MEDYANIN HALLERİ... Sinvar’ın şehadeti Sözcü’yü sevindirdi! Atatürkçülükleri sahte Atlantikçilikleri gerçek

HAMAS'ın kahraman lideri Yahya Sinvar'ın şehit edildiği haberi emperyalizmle savaşan cephenin acısı... Bu cephe Sinvar'ın mirasını devralıp Filistin'in kurtuluşuna and içerken bir medya kuruluşu haberi 'İsrail HAMAS’ı tek tek indiriyor' diye sundu. Bu gazete İsrail'de değil, Türkiye'de yayın yapıyor

HAMAS başta olmaz üzere direniş güçleri İsrail’le kahramanca savaşıyor.

Savaşın doğasıdır.

Savaşı ölümden korkmayanlar kazanır.

Hatırlayalım.

Mustafa Kemal Atatürk, 25 Nisan 1915 sabahı Conkbayırı'na doğru ilerleyen düşmana karşı 57. Piyade Alayı ile taarruza başlarken Mehmetçiğe şu emri verir: “Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum, biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hâkim olabilir.”

İşte HAMAS, Hizbullah’ın hem lider kadrosu hem de savaşçıları cephede ölüme meydan okuyor.

Mazlum milletlerin cephedeki eylemleri, inançları, tavırları aynıdır.

Çünkü biliyorlar ki, savaşanlarda komutan da savaşçı da bitmez.

HAMAS Lideri Yahya Sinvar’ın savaşarak ölmesi tüm dünyaya bunun bir ilanıdır.

O şehitler, insanlık mücadelesinin kahramanlık tepesinde yerini aldılar.

Türkiye’de maalesef basınımızda İsrail etkisi çok fazla.

Heniyye şehit olur, İran düşmanlığı başlar, gizli İsrail güzellemeleri yaparlar.

Nasrallah şehit olur, İran düşmanlığı başlar, gizli İsrail güzellemeleri yaparlar.

Şimdi de Yahya Sinvar…

Artık gizlemiyorlar. Utanmıyorlar da.

Kendine sözde Atatürkçü diyen Sözcü, Sinvar’ın şehadeti sonrası “İsrail HAMAS’ı tek tek indiriyor” başlığını attı.

Evet, bu bir İsrail gazetesinin manşet değil. Sözcü’nün başlığı.

Her fırsatta Atatürkçü maskeleri düşüyor.

Atlantikçi yüzleri açığa çıkıyor.

Bu da onlardan biri oldu.

Aynısını Hizbullah için de yapanlar olmamış mıydı?

Aydınlık o zaman çok öğretici bir manşet atmıştı: “Komutan şehit, komutanlık ayakta.”
Şimdi de durum aynıdır.

HAMAS’da lider kadro bitmez. Hepsi 77 ateşten geçmiş, davasına inançlı bir önderlik var.

Filistin mücadelesi zafere kadar son bulmayacak.

Büyük şairlerimizden Hasan Hüseyin’in dediği gibi: Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette. Mazlumlar, emperyalist-Siyonist rejimler yenilinceye kadar mücadeleye devam edecek.

İnsanlık düşmanları değil, insanlığı savunanlar kazanacak.

Öcalan’ın heykelini dikeceğiz diyen mi PKK baskısından kurtulmuş?

Türkiye’de bir tarafta AK Parti-CHP-MHP var. İkinci açılım sürecini başlatıyorlar. DEM’in elini sıkma yarışına giriyorlar. Basın ve köşe yazarları üzerinden de bu süreci “pişiriyor”lar.

Ruşen Çakır’ın “Selahattin Demirtaş dışarı çıkmalı” pasını alıp, yumuşatarak Türk milletini ikna etmeye çalışanlar var.

Bunlardan biri de Yeni Şafak yazarı Aydın Ünsal.

Dünkü yazısında şöyle yazmış:

“Pişmekte olan ve burnumuza kokusu gelen yemek şu olsa gerek: PKK, terörle mücadelede elde edilen başarı neticesinde Türkiye içindeki eylem kabiliyetini yitirdi; Kuzey Irak’ta ise artık daha fazla rahatsızlık unsuru. PKK kendisini tasfiye etmeye hazırlanıyor, Öcalan bunu hızlandırıyor ve bahane oluşturuyor. DEM ise Selahattin Demirtaş’ın önderliğinde, PKK baskısından kurtulmuş şekilde yeniden şekilleniyor.

Bu denklemdeki büyük soru işareti ya da kara delik ise Suriye’nin kuzeyindeki YPG. Son günlerde Suriye’nin kuzeyinde de epey hareketlilik var. PKK zaten uzunca bir süredir enerjisini Irak’tan Suriye’ye yönlendiriyordu. Eğer Irak’ta kendisini tasfiye ederse, Suriye’de varlığını daha da güçlendirmek isteyecektir. Ne var ki PKK Suriye’nin kuzeyindeki tüm dayanaklarını da kaybedebilir.”

