MESAM Başkanı Ergül Kültür Evi açılışında konuştu: ‘Engel devletten değil kendi içimizden geldi’
Muhlis Akarsu Kültür ve Hizmet Evi, Madımak katliamının yıldönümünde açıldı. Açılışta konuşan Recep Ergül, MESAM’ın eski yöneticilerinin, girişimleri engellemeye çalıştığını açıkladı
Muhlis Akarsu Kültür ve Hizmet Evi, Sivas’ın Minarekaya Köyü’nde açıldı. Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) organizasyonu ile 2 Temmuz Cumartesi günü yapılan açılışa aralarında pek çok halk ozanının da bulunduğu 150’ye yakın davetli katıldı. Açılışta, Madımak’ta katledilen aydınlar anıldı.
Etkinlikte konuşma yapan MESAM Başkanı Recep Ergül, kültür evinin inşa sürecini anlattı. Ergül, Muhlis Akarsu için kültür evi girişimlerinde, devlet tarafından engelleme beklerlerken, engellemenin kendi içlerinden çıktığını belirtti. Vatan Partisi Sivas İl Başkanı Abbas Aslandoğan da Madımak ve Başbağlar katliamlarını Amerikan Gladyo’sunun milleti bölmek amacıyla yaptığına dikkat çekti. MESAM Yönetim Kurulu Başkanı Recep Ergül’ün kırmızı kurdeleyi kesmesiyle başlayan etkinlikte, meslek birliği heyeti ile yurttaşlar, başta Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere şehitler için saygı duruşunda bulunarak İstiklal Marşı’nı okudu. Madımak olaylarına ilişkin belgesel, katılımcılara izletildi.
‘TOPLUM AĞIR BEDELLER ÖDEDİ’
İlk sözü MESAM Başkanı Recep Ergül aldı. Çağdaşlık yolunda ödenen bedellerin çok ağır olduğunu belirten Ergül, “insanlığın yakıldığı gündür 2 Temmuz” dedi. Ergül şunları söyledi:
“Topyekün insanlık yakılmıştır aslında, ozanların, şairlerin, yazarlarımızın nezdinde. Onlardan biri de hiç şüphesiz yüzyıllarca söylenecek ölümsüz türküleriyle belleklerimize kazınmış ve bu köyün bağrından çıkmış Muhlis Akarsu’dur. Onun türkülerinde sevgi, onun türkülerinde barış, kardeşlik vardı. Muhlis Akarsu’yla İzmir’de Pir Sultan Abdal Derneği’nin düzenlediği etkinlikte, radyo programcısı olarak kendisini konuk etmekle başlayan bir dostluğum olmuştu. 2 Temmuz’da gerçekleşen o acı olaydan 2 gün sonra ben de İzmir Gündoğdu Meydanı’nda 200 bin kişiyi aşkın bir topluluğun yürüdüğü tertip komitesinde yer aldım. O organizasyondan dolayı polis tarafından gözaltına alındım. Bu eylem nedeniyle Buca cezaevinde 6 ay tutuklu kalmıştım. Sorguda yediğim darbelerden dolayı yaklaşık 3 yıl kadar felçli olarak dolaştım. Toplumumuz bedeller öderken tek istekleri insanca yaşam koşullarına sahip olmak, demokrasinin, barışın, özgürlüğün hüküm sürdüğü bir Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamaktı.
‘HER AĞACIN KURDU ÖZÜNDE OLUR’
“Muhlis Akarsu evine neden ihtiyaç duyduk? Geçen yıl yapılan genel kurulda 980 kişiden, 906 değerli üyemiz tercihini bizden yana kullandı. Hemen ertesi gün 1 Temmuz’du ve görev dağılımı yaptıktan sonra yola çıktık. 2 Temmuz sabahı Madımak Oteli’nin önünde MESAM olarak bir basın açıklaması yaptık. Oraya kadar gelip Minarekaya’ya uğramamak olmazdı. Selahattin Akarsu’nun evi de burada. Bu vesile ile Muhlis Akarsu’nun evini de ziyaret ettik. Köylü gençlerin iyi niyetle başladığı kültür merkezi, imkansızlıklar yüzünden bir inşaat halindeydi. Biz de bu gençlere söz verdik ve inşaatı tamamladık. Biz devletin içinden engelleme beklerken, ne yazık ki engeller içimizden geldi. 13 yıl süreyle kurumumuzu yöneten arkadaşlar bir çivi bile çakmadı. Ayrıca ozanlarımız için bizim bir çivi çakmamızı engellemek için her yola, her yönteme başvurdular. En son ailenin avukatayım diye çıkan, eskiden MESAM’da görev yapmış bir arkadaş, konuyu mahkemeye taşıyacağını söyledi ve tebligat gönderdi. Koşullar ne olursa olsun. Muhlis Akarsu için hapis cezası yatacaksam ona da razı olduğumu buradan belirtmek istiyorum. Bu ülkenin ozanları bu ülkenin sanatçıları hiçbir zalimin ve hiçbir zorbanın karşısında baş eğmediler. Bundan sonra da baş eğmeyecekler. Ama kendi içimizdeki insanlar bunu yapıyorsa o zaman Pir Sultan Abdal’ın sözleri bir mıh gibi yüreğimize işleniyor. ‘Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Her ağacın kurdu özünde olur.’ Biz de içimizdeki kurda yenik düşmeyeceğiz.”
