Medyanın Halleri | Değerli Hürriyet emekçileri aynı manşeti Polonez için de bekliyoruz

Hürriyet Gazetesi, Tarım Bakanlığı'nın güvenilir gıda için başlattığı çalışmayı 'Bu sahtekârları boykot edin.' çağrısıyla manşete taşıdı. Başta Hürriyet olmak üzere tüm basınımızdan Vatan Partisi ve Aydınlık'ın Polonez Gıda ürünlerine boykot çağrısına da destek olmaya davet ediyoruz.

Değerli Hürriyet emekçileri
aynı manşeti Polonez için de bekliyoruz

Tarım Bakanlığının güvenilir gıda için başlattığı çalışma çok önemli.
Hile karıştıranlar, sitedeki ifşa listesinde yer alıyor.
Listeler yayınlanmaya başlayınca gıda güvenliği meselesi de öne çıktı.
At, eşek, domuz eti yedirenler… Gıda boyası kullananlar…
Hürriyet bakanlık yetkilileriyle konuşmuş ve konuyu manşete taşımış: “Bu sahtekârları boykot edin.”
Tebrik ediyoruz, güzel manşet.
Geçen günlerde de Vatan Partisi ve Aydınlık bir boykot çağrısı yaptı.
Türk Anayasası’nı tanımayan, bakanlık yetkililerin suç duyurusunda bulunduğu, sendikal haklarını istediği için işçileri işten atan yabancı sermayeli Polonez Gıda ürünlerine boykot çağrısı yaptık.
Anayasamızı çiğnetmek gıda sahtekârlığı kadar önemli değil mi?
Bakanlık yetkililerini dinlememek gıda sahtekârlığı kadar önemli değil mi?
Emekçimizin Anayasa’da yazan örgütlenme hakkını çiğnemek gıda sahtekârlığı kadar önemli değil mi?
Yabancı işçi çalıştırmak gıda sahtekârlığı kadar önemli değil mi?
Alın teriyle çalışan namuslu, fedakâr işçileri işten atmak, direniş alanlarındaki ağaçları bile kesip sana gölge bile yok demesi gıda sahtekârlığı kadar önemli değil mi?
Başta Hürriyet olmak üzere basınımız bu konunun üzerine gitmelidir.
Polonez Gıda ürünlerine boykotu destekleyelim.

Gayet makul bir soru da bizden:
‘İran boşa atıyor’ ile ‘Türkiye dağı taşı bombalıyor’un farkı ne?

Türkiye’nin iki tiyatro korosu var.
Birinci koro:
Türkiye terörle mücadele eder: Tiyatro bu, dağı taşı bombalıyorlar.
Türkiye 15 Temmuz’da Amerikan Gladyosu’nu ezer: Tiyatro bu, böyle darbe mi olur! Kontrollü darbe…
İkinci koro:
HAMAS Aksa Tufanı’nı başlatır: Tiyatro bu, İsrail’in işine yarayacak.
Hizbullah şehitler verir: Tiyatro bu, savaşmıyorlar bile…
İran İsrail’e füzeler yağdırır: Tiyatro bu, sinema izletiyorlar.
Son olarak bunu Sabah’tan Melih Altınok yazmış. Şöyle diyor Melih Bey:
Tahran ile İsrail arasındaki âşık atışmasından hallice füze göndermelere "İran sineması" deyince kızıyorlar.
Yok mollalar değil, bizimkiler.
İran'ın son olarak elindeki 10 binlerce füze içinden 200'ünü seçip gerekli makamları uyararak ateşlemesinin verdiği heyecanla söyleniyorlar:
"Adamlar füze atmayınca neden atmadı diyorlar. Atınca da neden vuramadı diyorlar."
Gayet makul sorular değil mi?”
İsrail medyası bile bizim köşe yazarlarımız gibi değil.
İsrail ordu radyosunun haberine göre, İsrail ordusu, İran'ın balistik füze saldırısında hava üslerinin zarar gördüğünü duyurdu. Ama bizim gazetecilerimiz, köşe yazarlarımız kulaklarını bu haberlere tıkıyor.
Savaş yalnızca fizikî değil. Psikolojik olarak da yürüyor.
Bölge ülkelerine hep aynı taktikler.
Nasıl 15 Temmuz, Türkiye’nin terörle mücadelesi küçümsenmeye, boşa çıkarılmaya çalışılıyorsa aynısı İran için de yapılıyor.
Maalesef bazı gazeteci dostlarımız bu tuzağa düşüyor.
Bize de uyarma görevi düşüyor.
İki koro bir olmasın.

