Medyanın Halleri: Yıldıray Çiçek'in bilmesi gereken olgular
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
Yıldıray Çiçek, Türkgün gazetesinde “Doğu Türkistan'a hastalıklı Çin bakış açısı” başlıklı bir başyazı yazdı. Eski bir videodan yola çıkarak, “Çin’in toplama kampı” yalanlarını tekrarlıyor. Eski Başkonsolos Cui Wei için “Çin’e dönüşü olmalı, bir daha da Türkiye’ye gelişi olmamalıdır.” diyor.
Önce bir not düşelim. Çin’in şu an ki İstanbul Başkonsolosu, Wei Xiaodong’tur. 2 Haziran 2023’te görevine başlamıştır. Maddi bir hatayı düzelttikten sonra, şimdi de Yıldıray Bey’in iddialarına göz atalım.
Çiçek, şöyle diyor: “Çin, Doğu Türkistan’ın nüfusunu yok etmek, azaltmak için akla, hayale gelmeyecek her türlü soykırımı yapmaktadır.”
Gerçekte Uygur nüfusu istikrarlı bir şekilde artıyor. 2010'dan 2018'e kadar, Uygur nüfusu 2 milyon 550 bin kişi arttı. Uygur nüfusun artış oranı yüzde 25,04. Uygur Özerk Bölgesi’ndeki nüfus 10,17 milyondan 12,72 milyona çıktı. Bu dönemde bölgenin toplam nüfus artış oranı yüzde 13.99. Bölgedeki tüm etnik azınlık gruplarının nüfus artış oranı yüzde 22.14. Han kökenli Çinli nüfusun artış oranı ise sadece yüzde 2.
Şu basit soruyu yanıtlayabileceğinizi düşünüyoruz: Soykırım olan yerde Uygur nüfusu nasıl artıyor?
Çiçek şunu da iddia ediyor: “Doğu Türkistanlı çocukları anasından, babasından, kardeşlerinden ayırarak toplama kamplarında Çinleştirmek için esir tutmak insanlık dışıdır.”
Aydınlık gazetesi olarak 26 Temmuz 2019’da “toplama kampı” denilen yerlere girdik. Buradaki öğretmenler de Uygur. Sinemadan çay salonuna, spordan halk danslarına kadar hobi odaları bile var. Sadece Vensu Eğitim Merkezi 273 mezun vermiş ve bu mezunlardan hiçbiri suça karışmamış. Meslek kazandırma okulları bunlar. Orada görüştüğümüz Uygurlar anlatıyor: Aralarında “yeraltı medreselerinde” eğitim gören de var, mafyalar tarafından kaçırılan kadınlar da… Bölgede Çinlileştirme diye bir şey yok. Müslümanlara verilen sığır ve koyun eti İslam adetlerine göre kesilmekte, işlenmekte, depolanmakta, taşınmakta ve satılmaktadır. Tüm Müslüman gruplar, Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı’nda yasal tatillere sahiptir. Şu anda, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki tüm etnik gruplardan insanlar 10 sözlü ve yazılı dil kullanıyor. Etnik azınlık dilleri yargı, idare, eğitim, basın ve yayıncılık, radyo ve televizyon ve internet dâhil olmak üzere çeşitli sektörlerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Xinjiang Halk Yayın İstasyonu, beş dilde 12 radyo ve TV kanalı yayını yapıyor. Bu diller, Çince, Uygurca, Kazakça, Moğolca ve Kırgızca. Sinciang'daki ilk ve orta dereceli okullar Uygurca, Kazakça, Kırgızca, Moğolca ve Şibe gibi etnik azınlık dillerinde kurslar sunmaktadır. Çin parasının üzerinde beş dil vardır: Çince, Tibetçe, Uygurca, Moğolca ve Cuangca. Sinciang'da ilk ve orta öğretim yedi değişik dilde yapılmaktadır. Şu anda anaokulları ile ilk ve ortaokullar iki dilli eğitim vermektedir. Çocuklar, Çince’nin yanısıra Uygurca, Kazakça, Kırgızca, Mogolca ve Şibe dillerinde eğitim görmektedirler.
Yıldıray Çiçek’in yazısında hiçbir veri yok. CIA propagandasını dillendirdiğinin farkında bile değil.
