklar konusunda seçkin bilim adamları yetiştiren cumhuriyetçi hekimlerin deneyimlerini yeniden yaşatmak ulusal bilim politikalarını yaşama geçirmeli. İlaç tıbbi malzeme aşı üretimini yeniden yerli olarak sağlamak gerekmektedir.

https://tr.wikipedia.org

https://www.who.int

Levent Doğancı, Infeksiyon Dergisi (Turkish Journal of Infection) 2006; 20 (2): 153-154

Sonraki Haber