Masal var gerçeklik yok

Aydınlık 3 Ekim’de şu manşetle çıktı: “Arz-ı Mev’ud masal, İkinci İsrail girişimi gerçek.”
Ama maalesef bugünü 3 bin yıl önce Tevrat’ta yazılanlarla açıklama çabaları devam ediyor.
Yeni Şafak’tan Ömer Lekesiz, dünkü yazısında “Siyonist-Haçlı tehdidi olarak Arzımevud nedir” diye yazmış. Bol bol dini atıf var. Bakıyoruz, bugüne dair, sınırlarımızdaki girişim hakkında bir şey var mı diye? Yok!
İkinci İsrail planı var mı? Yok!
Çözüm var mı? Yok!
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor: “Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer açık söylüyorum bizim vatan topraklarımız olacaktır. Netanyahu hayallerine Anadolu'yu da katıyor.”
İşte bugünün gerçeği bu.
Peki bunu nasıl yapıyor?
Kürdistan adı altında İkinci İsrail planını uygulamaya koyarak.
ABD ve İsrail, PKK'yı destekleyerek Türkiye topraklarının bir kısmını almaya yönelik silahlı harekatlara başladı. Gerçek bu. Tek çözüm var: Suriye, Irak, İran, Rusya ile işbirliği yaparak bölücü örgütü temizlemek.
O halde masalları bir kenara bırakalım, bugünün gerçekliğine karşı bölgesel işbirliğini savunalım.

***

‘Anadolu’ hesapları…

NEDRET ERSANEL-YENİ ŞAFAK

İlk sabitlememiz gereken, bölgede herhangi bir ülkenin yek başına Türk Silahlı Kuvvetleri ile, hele elinden toprak alacak kadar baş edecek güçte olmadığıdır. Bu güç tarifidir. Rahatlama vesilesi değildir. TSK’nın daha da yükseltilmesi/tahkim edilmesi gerekiyor. Biraz sonra okuyacağınız “bütünleşik yakın risk” haritası bunu dayatıyor…

İran-Irak-Suriye-Akdeniz-GKRY-Yunanistan-Avrupa ve Akdeniz hattı, bir terör koridoruna yatak oluşturuyor. (…)
Somut örnekleri Bafıl Talabani veya daha tazesinden, İran’ın yeni Cumhurbaşkanı ve hükümetinin ABD ile kurduğu ilişkilerde izleyebiliyoruz. Irak ve Suriye’deki cari nüfuzunu zaten cepte sayıyoruz…
Üçüncü hat, İsrail’in soykırımıyla yürümeye başlayan; Filistin (Gazze, Batı Şeria)-Lübnan-Suriye ve Türkiye sınırıdır…
Burada “köklerle” buluşuyor. Terör örgütü PKK/YPG’nin kuruluş/inşa aklında mevcut İsrail genetiğini/mirasını canlandırırken, Irak ve Suriye’de mukim ABD güçleri ve uzantılarıyla buluşuyor. Son günlerde bölgede tekrarlanmak istenen ve yine “kadim dostumuz” McGurk tarafından organize edilmeye çalışılan seçimler, hatta uygun açıklık bulunursa eş zamanlı çifte seçim (iki ülkede birden) arayışı da devam ediyor…
Kabaca anlattığımız bu tablo aslında “an” içinde farklı bir uzam üretebilir. Hatların kavuşması jeopolitik sinerji üretebilir ve bu çok açık bir milli güvenlik meselesidir. Devletlerin ulusal güvenlik hesaplamaları tam da bunun içindir. O anda geriye silahlı güç yüzleşmelerinden başka çıkış yolu kalmaz!

***

İran’la ilgili tutumum

AHMET HAKAN-HÜRRİYET

İRAN’ın beğenmediğim tarafları çok.
Mezhepçi yayılmacılık heveslerini falan kıyasıya eleştiriyorum.
Ancak “İsrail mi? İran mı?” İkilemiyle karşı karşıya kaldığımda...
İsrail barbarlığı karşısında anında ve net olarak İran’dan yana olurum.
- “İsrail, Nasrallah’ı asla öldürmez” diye iddialı bir çıkış yaparsın... Ertesi gün Nasrallah öldürülür.
- “İran, İsrail’e asla karşılık vermez” dersin. Ertesi gün İran, İsrail’e füze yağdırır.
- “İran halkı kesin rejime karşı ayaklanacak” dersin. Ertesi gün on binlerce İranlı Hamaney’in hutbesini dinler.
- “İsrail, Lübnan’a kesin kara harekâtı yapacak” dersin. Ertesi gün sadece hava harekâtı görürsün.
- “İsrail, bu işi bitirir abi” dersin. Ertesi gün bir bakmışsın ki İsrail’in ayağı tökezleyivermiş.
Ortadoğu tuhaf bir coğrafyadır.
Hiçbir zaman çok kesin, çok net cümlelere gelmez.
Söz konusu Ortadoğu’ysa... Çok iddialı konuşmayacaksın.

Sonraki Haber