MEDYANIN HALLERİ... ABD-AB-İsrail ne yapıyor, bunlar ne anlatıyor!
İsrail Suriye'de işgale kalkışıyor, ABD PKK/PYD'ye operasyon yapılmasın diye Ayn el Arap'e yığınak yapıyor. Milliyet ise bugün ABD'nin PKK/PYD'yi bırakacağını yazıyor, Türkiye gazetesi de terör örgütünün ABD'ye rağmen karar alabileceğini...
Dünyanın gündemi Suriye. ABD-İsrail, güney sınırlarımızda bir “İkinci İsrail” kurmak için olanca gücüyle çalışıyor.
Bu koşullarda, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Fırat’ın doğusunda terörle mücadeleyi HTŞ’ye havale etmiş durumda. ABD ise yığınağına devam ediyor. 900 olan asker sayısını 2 bine çıkardılar. Trump, “Suriye’den çekileceğiz.” söylemini, “Bu askeri bir sır.” diyerek değiştirmeye başladı. Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Türkiye’yi bir harekât düzenlemekten vazgeçirmeye çalıştıklarını açıkladı ve PKK’yı desteklemeye devam edeceklerini söyledi.
İsrail de boş durmuyor.
İsrail Hükûmeti’nin hazırlattığı Nagel Raporu’nda, Tel Aviv yönetiminin Türkiye’yi esas tehdit olarak belirlediği ve savaş planlarını buna karşı yaptığı ortaya çıkmıştı.
İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, çarşamba akşamı Türkiye ile ilgili “özel bir güvenlik toplantısı” düzenledi. Kapalı kapılar ardında yapılan zirveyi kamuoyuna Jerusalem Post (JP) gazetesi duyurdu. Buluşmaya ayrıca Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin yanı sıra savunma teşkilatından üst düzey yetkililer katıldı.
İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, bir anda, plansız, programsız, olağanüstü şekilde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne gitti. Bu ziyaretin İsrail’in “Kürdistan” için bastırdığı bir dönemde gelmesi de dikkat çekti.
Aydınlık yıllardır, Suriye ve Doğu Akdeniz’in tek cephe olduğu yönünde uyarılar yapıyor.
ABD’nin Dedeağaç’tan başlayarak Girit’e, Kıbrıs’a ve oradan Suriye’nin kuzeyine uzanan üslerinin hedefi ne Ege adaları ne de petrol ve doğal gaz kaynakları... Kürdistan planı içinde ABD, İsrail ve Yunanistan birlikteler. Görünen o ki; ABD, İsrail ve Yunanistan cephesi, şimdilerde Kıbrıs’tan bastıracak. Türkiye, yalnız Suriye’nin kuzeyinden ve Ege’den değil Kıbrıs’tan da, yani 3 cepheden sıkıştırılacak. Tabi hepsi Kürdistan’ı kurmak için. Sonuç itibarıyla Kıbrıs ve Kürdistan olayı birleşti.
Bu gelişmelere Fransa da dahil oldu. Macron, büyükelçilere hitaben yaptığı konuşmada şöyle dedi: “DEAŞ’a karşı mücadelede müttefiklerimize sadık kalacağız ve bunu burada güçlü bir şekilde ifade ettim, çünkü Kürtler gibi özgürlük savaşçıları yıllardır bizimle birlikte terörist gruplara karşı mücadele etme cesaretini gösterdiler.”
Macron, Trump’ın Suriye’den askerlerini çekme açıklamasını kastederek “Bazıları 2018'de onlara sırtını döndüğünde onları terk etmedik, devam eden süreçte de terk etmeyeceğiz. Başlamakta olan siyasi geçiş sürecinin gidişatını da yakından takip ediyoruz.” dedi.
YANILTICI MANŞETLER
Türk basını maalesef, son günlerde tüm bu gelişmeleri perdeleyici yayınlar yapıyor.
Suriye’nin yeniden inşası, ihyası, mültecilerin dönüşü haberleriyle gün geçiriyor. Bunun yanı sıra, ABD-AB-İsrail’nin PKK’ya açık desteklerini gizliyor. Ya da ABD, stratejik piyonu olan PKK’dan vazgeçmiş gibi yanıltıcı manşetler atıyor.
