MEDYANIN HALLERİ... Sahte umut yaratıp milleti kandırıyorlar
DEM Parti ve PKK'nın umutlandığı yeni açılım sürecine medyamızda da büyük destek var. Görüşmeleri heyecanla aktarıyorlar. Açılımın ilk perdesinde yaşananları, yanan canları hatırlayan yok! Türkiye'ye kurulan tuzağı makyajlıyorlar.
Yeni Açılım sürecinde DEM Partisi siyasi partileri ziyaret etti.
AK Parti dahil bütün partiler görüşmelerin olumlu geçtiğini söyledi.
Hürriyet, görüşmeleri “İlk tur umut verdi” başlığıyla manşetine taşıdı.
DEM Partilerin yeni durağı Selahattin Demirtaş.
AK Partililer de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bilgilendirecek.
Aslında bu manşetler bize yabancı değil. Birinci Açılım Sürecinde de aynı başlıklar atılmıştı. “Bugün bir milattır”, “Açılım Mecliste” gibi…
O dönem açılım, Yeni Anayasa ile gündeme sürülmüştü. AK Parti 4’üncü Olağan Kongresi’nde 2023 hedefleri doğrultusunda açıklanan ve 63 maddeden oluşan pakette, önemli 5 madde vardı:
21. Madde- Ana dilde savunma
22. Madde-Anadilde kamu hizmetlerine erişim
25. Madde- Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik komisyonunun kurulması
30. Madde-Kürtçe tercümanlık (kamu hizmetlerinde)
57. Madde- Nüfusunun 3’te ikisi büyükşehir belediyesi sınırlarında yaşayan bir Türkiye (İdari federalizmin önünü açan madde)
Bugün yine Yeni Anayasa tartışmaları ile Türkiye’ye yeni bir devlet düzeni dayatılıyor.
Birinci Açılım Sürecinin fiili uygulaması FETÖ’nün Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile başladı. Gazeteler umuttan bahsederken bir yandan da TSK’nın itibarsızlaştırılması için çabalar yürütülüyordu. Türk silahlı Kuvvetleri ve Vatan Partisi hapse atılmaya çalışıldı.
2005’te kurulan ve PKK’nın şehir yapılanması olarak bilinen KCK, esas olarak açılım süreçlerinde hayat buldu ve güçlendi. YDG üzerinden eylemler yapıldı. “Ateşkes” denilen ve PKK’nın çekileceği söylenen süreçte, PKK 261 saldırı düzenledi. 40’tan fazla şehit verdik. Oslo görüşmeleri yapılırken, PKK hem Türkiye’de hem de Suriye’de yığınak yapıyordu. Çatışmalar sürüyor, şehitler artmaya devam ediyordu. Türk Ordusu, 30 Ağustos’ta açık tepki gösterdi. &-8 olayları bardağı taşıran son damla oldu.
Vatan Partisi’nin Silivri duvarlarını yıkması ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin özgürleşmesi ile vatan savaşı başladı. Türk Ordusu, terör örgütünü hendeklere gömdü, Suriye ve Irak’ta operasyonlara başladı.
BOP’UN İKİNCİ PERDESİNİN GÖNÜLLÜ FİGÜRANLARI
Açılımda ikinci Perde, 1 Ekim’de Meclis açılışında başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Partililerin elini sıktı. Sonra “Öcalan Meclis’e gelsin, konuşma yapsın” dedi. Devlet Bahçeli’nin PKK’yı muhatap alarak meşrulaştırma girişimi, HTŞ’nin İdlip’ten Şam’ın üzerine sürülmesi ve Suriye Arap Cumhuriyeti yönetiminin yıkılması, İsrail’in Suriye topraklarını işgali ve Suriye’nin fiilen parçalanması ile devam etti. Türkiye, Suriye’de PKK ile mücadeleyi bıraktı, HTŞ’ye havale etti.
ABD ve İsrail, Öcalan ile Bahçeli’yi bir araya getirdi.
Yeni açılım sürecinde Bahçeli ve Öcalan başrolleri paylaşıyor.
“Komisyon kurulsun” önerisi yapan CHP yönetimi zaten Atlantik dayatmasının güvenilir aktörü konumundadır.
AK Parti yönetimi ise, Özgür Özelleştiriliyor.
Hükûmete yakın basına da halka “sahte umut pompalama” görevi biçiliyor.
Bakın o gazetelerde ABD-İsrail’in Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı bölme tehditleri yok!
İkinci İsrail devletçiği kurma girişimlerine dikkat çekmek yok!
Türk Ordusunun ve Polisinin verdiği şehitler, kahramanlıklar yok!
PKK’ya yeniden can veren planlara alet olmak var.
Gerçek şudur: ABD ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi, Suriye’nin bölünmesiyle birlikte yeniden ısıtıldı ve dayatılıyor.
ABD ve İsrail’in silahlandırdığı PKK, silah bırakamaz. Çünkü ipleri efendilerinin elindedir. PKK’ya ancak Türk Ordusunun ve Polisinin gücüyle silah bıraktırılır. PKK’nın çağrılarla silah bırakacağı hayallerinin yayılması, Türkiye’nin birliğini ve direncini zaafa uğratmaktadır.
