MEDYANIN HALLERİ... Hürriyet yazarlarının yeni keşfi: DEM silah bırakmak istemiyormuş!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Öcalan çağrısının ardından bazı köşe yazarları 'bu fırsatı' memnuniyetle karşıladı. DEM'in ve PKK'nın ABD'den kopmayacağını söyleyenlere kulak asmadı. Şimdi ise 'farkına' vardılar! Dileriz bir daha unutmazlar...

PKK tehdidine ilk 70’lerin sonunda Vatan Partililer dikkat çekti.
PKK ile vuruşa vuruşa, şehitler vere vere bölünme girişimlerine karşı durdu.
PKK’nın Meclis’e sokulmasına, açılım süreçleriyle mücadele etti. Bunun da bedeli Silivri’ye atılmaktı. Vatan Partisi o duvarları da yıktı.
Vatan Partisi, HDP’nin kapatılması için tek başına olağanüstü bir mücadele veriyor.
Birçok kez Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Anayasa Mahkemesi sonunda dava açtı ama o da yıllardır sürüncemeye bırakıldı.
HDP adını değiştirip DEM oldu.
Devlet Bahçeli’nin DEM’in elini sıkmasından sonra Doğu Perinçek şu saptamayı yapmıştı:
“bu planın arkasında kim var? Amerika ve İsrail var. Amerika ve İsrail 1991 yılından beri silah kullanarak Irak'ı böldü. Irak'ın kuzeyinde bir sözde Kürdistan kurdu. Arkasından 2003 baharında bir kere daha geldi. Irak'ı işgal etti ve onu pekiştirdi.
Ondan sonra Suriye'de iç çatışmalar çıkartarak Suriye'nin kuzeyinde bir Amerika-İsrail koridoru yaptı ve onu PKK’ya YPG'ye verdi. Türkiye'nin içinde devamlı olarak zaten PKK'yı destekliyor. İkinci İsrail planının içine Türkiye topraklarının bir kısmını katmaya çalışıyor. Yani Amerika ve İsrail'in bölgemizde Batı Asya'daki hedefi açık. 1991 yılından bu yana 33 yıldır bu sergileniyor. Yani artık plan proje aşamasında değil silahla uygulanan bir plan var Amerika ve İsrail. Bu plan ne? İkinci İsrail'i kurmak. (…)
Burada bu plan ‘Biz PKK'yı silahsızlandıracağız. Barış huzur getireceğiz’ şeklinde açıklanıyor. PKK ancak silahla silahsızlandırılır. Yani PKK'yı kürsüleri çıkartarak ve silahsızlanma çağrıları yaptırarak Abdullah Öcalan'la silahsızlandırma sıfır ihtimaldir.”
Sayın Perinçek yıllardır Türkiye’yi uyarıyor.
Peki sonuçta ne oldu?
Hürriyet yazarları Ahmet Hakan ve Abdulkadir Selvi, Perinçek’in yıllardır anlattığı gerçeği şimdi görmeye başladı.
Ahmet Hakan yazısında, şu ifadeleri kullanıyor:
“Şunları demiyor, diyemiyor DEM:
- Silahla, bombayla, terörle, dağa çıkmakla, şiddetle sorun çözülmez.
- Silah bırakılsın, bombalar terk edilsin, dağdan inilsin, şiddete son verilsin.
Bunları diyemediği gibi fevkalade hırçın bir üslupla...
“Aman kazanımlara bir şey olmasın” falan diyerek PKK’nın statükosunu korumaya çalışıyor.”
Abdulkadir Selvi de, “Meğer PKK değil DEM silah bırakmak istemiyormuş” başlıklı bir yazı yazdı. O da şunu diyor: “Türkiye’nin yeni bir sürecin kapısını araladığı bir dönemde DEM Parti’ye düşen görev PKK’nın taleplerini gündeme getirmek değil, tam aksine yeni sürece ilişkin bir perspektif sunmak olmalıydı. Ama DEM, üstenci bir dille hırçın, şımarık bir uslupla yaptığı açıklama ile siyaseten güçleneceğini sanıyor. Ama yanılıyor. İradesini Kandil’e teslim ederek yeni sürecin önemli bir aktörü olma fırsatını elinin tersiyle itiyorlar. Hani Öcalan’ın iradesi iradenizdi? (…)DEM Parti’nin açıklamasını görünce ‘biz yanlış yapmışız, meğer PKK değil DEM Parti silah bırakmak istemiyormuş’ diye düşünmeden edemedim.”
Basınımız şunu anlamalı.
DEM Parti ve PKK bir bütündür. ABD ve İsrail’in aracıdır. İradesi Öcalan değildir.
Silah bıraktıkları an, varlık sebebi kalmaz.
ABD ve İsrail, PKK’yı dolayısıyla DEM’i kenara süremez.
Stratejik piyonlarıdır.
PKK silahla teslim alınır.
Bir ülkede demokrasi ve hukuktan bahsetmek istiyorsak, bu ancak DEM’i kapatarak yapılabilir.
Madem siz de DEM’in silah bırakmak istemediğini keşfettiniz, o halde Anayasa Mahkemesi’ne sürecin neden uzadığını sorabilirsiniz.

