Kıbrıs millî davamıza millî destek zamanı

Türkiye’de iktidarda bulunan siyasî parti (veya partiler) kendilerinden önceki iktidarın Kıbrıs konusunda elde ettiği kazanımları muhafaza eden; ortaya çıkan müsait fırsatları değerlendirerek yeni ileri adımlar atan politikalar izlemişlerdir

Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e CHP Genel Merkez binasında 11 Haziran 2024 günü vaki iadeiziyaretinin haberlerine basında geniş yer verildi.

Anadolu Ajansı’nın konuya ilişkin haberleri arasında AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in iadeiziyaret hakkında yaptığı açıklamalar meyanında “Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yıl dönümüne yaklaşıldığını” hatırlatarak şunları ifade ettiğini okudum:

“Merhum Ecevit ve merhum Erbakan'ın buradaki katkılarının bir kere daha altını çiziyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'mız bu yıl dönümü törenlerinde, Sayın Özel, CHP ve diğer partilerle birlikte güçlü bir şekilde beraberlik gösterilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Barış Harekâtı’nın 50. yıl dönümünü hep beraber Kuzey Kıbrıs'ta kutlamayı temenni ediyoruz. Tabiî ki bu CHP yetkililerinin kendi takvimleri çerçevesinde değerlendireceği bir konudur.”

Kıbrıs Türkleri, Mehmetçiğin harekâtı sonrası böyle sevinç gösterileri düzenledi.

BİRLİK, BERABERLİK İÇİNDE DESTEK GEREKLİ

Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu teklifini, telkinini, temennisini, çağrısını önemsiyorum.

Başta Yüce TBMM’nin çatısı altında temsil edilen siyasî partiler olmak üzere, Türkiye’deki bütün siyasî aktörlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin Millî Davası’nın bu tarihî yıldönümünde dava hakkında tam bir “beraberlik” içinde hareket etmesinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti ve soydaş Kıbrıs Türk halkıyla olan dayanışmasını milletlerarası camia nezdinde bir kere daha ortaya koymasının önemini ve anlamını vurgulamayı zait addediyorum.

KKTC CUMHURBAŞKANI TATAR DAVETLİ LİSTESİNİ GENİŞ TUTMALI

Tabiatıyla bu tarihî günde Lefkoşa’da yapılacak resmî törenlerin ev sahibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Sayın Esin Tatar’dır. Törene davetler Cumhurbaşkanı Tatar adına yapılacaktır.

Davetiyelerin ayırım yapılmadan Türkiye’deki bütün siyasî partilerin başkanlarına gönderilmesi millî dava anlayışımızın bir icabı olacaktır. Çünkü 20 Temmuz 1974 günü Türkiye’de yürekler tek bir yürek halinde millî heyecanla çarpmıştır. Türk milletinin duaları Kıbrıs Barış Harekâtı’mızı icra eden kahraman Silâhlı Kuvvetlerimizin tarihî başarısı için olmuştur.

BENİM KUŞAĞIM MİLLÎ DAVA’NIN BÜTÜN AŞAMALARINI YAŞAMIŞTIR

Kıbrıs konusunun gelişmelerini, önce BM Genel Kurulu’nun gündemine Eylül 1954’te, sonra BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine de Aralık 1964’te girdiği ve böylece uluslararası bir sorun mahiyeti kazandığı günlerden itibaren yaşamış bir kuşağa mensubum.

Konu Türkiye’de 1950’li yılların başlarından itibaren “Millî Dava” olarak benimsenmiş; Türki siyasî kadroları konuyu “Millî Dava” anlayışıyla ele almışlardır.

Kıbrıs konusu için “Millî Dava” deyimi ilk defa o dönemlerde faaliyet gösteren “Millî Türk Talebe Birliği” tarafından 1952’de kullanıldı.

İLK DEFA BAŞBAKAN MENDERES’İN HÜKÛMETÎ “MİLLÎ DAVA” DEDİ

1954 ve 1957'de Başbakan Adnan Menderes tarafından kurulan 22. ve 23. Hükûmetlerin programlarında Kıbrıs konusu “Millî Dava" olarak zikredildi.

"Millî Dava" kavramı daha sonra, İsmet İnönü, Suat Hayri Ürgüplü, Süleyman Demirel, Ferit Melen, Naim Talu ve Mesut Yılmaz tarafından kurulan Hükûmetlerinin programlarında da kullanıldı.

KIBRIS SOYDAŞLARIMIZIN İLERİ HAMLELERİNİ TBMM DESTEKLEDİ

Kıbrıs konusunun tarihinin 1950’li yılların başından itibaren olan bölümüne arşivlerde göz atılacak olursa, Kıbrıs uyuşmazlığının tarihî dönüm noktalarında Kıbrıs’taki soydaşlarımızın ve Türkiye’nin birlikte yaptığı ileri hamlelerde, Türkiye’deki siyasî Partilerin konuyu iç siyaset üstü Millî Dava anlayışıyla ele alarak birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket ettikleri; yüce TBMM’nin çatısı altında da Dava’ya ve Hükûmet’in attığı adımlara destek verdikleri görülür.