Eski sürecin nelere yol açtığını bir kez daha hatırlatmak istedik.
Çünkü Büyük Ortadoğu Projesinin ikinci perdesinde gönüllü figüranlık yapanlar var.
Onun kalemşörlüğüne soyunanlar var.
PKK’nın bitini kanlandıranlar var.
Terör örgütünün yayın organlarından Serxwebun geçen günlerde şöyle bir manşet attı:
“2025 yılı Önder Apo’ya özgürlük yılı olacak”
“İlk tur umut verdi” başlığı atanlar kime umut verdiklerinin bilincinde olsunlar.
Şunu unutmayın: ABD ve İsrail Projesine Türkiye’nin millî devleti ve yaptırım güçleri, Türk milleti kesinlikle teslim olmayacaktır.
Devletin nefesi nerede!
DİLEK GÜNGÖR-SABAH
Farkında mısınız?
Türkiye'de çözülemeyen en büyük problemlerden biri haline geldi, fahiş fiyat artışları…
Bir türlü başa çıkılamıyor.
Asgari ücret artıyor, 'hoop' etiketler değişiyor. Memur zammı konuşuluyor, 'hoop' kiraya zam geliyor. Emekliye refah artışı konuşuluyor, 'hoop' fiyatlar yukarı fırlıyor.
Üstelik, denetimlere rağmen, kimse bana mısın demiyor.
Demek ki, düğme bir yerde yanlış ilikleniyor!
Ne demeye çalışıyorum, anlatayım.
Bakın, geçen yılın sonunda tam asgari ücret artışı gündemdeyken Ticaret Bakanlığı denetim yaptı. Bir haftalık süreçte zincir marketler, kafeler, restoranlar teftiş edildi. 81 ilde 23.7 milyon TL idari para cezası kesildi. Sadece market denetimlerinde 5 bin 846 işletme incelendi. 577 bin 672 ürün denetlendi. 6 bin 662 üründe ihlal tespit edildi. 13 milyon 838 bin 753 lira cezai işlem uygulandı. 3 bin 479 firma hakkında haksız fiyat artışı araştırma süreci başlatıldı.
Anlayacağınız, denetlenen marketlerin yarısından fazlası haksız fiyat artışına girişmiş. Ama kesilen cezaya bakın. Zincir marketin günlük cirosunu düşündüğünüzde, çerez parası!
Tek marketler de değil…
Kafesinde de restoranında da bir gün önce yediğiniz yemeği, içtiğiniz çayı ertesi gün yüzde 30-40 zamlı alıyorsunuz.
O halde, artık şunu kabul etmek gerekiyor.
Yıl boyunca denetim olsa da para cezası milyonları geçse de kimseyi caydırmıyor.
Malumunuz, fahiş fiyatla mücadeleye başlandığında yasalar değişti. Cezalar bir miktar artırıldı. Hatta yılın başında bu cezalara yeniden değerleme oranında zam da geldi. Lakin, kimsenin dükkânının fahiş fiyattan dolayı kapatıldığını görmedik… Veyahut aşırı kâr hırsına kapılan o işletmelerin patronlarına hapis cezası uygulandığını… Hatta fahiş fiyat uygulayanın ifşa edildiğini…
Düşünün, bu denetlenen, ceza kesilen işletmelerin dükkânı bir süreliğine kapansa… Fahiş fiyat uygulayan, stokçuluk yapan ifşa edilse… Patronlarının hapis cezası idari para cezasına çevrilmese… Hatta Maliye devreye girse… Vergi denetimine başlasa… Bankalar kredi vermese… Bakanlıklar teşvik belgesi düzenlemese…
Bakalım o zaman da mahallede fahiş fiyat uygulayıp, stokçuluk yapan kalacak mı? (…)
Serbest piyasa ekonomisi bahanesiyle kontrolden çıkan denetimsiz fiyatlama davranışına en caydırıcı şekilde müdahale şarttır, haktır, sosyal devlet olmanın gereğidir.
ABD kuşatması!
MUSTAFA BALBAY-CUMHURİYET
17 Aralık Salı günü “Afgan ABD askerleri” başlıklı yazımızda ABD’nin ülkesini terk edip Türkiye’ye gelenlerin de aralarında olduğu 60-70 bin kadar Afganlıyı asker yapmak üzere Yunanistan’daki üslerinde eğittiğini vurgulamıştık. Sonrasındaki araştırmalarımızda gördük ki o askerlerin bir kısmı ABD’nin Güney Kıbrıs’ta kurduğu yeni üste göreve başlamış bile!
10 bini aştığı tahmin edilen Afgan ABD askeri Kıbrıs’ta hangi işleve sahip olacak? Kıbrıs Mersin Taşucu’na 75 mil, Suriye Lazkiye’ye 125 mil, Mısır İskenderiye’ye 400 mil. Evliya Çelebi’nin Girit’le birlikte “Doğu Akdeniz’in demir kapıları” dediği kadar var!
