Milli Atlet Derya Ateşli hikayesini Aydınlık'a anlattı: Engelleri ardında bıraktı, hayallerinin peşinden koşuyor!

Derya Ateşli, çocukluktan beri gönül verdiği atletizm uğrunda birçok zorluğu yendi. Üç bin metre su engelli branşında yarışan milli atlet, 'yapamazsın' diyenlere aldırmadı, köyünün gururu oldu

TÜRK sporu bu yaz altın çağını yaşadı. Önce Tokyo'daki Olimpiyat Oyunları'nda, hemen ardından yine Tokyo'da düzenlenen Paralimpik Oyunları'nda birçok başarı elde ettik. Her iki organizasyonda da madalya sayısı bakımından Türk spor tarihinin zirvesini gördük. Cimnastik, okçuluk, boks, masa tenisi, atletizm ve daha birçoğu... Olimpik branşlar Türkiye'nin göz bebeği olacak.

İlkokul döneminde atletizme gönül veren, 12 yaşından bu yana da yarışlarda yer alan Derya Ateşli, Türk sporunun Olimpik branşlarda daha birçok başarı elde edeceğinin meşalesini taşıyan sporculardan. 20 yaşındaki Derya'nın yurt içindeki yarışlarda şimdiden 90’a yakın madalyası var, uluslararası ilk mücadelesinde ise 3 yıl önce bronz madalya elde etti. Derya’nın aştığı engelleri görünce, varılacak sonuç şu: Türkiye son dönemde sportif açıdan muazzam bir tesisleşme içerisinde ve Olimpik branşlara da devlet desteği giderek artıyor. Ancak yetenek tarama konusunda almamız gereken ciddi bir mesafe var halen.

HER DAİM MÜCADELE

  • Atletizme ne zaman başladınız ve hangi kategoride yarışıyorsunuz?

2013 yılından beri atletizm branşı ile ilgileniyorum. 3 bin metre su engelli kategorisinde yarışıyorum, milli takıma da seçildim. Ayrıca bu kategoride yılın sporcusu ödülü de aldım. 3 bin metre su engellide ülkemizi temsil etmenin gururunu yaşıyorum.

  • Yaşam öykünüz bir hayli dikkat çekici. Bu sporla ilgilendiğinizde, ardından yarışlarda koşmaya başladığınızda büyüklerinizden destek göremiyorsunuz. Atlet olmanız köyde de tuhaf karşılanıyor. Milli takımda ay-yıldızı temsil etmeye kadar varan bu süreçte neler yaşadınız?

Benim yaşadığım yer, Karaman/Ermenek, dört dağın arasında kırsalda bir ilçe. İmkanlar çok kısıtlı. Ailemin durumuna da iyi denemez, bağımız bahçemiz yok pek. Babam dışarılara çalışmaya gider, iş bulabilirse şantiyelere kaynak yapmaya gider. Eğer iş bulamazsa köyde oturur. Ailem, köyümüzde okul olmadığı için beni köydeki diğer arkadaşlarımla birlikte ilçemizdeki yatılı bölge okuluna gönderdi. Hayatım küçüklükten beri bir mücadele içerisindeydi. 5’inci sınıftan beri yatılı okullarda okudum.

YATILI OKULDAN ATLETİZM PİSTİNE

Köyde keçilerimiz var. Annemler bağa bahçeye çalışmaya gidince ben ilkokuldan döndükten sonra onları gezdirmeye, otlatmaya giderdim. Köyde hiperaktiftim ancak yatılı okulda dört duvar arasında ne yapacağımı bilemedim. Köyde zamanım boldu, her yere gidip gelebiliyordum, yapacak iş bulunuyordu. Yatılı okulda ise sadece okul içerisindeydim ve sıkılıyordum. Bir şeyler yapmak istiyordum. Sonra okulda koşu yarışmasına katıldım ve orada birinci oldum. Okuldaki beden eğitimi öğretmenim, “Derya sende ışık var, biz Karaman’a yarışa gideceğiz, sonra da Türkiye şampiyonaları var kızım” dedi. Ben zaten koşmayı çok seviyordum, derslerim de her zaman iyiydi ama atletizmde bir şeyler başarmayı çok istiyordum.

  • Bu aşamada ailenizin yaklaşımı nasıl oldu?

Yarışlara katılmak için kimliğim gerekti ve kimliğime fotoğraf yapıştırmak lazım oldu. Köye geldim, anneme “Ben koşmak istiyorum, Karaman’daki yarışa gitmek istiyorum” dedim. Annem bana, “Kızım koşma, kalbin durur, ölüverirsin yollarda kalırsın” dedi. Sonra babamla birlik oldum ve gittik kimliğime fotoğraf yapıştırdık. Böylece yarışa katılabildim.