Türkiye'deki siyasi partilerin "Millî Dava" Kıbrıs zemininde birleşerek iktidarın izleyeceği politikaya destek vereceklerini açıklamaları üzerine, o zaman Türkiye'nin iç siyasî hayatında bir süre devam eden adı konulmamış bir "siyasî mütareke" meydana geldi.

TBMM’NİN MİLLÎ DAVA HAKKINDA BİRÇOK BİLDİRİSİ VE KARARI VARDIR

TBMM’nin arşivinde de 1950’li yıllardan bu yana Kıbrıs konusunda alınmış çok sayıda karar ve yayınlanmış bildiri vardır. Tümünde de Kıbrıs Türk halkının haklı mücadelesine ve ortak millî davaya kararlı destek beyan edilmiştir. Basınımızın arşivleri de o dönemlerde Kıbrıs konusunda millî heyecan yaratan haberler ve bu heyecanı kuvvetlendirip sürekli kılan yorumlarla doludur.

TÜRKİYE’DE İKTİDARLAR KAZANIMLARI KORUDULAR

Türkiye’de iktidarda bulunan siyasî parti (veya partiler) kendilerinden önceki iktidarın Kıbrıs konusunda elde ettiği kazanımları muhafaza eden; ortaya çıkan müsait fırsatları değerlendirerek yeni ileri adımlar atan politikalar izlemişlerdir.

Bu Lozan Konferansı’ndan itibaren böyle olmuştur.

ÖRNEKLER

Örneklerini aşağıya kaydediyorum:

İsmet Paşa (İnönü) 1922-1923: Lozan Barış Antlaşması’nın ilk taslağında 16. Madde’nin 2. fıkrasında “Osmanlı Devleti’nin üzerindeki egemenliğini terk ettiği topraklarda ve adalarda (ki buna Kıbrıs adası da dâhildir) gelecekte ilhak, bağımsızlık ilânı veya herhangi bir başka rejim kurulması yolunda alınacak kararları Türkiye’nin önceden uygun bulması, kabullenmesi ve tanıması” şeklinde bir hüküm yer almıştı.

TBMM Hükûmeti’nin Lozan Barış Konferansı’ndaki Baş Delegesi İsmet Paşa buna itiraz etmiş, söz almış ve “Türkiye’nin ileride kararlaştırılacak hükümleri de kabul etmesi istenmektedir. Açıkça bellidir ki, Türkiye, mahiyetini ve kapsamını bilemediği hükümleri kabul etmeği taahhüt edemez” demiştir.

İsmet Paşa’nın beyanına Yunan delegesi itiraz etmiş; tartışmalardan sonra fıkra tâdil edilerek son cümlesi şöyle yazılmıştır: “…bu toprakların ve adaların kaderi, alâkadarlar tarafından [ by the parties concerned / par les intéressés ] tayin edilmiş veya edilecektir.”

Fatin Rüştü Zorlu 1953-1955: 1950’li yılların ilk yarısında Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmalarda Lozan Konferansı’nda İsmet Paşa’nın Antlaşma’nın taslağında 16’ncı Madde hakkında yaptığı konuşmayı ve böylece taslağın değiştirilmiş olduğunu hatırlatarak 16’ncı Maddede kullanılmış olan “alâkadarlar” (parties concerned) kavramına atıfta bulunmuş, Türkiye’nin “alâkadar” olarak Kıbrıs konusunun taraflarından biri olduğunu savunmuştur. Sonunda Kıbrıs konusundaki temas ve görüşmelerde Türkiye’nin taraf devletler (Yunanistan ve İngiltere) arasında yer alması ve masaya oturması sağlanmıştır.

Nitekim, İngiltere 1955 Eylül başında Londra’da topladığı Üçlü Kıbrıs Konferansı’na, Yunanistan’ın karşı çıkmasına rağmen, Lozan Antlaşmasının 16. Maddesi’nin 2. fıkrasındaki “alâkadarlar” (parties concerned) kavramına dayanarak Türkiye’yi de davet etti. Bu davet Türkiye’nin Kıbrıs konusunun doğrudan taraflarından biri olduğunu belirleyen tarihî bir ilk olaydır.

Adnan Menderes 24 Ağustos 1955: Londra Konferansına yakın günlerde 24 Ağustos 1955 tarihinde Başbakan Menderes Kıbrıs konusunda bir konuşma yaptı ve diğer hususlar meyanında şunları da söyledi:

“…Girit’i almak metotlarının Kıbrıs’ta tekrar edilmekte olması, ister istemez bizi, Yunan irredantizm hareketlerinin başlangıcından bugüne kadar olan seyrini hatırlamaya sevk ediyor. Kıbrıs’taki bir avuç ekseriyetlerine istinat ederek, dünyanın başına yeni gaileler açmak isteyenlere, ister istemez, “Ankara önünde ne işiniz vardı?” sualini sormak zaruretini hissettiriyor… Şurasının herkesçe açık biçimde bilinmesi lâzım gelir ki, Türkiye sahillerinin büyük bir kısmı, başka devlete ait olan tarassut (gözetleme) ve tehdit palangalarıyla muhat (kuşatılmış) bulunuyor. Bir Kıbrıs sahası bugün salim (sağlam) görünüyor. Bu bakımdan Kıbrıs Anadolu’nun bir devamından ibarettir ve onun emniyetinin esas noktalarından biridir…”

