MEDYANIN HALLERİ... Fransa mı ABD’nin arkasına saklanıyor, Türkiye mi Fransa’nın arkasına?

Gazeteler manşetten genelde Bakan Fidan’ın Fransa hakkında söylediklerini birinci sayfalarından verdiler. Açıkçası burada Fransa’ya laf etmek kolay. Takdir de alırsınız. Ama iş ABD’ye gelince işler değişiyor…

Fransa mı ABD’nin arkasına saklanıyor
Türkiye mi Fransa’nın arkasına?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün gazetecilerle bir araya geldi. Katılan gazeteciler özel davet edilmiş.
Maalesef Aydınlık davet edilmedi. Hükûmetin bu tavrını yanlış buluyoruz. Umarım düzeltirler ve biz de rahatça sorularımızı sorabiliriz.
Dönelim konumuza.
Gazeteler manşetten genelde Bakan Fidan’ın Fransa hakkında söylediklerini birinci sayfalarından verdiler. Fidan, Fransa’nın PKK desteğine ve sınıra asker gönderme fikrine şu yanıtı verdi:
“Avrupa’daki bazı küçük ülkelerin Amerika’nın şemsiyesi altında söz söylemeye dönük politikalarının kendilerine hiçbir katkısı yok. ABD’nin gücünü kullanarak, arkasına saklanarak (Suriye’de) kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri (Fransa) açıkçası dikkate almıyoruz. Bu konudaki muhatabımız Amerika’dır. Amerikalılar yokken bölgeye gelebiliyorlarsa görelim.”
Hürriyet, Türkiye, Yeni Şafak buradan gördü haberi. Ne güzel gaz alıyorlar değil mi?
Açıkçası burada Fransa’ya laf etmek kolay. Takdir de alırsınız. Ama iş ABD’ye gelince işler değişiyor…
Bakın buradan şu sonuçları çıkarabiliriz:
- Biz Suriye’de ABD’yi muhatap alıyoruz. Çünkü PKK’nın esas hamisi oldur.
- ABD varken bölgeye gelirseniz size bir şey yapmayız.
Sayın Fidan buradaki Fransa karşısındaki güç gösterisi, aynı zamanda ABD karşısındaki güçsüzlüklerinin de bir itirafıdır.
Aynı konuşmada sayın bakan ABD ile ilişkilerde bazı görüş ayrılıklarına rağmen 2024 yılında da ‘nispeten olumlu bir seyir yakaladıklarını’ belirtti. Bakan Fidan, bölgesel ve küresel güç dengeleri bakımından Türkiye ve ABD’nin birbirine ihtiyaç duyan iki ülke olduğunu vurgulayarak “Yeni Amerikan yönetimiyle bu çerçevede yapıcı ve açık diyalog sürdüreceğiz. Sayın Trump’ın ülkemizin bölgesinde ve küresel düzlemdeki kilit rolüne ilişkin açıklamalarını not ettik” diye konuştu.
PKK’ya yüz binlerce tır silah veren, bütçesinden doğrudan milyonlarca dolar para veren, Suriye’de 900 olan asker sayısını 2 bine çıkaran ABD’den ümitlilermiş.
ABD’ye olumlu not vermek, onun arkasına sığınan Fransa’nın notunu kırmak sizce de biraz akla aykırı değil mi sayın Bakan?
Hükûmetin zaten ABD’yi muhatap aldığını, PKK lideri Öcalan’la çağrılar yaparak Yeni Açılım Süreci başlatmalarından anlıyoruz.
Fransa başından beri PKK konusunda ABD ile aynı çizgide.
Fransa üzerinden milletin gazını alarak Suriye’deki ABD-İsrail’in terör örgütünü nasıl beslediği gerçeğinin üzerini örtemezsiniz.
İsrail’in Suriye’de federasyon için bastırmasını yok sayamazsınız.
İkinci İsrail girişimine gözlerinizi kapatamazsınız.
PKK, ABD’nin stratejik piyonudur.
Açılım süreçlerinde de görüldüğü gibi ABD ile PKK sorununu bitiremezsiniz. Aksine büyütürsünüz.
Yeni Açılım Süreci ile maalesef Türk Ordusu’nun hendeklere gömdüğü terör örgütü o hendeklerden kurtarılıyor.
Türk milleti buna izin vermez.
ABD ve İsrail’le karşı karşıya gelmeden, PKK’yi bitiremezsiniz.
Türk hükûmeti ve bakanlarımız gerçekçi olmalı, milletimizi doğru stratejide birleştirme görevlerini yerine getirmelidir.
Son olarak şu notu düşelim: Maalesef hükûmetin PKK ile mücadeleyi “Adımı başkası atacak ya da biz atacağız” diyerek boşluğa havale etmesini Aydınlık’tan başka gören olmadı. Orada haber değeri taşıyan tek şey buydu. Basın da sahte zafer edalarını ve küçük laf sokmaları öne alarak bunu perdeledi.

***

Ölünce ‘devrimci’ mi oldu?

SALİH TUNA-SABAH

Kimsecikler lahmacunu aşağılamak için gurme veya gastronom ayağına yatmadı ama arabeski aşağılamaya çalışanların alayı müzikolog kesildi.
Orhan Gencebay ne mufassal diller döktü; lakin zerre miskali tınmadılar.
Tınmadıkları gibi arabesk müziği icra eden sanatçıları "eğitimsiz, cahil" olmakla itham ettiler. (İbrahim Tatlıses tevekkeli "Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık" dememişti.)
Yozlaşmış kültürün müziği dediler, düzenin müziği dediler, kaderci müzik dediler, gerici müzik dediler...
Geçen hafta aramızdan ayrılan Ferdi Tayfur da bunlardan çok çekti.
Hatta, bir defasında çok içerlemiş, arabesk müzikten dolayı maruz kaldığı aşağılanmanın çok ağırına gittiğini söylemişti.
Ferdi Tayfur'u hayatı boyunca dışlayanlar, dahası, dışlamayı "devrimci tavır" mesabesinde görenler vefatının ardından kırk dereden su getirerek onu sahiplenmek için kendilerini adeta paraladılar. Yılmaz Güney'le fotoğrafını paylaşanlardan tutun da "Okusaydım Deniz Gezmiş olurdum..." dediğini nakledenlere kadar gırla gitti.
Biraz daha kaptırsalardı, Ferdi Tayfur'dan gündüz gözüyle Che çıkartacaklardı.

***

Lüks ithalat ve cari açık bu yıl büyüyecek

ERDAL SAĞLAM-SÖZCÜ

Önemli bir etken de 2 yılı aşkın süredir uygulanan politikaların varlıklı kesimlerin gelirlerini iyice artırması, bu kesimlere yüklü servet transferi yapılması. Dövizini satıp 2022 yıl sonunda KKM’ye geçen, ardından da faizlerin yükselmesiyle, hesaplarını TL’ye çeviren, özellikle büyük tasarruf sahipleri ve şirketler, son iki yılda rekor faiz geliri elde ettiler. Bu da ister istemez servet etkisi yaratıyor ve özellikle lüks tüketim malı ithalatını artırıyor.
Özetle; aynı iktidarın bozduğu makro dengelerortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercihleri nedeniyle orta direk çökerken, büyüyen yoksul kesimlerin talebi kısıldı. Buna karşılık varlıklı kesimlerin geliri daha da büyütülüyor ve lüks ithalat artıyor. Bu da cari açık başta olmak üzere, düzeltilmeye çalışılan dengeleri tekrar bozabilir.

Sonraki Haber