Mesafeyi koru yürekleri birleştir

Geçen yıl Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. yılında liderler Türkiye ittifakı fotoğrafı verdiler. Bu yıl da Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 100. yılı kapsamında benzer hazırlıkların yapıldığını TBMM Başkanı Mustafa Şentop’ un açıklamalarından öğreniyoruz.

Vatan Savaşı ile milli bayramlar da farklı bir anlam kazandı. Geçen yıl Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. yılında liderler Türkiye ittifakı fotoğrafı verdiler. Türkiye genelinde göğsümüzü kabartan kutlamalar yapıldı. Bu yıl da Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 100. yılı kapsamında benzer hazırlıkların yapıldığını TBMM Başkanı Mustafa Şentop’ un açıklamalarından öğreniyoruz. Ancak hesapta olmayan Koronavirüs, meydanlarda toplu yapılacak programlarda değişikliğe gidilmesine neden oldu. Bu sene toplu etkinliklerin yerine Türkiye genelinde saat 21.00’da balkonlarımızdan İstiklâl Marşı’nı okuyacağız.

Amerika’nın içimize yerleştirdiği FETÖ aracılığıyla, ulusalcı dalgayı aşmak için milli bayramların yasaklandığı dönemden buraya kolay gelinmedi. Vatan Partisi’nin önderlik ettiği kitlesel eylemler ve Silivri duvarlarının yıkılması ile başlayan vatan savaşı süreci ile artık farklı bir dönemi yaşıyoruz. 19 Mayıs’ta İstiklal Caddesi’nde, 29 Ekim’de Ulus Meydanı’nda toplanan yüz binlerce kişiyi hatırlarsınız. Halk kutlama yasağını ilk o zaman kaldırmıştı. Bugün ise TBMM Başkanı “Dünya’nın farklı yerlerinden gelecek kişiler ve halkımız ile birlikte 1. Meclis’e yürüyecektik” diyor. Amacımız; geçmişe saplanıp , eski ayrılıkları bugüne taşımak değil. O dönemler artık geride kaldı. Şimdi devlet millet el ele milli bayramlarımızı kutluyoruz. Hatırlattık çünkü hal böyleyken hâlâ milli bayramlar yasakmış gibi hareket edenleri, iki dönem arasındaki farkı bunca olan bitene rağmen hala anlamayanlar olduğunu görüyoruz.

İSTİKLAL MARŞI OKUYAN YANDAŞLAR!

Emin Çölaşan “Ne biçim kutlama” başlıklı yazısında özetle; balkonlardan İstiklâl Marşı okuma kararının toplumda rağbet görmeyeceğini, zorlama bir uygulama olduğunu söylüyor. Ama iktidar şimdiden hazırlıkları yapmış. Yandaş televizyonları ve balkona çıkıp İstiklâl Marşı okuyacak yandaş vatandaşlarını da ayarlamış. Hatta bunlara önceden Türk Bayrağı dağıtarak balkonlarına asmasını isteyecekmiş. Bu yapılanların hepsi de kendisinin ifadesiyle şovmuş.

Yanlış okumadınız. İstiklâl Marşı okuyan yandaşlar var! Her şeye tamam ama böyle de yandaşlık olmaz ki kardeşim. Nasıl olur da 23 Nisan’da İstiklâl Marşı okursunuz?

Muhalefet yapmayı meslek haline getirmiş aydınlarımıza göre, Türkiye’nin topyekûn savaştığı bir düşmana karşı, milli dayanışmayı ve maneviyatımızı yükseltecek bir karara katılarak İstiklâl Marşı okuyunca yandaş oluyorsunuz.

Olmamakta elinizde tabii. 100. yılın havasıyla, güzel ciltli bir Atatürk kitabı yazarsanız kahraman olabilirsiniz. Bir de 2500 TL’ye satarsanız sizden iyisi yok. Liderleri yan yana getirmeye, emperyalizme karşı iç cephede birlik çabası içine falan girmeye ne gerek var.

NE ZAMAN ATATÜRK DİYECEĞİZ?

15 Temmuz sonrası Ak Parti Genel Merkezi’ne Atatürk resminin asılması, Vatan Savaşı sırasında sık sık Atatürk’e ve İstiklâl Savaşı yıllarına göndermelerin yapılması gibi durumlarda her şeyin en iyisini bilenler başlıyor “Aman canım siz de ne kadar iyi niyetlisiniz. Adam zorda kalınca hemen Atatürk diyor” demeye...