ABD’nin son 10 yıllık zaman diliminde Yunanistan’ın Ege yakasında kurduğu üslerin yanı sıra Kıbrıs’ta da bir üs kurması Türkiye’ye yönelik bir kuşatmayı ifade ediyor.
2010’lu yıllarda Doğu Akdeniz Gaz Forumu adı altında oluşan yapıya sadece Türkiye ve Suriye’nin dahil edilmediğini, planlamanın içinde çoğu ABD bağlantılı-kontrollü petrol şirketlerinin olduğunu da not etmek gerek.
Yukarıdaki tablonun yanına Suriye’deki gelişmeleri koyarsak... ABD, nüfusun onda biri kadar olduğu halde ülke yüzölçümünün üçte birine yakınını kontrol eden YPG’ye her türlü desteği veriyor. Tahmin edilen lojistik destek şu:
ABD, YPG’nin kontörlündeki bölgeye 4 bin TIR mühimmat ve askeri malzeme gönderdi!
Buradaki ABD askeri sayısının 900 civarında olduğuna ilişkin resmi bilgi vardı. ABD yönetimi 2024’ün son günlerinde bu sayının 2 bin olduğunu açıkladı. Bu kişilerin Amerikan askeri üniforması giymiş bölge insanı olma olasılığı var. Sonuç olarak ABD, Suriye’nin kuzeyindeki etkin varlığını zaten inkâr etmiyor. Sadece üs kurup buna üs denmemesini istiyor. Ukrayna’da orduya özel harp dersi veren Amerikan askerlerinin aynı işlevi Suriye’nin kuzeyinde de sürdürdüğü pek çok kanaldan doğrulandı.
Yukarıdaki tablo son 15 yıllık zaman diliminde adım adım örüldü. Özellikle Doğu Akdeniz’e ilişkin uyarılarla alay eden iktidar, Suriye’deki yönetimi yönetme gücüne sahip olarak ön alabileceğini düşünüyor. Üstelik bu planları parti ideolojisini önceleyerek yapıyor.
Sadece içimizdeki değil, çevremizdeki durum da vahim!
Etrafımızdaki haritalar, rejimler, küresel kıskaçlar değişiyor!
Fahş le mafş!
NECATİ DOĞRU-SÖZCÜ
Beter bir vaziyet yaratıldı. Yoksuldan zengine çok arsız, hayasız, insafsız gelir transferi yapıldı. Zengin olanların tuzu kuru, sorun geliri giderine yetmeyip her gün biraz daha sıkışanlarda.
Uçurum açıldı.
Yoksul: 1 alıyor.
Zengin: 23 kapıyor.
Milli gelirden en yoksul kesimin aldığı pay yüzde 1’de kalırken en zengin kesimin aldığı payı 23’e çıktı.
Umarsızlık büyüyor.
Çaresizlik tavanda.
Bıçak kemiğe dayandı.
Ülkemizde 65 milyon insan yoksulluk ve açlık sınırının altında gelirle yaşamaya mahkum edildi. 85 milyon nüfus içinde en zengin 2 milyon kişi lüks tüketim çılgını oldu. Son haber şöyle: İtalyan kuyumcularının Türkiye’deki zenginlere sattığı mücevher toplamı 350 milyon doları geçmezdi, 2024’de 5 milyar dolara çıktı.
Batık kredi kartı ve lüks otomobil eş zamanlı yükseliyor
ERDAL SAĞLAM-SÖZCÜ
Son gelen veriler, gelir adaletinin, son iki yılda ne kadar hızlı bozulduğunu daha çarpıcı biçimde göstermeye başladı. Bir yandan kredi kartlarında batık miktarı yüzde 150 oranında artarken, eş zamanlı olarak ultra lüks otomobil ithalatında kırılan rekor önemli bir gösterge. Yine aynı dönemde hüküm giyilen suçlar içinde dolandırıcılığın oranındaki büyüme de bunun getirdiği çürümeyi gösteriyor.
Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin verilerine göre, kasım itibarıyla bireysel kredi kartlarını da içeren, bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacaklar, önceki yıla göre yüzde 146 artış ile 116 milyar TL’ye ulaştı. Aralık ayında artışın devam ettiğini, yaklaşık yüzde 150’lik artış olduğunu söyleyebiliriz.
Dün açıklanan Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği verilerine göre ise 2023 yılında olduğu gibi, 2024 yılında da ultra lüks otomobil olarak bilinen üç markanın toplam ithalat sayısı 83 oldu. 2018’de üç markanın toplam satış sayısı 31 olmuş, 2022 yılında toplamda 51’e çıkmış, 2023’te yüzde 63 artışla 83’e çıkmıştı.
Bu arada eski Merkez Bankası Başekonomisti Hakan Kara da yayımladığı sosyal medya mesajıyla, 2023’ten örnek vererek, enflasyon artarken, dolandırıcılık suçunun ne kadar arttığını bir grafikle ortaya koydu.