Milliyetçilik, Bülent Forta’nın solculuğundan ilericidir!

Bunlara en iyi cevabı 1921'de Lenin verdi: 'Türkiye, emperyalist devletlerce yağma edilmeye öyle bir şiddetle karşı koydu ki, içlerinden en kabadayısı bile elini ondan çekmek zorunda kaldı.' Lenin, milliyetçiliği gerici milliyetçilik ve ilerici milliyetçilik olarak ikiye ayırmışdı.

Emperyalist milliyetçiliği gerici milliyetçilik, anti-emperyalist milliyetçiliği ise ilerici milliyetçilik olarak tanımladı. Türk Devrimi 1928 yılında 3. Enternasyonal’in ilan ettiği programda Dünya Devriminin halkaları arasında sayıldı.

Sol Parti’nin Mayıs ayının başında ‘Tam Bağımsız Türkiye için Bağımsızlık Konferansı’ başlığıyla düzenlediği konferansta Bülent Forta şöyle diyor:

“Mahir Çayan’ın tespit ettiği, emperyalizmin içsel bir olgu olması, bugün anti emperyalist mücadelenin iktidarla mücadele ile birleşik olduğu anlamına gelir. Ulusal, milliyetçi bir temelde anti emperyalizm olamaz. Bu ancak Doğu Perinçek’e sürükler. Bu yüzden de anti emperyalizm ancak devrimcilerin verebileceği bir mücadeledir”

Forta’nın yazdıkları tarihi gerçekleri çarpıtmanın ve güncel siyasi siyasi mücadelede ‘kenarda durmanın teorisi’ni yapmanın güzel bir örneği.

İnceleyelim. En başa yazmamız gerekiyor: Her şey tarihseldir. Tarihte tarihsel olmayan hiçbir şey yoktur. Siyasi kavramlar da tarihseldir. İnsanlık için önemi, sorunları çözme işleviyle birlikte değerlendirilir. Bu gözle milliyetçilik kavramına bakalım. Milliyetçilik tarih sahnesine demokratik devrimlerle birlikte çıktı. Feodalizmin tasfiyesi ideolojik düzlemde milliyetçilik ile oldu. 1640 İngiliz ve 1789 Fransız Devrimi örneklerinde görüldüğü gibi burjuva demokratik devrimler, feodal beyliklere son verip millî pazarı oluşturdular. Milli pazarlar ile birlikte derebeyliklere dağılmış halk “millet”, üstünde oturdukları toprak ise “vatan” oldu. Daha önceleri derebeyinin izni dışında çalışamayan emekçiler, devrimler ile birlikte ticaret yapabilme özgürlüğü kazandı. Halk iktidarı krallardan aldı, feodal bölünmüşlük yerini millet altında birleşmeye bıraktı. İnsanlar artık krallarının toprakları için değil, vatanları için çarpışmaktaydı. Milliyetçilik ve vatanseverlik, vatana saldıran her türlü düşmana karşı sevgiyi temsil etmeye başladı.

Bu sebeple milliyetçiler, bütün dünyada feodalizmin dogma ideolojisinin karşısına dünyevilik, aydınlanma, laiklik, rasyonalizm bayrağını açarak çıktılar. Bununla birlikte milliyetçilik 20. yy ile birlikte farklı anlamlar kazanmaya başladı. Emperyalizm çağına girmemiz ile birlikte Asya’nın, Afrika’nın ve Latin Amerika’nın halkları vatanlarını sadece krallara değil emperyalistlere karşı da savunmaya başladılar.

Türk milliyetçiliği de bu süreç içinde gelişti ve anlam kazandı. Türk Milliyetçiliği, 19. yüzyılın ortalarından beri, Namık Kemallerden, Ali Suavilerden bu yana akılcı, devrimci, aydınlanmacı ve vatansever temele oturdu. Yusuf Akçura’nın ünlü Türkçülüğün Tarihi kitabı, bir yönüyle Türkiye’de Akılcılığın Tarihi diye de adlandırılabilir. Ziya Gökalp’in eserleri de öyledir. Atatürk’te doruğa yükselen Milliyetçiliğimiz de sonuna kadar akılcı ve milliyetçidir. (1)

Türk milliyetçiliği emperyalizmle savaşa savaşa gelişti ve 10 Mayıs 1931 yılında düzenlenen CHF 3. Kurultayı’nda, diğer 5 ok ile birlikte CHF’nin resmi vurgusu haline geldi.

Bülent Forta ‘milliyetçiden anti-emperyalist olmaz’ diyerek işte bu tarihsel süreci yok saymaktadır. Forta gibilerinin, emperyalizmi yenen ve ortaçağ güçlerini siyasal iktidardan uzaklaştıran Türk milliyetçilerinin mücadele geleneğini benimsemediği için güncel siyasi arenada esamesi okunmuyor. Solculuk üzerinden milliyetçiliği eleştirmeye kalkanlar, dayanak yaratmaktan da acizler. Onlara en iyi cevabı 1921 yılında Lenin verdi: “Türkiye, emperyalist devletlerce yağma edilmeye öyle bir şiddetle karşı koydu ki, içlerinden en kabadayısı bile elini ondan çekmek zorunda kaldı” (2)

Lenin, milliyetçiliği gerici milliyetçilik ve ilerici milliyetçilik olarak ikiye ayırmıştır. Emperyalist milliyetçiliği gerici milliyetçilik, anti-emperyalist milliyetçiliği ise ilerici milliyetçilik olarak tanımlamıştır. Aynı tanımlamayı Yusuf Akçura da yapmaktadır. (3) Emperyalizm çağında, Ezilen Dünyada milliyetçilik saltanatları yıkıp milli egemenliği tesis etmiş ve emperyalizme karşı bayrak olmuştur. Bundan dolayı Türk Devrimi 1928 yılında 3. Enternasyonal’in ilan ettiği programda Dünya Devriminin halkaları arasında sayılmıştır. (4)

Türkiye’de Milliyetçilik, dünyanın her yerinde olduğu gibi, devrim yapmış, devlet kurmuş ve devlet yönetmiştir. Milliyetçiliğin açtığı demokratik devrimler çağında, devlet kurmak ve devlet yönetmek, milliyetçilikle oluyor.

ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ İLE HESAPLAŞMA

1970’ten itibaren, “solculuk” adına Atatürkle hesaplaşmaya çalışan bir kesim ortaya çıktı. Burjuva-proletarya çelişmesine takılı kalmış. 20. yüzyılın devrim modelini anlamamış bu kesim, batı merkezlerine göbekten bağlıdır ve kozmopolitizm hastalığına kapılmışlardır.

Lenin, ‘Kapitali ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara dönen solculara’ inat çağın çelişmesinin Burjuvazi ve proletarya arasında değil, ezen milletlerle ezilen milletler arasında olduğunu söyledi. Ezilen milletler bağımsızlık savaşlarını vererek, unutturulmaya çalışılan milli bilinçlerinin farkına vararak, düşmana karşı bayrak açacaklardı. Ulusal, milliyetçi temelde antiemperyalizm olmaz demek emperyalizmin ulus devletlere karşı açtığı savaşı görmemektir.

Emperyalist sistem ulus devletleri yıkma aracı olarak ırkçılığı ve etnik milliyetçiliği bir araç olarak kullanmıştır. Kısa tarifiyle böl parçala yönet stratejisinin temel hedefi milletin unsurlarındaki farklılıkları ön plana çıkararak o milleti yok etmek, milli pazarları küresel dünyaya katmak, sınıfsız değil ‘milli sınırsız’ dünya yaratmaktır.

Atatürk’ün tarif ettiği “Türkiye Cumhuriyetini kuran, Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımı Türk milliyetçiliğinin temelini oluşturur. Milli benliğini ve ulus devleti, emperyalizmi savaşla yenerek oluşturmuş, 20. yüzyılın devrim modelini hayatta somutlamıştır.

Vatansızların demokrasi beklediği Amerikan milliyetçiliği ve onun piyonu etnik milliyetçilik ise gericidir, işbirlikçidir. Atatürk’le hesaplaşmaya, milliyetçiliği devrim mücadelesinden soyutlamaya çalışırlar. Tunceli yerine Dersim’le birleşirler, PKK güdümünde devrimcilik oynarlar.

EMPERYALİZMİN 'DEVRİMCİLERİ'

Türk Devriminin programı 6 Ok ile özetlenmiştir, Bu altı başlığa 1 tane bile başlık ekleyemez, 1 tane bile başlık çıkaramazsınız. Bütündür, kapsayıcıdır, kurşun geçirmezdir. Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Milliyetçilik, Devrimcilik ve Devletçilik, Tam Bağımsız Türkiye’nin teminatıdır. Kendine devrimci diyenler, emperyalizme karşı yapılmış en esaslı devrimlerden birini, bu toprağın devrimini anlayamamışlardır. Milliyetçilik olmadan Tam Bağımsız Türkiye yaratma iddiasındadırlar. Yerine neyi koydukları ise meçhuldür. Emperyalizmin ulus devletlere açtığı savaş karşısında, milliyetçi olmayıp anti-emperyalist olmak mümkün müdür? Bu Türkiye’ye milli devletleri yıkıma uğratma programı olan küreselleşmenin dayatmasıdır.

Türk Devriminin kökü milliyetçi, halkçı ve devrimcidir. Tarihine yan gözle bakanlar milletine yabancılaşır. Forta gibileri liberal tezlerin etkisinde, bölücülüğün kuyruğunda bir ömür geçirdiler. Hedef aldıkları Doğu Perinçek ise her zaman öncü oldu ve büyük başarılar elde etti. Bu yüzden her dönem emperyalistlerin hedefi oldu. Forta’nın tezinin yanlışlığını göstermek için Perinçek’in hayatını anlatmak yeterlidir. Madem emperyalizme karşı Perinçek’in çizgisi yanlış o zaman neden bu CIA beslemeleri, Forta’yla değil de Perinçek’le uğraşıyor. Emperyalistler Forta gibi laf ebesi solcuyu çok sever ama Perinçek gibi devrimci vatanseverlerden nefret eder. Vatan Partisi bugün Kemalist Devrimi tamamlayacak tek partidir. Devrimci milliyetçiliğin temsilcisi, elbette Vatan Partisi’dir.

Denklem çok basittir, Milli devletin hedef alındığı şartlar altında ya millisindir, ya gayri milli! Emperyalizmin hortlattığı anti-emperyalist tanımları bu topraklarda dikiş tutturamaz, güneş, balçıkla sıvanmaz!

DİPNOTLAR:

1) “Akılsız Milliyetçilik olur mu?”, Doğu Perinçek, Aydınlık Gazetesi 6 Ocak 2019

2) Lenin, “Moskova İşçi ve Köylü Delegeleri Sovyetinin Bir Oturumunda Konuşma”, 28 şubat 1921, (bkz. Doğu Perinçek, Lenin Stalin Mao’nun Türkiye yazıları, Geliştirilmiş 4. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Ağustos 2014,s.185

3)Yusuf Akçura, Türk Devriminin Programı, haz. Doğu Perinçek (Ankara:Kaynak Yayınları, 2017), s.14

4) Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim (İstanbul:Kaynak Yayınları, 2011),s. 121

Sonraki Haber