Montrö’yü uygularsak çok para kazanırız!
Gemilerin boğazlardan geçiş ücretleri Montrö’de altın frank üzerinden belirlenmiş. Ancak Türkiye 1983’te altın frankı dolara sabitlemiş. 1 ons altın için 86.38 dolar değer biçilmiş. Yani bugünkü piyasa değerinin 16 kat aşağısı. Bu fark, Türkiye’nin yılda 2 milyar dolar kaybetmesine neden oluyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen haftaki Kanal İstanbul çıkışı, Montrö tartışmalarını da alevlendirdi. Projeyi savunanların en büyük tezi ise Montrö’de ticaret gemilerine tanınan geçiş serbestisi. Böylece Türkiye’nin milyonlarca dolarlık kaybı olduğunu iddia edenler, boğazlardan geçişlerde zorluk çıkararak ticaret gemilerini yüksek ücretlerle Kanal İstanbul’dan geçmeye mecbur bırakacağımızı zannediyorlar. Bunu da “Türkiye artık eski Türkiye değil. Artık güçlü Türkiye var” diyerek dillendiriyorlar. Çok daha güçlü bir Türkiye olduğu doğru da, bunu nasıl kullanacağımız da önemli değil mi?
Her şeyden önce, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin bir güvenlik rejimi olduğunu tekrar tekrar vurgulamak gerekir. Bu anlaşma neticesinde Karadeniz, bir güvenlik adası haline gelmiştir. Buradaki güvenliğin önemi ise “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” diyen Mustafa Kemal’in sözlerinde gizlidir. Sovyetlerden gelen 300 bin ton mühimmatın Kurtuluş Savaşımızdaki etkisi, Karadeniz’in rolünü de gözler önüne sermektedir. Fakat burada tartışacağımız, Montrö’nün ekonomik boyutudur.
GEMİLER BOĞAZLARDAN ÜCRETSİZ Mİ GEÇİYOR?
Bugün boğazlarımızdan transit geçen ticaret gemileri, İsviçre’nin Montrö şehrinde imzalanan Uluslararası Sözleşme’nin 2’inci maddesine göre, her bir net tonilatoları üzerinden devletimize Sağlık, Fener ve Tahlisiye ücretleri ödemekle yükümlüler.
Bu ücretlerden Sağlık Resmi, halen Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü tarafından, Fener ve Tahsiliye Resimleri ise Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından alınıyor.
Örneğin 2017’de; İstanbul Boğazı’nı 42 bin 978 gemi, Çanakkale Boğazı’nı ise 44 bin 615 gemi kullanmış. Transit gemi geçişleri sırasında verilen hizmetlerden toplamda 312 milyon 11 bin 630 lira gelir elde edilmiş.
ÜCRETLER NASIL HESAPLANIYOR?
Gemilerin transit geçişleri sırasında ödemeleri gereken ücretler de Montrö’de karara bağlanmış. Sözleşmede Sağlık Resmi için her bir net tonilato başına 0.075 altın frank, Fenerler hizmeti için ilk 800 net tona kadar 0.42 altın frank, fazlası için 0.21 altın frank, Tahsiliye hizmeti içinse her bir net tonilato başına 0.10 altın frank saptanmış. “Bunlar, tediye tarihlerindeki kambiyo fiyatına göre altın frank veya Türk parası olarak tevsiye olunur” diye de belirtilmiş.
Tabi bugün altın frank dünyada kullanılmıyor. Bunun yerine ücretler dolara sabitlenmiş. Fakat ABD’nin özellikle Vietnam hezimetinin ardından, 170 yıl boyunca New York Borsası ile paralel giden ABD Hükümeti’nin resmi altın değeri farklılaşmış. “Ver 35 doları, al 1 ons altını” kuralını rafa kaldıran ABD, 1 ons altının fiyatını önce 38 dolara ardından 42.22 dolara yükseltmiş. Bu tarihten itibaren resmi fiyatla gerçek fiyat arasındaki makas da giderek açılmış. Şöyle ki; bugün ABD Hükümeti’nin ilan ettiği 1 ons altının fiyatı hâlâ kağıt üzerinde 42.22 dolarken, piyasada 1 ons altını 1477 dolara alabiliyorsunuz.
NEDEN ALTIN FİYATINI KONUŞUYORUZ?
Altın frankın dolara sabitlenmesi, içindeki saf altın miktarı üzerinden yapılıyor. 1 altın frankın içinde, 0.29032258 gram saf altın bulunuyor. Dolar ise 0.736662 gramdan hesap ediliyor.
Fakat Türkiye, 1983 yılında 1 altın frankı 0.8063 dolara sabitlemiş. Altının ons fiyatı olarak ise ABD’nin resmi belgelerindeki 42.22’ı baz almış. Tersten bir hesapla, 1 ons altın için 86.38 dolar değer biçilmiş. Yani bugünkü piyasa değerinin 16 kat aşağısı.
İşte bu fark, Türkiye’nin her yıl yaklaşık 2 milyar dolar kaybetmesine neden oluyor. Ons altının fiyatı yükseldikçe kayıp miktarı da yükseliyor. Yani güçlü Türkiye, Montrö’yü uygulatabildiği ölçüde hakkını koruyacak. Aksi durumda, Kanal İstanbul’la birlikte 20 milyar dolar betona gömülecek. Tabi bir de bölge ülkelerinin boğazdan geçişi kısıtlayıcı tedbirlerimize vereceği tepkiyle uğraşacak.
BİR DÖNEM DENENDİ
1982 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’nden Prof. Tahir Çağa, o tarihte 1 ons altın serbest piyasa şartlarına göre hesaplandığında, Türkiye’nin geçişlerden alması gereken paranın yaklaşık 10 katını alması gerektiğini belirterek, komutanlar ve hükümet nezdinde girişimlerde bulunmuş. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu gizli bir kararname çıkartarak altının dünya borsalarındaki kuruna göre hesap yapılmasını kararlaştırmış. Ancak özellikle kendi armatörlerimiz olmak üzere denizcilik camiasından gelen şiddetli itirazlar sonucu, hükümet geri adım atarak mevcut katsayıyı kullanmaya devam etmiş. Bu artış döneminde bazı Rus gemileri boğazdan hiç ücret ödemeden geçmiş, daha sonra da ücretler tahsil edilememiş. Türkiye ise bu gemileri yeniden boğaza sokmamak iradesini gösterememiş.