TRAFİK POLİSİ İLE KARŞI KARŞIYA

İmkanlar sınırlıydı. Bizim evimiz kayalıkların dibinde, evin ilerisinde toprak zemine yapılmış top sahası vardı. Orada koşuyordum. Baktım ki orası bana küçük gelmeye başladı, ayrıca zemin de çok taşlıktı ve ayağımı burkabilirdim. Bu yüzden köyün içerisinde koşmaya başladım. Ancak insanların kimi bana güldü, kimi “kız başına yapamazsın, boşuna uğraşma, git evde ekmek aç” dedi.

Şehrin içinde koşmaya başlayınca bu kez bir gün trafik polisleri durdurdu, yolda başıma bir şey geldi diye merak edip polise gitmişler… Beni arıyorlarmış.

‘KÖYÜMÜZÜN DESTEĞİ BENİ KAMÇILADI’

  • Şu an köydeki atmosfer nasıl?

Şimdi köyde koşarken beni durdurup fotoğraf çekilmek istiyorlar. Video çekmek istiyorlar. Ben geçerken alkışlıyorlar, “Aferin sana kızım, helal olsun, böyle devam et” diyorlar. Bu beni gerçekten çok motive etti, çok kamçıladı. Çünkü koşmaktan büyük bir haz alıyorum. Bazı kırılma noktaları oldu, sıkıntılar atlattım ama sesimi duyurabilmem ve köyümün desteği bana ilaç gibi geldi, beni çok mutlu etti. İçimdeki koşu aşkı harmanlandı. “Kendini acındırmak istiyor” diyenler oldu ama benim tek isteğim kendimi kanıtlamak. İnsanlar bu kız neden koşuyor, bu kızın amaçları ne diye bilsin istedim. Ve inanıyorum ki buna da ulaştım.

AY-YILDIZIN GETİRDİĞİ MOTİVASYON

  • Ay-yıldızlı formayı giydiniz. Bundan sonrası için milli bir atlet olarak en büyük hedefleriniz neler? Sporu seven genç kızlara ve ailelerine önerileriniz var mı?

Milli takıma girmeden önce 3 bin metre su engellide koşan Tuğba Güvenç'i idolüm olarak görüyordum. Hep şöyle hayal ediyordum, üzerimde milli takım forması olacak, ulusal ve uluslararası yarışmalarda yarışacağım. Kendimi bu şekilde motive ediyordum. Bunu düşünerek koşuyordum. Milli formayla da Avrupa ve dünya şampiyonalarında başarılı olmak istiyorum.

'BOŞ HAYAL BUNLAR DİYENLERE KULAK ASMASINLAR'

Sporcu olmak isteyen kız çocuklarına mesajım şu: Onlara yapamazsın ya da bunlar boş hayaller diyenlere kulak asmasınlar. Cesur olup, mücadele etmelerini öneririm. Hayat mücadele edenleri sever. Ailelerin, çocukların istekleri doğrultusunda onları spor branşına yönlendirmelerini isterim. Yeteneklerine göre çocuklara destek olmalılar.

'BEN BU KEÇİLERE YETİŞİRİM DEDİM VE...'

  • Az önce ilkokul döneminizde keçileri otlatmaya gittiğinizden bahsettiniz. Koşu yapmaktan keyif aldığınızı ilk o çocukluk günlerinde mi keşfettiniz?

Şöyle oldu. Köyde hayat kolay değil, fazlasıyla zor. Bizim köyümüzün bulunduğu yer dolayısıyla rakımı 1700-1800 metre. Çok yüksekte ve dağlık. Bizim keçilerimiz çok hızlıdır. Hatta annem bazen "Kurşun atsan bizim keçilere yetişemezsin" derdi. Ben de "Nasıl olur da ulaşamam, yetişeceğim" diye düşünürdüm. Onlar koşuyordu, ben daha hızlı koşuyordum, keçilerimizin önüne geçiyordum. Taşların, kayaların üstünden atlıyordum. Keçilere en hızlı ulaşan birinci olur deyip yarışlar da yapıyorduk arkadaşlarımla. Yani spora, koşuya karşı içimde hep bir istek vardı. Allah'a binlerce kez şükürler olsun, milli takıma da girdim. Bazı antenörler yarışlarda başarılı olamayacağımı düşünüyordu ama bu ön yargıları yıktım. Bu yüzden çok mutluyum.

Sonraki Haber