Meserret Taşkın'dan mektup var: Ahhh anne!
Bayramda ancak fırsat bulup kafamı ve kalbimi dinlerken, seksene merdiveni dayayan Ajda Hanım’ın, yakın yaşlardaki Selda Bağcan’la birlikte Beşiktaş Stadyumu’nda seslendirdiği “Ağlama Anne” şarkısına denk geldim
Bayramda ancak fırsat bulup kafamı ve kalbimi dinlerken, seksene merdiveni dayayan Ajda Hanım’ın, yakın yaşlardaki Selda Bağcan’la birlikte Beşiktaş Stadyumu’nda seslendirdiği “Ağlama Anne” şarkısına denk geldim. Aslı Rumca, denizde ölenlere ağıt olan bu şarkıya yıllar önce Sezen Aksu söz yazmış, Selda ve Ajda Hanım’lar seslendirmişti.
Bayram bayram çocukluğumu özledim. En çok da annemi. Anneciğimin diktiği bayramlıklar, babamın aldığı ayakkabılar ne kıymetliydi. Üst katımızda oturan Hayriye Babaannemizin önünde sıra olur, el öper, üçgen katlanmış ütülü mendillerin arasına konulmuş bayram harçlıklarımızı alırdık. Harçlıklar öyle cart diye cepten çıkarılıp, herkesin gözüne sokarcasına verilmezdi. Bayramda toplanan madeni beş, on, yirmi beş kuruşlar kumbaraya atılır, mendiller özenle saklanır, kullanılırdı. Erkek mendili, kadın mendili farklıydı.
Ütülenirken katlanışı da farklıydı. Yastık kılıflarının üstüne başınızı doğrudan koyamazdınız. Patiska kılıfların üstünde, Amerikan bezinden (bitli bez de denirdi) yastık örtüsü olurdu. Hanımların eski naylon çoraplarından bulaşık bezi, elbise eskilerinden temizlik bezi dikilirdi. Temiz yedirilir, temiz giydirilirdik.
Babalarımız boğazımızdan haram lokma geçmesin diye alın teri ile çalışırdı.
Bir şarkı beni nerelere götürdü, görüyor musunuz?
“…Ağlama anne, benim için ağlama
Ben de herkes kadar aldım acılardan
Ağlama anne, benim için ağlama
Ben de herkes kadar yandım
Sen yalnızca çocukluğumu sakla…”
Başkalarını düşünmek, paylaşma duygusu o dönemin pop şarkılarına bile yansımış, değil mi efendim?
Sadık Okurunuz
Kırkbeşini aşkın
Meserret Taşkın