Mısır ile ilişkilerin 7 büyük kazanımı
Türkiye ile Mısır arasında 12 yıl sonra normalleşen ilişkilerin Libya'dan Suriye'ye, Filistin'den Kıbrıs'a, Doğu Akdeniz'in her noktasına büyük etki göstermesi bekleniyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 12 yıl aradan sonra Kahire'ye giderek Mısırlı mevkiidaşı Abdulfettah es-Sisi ile yaptığı görüşme, bölgesel dengeleri temelinden değiştirecek bir potansiyel taşıyor. İki liderin de oldukça yapıcı olarak nitelediği ve ilişkileri daha da ileri seviyeye taşıma kararlılığını ilan ettiği görüşmede, “siyasi ve diplomatik, güvenlik, ekonomik, ticari ve mali, ulaşım, havacılık, denizcilik, turizm, sağlık ve çalışma, askeri ve savunma sanayi, her türlü organize suç ve terörle mücadele, kültür, eğitim, bilim ve teknoloji, enerji, madencilik, tarım, çevre, ormancılık, konutsal ve kentsel dönüşüm ile iklim değişikliği, iletişim ve enformasyon ile konsolosluk işleri” konularında adımlar atılması kararlaştırıldı. Ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bölgemizde barış ve istikrarın tesisi için Mısır ile temaslarımızı her seviyede artırma kararlılığındayız.” derken, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi de bölgede etkin olan bu iki ülkenin barış ve istikrarın sağlanmasında önemli rol oynayabileceğini vurguladı. Peki iki ülke ilişkilerinin muhtemel ağırlık noktaları nereler olacak?
1) MUHTEMEL MEB ANTLAŞMASI
Türkiye ve Mısır, Doğu Akdeniz'in en uzun kıyı şeridine sahip iki kilit ülkesi. Muhtemel işbirliğinin en temel nedeni, karşılıklı kıyılarının bulunması, yani denizden komşu olmaları. Ancak geçen 12 yıllık süreçteki husumet, iki ülke arasındaki olası bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Antlaşması'nın önüne geçti. Mısır, Türkiye yerine Yunanistan ile, Kuzey Kıbrıs yerine de Güney Kıbrıs ile MEB antlaşması imzalayarak, Amiral Cihat Yaycı'nın hesaplamalarına göre 26 bin 500 kilometrekare deniz yetki alanı kaybetti. Ancak bu, geri dönülemez bir durum değil. Nitekim Kahire yönetimi, Atina ile MEB Antlaşması imzalarken de temkinli davranmış ve Yunan tezlerine kulak vermeyerek sınırlı bir antlaşma yapmıştı. (Yunanistan, Güney Kıbrıs ile karşılıklı kıyısı olduğunu savunurken Mısır, 28 derece paralelinin doğusundaki Türkiye sınırını korudu.) Dolayısıyla iki ülke, önümüzdeki dönemde önce 28 derecenin doğusunu kapsayan ardından Libya hattını esas alan bir antlaşmaya imza atabilir.
2) KKTC'NİN TANINMASI
Mısır'ın Kıbrıs politikasındaki değişiklik için zamana ihtiyaç var gibi görünse de, Kahire'nin bu değişiklikten büyük kazançları olduğu görülüyor. Mısır'ın Kuzey Kıbrıs yerine Güney Kıbrıs ile imzaladığı deniz yetki alanı antlaşmasından 11 bin 500 kilometrekare deniz alanı kaybı bulunuyor. Ancak daha da önemlisi, bu kaybedilen alanda Glafkos gaz sahası (141 milyar metreküplük rezerv) yer alıyor ve aslında Mısır halkının geleceğinden 100 milyar dolarlık bir zenginlik çalınıyor. Nitekim Rumlar da bu büyük soygunu ilan etmekten hiç çekinmiyor. GKRY-Mısır MEB anlaşmasının imzalanması sonrasında açıklama yapan dönemin GKRY Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Nicos A. Rolandis, haklarından fazlasını aldıklarını itiraf etmiş, bunun çok büyük bir başarı olduğunu belirterek sahip olduklarının dört katı fazlası bir alanda egemenlik hakkı kazandıklarını söylemişti. İşte bu itiraf, önümüzdeki dönemde Mısır'ın Kıbrıs politikasını gözden geçirmesine de neden olabilir.