Aslında bu yazının “DEM ise Selahattin Demirtaş’ın önderliğinde, PKK baskısından kurtulmuş şekilde yeniden şekilleniyor.” sözü günün fıkrası niteliğinde.

PKK’dan ayrı bir HDP yok. Herkes bunun farkında. Bu sözleri kim söyledi Aydın Bey:

- “HDP, Öcalan’ın en önemli projesidir.”

- “Başkan APO’nun heykelini dikeceğiz, heykelini.”

- “PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz.”

- “Kandil savaş merkezi değil barış merkezi.”

- “Biz Sayın Öcalan’a güveniyoruz. Onun yol haritasının bu ülkeye çözüm getireceğine inanıyoruz.”

- “Kürdistan küllerinden doğuyor.”

- “Eğik bir baş olmaktansa yanık iki ayak olmayı tercih eden gençler (PKK’lılar için) onurumuzdur. Sahip çıkacağız.”

- “Kürt halkı önderinin posterini Kürdistan’a asacağız.”

Evet bu sözlerin hepsi Demirtaş’a ait.

PKK Bahçeli Öcalan’a çağrı yaptı. Güzellediğiniz Demirtaş’ın ilk söylemi ne oldu?

“Çatışanlar barış kurar, biz (demokrasi güçleri) katkı sunar. Çatışmanın tarafları, devlet ve PKK/Öcalan’dır. PKK’ye talimat verecek bir konumda, bir yerde değiliz, bizim işimiz de değil. Silah bırakılsın deniliyor. Silah bizde değil. Bunu sağlayabilecek tek kişi Öcalan.”

Siz Demirtaş önderliğinde DEM PKK baskısından kurtuluyor diyorsunuz, Demirtaş PKK’yı ve Öcalan’ı işaret ediyor.

Aydın Bey, sizin şahsınızda bu masalları anlatan herkese sesleniyor.

Yaptığınız iş PKK’yı meşrulaştırmaktan başka bir şey değil.

Şehitler gelirken, PKK’yı iktidar ortağı yapamazsınız.

PKK’ya göbekten bağlı olanları, öyle değilmiş gibi gösteremezsiniz.

PKK’yı hendeklerden, DEM’i hapisten kurtaramazsınız.

Devlet zaafını büyütemezsiniz.

Mehmetçiğin kanına giremezsiniz.

İkinci İsrail planlarını bu millete yutturamazsınız.

Türk milleti izin vermez.

“Pişirilen” şey, sizi yakar, yok eder.

Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur

Özdemir İnce-CUMHURİYET

Ama “Kürtçülük sorunu” vardır. Türkiye’nin bir Kürt sorunu olduğunu dünyaya ilan edenler bu sorun ve sorunların ne olduğunu söylemediler. Söylemelerini yıllardır bekliyorum. Bu konuda benim “Türkiye’nin Sırat Köprüsü Açılım Masalı” (Tekin Yayınları, 2015) adlı bir kitabım vardır. Kürt sorununun tarihsel boyutlarıyla tartışıldığı bir kitap. Kürt sorununu inatla iddia edenler bu sorunların ne olduğunu bir türlü açıklamıyorlar. Bağımsız devlet mi, federasyon mu, yoksa özerklik mi? Sorun denen şey bu üç seçenekten biri olmak zorundadır. Ağızlarında gevelemeyecekler, harbi söyleyecekler ama susuyorlar. (…)
R.T. Erdoğan ayrılıkçılarla, federasyoncularla, özerklikçilerle üniter bir devletin cumhurbaşkanı olarak görüşebilecek mi? Üniter bir devlette devletin resmi dilinin dışında bir başka bir dilde öğretim yapılamayacağını biliyor mu, bilmiyor mu? Uluslararası yasalar devletin resmi dili dışında bir başka dilin eğitim-öğretim yapılmasına izin vermediğini biliyor mu? Kesinlikle bilmiyor! “Açılım”dan ne anlıyor? Bir vatandaş olarak bu temel ilkeler karşısında nasıl davranacağını merak ediyorum!
Avrupa Birliği’nin “Türkiye İçin Katılım Ortaklığı” metnini devlet de hükümet de vatandaş hazretleri de çok iyi anlamak zorundadır. Ne diyor söz konusu belge?
“Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm -eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere- kaldırılmalıdır.” (“Ensure cultural diversity and guarantee cultural rights for all citizens irrespective of their origin. Any legal provisions preventing the enjoyment of these rights should be abolished, including in field of education.”)

Sonraki Haber