Müzisyen Manafzade Ailesinin Viyana'daki dâhisi: Kendi orkestramı kurarak kültürümüzü yaşatmak istiyorum
Bir ilke imza atarak Balaban Konçertosu’nu besteleyen piyanist, orkestra şefi ve besteci Abuzar Manafzade müzik yaşamını ve hayalindeki çalışmaları anlattı. Üstün başarıları bulunan sanatçının en büyük hayallerinden birisi; yakın zamanda kendi orkestrasını kurmak
Azerbaycan Devlet Sanatçısı İslam Manafov’un oğlu olan ve bütün ailesi de müzisyenlerden oluşan piyanist, orkestra şefi ve besteci Abuzar Manafzade Aydınlık Avrupa’ya konuştu. Balaban enstrümanı için yazılmış ilk konçertoyu besteleyen Manafzade, içine doğduğu müzik ekolü, aldığı eğitimler ve ortaya koyduğu başarılarla parlak gelecek vadeden bir Türk sanatçı olarak müzik yolculuğuna devam ediyor. Viyana’da yaşayan Abuzar Manafzade’nin piyanodaki etkileyici performansları ve bestelediği eserlerden tüm dünyada övgü ile bahsediliyor. Uluslararası yarışmalarda 18 ödül kazanan Abuzar Manafzade aynı zamanda “Türkiye 100 Marşı” ile ses getiren Turan Manafzade'nin ağabeyi ve bu marşın orkestrasyonunu yapmış olan kişi. Viyana Senfoni Orkestrası, Viyana Radyo Senfoni Orkestrası gibi Avrupa’nın ve dünyanın önemli orkestralarını yöneten Abuzar Manafzade, çağdaş operaları sahneye koyan Neue Oper Wien'de de orkestra şefi olarak çalıştı. 2021 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından "Azerbaycan Diline ve Kültürüne, Azerbaycan Diasporasına Katkılarından Dolayı" Madalya ile ödüllendirildi. Abuzar Manafzade ile müzik yaşamını ve hayalindeki projeleri konuştuk.
‘EĞİTİM SOYAĞACIM BEETHOVEN'A KADAR UZANIYOR’
Müzisyen bir aileden gelip çok iyi müzik eğitimi aldınız ve hakkınızda profesörler tarafından söylenmiş övgü dolu yorumlar bulunuyor. İçinden geldiğiniz müzik ekolü ve edindiğiniz birikim hakkında neler söylersiniz?
Benim öncelikle en büyük şansım müzisyen bir ailede doğmuş olmam. Babam Azerbaycan Devlet Sanatçısı, piyanist İslam Manafov. Moskova Çaykovski Konservatuarı mezunu, kökleri ta Beethoven’a kadar uzanan bir müzik eğitim soyağacının temsilcisi. Annem piyanist ve piyano öğretmeni Shukufa Manafova, kız kardeşim Azerbaycan Devlet Sanatçısı piyanist, orkestra şefi, besteci Turan Manafzade. Akrabalarımız da hepsi mutlaka bir enstrüman çalar. İlk müzik eğitimimize küçük yaşlarda Bakü'de Müzik Okulunda başladık. 2000 yılında ailece İstanbul'a taşınmamız sonrasında kardeşim ile seviye sınavlarını başarıyla geçerek 400 kişi içerisinden üç kişiden ikisi olarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı (MSGSÜDK) Ortaokulunu kazandık. Daha sonra lise ve lisans eğitimimizi de burada tamamladık. MSGSÜDK‘da hem Türk Beşleri’nden Ulvi Cemal Erkin ve Ahmet Adnan Saygun‘un öğrencilerinin, hem Fransa, İtalya, ABD‘de eğitim almış hocaların piyano, kompozisyon ve orkestra şefliği öğrencisi oldum. Mezuniyetim sonrasında ise, dünyanın en iyi müzik üniversiteleri sıralamasında her sene ilk üçte yer alan, köklü ve saygın bir geçmişe sahip ve özellikle orkestra şefliği alanında üç gün süren çok zorlu sınavlar sonucunda her sene sadece birkaç öğrencinin kabul edildiği, Herbert von Karajan, Claudio Abbado, Zubin Mehta gibi büyük orkestra şeflerini yetiştiren Viyana Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesinin 5 yıl süren Orkestra Şefliği Bölümü‘nü kazanan ilk Azerbaycanlı olduğumu gururla söylemek isterim. Geçtiğimiz sene ise Azerbaycanlı büyük besteci Fikret Amirov’un eserlerine yer verdiğim, muhteşem Musikverein Altın Salon’da, Viyana Radyo Senfoni Orkestrası’nı yönettiğim mezuniyet konserim sonrasında Avusturyalı müzik otoritelerinin eserlerimiz ve performansım karşısında söyledikleri olağanüstü yorumları ve hayranlıklarını görmek müthişti! Orkestra Şefliği eğitimimin yanında, aynı zamanda Anton Bruckner Üniversitesi’nde de Piyano Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. Eğitim sürecimde ayrıca dünyanın birçok yerinde piyano ve orkestra şefliği masterclass’larına katıldım. Tüm bunları göz önüne aldığımızda, farklı ülkelerden ve eğitim kökeninden gelen hocalarla çalışmış olmak bana tüm ekolleri tanıma ve müziğe farklı pencerelerden bakma niteliğini kazandırdı ki bunun bir müzisyen için çok önemli ve büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Aileme ve tüm hocalarıma şükranlarımı sunuyorum.
