Modernizm emperyalizmin dayatmasına dönüştü

Ulusal Kanal’da yayınlanan Çıkış Yolu programında Teori dergisinin Modernizm sayısı ele alındı. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Teori Yazı Kurulu Üyesi Nadir Temeloğlu ve Besteci Yazar Ekrem Ataer’in konuk olduğu programda modernizm ile devrimciliğin iki karşıt görüş olduğu ifade edildi

Teori dergisinin Modernleşme sayısı konuşulmaya devam ediyor. Ulusal Kanal’da yayınlanan Çıkış Yolu programında Modernizm ve Devrimcilik tartışması yapıldı.

EMPERYALİZM KENDİSİNE UYUMLU İLİŞKİLERİ DAYATIYOR

Programda Perinçek, modernizm ve devrimciliğin iki karşıt anlayış olduğunu söyledi. Modernizm sözcüğünün sözcük karşılığıyla tarih ve siyaset bilimlerindeki karşılığının farklı olduğunu belirten Perinçek,

“Kapitalizmin yükselişinden emperyalizm döneminde devam eden modernleşme denilen tarihsel süreçler var. Batıcı siyaset bilimcilerinin modernleşmeye yükledikleri anlam var. Kapitalizmin yükseliş çağındaki feodalizmden kurtuluş, o dönemin kazandırdığı anlam var. O dönemin pratiklerinden çıkan modernleşme süreçleri var. Bir de emperyalizm döneminde, emperyalizmin gelişen dünyaya dayattığı ‘yenilikler’ var.” dedi.

Kapitalizmin emperyalist bir karakter kazanmasıyla modernizmin tanımının da değiştiğini belirten Perinçek, modernizmin bir dayatmaya dönüştüğünü vurguladı.

Perinçek, “19.yüzyılın sonunda kapitalizmin emperyalist karakter kazanmasıyla birlikte emperyalist ülkeler kendileriyle uyumlu, kendilerine yarayan, dünyayı sömürme sistemine uyan ilişkileri Hindistan’a, Osmanlı’ya, Çin’e dayatıyorlar. Öncelikle saydığım Çin, Osmanlı, Hindistan ve Rusya birbirine benzeyen ülkeler.” ifadelerini kullandı.

DEVRİMCİLER TANZİMAT’I GERİCİ OLARAK KABUL ETTİLER

Türkiye’de modernleşme sürecinin esas olarak 1838 Baltalimanı Antlaşmasıyla başladığını kaydeden Perinçek, modern teorinin devrimcilikle gericiliği buluşturmaya çalıştığını ifade etti;

"Kendimizi ele alalım. Türkiye’de modernleşme sürecinin başlangıcını III.Selim’le de tarif edebiliriz. Ama Tanzimat, 1838 İngilizlerle Baltalimanı Antlaşması ve 1839 Tanzimat Fermanı modernleşmeyi en iyi anlayacağımız süreçler. 1838 yılında Osmanlı İngilizlerle Baltalimanı Sözleşmesi yapıyor. Özeti şu: İngiliz tüccarlarının Osmanlı toplumunda istediği hukuk. Tanzimat süreci kendi liberal tarihçilerimiz tarafından ilericiliğin başlangıcı olarak yorumlanıyor.

Ama devrimcilere baktığımız zaman onlar da Tanzimat’ı gericilik ve yıkılması gereken bir sistem olarak görüyor. Tanzimat’ın üç padişahı var: Abdülmecid, Abdülaziz, Abdülhamid. Bunlar okullar açıyorlar, yeni askeri sistemler getiriyorlar. Ama bunlar aynı zamanda emperyalizmin ekonomisine serbestlik tanıyorlar. Onların zindanlarında da Türk Milliyetçileri, Türk Devrimcileri yatıyor.”

BİRBİRİNE ZIT UYGULAMALARI BAĞLIYOR

Tanzimatçılığın 1939’da yeniden hortladığını belirten Perinçek, “Batı’nın dayattığı yenileşmeyle, kendi tarihi süreçlerimizin gerçekleştirdiği devrimi, birbirine zıt olan uygulamaları birbirine bağlayan ve her ikisini de ilericilik, yenileşme adı altında birleştiren bir siyaset ve tarih teorisiyle karşılaşıyoruz.” dedi.

‘MEL’US ELİ BİLEĞİMİZDEN KESMEMİZ LAZIM’

Besteci-Yazar Ekrem Ataer ise modern sözcüğünün 5.yüzyılda Hıristiyanların çok tanrılı dinlere inananları aşağılamak için kullandığı bir sözcük olduğunu belirtti. Kavramın kendisinin “Usule ve adaba uygun” anlamını taşıdığını ve bu yolla bir dayatmayı içerdiğini kaydeden Ataer, toplumun modernizmi kabul etmediğini söyledi.

Modernizmin toplumu ve aydınları var olan değerlerden uzak tuttuğunu kaydeden Ataer, “Öyle bir acımasız bir yol haritasıyla karşı karşıyayız. Tiyatroda, müzikte opera ve balede böyle. Devletin tercih ettiği bir prospektüs bu. Devlet Opera ve Balesi’nde eli ayağı oturmuş bir yerli eser bekledim. Öncelikle özgüveni yakalamamız gerekiyor. Nazım Hikmet’in söylediği gibi melus eli bizim artık bileğimizden kesmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.

TANZİMAT TARTIŞMASI GEÇMİŞİN DEĞİL BUGÜNÜN KONUSU

Teori Yazı Kurulu Üyesi Nadir Temeloğlu Tanzimat Edebiyatı adlandırmasının yanlış olduğunu ifade etti. Tartışmanın güncelliğine değinen Temeloğlu Tanzimatçı kafaların bugün de var olduğunu dile getirdi.

Zülfü Livaneli’nin Kaplanın Sırtında romanını örnek gösteren Temeloğlu, “Zülfü Livaneli, Kaplanın Sırtında diye bir kitap çıkardı. Abdülhamit’i nasıl anlatıyor? İki tarafa da mesaj veriyor. Muhafazakarlara diyor ki Abdülhamit sizin sandığınız gibi dinine bağlı ülkesine bağlı biri değil. Batılı bir yaşam tarzını benimsiyordu. Modern yaşardı. Atatürkçülere de diyor ki siz bu adamı yıktınız ama Abdülhamit Batıcıydı, modernistti. Atatürk de Batıcı ve modernistti, o zaman birleşin. Bugün bakınca modernizm teorisini güncel bir roman üzerinden aktarabiliyoruz.” dedi.

ROMANLARDA BATICILIK ELEŞTİRİLDİ

Özellikle Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği dönemde Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi pek çok yazarın Batıcılığa karşı çıktığını kaydeden Temeloğlu, “Tanzimatçı denilen Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi isimler kendilerine Tanzimatçı demiyor. O dönemde eser verdikleri için Tanzimat yazarları deniyor.

Örneğin; Namık Kemal Baltalimanı Antlaşmasına itiraz ediyor. Namık Kemaller, Ahmet Mithat’lar, Recaizade’ler romanlarında Batıcılığı eleştirir.” diye konuştu.

Sonraki Haber