PKK’nın vaftizi nelere gebe?

Süleyman Seyfi Öğün- YENİ ŞAFAK

7 Ekim sonrasında hızla yükselen İsrâil yayılmacılığı Kürtçü harekete yeni sâhalar açıyor. Ordulaşma ve devletleşme süreçlerinin kazanılan coğrafyalarda son aşamasına geldiğini düşünüyorlar. Lübnan’a bile giremeyen İsrâil’in doğrudan Türkiye’ye bir cephe açabileceğini düşünmek elbette saflık olur. Ama, araya bir Kürt devleti kurdurarak Türkiye’yi hem Ortadoğu’dan kesmek, hem de bu devlet kurulduktan sonra içerideki Kürt kamuoyunu harekete geçirerek, belki de bir Türk-Kürt iç savaşını başlatmayı tasarlamış olabilecekleri ihtimâli yabana atılmaması gereken bir ihtimâldir. Pekiyi bu ihtimâlin hayâta geçirilmesi o kadar da kolay mıdır? Doğrusu bunun için ilk olarak Rusya’yı iknâ etmeleri gerekiyor. İmkânsız olmasa da kolay değil.. İran-İsrâil husûmeti düşünüldüğünde İran’ı iknâ etmeleri diye bir şey mevzubahis olamaz. Yapabilecekleri tek şey İran’a yakın örgütlerle savaşmak ve onları Sûriye’den temizlemek olabilir. Hemen adını koyalım, bu düpedüz Hizbullah-PKK savaşıdır. Olur mu, göreceğiz.
Kesine yakın bir şekilde bilebileceğimiz husus şudur: PKK silâh bırakmayacaktır. Buna en başta ABD, AB ve İsrâil rıza göstermeyecektir. Abdullah Öcalan’ın karizması bu bloku kırmaya yetmez. Bizim sâhip olduğumuz mütevâzı bilgi ve haberlerle görebildiğimiz bu gerçeği Türk devlet aklının görmeyeceğini düşünmek tuhaf olur. Elbette bunun nâfile olduğu görülmektedir. Ama Abdullah Öcalan ve DEM‘i adresleyen bir çağrının yapılmış olmasını, tarzının çok farklı olduğu âşikâr, yeniden bir çözüm sürecinin hayâta geçiriliyor olduğu intibâının veriliyor olmasının hikmeti ancak birinci elden bilgi ve haber sağlayan çevrelerin bilebileceği bir husus..Doğrusu merakla tâkip edeceğiz.

AK Parti, Öcalan ve yeni açılım konusunda net konuşmalı...

CEM KÜÇÜK-TÜRKİYE

Sayın Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkışının etkileri hâlâ devam ediyor. Sayın Erdoğan destek verdi ama AK Parti, Öcalan’ın Meclis’te DEM Parti grubunda PKK’ya silah bırak çağrısı konusunda ne düşünüyor hâlâ bilmiyoruz...
Muallakta kalma hâli toplumda soru işaretlerini barındırmaya devam ediyor. Türk toplumunun çözüm süreci ya da açılım diye bir derdi yok. İnsanlar bu nereden çıktı diyor. Çünkü Türk devleti silahla başarı elde etti ve PKK’yı bitme noktasına getirdi.
Bugünkü PKK terörü ABD güdümünde bir olaydır. Suriye’de PKK’yı koruyan kollayan ABD’dir. Başkası değil. O yüzden PKK konusunu Türk devleti ABD ile konuşmalıdır...
Öte yandan AK Parti de Öcalan konusunda tam olarak ne düşünüyor bilmeliyiz. Çağrıya destek verildiği kesin. Peki Öcalan’ın DEM grubunda vekillere çağrıda bulunsun önerisine AK Parti ne diyor? Bunun da parti tarafından açıklanması lazım...
Bir de yeni anayasa konusu var. Ben Cumhur İttifakı’nın bunu yeni anayasa ve Erdoğan’ın bir dönem daha adaylığı adına DEM Parti desteğini almak için yaptığını düşünmüyorum. Ancak bu dedikodunun da giderilmesi lazım. Yoksa toplum bunu böyle anlar...

Sonraki Haber