Mülteci nefretini köpürtmenin en kolay ve ucuz yolu

Birkaç haftadır, özellikle “Sessiz İstila” kısa filminin piyasaya çıktığı günlerden beri Twitter’da dikkatimizi çekiyor; tipik videolar…

Ya bir parkta, meydanda, AVM’de mültecilerin kadınları dikizlediği veya izinsiz görüntülediği bir “olaya”, ya bir metro vagonunda bir mültecinin sebep olduğu bir “tacize”, ya tenha bir köşede korunmasız birinin mülteci tarafından ısrarlı takip edildiğine dair, bazıları videocunun olayı kendine göre anlattığı sesiyle, bazıları da olayın kendisine ait çekilmiş kavga ve gürültüleri… Çekilebilir elbet, vatandaşın elinde telefonu, kendince hatıra değeri, haber değeri gördüğü şeyleri çekip kayda almak hakkı vardır. Kamusal alanda, mülteci bile izin almıyorken o niye alsın, istediği gibi çeker, hatta olayları ve kahramanlarını hikâyeleştirir, sosyal medyada yayar, manipüle eder.

SPONSOR KİM?

Video çekmekte sıkıntı yok. Dikkati çeken, bu videoların paylaşıldığı tweet’lerin ne kadar kolay viral oldukları. En zorlama olanların bile, öyle Ümit Özdağ, Yılmaz Özdil, Sedef Kabaş gibi meşhurlarda değil, en sıradan hesaplarda izlenme sayılarının 50 bin, 100 bin, bazen milyonlara ulaştığı… Warner Bros, Metro Goldwyn Mayer olsa bu sayıları kolay yakalayamaz, sponsoru kim ola ki bu videoların? Birbirine benzer kurgularla binlercesi bir anda, çarpıp toplayınca yüz milyonlarca, belki milyara yakın kez izlenmişler, değil insan, robot bile dayanamaz…

Videolardaki amaca, daha doğrusu en hassas, manipüle edilmesi en kolay malzemeye gelelim… Mültecilere “evlerine gitsinler” diyenlerin en çok kullandıkları “namusumuza sarkıyorlar, karımızı kızımızı taciz ediyorlar” gerekçesine.

İKİYÜZLÜLÜK

Mülteci meselesi toplumda büyük bir ikiyüzlülük oluşturmaya başladı. Mültecilerin kadın ve çocukları söz konusu olunca, sorunlara çok kolay sağır ve dilsiz olunabiliyor. Bu insanların neden ve nasıl bu duruma düştüklerinden, on yıllardır neler çektiklerinden hiç bahsedilmiyor. Güneydoğu’daki mülteci kadınlar örneğin, fuhuşa zorlandıkları akademik çalışmalarla ispatlandığı halde kimsenin umurunda olmuyor. Konforlu köşelerden, akıllı telefonlardan manipülasyon amaçlı videolar çekip paylaşarak ahkâm kesmek, sorun yarıştırıp ümitsizlik ve nefret yaymak iş sanılıyor. Taciz vakaları kasıtlı olarak abartılıp yabancı düşmanlığını körüklemek için pervasızca kullanılıyor. Bu yaklaşımın ne kadına yönelik şiddetin engellenmesine, ne de sığınmacı sorununun çözümüne hiçbir faydasının olmayacağı akıllara getirilmiyor. Aslında, bizde köpürtülmeye çalışılan, Avrupa’da, Ukrayna’da halka saldıran dazlaklar hareketinin benzeri belli ki. Adına “yaratıcı yıkıcılık” diyorlar, ne yaratıcılığı, ucuzluk paçalardan akıyor.

Sonraki Haber