Milliyet gazetesi bunun son örneğini verdi. “ABD SDG’yi bırakıyor” başlığıyla atılan manşette, ABD Savunma Bakanı Austin’in sözlerinden bir değerlendirme çıkarmışlar. Bunu da Austin’in “Bir noktada SDG’nin Suriye ordusuyla entegrasyonu sağlanabilir.” sözlerinden çıkarmışlar.
Peki Austin o sözlerinde aynı zamanda ne diyor? DEAŞ tehdidinin yeniden güçlenmesini önlemek amacıyla askerlerinin Suriye'deki varlığını sürdürmesi gerektiğini söyledi. SDG’nin orduya bir noktada entegre edilebileceğini belirten Austin’in şu ifadesini manşetten vermiyorlar: “Ancak şu anda, çıkarlarımızı korumamız gerektiğine inanıyorum.”
Bu açıkça “Çıkmayacağız!” demek. Bölgede ABD’nin çıkarını koruyan kuvvet kim? “Kara gücümüz” dedikleri PKK/YPG.
Yani Savunma Bakanı da açıkça “Çıkmayacağız!”, “PKK’yı koruyacağız!” diyor. Ama SDG’nin Suriye ordusuna eklemlenecek gibi zamanı belli olmayan, temenniden öteye gitmeyen sözlerini manşet yapmaktan çekinmiyorlar.
Tabi bunun bir de iç cephesi var. Maalesef ABD-İsrail planlarında yeniden bir açılım süreci ısıtılıyor. Bunu da terör örgütü kayıtsız şartsız silah bırakacak gibi sunuyorlar. Bunlar da gerçek durumu gizleyen ABD-İsrail tehditlerini büyüten manşetler.
Bunun bir örneğini Türkiye gazetesi vermiş. Yücel Kayaoğlu imzalı haberde, İmralı’nın ikinci aşamada üç çağrı yapacağı ve “silah bırak” mesajı yollayacağı belirtiliyor. ABD-İsrail-Fransa, PKK’yı daha güçlü destekleme mesajları verirken, saldırı cephesini Doğu Akdeniz’e genişletirken PKK’nın silah bırakacağını hayal etmek bile abes!
PKK’nın elinde efendilerinin silahı var ve onlar istemeden silah bırakmazlar.
Türk basınını gerçekçi olmaya, hayal satmamaya, mevcut ve büyüyen tehditlere karşı uyanık olmaya çağırıyoruz.
FETÖ’de ‘heyet’ dikiş tutmuyor
MÖZ İcra Heyeti dışında kaldı
NEDİM ŞENER
Fetullahçı Terör Örgütü elebaşının ölümü sonrası dağılmayı önlemek için dört ayrı grubun birleşmesinden oluşan İcra Heyeti içindeki tartışmalar, FETÖ’ye yeniden dağılma tartışmalarını başlattı. (…)
İcra Heyeti içindeki sıkıntılar sadece alınacak yeni kararlarla sınırlı değil. Ne kadar birlik mesajı verilse de örgüt tabanında heyete karşı oluşan güvensizlik, üst yönetimin maddi kaynak bulmasında problem haline geldi. Bu nedenle İcra Heyeti’nin güçlü gözüken kanadı yani Abdullah Aymaz ve ekibi “himmet” oranlarında artışa gidilmesini istedi. (…)
Gülen’in ölümünden sonraki sürecin “geçiş dönemi” olduğu bahanesi ile heyette değişiklik yapılmaması kararı alındı. Heyete en son dahil edilen isimlerden biri de kapatılan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı oldu.
Dumanlı’nın katılması ile örgüte katılımın artması bekleniyordu. Ancak, Dumanlı beklenen etkiyi yaratmadı. FETÖ’nün üst kademesindekiler Dumanlı’nın pasif bir profil çizdiği düşüncesinde. Dumanlı’nın tabandan itibar görmediği için heyette yer alabilecek seviyede olmadığı düşüncesi hâkim.
FETÖ’nün üst düzey örgüt mensuplarından olan Mustafa Özcan’ın 12 kişilik İcra Heyeti’ne bu sefer girmemesi ise şaşırtıcı oldu. Çünkü Özcan, Türkiye imamı olarak FETÖ elebaşına en yakın isimlerden birisiydi. Ayrıca Türkiye’deki tüm kumpas operasyonları ile ilgili detaylara hakim olan bir isim. Aynı zamanda Alman istihbaratıyla da ilişkili bir kişi. Özcan, Abdullah Aymaz ve ekibinin etkili olduğu heyette ön planda olamayacağı düşüncesi ile yer almak istemedi.