Osman Bölükbaşı 25 Ağustos 1955: Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) Genel Başkanı Bölükbaşı Başbakan Mendes’in konuşmasına cevaben ertesi gün 25 Ağustos’ta verdiği demeçte şunları dile getirdi:

“…Kıbrıs meselesi ve oradaki kardeşlerimizi tehdit eden yakın tehlike hakkında Hükûmetimizin bugün gazetelerde okuduğumuz ve çoktan beri beklediğimiz enerjik beyanatını, büyük memnuniyetle karşıladık. Esasen Cumhuriyetçi Millet Partisi'nin dün Edirne'de yapılan Kongresi'nde de Hükûmet'in çok enerjik hareket etmesi lâzım geldiğini; haklarımızı ve Kıbrıs'taki kardeşlerimizi korumak mevzuunda bütün Millet'in kendisiyle beraber olduğunu açıklamıştık.

"Böylece millî ve vatanî mevzularda, iktidar ve muhalefetin, bir fikir etrafında birleşebileceklerinin sevindirici bir örneğini vermiştik. Bir kere daha belirtmek isteriz ki, vatanî ve millî mevzulardaki hassasiyetimizi iç politika ihtilâflarımız asla gölgeleyemez. Bu itibarla, bugün bütün dikkatimizi Kıbrıs Konferansı ve kardeşlerimizin emniyet meselesi üzerinde toplamış bulunmaktayız…"

İsmet İnönü 25 Ağustos 1955: Bölükbaşı’dan sonra aynı gün içinde CHP Genel Başkanı ve Muhalefet Lideri İnönü de bir demeç verdi ve “...Kıbrıs'taki kardeşlerimizin can ve mallarını tehlikeden korumak için Hükûmet'in alacağı bütün tedbirlerle beraberiz. Kıbrıs Konferansı’nda haklarımızı korumak ve kurtarmak için Hükûmeti bütün gayretlerinde destekleriz. Kıbrıs Konferansı'nın şekli ve neticesi belli oluncaya kadar muhalif parti olarak dikkatimizi bu mevzuda toplayacağız. Dış politikamızın Kıbrıs ile meşgul olacağı bugünlerde iç politikamızın havasının da Kıbrıs ile dolu olduğunu göstermek vazifemizdir."

TÜRKİYE'DE İÇ SİYASETTE SİYASÎ MÜTAREKE (CMP VE CHP – 1955:)

Türkiye'deki siyasi partilerin "Millî Dava" Kıbrıs zemininde birleşerek iktidarın izleyeceği politikaya destek vereceklerini açıklamaları üzerine, o zaman Türkiye'nin iç siyasî hayatında bir süre devam eden adı konulmamış bir "siyasî mütareke" meydana geldi.

27 Ağustos 1955 tarihli Milliyet Gazetesi buna dair haberi şöyleydi:

"Muhalefet partilerinin teşkilâtlarına yaptıkları bir tamim (genelge) üzerine, partiler arası iç politika savaşı bir müddet için sona ermiştir. Parti sözcüleri bugün iç politikaya dair hiçbir demeçte bulunmamışlardır.

"CHP Genel Sekreter Yardımcısı Turgut Göle iç politika savaşının 'iş'arı ahâre kadar' (gelecek bir yazılı bildirime kadar) sona erdiğini açıklarken şunları söylemiştir: 'Kıbrıs meselesi, muhalif ve muvafık bütün Millet'i birleştirmiş bulunuyor. Hükûmetimizin takip ettiği dış politika ve Kıbrıs mevzuu ile ilgili görüşünü tasvip ediyoruz. Bu itibarla, memleket ve millet mukadderatını alâkadar eden resmî müzakerelerin cereyanına takaddüm eden (öncesinde gelen) bugünlerde ve müzakerelerin sonucu alınıncaya kadar Genel Başkanımızın talimatı üzerine iç politikaya dair tenkitlerimize ara veriyoruz.' "

Muhalefet partileri, iktidar ile iç politika tartışmalarına ara verdikleri aynı dönemde, dışarıya karşı Kıbrıs konusunda kararlılık ifadesi olan açıklamalar yapmaktan geri kalmamışlardır. CHP Genel Sekreter'i Kasım Gülek o günlerde verdiği bir demeçte "28 Ağustos'u Kıbrıs'ta Türkler için katliam günü ilân edenlere 33 sene evvelki 30 Ağustos'u hatırlatırız" demişti.

CMP Genel Başkanı Bölükbaşı da bir konuşmasında "...12 adadan sonra Kıbrıs'ın Yunanlılara geçmesi halinde Akdeniz ile Türkiye'nin irtibatı kesilir. Bu bakımdan Kıbrıs vatanımızın emniyeti ile alâkalıdır" sözlerini dile getirmişti.

DEVAM EDECEK

Sonraki Haber