Suriye’de, Akdeniz’de, Ege’de düşman var. Eksik olmasınlar içeride de boş durmuyor, yeni iktidar planları yapıyorlar. Türkiye’yi işgal girişiminde bulundular, şehirlerimizde bombalar patlattılar, daha geçen gün 5 köylümüzü şehit ettiler. Ekonomimizi bitirmekle tehdit ettiler.

Şehit haberini Halk TV izleyicileri belki görmemiş olabilir. O sıralarda Başak Demirtaş, eşinin yeni yapılacak infaz düzenlemesi ile neden tahliye edilmesi gerektiğini anlatıyordu.

Peki bunları birlikte yaşamadık mı? Bu bir savaş değil mi?

Savaşta ve zorlukta Atatürk demeyeceksek ne zaman diyeceğiz? Eğlencede, baloda ya da cebimiz boşalınca mı! Atatürk’ü gardıroplarında saklayanlar, milletimizin Atatürk’te birleşmesini anlayamıyorlar!

Atatürk ‘ü Atatürk yapan zorluklardır. Hayatı, zorluklara karşı aldığı cesur, kararlı tavırlarla doludur. Benzer bir savaşın içerisinde, zorluklara karşı bu ülkeyi yönetenlerin, o ülkenin liderinin yaptıklarına dönüp bakması, atıflar yapması ve zorlukları aşmak için halka O’nu göstererek moral vermesi, seferber etmesi kadar doğal ne olabilir?

Merak etmeyin, bunu yaptıklarında sizler küçülmüyorsunuz, Atatürk büyüyor.

2020 yılı Nisan ayında TRT izleyen yandaş olmuyor. “Ya İstiklal Ya Ölüm” dizisini ve yine 23 Nisan’a kadar her sabah yayınlanacak “Milli Mücadele” belgeselini izleyen yandaş olmuyor ama Atatürk’ü daha iyi anlıyor.

Sevinelim, mutlu olalım, gurur duyalım.

BALKONLARI BİRLEŞTİRELİM

TBMM Başkanı’nın çağrısına Vatan Partisi, TGB, CKD, TESUD ve Osmanlı Ocakları’ndan destek geldi. Her vatanseverin görevi bu çağrıyı sıcak tutarak, en geniş duygu birlikteliğini yaratmaktır.

Böyle söyleyince tabii görevimiz diyoruz. Fakat bu çağrı gündeme geldiğinden bu yana Emin Bey'in “rağbet görmeyecek” temennisine hizmet edecek çıkışlarla karşılaşıyoruz.

Örneğin; “İstiklâl Marşı bitince Andımızı okuyalım” ya da “Bitince sloganı atalım” deniliyor. Sanki İstiklâl Marşı bu ülkenin milli sembolü değil.

Onun ardından Andımızı okumak, üzerine bir de slogan atmak istiyoruz.

Başta tarihsel dönem hatırlatmasını bu yüzden yaptık.

Eylemler, sloganlar tarihseldir. Bir amacı vardır. Yeri vardır. O dönemin ihtiyacına göre ortaya çıkmıştır. Birbirimize kızmayalım, burada yapılmak istenilen muhalif görüntü vermekten başka bir şey değil. Yani 23 Nisan’da komşunuz ile birlikte balkona çıkıyorsunuz. Göz göze gelip İstiklal Marşı’nı birlikte okuyorsunuz. Bittiğinde tek yürek olmuşsunuz. Ardından bir slogan ve o içeri siz içeri. Komşunuza “aynı gemide değiliz” cümlesini o masum sloganınız ile söylemiş oluyorsunuz.

Bunun dışında muhaliflik göstergesi olan Diyanet, umreci ve imam düşmanlığının yanında “Her gün dua okunuyor o gün de camilerden marş çalsın” sözlerini de işittik. O gün sesin her yere ulaşması için teknik olanakları ve bu talebin takdirini Diyanet İşleri Başkanlığı’na bırakıyoruz.

Ancak biliyoruz ki bu talep sesi herkese duyurma çabasından değil, muhalif görüntü verme isteği ve rövanş duyguları ile söyleniyor. Bütün bunlardan kaçınalım.

Sosyal mesafeyi koruyarak 23 Nisan’da yüreklerimizi birleştirelim…Düşmana fırsat vermeyelim, Türk Milleti olarak “Aynı Gemideyiz” diyelim!

Sonraki Haber