3) ENERJİ İŞBİRLİĞİ
Mısır, Doğu Akdeniz'in keşfedilmiş en büyük hidrokarbon rezervlerine sahip. Ancak petrol ve gazı çıkarma, işleme ve iletme konusunda büyük oranda üçüncü ülkelere bağımlı. Kahire'nin geçen yıllarda 18. parselde açtığı ihalede, Türkiye ile Mısır arasında öngörülen deniz sınırına uyduğu görülüyor. Dolayısıyla çatışma oluşturmayan bu gibi sahalarda bölgenin en büyük sismik/sondaj filosuna sahip ülkesi olarak Türkiye'nin rol alması oldukça muhtemel. Türkiye, gazı çıkardığı gibi bu gazın işletilmesine ve iletilmesine de yardımcı olabilir. Ayrıca Türkiye'nin Mısır ile kuracağı bir ortak mekanizma ya da Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na katılmasıyla birlikte, gaz piyasasını önemli ölçüde bu iki ülke düzenleyecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da enerji işbriliğine dikkat çekerek, “LNG, nükleer ve yenilenebilir enerji alanında işbirliğimizi geliştirme imkanlarını da değerlendiriyoruz.” dedi. Dolayısıyla iki ülkenin işbirliği, refah kapısını da açacaktır.
4) SAVUNMA SANAYİİ VE AKDENİZ KALKANI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısırlı mevkiidaşı ile yaptığı ortak basın toplantısında savunma sanayiine de dikkat çekerek, “Mısır, savunma sektörüne önemli yatırımlar yapıyor. Mısır'la güç birliğine giderek ortak projeler geliştireceğimize inanıyorum.” ifadelerini kullandı.
Hakikatten Mısır, son yıllarda ordusuna ciddi yatırımlar yaptı. Bu yatırımların büyük bölümü dış kaynaklıydı ve Mısır'ı dünyanın ilk 10 silah ithalatçısından biri haline getirdi. Ancak Türk savunma sanayiinin Mısır'ın ihtiyacı olan gemilerden İDA'lara, uçak ve helikopterlerden İHA/SİHA'lara, mühimmatlardan yazılıma kadar çok geniş bir alanda yetkinliği bulunuyor. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da İHA/SİHA ihracatı haberini geçen günlerde duyurdu. Belki de Kahire, KAAN uçağının geliştirilmesinde yatırımcı bile olabilir. Türk savunma sanayiinden beslenecek bir Mısır, kısa sürede Akdeniz Kalkanı Harekatı'na dahil olarak bölgesel güvenliğin garantörü pozisyonunu üstlenebilir. İki ülke, askeri işbirliği ile Doğu Akdeniz'i kışkırtmalara kapatacak güce sahip.
5) SURİYE'DE NORMALLEŞME
Türkiye ile Suriye arasında 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı'nın arka planında olan ülke yine Mısır'dı. Kahire, Ankara ve Şam'ın bir araya gelmesinde arabulucu rol üstlenmiş ve nihayetinde Adana Mutabakatı imzalanmıştı. Bu mutabakat hala yürürlükte ve Türkiye ile Suriye normalleşmesinde kilit bir role sahip. Son dönemde Suriye'nin yeniden Arap Ligi'ne dönüşüyle birlikte, Şam-Kahire ilişkileri de gelişmeye başladı. Önümüzdeki dönemde Kahire, Türkiye-Suriye normalleşmesinde yeniden katalizör olabilir.
6) LİBYA'DA BİRLİK ADIMI
Libya ile 1115 kilometre kara sınırı bulunan Mısır, bölgedeki en etkili ülkelerin başında geliyor. Türkiye de meşru Trablus Hükümeti'ne verdiği destekle Libya'daki oyun değiştirici pozisyonunu koruyor. Tobruk Meclisi ile arası iyi olan Mısır ve Trablus Hükümeti'ni destekleyen Türkiye'nin arabuluculuğunda, ülkenin yeniden bütünleşmesinin önü açılabilir. Nitekim iki lider de ortak açıklamada buna vurgu yapmayı ihmal etmedi. Hatta Sisi, “Libya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması ve askerlik kurumunun birliğinin sağlanmasına yardımcı olacak şekilde Türkiye ile Mısır arasındaki istişarenin güçlendirilmesinin gerekliğini teyit ettik.” ifadelerini kullandı. Görüşmenin yapıldığı gün Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe de hükümetinin ülkesinde seçimlerden önceki son geçiş hükümeti olacağını belirtti. Yeni dönemde Libya'da önemli gelişmeler yaşanabilir.