BALABAN VE SENFONİ ORKESTRASI İÇİN YAZILMIŞ İLK KONÇERTO
Balaban için yazılmış olan ilk konçertoyu bestelediniz. Balaban enstrümanı için bir eser besteleme fikri nasıl ortaya çıktı?
Balaban çok küçük ses aralığına rağmen, inanılmaz etkileyici bir sesi olan ve beni de küçüklükten beri çok etkilemiş olan bir enstrüman. Azerbaycan müzik tarihine baktığımda "Tar ve Senfoni Orkestrası", "Kamança ve Senfoni Orkestrası" vs. için konçertolar yazılmış olduğunu gördüm. Fakat Balaban için böyle bir eser olmadığı için, ayrıca etnik enstrümanımızı Klasik Batı senfoni orkestrasıyla buluşturarak kültürlerarası köprü kuracağımı düşünerek ki bir sanat insanı olarak bu benim en büyük ideallerimden birisi, büyük bir mutlulukla 2013 yılında bu Konçertoyu bestelemeye başladım. Eserde aynı zamanda Azerbaycan vurmalı enstrümanı nağara ve piyano da solist olarak yer almakta. Eserin dünya prömiyeri 2018 yılında ABD'nin Kaliforniya Eyaleti’nde Monterey Gençlik Senfoni Orkestrası ile gerçekleşti. Eserin Azerbaycan prömiyeri ise kız kardeşim Turan Manafzade'nin şefliğinde 2019 yılında Bakü Filarmoni Salonu'nda gerçekleşti. En son icraları ise daha geçtiğimiz ay ilk defa benim kendi şefliğimde Brezilya’nın Belém ve Brasilia şehirlerindeki senfoni orkestraları ile gerçekleştirildi. Esere olan ilginin her geçen gün daha da artması, eserin bestecisi olarak beni çok mutlu ediyor. Ayrıca bu yıl “Balaban/Mey İşçiliği ve İcra Sanatı”nın Azerbaycan ve Türkiye’nin çok uluslu dosyası olarak UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine kaydedilmesi de mutluluk veren bir gelişme oldu.
‘BALABAN ORTAK MİRASIMIZ’
Bu eserin Türkiye ve Azerbaycan’da seslendirilmesi yönünde hangi çalışmalar yapılıyor?
Dediğim gibi Balaban Konçertosu'nu daha önce Azerbaycan'da seslendirdik ama henüz Türkiye’de seslendirilmedi. Dünyanın her yerinde ve her seferinde daha ilk bölümden sonra bile ayakta alkışlanan bu eserin Türkiye’de de çok sevileceğinden eminim. Ortak kültürümüzü yansıtan bu enstrümanı dünyaya tanıtmak için bu esere sahip çıkılması gerektiğini ve mümkün olduğunca dünyanın her yerinde bu eserin seslendirilmesi için hem bireysel hem de kurumsal anlamda, dış temsilciliklerimiz de dahil, devletlerimizin destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu esere sahip çıkmak demek, ortak değerimize, ortak mirasımıza sahip çıkmak demektir.
‘TÜM DÜNYADA BARIŞ DİLİYORUM’
Bir de "Hocalı'ya" eseriniz var. Bu eseri ne zaman bestelediniz? Bu eserle vermek istediğiniz mesaj neydi?
1992 yılında Hocalı'da yaşanan soykırımı, orada hayatını kaybeden insanların sesini tüm dünyaya duyurmak, dünyanın neresinde olursa olsun insanlığa karşı yapılmış olan tüm haksızlıkları, savaşları, katliamları protesto etmek ve barışa çağrı için 2016 yılında besteledim bu eseri. İlk seslendirilişi İstanbul'da oldu ama sonrasında UNESCO, Avrupa Parlamentosu gibi önemli merkezlerde, Amerika, Asya ve Avrupa'da, kısaca dünyanın her yerinde hem kendim hem aile üyelerim hem de birçok müzisyen ve orkestralar tarafından yüzlerce kez seslendirildi. Sanatın, insanlığın barış ve huzur içerisinde yaşaması için büyük ve önemli bir güç olduğuna inanıyorum. Büyük Atatürk'ün söylediği gibi "Yurtta sulh, cihanda sulh!" diyor, bir daha böyle acılar yaşanmamasını ve din, dil, ırk ayrımı olmaksızın, tüm Dünya’da barış olmasını diliyorum.
