Meserret Taşkın'dan mektup var: Arkadaşım kedi
Meserret Taşkın
Sevgili Barış Manço’nun “Arkadaşım Eşşek”i oluyor da, benim “Arkadaşım Kedi”m neden olmasın?
Adı yok arkadaşımın. Bir eve yamanıp, ailenin üyelerine, kendisini canı istediğinde sevdirip mıncıklatan cinsten değil. Yakışıklı, genç, yiğit bir delikanlı. Ekmeğini taştan çıkarıyor. Bizim buralarda hayatta kalmayı öyle kolay sanmayın efendim. Kocaman, kimsesiz kışları doğada geçirip, avcılıkla karın doyurmak her babayiğidin harcı değil.
Yazları bizlerle mesafeli bir ilişkisi var. Evden Kedi’nin yiyeceği bir şeyleri ayırıp dışarı koyuyorum. Çoğu zaman yiyecekleri yiyeni görmüyorum. Bazan Kedi geliyor. Geldiği zaman açsa, bildiğiniz sesleniyor. Balkondan ona “Geliyorum bekle çocuğum” dediğimde, beni aşağıda uslu uslu, orta mesafede, temkinlice bekliyor. Yiyeceğini indirdiğimde de hemen üstüne atlamıyor.
Başlıyoruz sohbete. Gözlerime bakarak bana bir şeyler söylüyor. Sorular sorduğunu da düşünüyorum. “İki lokma yiyecek verdiğin için kendini üzerimde hak sahibi mi sanıyorsun kadın? Ne yani, sana yalakalık mı yapacağız şimdi?” mi diyor yoksa? O bir şey söylüyor. Sonra sırayı bana veriyor. Ben de duruma göre cevap veriyorum. Sanki beni dinliyor. Hoş sohbet bir kedi.
Geçen gün sağ ön patisi havada geldi. “Patimizi sakatladık. Av yapamıyoruz. Karnımı doyur” buyurdu. Patisini çaktırmadan kontrol ettim. Görünür bir sorunu yok. Arada üzerine basıyor. Gerçekten sakatlandı mı yoksa beni mi kandırıyor? Çözemedim.
Bugünlerde arkadaşlara da pek güvenilmiyor efendim(!) Hele arkadaşınız Kedi olursa!