7) İSRAİL İLE REFAH CEPHESİ
Henry Kissinger, “Ortadoğu'da Mısır'sız savaş, Suriye'siz barış olmaz.” diyordu. Bu noktada Mısır'a, İsrail'in Filistin'deki soykırımını durdurmasında da önemli bir görev düşüyor. Savaşın başından bu yana Sisi yönetimi Filistin'e açıktan destek verirken, somut adım konusunda onlar da Türkiye gibi yavaş davranıyor. Ancak bu son görüşme, iki ülkenin Gazze konusunda ağırlığını koymasıyla neticelenebilir. Bilindiği gibi Refah Sınır Kapısı, Gazze’nin İsrail dışında dışarıya açılan tek kara sınırı. Gazze’deki halka insani yardım malzemeleri buradan iletiliyor ancak İsrail, son günlerde Refah'ı da vurarak açıkça Mısır'a saldırmaya başladı. Bunun üzerine Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, 1979 yılında Mısır ve İsrail arasında imzalanan Camp David Barış Anlaşması'nı askıya alabileceklerini duyurdu. Öte yandan Mısır ordusunun da Gazze sınırındaki varlığını güçlendirerek sınıra çok sayıda tank ve askeri birlik konuşlandırabileceği ihtimalleri üzerinde duruluyor. Böyle bir senaryoda, Gazze’de yerinden edilen kişilerle birlikte nüfusu yaklaşık 1,5 milyonu bulan Refah kenti, olası bir kara harekatı neticesinde Mısır Ordusu ve İsrail birliklerinin karşı karşıya gelmesine tanıklık edebilir. Türkiye ise silah ve mühimmat desteğiyle, denizden de ablukayı yararak İsrail'e diz çöktürebilir.
'BÖLGE DE İKİ ÜLKE DE KAZANÇLI ÇIKAR'
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Türkiye-Mısır normalleşmesini Aydınlık'a değerlendirdi. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun “Stratejik Derinlik” adlı kitabını hatırlatan ve Davutoğlu'nun bu politikayı uygulamaya çalışarak başarısız olduğunu kaydeden Özülker, “İlişkilerimizin bozulmasında bunun büyük bir etkisi var.” dedi.
Şimdi ise dış politikada menfi değil müspet bir yaklaşım içerisinde olduğumuzu belirten Özülker, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye ile Mısır arasında ortaya çıkmış olan bu gelişme eğer sonuna kadar daha da geliştirilerek ileri noktalara taşınabilirse, ki taşınmaması için bir sebep yok, zannediyorum Doğu Akdeniz'de ve Ortadoğu'da yeni bir denge yaratacaktır. Ayrıca Türkiye'nin Arap Dünyası ile ilişkileri de gelişecek, bunun tabiatıyla ekonomiye de yansımaları olacaktır. Türkiye'nin bugüne kadar ki mücadelesi yeni bir boyut kazanmaktadır. Dolayısıyla benim şahsi görüşüm bu güzel, hayırlı bir gelişmedir.
“Bunun Suriye sahasına da kesinlikle etkisi olur. Biliyorsunuz Suriye'yi tekrar Arap Ligi'ne dahil ettiler. Bunda Mısır'ın ciddi bir rolü oldu. Yani Esad'la ilişkilerini daha da ileriye taşımış olan bir Mısır'dan söz ediyoruz. Bizim Suriye ile Adana Mutabakatı'nı imzalamamıza da Mısır ön ayak olmuştu. Benzer şekilde Mısır, Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeniden arabulucu rol üstlenebilir. Şunu unutmayalım; Putin bile PKK ile ilgili soru sorulduğunda 'Adana Mutabakatı var ya' şeklinde bir cevap vermişti. Yani o bölgeye girebilirsin çünkü Adana Mutabakatı bunun yolunu açmıştır. “Biz Mısır ile ilişiklerimizde bugüne kadar İslamiyet'i çok ön plana çıkaran bir politika izledik ama Mısır bu noktada değildi. Dolayısıyla, aklı başında ve dengeli bir politika içinde bu işi geliştirmeye devam edersek, her iki taraf da mutlak şekilde kazançla çıkar. Ama daha da önemlisi bölge bundan kazançlı çıkar.”
VATAN PARTİSİ'NİN YAPICI ROLÜ
Vatan Partisi, Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi için 2012’den itibaren temaslara başlamıştı. Amiral Soner Polat başkanlığında gerçekleşen 2015 yılındaki ziyaret, en etkili temaslardan biriydi. Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu’ndan Yunus Soner ve Onur Sinan Güzaltan’ın da katıldığı ziyarette, Mısır Parlamentosuna Türkiye’nin tezlerini içeren bir Doğu Akdeniz raporu iletildi. Daha sonra Amiral Polat tarafından çeşitli bürokratlara brifing verildi. Dışişleri Konseyi ile bir çalışma toplantısı gerçekleştirildi. İki ülke ilişkilerinin en alt seviyede olduğu bir dönemde, Mısır’ın önde gelen partilerinden Tagammu Partisi ile ortak basın açıklaması düzenlendi. Bu ziyaretteki uyarılar, Mısır’ın önde gelen gazete ve televizyonlarında günlerce tartışıldı.