Meserret Taşkın'dan mektup var: Yadigâr
Sevgili hanımlar, yadigâr ne demek, hep birlikte hatırlayalım isterseniz. Bir kişiyi, ya da bir olayı hatırlatan nesne veya kişi. Hatırlanmak için bir kimseye verilen nesne. Farsça kökenli bir sözcük.
Yadigârlarımız çoktur bizim. Örnek mi soruyorsunuz? Şehitlerimizin yadigârları var. Diyarbakır anneleri, uğruna mücadele ettikleri evlatlarının yadigârları. Grizu şehitlerimizin yadigârları var. En zorlu görevlere gözünü kırpmadan giden askerlerimizin, polislerimizin yadigârları var. Yerin yedi kat altına inip üretim yapan madencilerimizin yadigârları var.
Bazen de, kesilmiş bir tutam gül kokulu saçtır, eşarptır, yemenidir, mendildir yadigâr. Göğüslerde, bağırlarda saklanır. Bir fotoğraf gönderilir sevgiliye yadigâr olsun diye. Daralıp, bunaldığında o yadigâra bakarak, koklayarak, öperek sevgili hatırlanır ve rahatlanır. Yadigârı verenin duyguları nasıldır? Zorluklara, belki ölüme koşan sevgiliye güç verilmiştir. Azeri türküsünde söylendiği gibi.
“Boran olar kar olar
İşim gücüm zor olar
Bana dünya dar olar
Seni gamlı görende”
Mümkün olsa, can da verilir. Tıpkı Deli Dumrul’un Azrail’le olan hikâyesindeki gibi. Yeter ki sevgili gamdan kurtulsun. Dünyaya, geleceğe umut ve cesaretle baksın. İşte böyle sevgili hanımlar, yadigâr, sevginin, sevgiliye duyulan hasretin en önemli sembolüdür bana sorarsanız.
“Nerden çıktı bu konu Meserret?” diye sorarsanız, kocamın askerliğinden kalan, kurdeleye sarılı, aralarında kurutulmuş çiçekler olan, sararmış bir tomar mektubu yeniden okudum. Çakıl taşlarını oyarak yaptığı kolyeleri boynuma takasım geldi.
Sadık okurunuz
Kırk beşini aşkın
Meserret Taşkın