Meserret Taşkın'dan mektup var: Sanal gerçeklik
Bir bisküvi reklamı var hanımlar, hatırlar mısınız? Sanal gerçeklik kavramını bozup “Sen al gerçeklik” yapmışlar. Cuk oturmuş ama. Sanal gerçeklik kavramının kendisi aslında “sen al gerçeklik” olabilir. Sonunda birileri bir şeyleri alıyor çünkü.
Kavramın sözlük anlamına baktım: Teknoloji kullanılarak kurgular yoluyla hayal ve gerçeğin birleştirilmesiymiş. Bana sorarsanız hayalin gerçek diye yutturulması. Hayali gerçek sanma eğilimimiz her zaman yüksektir. Yıllarca Erol Taş’a düşman olduk bu yüzden. Son yıllarda gerçeklikten kaçma eğilimi daha da yükseldi bana sorarsanız. Sanal gerçeklik yetişti imdadımıza. Denize düşenin yılana sarıldığı gibi sarıldık vallahi. Sanal gerçeklik bu kadar tutunca birileri “al sana sanal evren” dediler. Bir de “metaverse” çıktı başımıza.
Ondan sonra efendim neymiş? “Teknoloji bağımlısı”ymışız. Oluruz tabi. Herkesin elinde bir telefon. Yolda giderken önüne dahi bakmıyor insanlar. Gerekli işler için çok az kullanılıyor teknoloji ben size söyleyeyim hanımlar. Sanal gerçeklik, metaverse gibi tuzaklarla insanlarımızın beynini esir alıyor. Gerçek dünyada yaşamaktan bunalanlar sanal dünyaya kaçıyor.
İşte bu yüzden hanımlar, lütfen elinizdeki telefonu bir süre bırakın, bilgisayarın başından kalkın, karşınızda kim varsa alıcı gözle yüzüne bakın, gülümseyin , “nasılsın” deyin, bir kahve için karşılıklı; sohbet edin, dertleşin. Hafiflediğinizi hissedeceksiniz. İnsan, insanın zehrini alır, bunu unutmayın efendim.
Sadık okurunuz
Kırk beşini aşkın
Meserret Taşkın