MEDYANIN HALLERİ… İlber Ortaylı yanılıyor! Restorasyon değil devrim

Tanzimat, emperyalizmin dayatmasıydı, Osmanlı ekonomik olarak çöktü. ‘Modernleşme’ bu sürecin cilasıdır. İlber Ortaylı’nın Atatürk dönemini, Cumhuriyet devrimini bunun içine koyması büyük hata!

İlber Ortaylı, Hürriyet gazetesindeki köşesinde “185. yılında tanzimat” başlıklı bir yazı yazdı.
Ortaylı yazısına şöyle başlıyor:

“YAKIN tarihimizde Tanzimat devrinin muhtelif yorumları vardır. Bunlardan birincisi (ki süreklilik kazanan görüştür); Tanzimat devrinin Türk cemiyet ve toplum yapısını çağdaşlaştırma hamlesi olduğu ve Türkiye’nin devlet olarak mevcudiyeti ve Türk halkının zamana uyumunun bu şekilde sağlandığının belirtilmesidir. Esas görüş budur. Ne var ki derinlemesine ve esas olarak çapraz bir bakışla yapılmış ikinci bir görüş daha çok nutuk olarak caziptir ve Tanzimat’ı komple ve teslim olarak ele alır.”
Evet, Tanzimat üzerine iki görüş çarpışmıştır. Fakat Tanzimat dönemi bir yorum değildir. Nesnel gerçekliktir. Buraya değineceğiz ama Ortaylı’nın yazısındaki son cümleleri, aslında Tanzimat konusunda durduğu noktayı işaret ediyor:

“Kısacası Tanzimat devam ediyor. Büyük adamın 15 yılı parlak çıkıştır. Sonrasında bir iniş var. Ama bir kere Türk toplumunun tarihsel yetenek ve kabiliyeti ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet devrimimin yeniden restorasyonu hiç de uzak değildir, mümkündür. 1839 yılının 3 Kasım’ında okunan fermandan bu yana geçen 185 yıl bunu gösteriyor. 200. yıl daha parlak olacak çünkü arada Kemalist yıllar var.”

Tanzimat’ın devam ettiği doğrudur. Fakat Ortaylı’nın Atatürk dönemini, Cumhuriyet devrimini bunun içine koyması, Tanzimat’ı işaret ederek Cumhuriyet restorasyonundan bahsetmesi büyük bir yanlış.
Ortaylı “nutuk olarak caziptir” diye küçümsese de Tanzimat, Türkiye’nin sömürgeleşme sürecinin başlangıcıdır. Osmanlı ile İngiltere arasında 16 Ağustos 1838’de imzalanan Balta Limanı Antlaşması’nın bir sonucudur. Bu anlaşma ile Osmanlı pazarı Avrupalı devletlere açıldı. Buna ayak uydurmak için de Osmanlı’nın yöneticileri, Tanzimat ve ardından Islahat fermanını uyguladılar. Modernleşme ya da Ortaylı’nın dediği gibi “Türk cemiyet ve toplum yapısını çağdaşlaştırma hamlesi” ise bu sürecin bir cilası olarak, daha doğrusu bir dayatma olarak yapıldı. Emperyalist- kapitalist devletlerin bir dayatmasıydı. Osmanlı ekonomik olarak çökerken, ithal mallar piyasayı ele geçirirken, bir toplu iğne bile üretemeyen hale gelirken, “modernleşme” adı altında atılan bu adımlar, Türkiye’yi kapitalist-emperyalist çağa ayak uydurma çabasından başka bir şey olmamıştır.

Türkiye’de devrimcilik ise Tanzimatçılıkla mücadele içinde gelişti. Jön Türkler, Tanzimatçı padişahların hapishanelerine atıldı. Devrimcilik, Tanzimatçı paşalarla mücadele içinde gelişti. Meşrutiyet Devrimleri ve Cumhuriyet Devrimi, Türkiye’nin Avrupa’nın pazarı olmasına karşı mücadele içinde yapıldı ve hep millî ekonomi programlarıyla ilerledi. Bakın Ortaylı’nın atıfta bulunduğu Atatürk, Tanzimat için ne diyor:
“Bilhassa Tanzimat devrinden sonra, yabancı sermaye memlekette müstesna bir mevkiye sahip oldu. Ve ilmi manasıyla denebilir ki, devlet ve hükûmet yabancı sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 15, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, S. 145.)

Tanzimatçılık, yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey değildir.

Ortaylı’nın “Tanzimat devam ediyor.” sözü şu açıdan doğrudur. Türkiye devrimlerle, Tanzimatçılıkla mücadele içinde bağımsızlaştı, özgürleşti, üretimine kavuştu.

Fakat Baltalimanı Ticaret Anlaşması itibarıyla başlayan, Abdülmecid, Abdülaziz, Abdülhamit’le uygulanan, özellikle 1980’den sonra Özal, Çiller, Erdoğan’larla devam eden sıcak para ekonomisini savunanlar, Tanzimat çizgisini sürdürenlerdir.

Günümüz Tanzimatçıları, Cumhuriyet Devrimlerinin kazanımlarını yok edenlerdir.

Restore edilecek Cumhuriyet değil yeniden devrimle kazanacağımız, Tanzimatçı çizgiye karşı 150 yıllık mücadelelerle başlayan ve Atatürk ile zirvesine ulaşan Millî Demokratik Devrimimizi tamamlayacağımız bir süreçteyiz.

Bu yüzden 10 Kasım’da “Atatürk Zamanı” manşeti attık.

Türkiye büyük kararın eşiğindedir.

Terörü temizleyip vatan bütünlüğümüzü sağlayacağız, emekçi sınıfların yüksek yeteneğini seferber ederek Üretim Devrimini başaracağız.

Önümüzdeki görev bellidir:
Restorasyon değil devrim!

OKUMA ÖNERİSİ:

Modernleşme, devrimin reddidir. Devrim ise, emperyalizmin modernleşme başlığı altında dayattığı çözüme isyandır. Tarihsel konum ve içerik olarak iki karşı teori ve pratik olan Tanzimatçılık-devrimcilik, modernleşme-devrimcilik konusunu ayrıntılı incelemek için Teori Dergisi’nin Eylül 2024 tarihli sayısını öneriyoruz.

Sonraki Haber