Ergül, Muhlis Akarsu’ya ait her türlü belge, eşya ve kasetin kültür evine bağışlanmasını istedi.
‘KURU HASIRA SARSINLAR BENİ’
Recep Ergül’ün ardından sözü alan eski çalışma bakanı Mustafa Kul, 2 Temmuz Madımak katliamında olaylara nasıl bizzat müdahale ettiğini anlattı. Kul, olayların merkezinde yer alan sanıkların yargılanmama ve yakalanmamalarına dikkati çekerek, davanın zaman aşımına uğradığını ve böylece sanıkların ceza almadan kurtulduğunu söyledi. Kul, Muhlis Akarsu’ya ait bir şiiri okudu:
“Akarsu’yum boşa güldükten sonra, Azrail yok imiş öldükten sonra, Gönül tahtım harap olduktan sonra, Boş kuru hasıra sarsınlar beni“.
Şiirin ardından Kul, dönemin valisi tarafından tabut bulunduğu halde ne yazık ki kefen bulunamadığı için Muhlis Akarsu’yu kuru hasıra sararak defnetmek için Ankara’ya götürdüklerini gözleri dolarak anlattı.
‘MADIMAK VE BAŞBAĞLAR’A VERİLECEK YANIT MİLLİ BİRLİKTİR’
Vatan Partisi adına Sivas İl Başkanı Abbas Aslandoğan, 1993 yılında Amerika Gladyosu tertibi ile Madımak Hotelinde yakılan insanlarımızın içinde Vatan Partisi’nin en seçkin üyelerinin de bulunduğunu belirterek olayın azmettirici ve faillerini lanetledi. Aslandoğan, “O gün belediye başkanı Karamollaoğlu idi ve bu isim sizlere bir şeyler söylüyordur” dedi. Aslandoğan, Gladyo tertibine dikkat çekerek şunları kaydetti: “Madımak katliamından üç gün sonra aynı Gladyo yine iş başındaydı. 5 Temmuz’da Erzincan Başbağlar’da 33 can, onlar da bizim canımız ve kurşunların hedefi oldu. Sivas’ta Gladyo’nun yangınlarda, Erzincan’da Gladyo’nun kurşunları ile canlarımızı vererek bizi, ülkemizi yasa boğmaya çalıştılar. Gladyo’nun arka arkaya yaptığı 2 Temmuz ve 5 Temmuz tertiplerinde Türkiye’miz için büyük acılar ve büyük dersler var. Bugün de Türk Milleti’ni Alevi, Sünni, Türk, Kürt diye bölerek, milletimizi her fırsatta ABD’nin kaos planlarına çekmek istiyorlar. Madımak ve Başbağlar yangınlarına verilecek yanıt; Amerikan emperyalizmine ve İsrail’e karşı, işbirlikçi FETÖ ve PKK’ya karşı millet olarak sımsıkı birleşmektir. Vatan bütünlüğümüzü ve milli birliğimizi pekiştirmektir. Madımak şehitlerimizden Muhlis Akarsu adına Minarekaya köyüne yapılan kültür evi, milletimizin başının dimdik yaşaması özleminin kuşaktan kuşağa aktarılmasına köprü olacaktır.” Etkinlik, halk ozanlarının sahne almasıyla devam etti. Saat 22:00’da bütün ozanların sahne almasından sonra etkinlik, Pir Sultan Abdal’ın “Katip Ahvalimi Şaha Böyle Yaz” türküsünün hep bir ağızdan okunmasıyla son buldu.