Mustafa Kemal Çamkıran’a saygıyla: 68 kuşağının kaya gibi sağlam militanıydı

Onu Türkiye 68 gençlik hareketinin antiemperyalist mücadelecilerinden biri olarak tanıdım. Güven verici bir insandı. Sağlam adamdı.

19 Kasım 1978 yılındaki TİKP’nin Beşiktaş'tan Taksim'e yaptığı “Bağımsızlık Yürüyüşü”nde Halim Spatar, Hasan Yalçın, Doğu Perinçek, Yalçın Büyükdağlı ile birlikte.

16 Kasım Perşembe günü bir arkadaşımı, bir dostumu, bir gençlik yarenimi kaybettim. İnsan kaçınılmaz olarak anılara dönüyor. Anılara her dönüş ise insanın hayatındaki değerlerini fark etmesini ve hatırlamasını sağlıyor.

Türkiye İşçi Köylü Partisi Birinci Kongresi'nde konuşma yaparken.

Mustafa Kemal Çamkıran’la karşılaşmam aynı dönemde, aynı semtin, aynı muhitin insanları olmamızdan ileri geliyordu, aynı özellikleri taşıyorduk. Onu Türkiye 68 gençlik hareketinin antiemperyalist mücadelecilerinden biri olarak tanıdım. Gösteriler veya toplantılarda birbirimize rast gelmemizin bir önemi yoktu. Bu, olması gerekendi. Normal olandı. Cebeci’deki Tıp Fakültemizin kantininde de onu birçok görmüşlüğüm vardı. Bir Siyasallı olarak bizlere ziyaretlerde bulunurdu.

En belirgin tarafı neydi diye bir soruyu yanıtlamaya çalışsam aklıma hemen gelen, güven verici bir insan olduğuydu. Ortak arkadaşlarımızın izlenimleri genel olarak hep böyleydi. Sağlam adamdı.

Sonra, sanırım 1972 olmalı, Mamak’taki buluşmamız istenmeyen bir mekânda olmasına karşın ikimiz için de sevindiriciydi. Tartışmalarımızı çevremizdeki birçok arkadaşımızın izlemesi, birbirimize yakınlaşmamızın nedeni gibiydi. Düşüncelerini net bir şekilde sergiler, fikir alışverişini en verimli şekilde yapmaya çalışır, farklı akla gelen ve farklı bilinenlerin soğukkanlı bir şekilde ve arkadaşça ele alınmasını sağlardı. Bu yönüyle daha o zamanlarda çok kişi için örnek bir tarafı olduğu söylenebilirdi.

Türkiye İşçi Köylü Partisi kuruluş basın toplantısı.

YÜRÜYÜŞLERİN EN ÖNÜNDE

70’li yılların ortalarında artık İstanbul’da yaşıyordum. Onunla aynı kentte, Ankara’da olmamamızdan dolayı pek görüşmesek de birbirimizi takip ediyorduk. Ne zaman ve hangi yıl olduğunu hatırlamıyorum ama o dönemde Aydınlık hareketindeydi. Sonra 1978 yılı ocak ayında kurulan Türkiye İşçi Köylü Partisi’nde (TİKP) Merkez Komitesi’ne seçildi.

1975 yılıydı. Aydınlık hareketine eşzamanlı olarak Türkiye çapında resmi ve kapsamlı bir saldırı yapıldı. Bütün ülkeden seçilen Aydınlıkçılar Ankara Merkez Cezaevi’ndeyken dışarıdaki mücadele arkadaşlarımız kol saatlerimizi istediler. Bizlere o ortamda nasıl olsa gerekmezdi. Topladık ve gönderdik. Bendeki kol saati bana Deniz Gezmiş’ten yadigardı. 70’li yılların başında aranırlarken geceledikeri bir evde kalmış, o evin sahibi arkadaşım olan bir ağabeyim de ‘bende kalmasın’ diyerek bana vermişti. Birkaç yıl sonra o kol saatini Çamkıran’ın bileğinde gördüm. Söyleme fırsatı olmadı, ama iki-üç yıl önce Çamkıran’la bir telefon konuşmamızda sözünü ettim, arayacaktı. Sonra ne oldu bilmiyorum.

1978 yılındaki TİKP’nin Beşiktaş'tan Taksim'e yaptığı “Bağımsızlık Yürüyüşü” Mustafa Kemal Çamkıran’ın liderliğindeydi. En azından o günlerde bu eylem bizi buluşturmuştu.

YILLARCA HAPİS YATTI

Bu yürüyüşten kalma fotoğraflara her baktığımda onun heykel gibi siluetini hayranlıkla seyrederim.
1980 yazı başında sağlık sorunlarım nedeniyle geldiğim Almanya, beni onunla karşılaştıran yer olacaktı. Onun da Parti faaliyetleri dolayısıyla gelmiş olduğu bu dönem ne yazık ki 12 Eylül dönemiydi. Türkiye yeni bir Amerikancı askeri darbeyi yaşıyordu. Partiler yasaklanmış, yöneticileri tutuklanmış, faaliyetleri incelenmeye alınmıştı. Çamkıran parti yönetiminde olduğundan Türkiye’ye gitse tutuklanacaktı. Bir süre beklendi, ancak açık yargılamalar için bir kısım parti yöneticisinin mahkemelerde hazır bulunması gerektiğinden bir kararla Türkiye’ye döndü.

Tutuklanma ve yargılanma sürecinde TİKP yöneticileri devrimci savunmalar yaptılar. Mustafa Kemal Çamkıran da diğer herkes gibi yıllarca hapis yattı.

Devrim ve karşıdevrim karşılıklı hamleler yapıyor, siyaset sahnesi zaman zaman kızışıyordu.
Zaman ilerledi, yıllar geride kaldı.

Büyüdüğüm, tahsil hayatımın büyük kısmını yaşadığım Ankara’ya çok uzun yıllar sonra, bundan sekiz-dokuz yıl önce gittiğimde gördüğüm, evinde günlerce kaldığım arkadaşım Çamkıran, hayattan, dünyadan, siyasetten hiç kopmamış olarak karşımdaydı. Konuştuk, gülüştük, tartıştık birbirimizin gözlerine baktık. Güven verici izlenimi özgün halinden hiç eksilmemiş, vakur hali hiç değişmemişti.

Kaya gibi adamdı.

Sonraki Haber