10 Şubat 2019’da attığı “Çin dalkavukluğu yapan Doğu Perinçek, Uygur Türkü ozanımız Abdurehim Heyit şehit olmadı, yaşıyor da, biz mi hayal kuruyoruz? Çin onu şehit etmedi de biz mi iftira atıyoruz?” tiviti hâlâ duruyor. Tam bu tivitten iki gün sonra Aydınlık gazetesi Urumçi’deki evinde 'Öldürüldü' denilen ünlü Uygur ozan Abdurrehim Heyit ile görüşmüştü. Çiçek kendi sorduğu soruyu, kendi yanıtlasın…
İşin özüne dönelim. Gerçek şu: ABD destekli Türkistan İslam Partisi (TİP), 1990'dan 2016'ya kadar Uygur Özerk Bölgesi’nde binlerce terör eylemi düzenledi. Çok sayıda masum sivili ve birkaç yüz polis memurunu öldürdüler ve ağır maddi kayba neden oldular. Bunun üzerine Çin hükümeti bölgedeki terörü önlemek ve halkı Selefi propoganda konusunda aydınlatmak için bir dizi etkin önlem aldı. Çin resmi raporlarına göre, 2014 yılından bu yana toplam 1.588 terör grubu saptandı, 12.995 terörist tutuklandı ve 2.052 silah ele geçirildi. Bölgede 6-7 yıldır bir tek terör eylemi yaşanmıyor…
Peki, bu teröristler uçtu mu uçuruldu mu? CIA destekli ayrılıkçılar yani Türkistan İslam Partisi üyeleri, Suriye’ye emperyalist müdahale sonrası bölgeye getirildi. DEAŞ saflarında savaşan bu militanlar, Mehmetçiğe kurşun sıkıyor. DEAŞ içinde 10 bin Uygur ayrılıkçı var ve bunların bir kısmı Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi harekâtlarında öldürüldü. Yani, PKK neyse Doğu Türkistan İslam Partisi aynı. Yakın zamanda yaşanan Santa Maria Kilisesi baskınından da Uygur ayrılıkçıları çıktı.
Özetle konunun Çin’le alakası yok. Türkistan İslam Partisi senin ülkende kilise basıyor, senin sınırında ordu kuruyor, Mehmetçiğe kurşun atıyor! Bir milliyetçi Mehmetçiğe kurşun sıkanları savunur mu! Birkaç gündür yürütülen Galatasaraylı oyuncu Kerem Aktürkoğlu ve Trabzonspor gibi kulüplerimizin katıldığı bu propagandanın özünde, kilise baskını ortaya çıkan gerçeklerin üstünün örtülmesi var. Çünkü arkasından Türkistan İslam Partisi çıktı. Sayın Çiçek’e soruyoruz: Ümit Özdağ ile birlikte aynı koronun elemanı mı olacaksınız yoksa Türkiye'nin bağımsızlığının ve bütünlüğünü korumak için bu propagandanın karşısında mı olacaksınız? İşin özü budur.
PARANOYA MI? HAYIR!
HAŞMET BABAOĞLU - SABAH
Hegemonlar bütün "milli devlet"leri düzenli biçimde hırpalayıp ayaklarının altındaki zemini çekmeye çalışıyorlar. Uzun bir projenin son aşaması... Milli devletlerin işini iktisaden çoktan bitirmişlerdi; kimse açıkça itirafa yanaşmıyor ama iliklerinize kadar yaşıyor, biliyorsunuz bu gerçeği... Globalizm dediklerini ne sanıyordunuz? Hiç değilse... Geriye kalanı canla başla savunmak istiyoruz. Günümüzün yakıcı "beka meselesi" budur işte! Üstelik globalizm sadece milli devletleri değil, dünyanın düzenini de tehdit ediyor... "Dünya dev bir köy oldu" diye diye uyuttular bizi... Her toplumu köleleştirdiler; devasa "köy"ü birkaç çiftçinin eline bıraktılar. Şimdi bu aşamada son direnç noktası devletler. O yüzden devletlerden gıcık kapıyorlar; o yüzden devletleri her yoldan köşeye sıkıştırıyorlar ve adının önüne "uluslararası" konmuş her kuruma tapınıyorlar. Abdulkadir El-Murabıt'ın müthiş yapıtı "Diyalektiğin Sonu"nda yazdığı şu satırlara tamamen katılıyorum: "Dünyayı tehdit eden milletlerin ortaya çıkışı değildir; dünyayı tehdit eden milli devlet yapılarına boyun eğmeyen milletlerarası sistemler silsilesidir."
TÜRK - ABD İLİŞKİLERİNDE KARŞILIKLI GÜVEN TAZELENDİ, SIRADA NE VAR
HANDE FIRAT - HÜRRİYET
Önce İsveç'in NATO üyeliğinin Türkiye tarafından onaylanması, ardından 40 adet Blok 70 F-16 savaş uçağı ve 79 uçak için modernizasyon kiti talebinin ABD tarafından kabulü ile iki ülke arasında baştan belirlenen yol haritasının büyük bir kısmı tamamlandı. Her iki taraf da; “Güven tazelendi, ikili ilişkiler önemli bir yükten kurtuldu” tespitinde bulunuyor. Peki bundan sonra hem F-16’lar süreci hem de iki ülke ilişkilerinde süreç nasıl işleyecek?
EDİTÖRÜN YORUMU: Türkiye, NATO’ya evet derken ne oldu. Irak’ın kuzeyinde arka arkaya askerlerimiz şehit edildi. Camide imam yaralama, adliyeye saldırı, kilise baskını, takside mazlum insanları öldürme gibi olaylar yaşandı. “Türk devleti kendi askerini de koruyamıyor vatandaşın can güvenliğini de sağlayamıyor” propagandası başladı. Bu propagandanın ardında ABD ve MOSSAD var. Sırada ne var sorusuna Hande Fırat bir de böyle sormalı.