‘HEP MÜZİKLE İÇ İÇE BÜYÜDÜM’
Biraz ailenizden bahsedelim. Manafzade ailesi müzik dünyasında tanınan bir aile ve giderek de müzisyenlerle genişleyen bir aile.
Dediğim gibi Manafzade ailesinde doğmuş olmak büyük bir şans. Dünyaya gözümü açtığımdan beri hep müzikle iç içe büyüdüm. Evimizde 3-4 piyano ve gece gündüz müzik. Çevremizde aile dostlarımız büyük ressamlar, yazarlar, mimarlar. Ailem 23 yıldır İstanbul'da yaşıyor. Ben ise son 8 yıldır Viyana'da, eşim, Alman-Kübalı soprano ve oyuncu Karen Danger-Manafzade ile birlikte yaşıyorum.
"Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" sözünü destekler nitelikte, ailece tüm başarılarımızın arkasında annem Shukufa Manafova'nın olduğunu söylemek isterim. İstanbul'un en ünlü piyano hocalarından, bugüne kadar dünyanın her yerinden onlarca gence piyano eğitimi vermiş, onlara en zor sınavları, konservatuarları kazandırmış, bizim de üstümüzde en çok emeği olan müthiş insan annem. Babam, piyanist İslam Manafov ise tüm dünyada konserler veren, eleştirmenler tarafından "Piyano'nun Altın Çağı'nın Son Romantik Temsilcisi" gibi sözlerle övülen, hepimizin baş tacı, üstadı. Piyano resitallerinin yanında verdiği master-class'lar ve yıllardır yürütmekte olduğu "Çocuklar ve Gençlerle Müziğe Yolculuk" Projesiyle de binlerce insanın hayatına dokunmuş büyük bir sanatçı. Kız kardeşim Turan Manafzade de benim gibi hem piyanist hem orkestra şefi hem besteci. Ayrıca çok güzel de sesi var, kendi parçalarını piyanoda çalıp söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına ithafen hem sözü hem bestesi kendine ait "Türkiye-100" eseri de insanlar tarafından inanılmaz sevildi, her yerde çalınıyor, söyleniyor. Turan daha bu eseri taslak aşamasında Şubat 2023'te bana gönderdiğinde, "Buna bir de söz yaz, bu Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl marşı olsun!" dedim ve dediğim oldu. Benim fikrimce de 100. yıla ithafen yapılan marşlar içerisinde en güzeli Turan'ın bestelediği marş oldu!
‘ESERLERİMİZ ULAŞILABİLİR OLMALI’
Türkiye ve Azerbaycan, kendi eserlerimizin seslendirilmesi, çoğaltılması ve uluslararası alanda kültür sanat işbirlikleri için hangi adımları atmalı?
Burada yapılması gereken işler çok fazla. Tarih boyunca şahit olduğumuz ve dünyada da örneklerini gördüğümüz gibi, ilk ve en önemli nokta devlet seviyesinde sanata ve sanatçıya, yaratıcı projelere maddi desteğin verilmesi. Bir sonraki aşamada ise özel kurumların, şirketlerin vs. maddi desteği çok önemli. Ülkelerimizin global arenada lâyığınca temsil edilmesi adına dinamik ve vizyoner gençlerin değerlendirilmesi ve önemli kurumlarda görevlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Genç bestecilere yeni eserler yaratmaları konusunda, genç müzisyenlerin yurt dışında eğitim almaları konusunda verilecek destek, yeni kurulacak olan oda müziği toplulukları, orkestralar, korolar, çağdaş müzik gruplarını vs. desteklemek, senfoni, opera, konçerto gibi büyük çaplı yeni eserlerin bestelenmesinin teşvik edilmesi ve bunların düzenli olarak orkestraların, opera evlerinin programlarına konması vs. bunların sadece bir kısmı. Bestecilerimizin yazmış olduğu ve dünyada ses getireceğine inanılan iddialı eserlerin dünyanın önemli orkestraları tarafından, önemli konser salonlarında, önemli etkinliklerde seslendirilmesi, yine önemli CD firmaları tarafından kaydı yapılarak dünyada ciddi müzik dinleyicilerine sunulması, bu kayıtların ve eserlerin notalarının orkestra şeflerine, müzik eleştirmenlerine, tüm dünyadaki müzik üniversitelerinin kütüphanelerine gönderilmesi ve aynı zamanda dijital ortamlarda da bu kaynakların ulaşılabilir olmasının sağlanması çok önemli.
‘İLK OPERAMI BESTELİYORUM’
Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?
2023 yılında kendi bestelerimden ve Azerbaycanlı bestecilerin eserlerinden oluşan ilk CD kaydımı yayınladım. Tüm dijital platformlarda dinlemek, ayrıca imzalı bir şekilde kişisel web sitem www.abuzarmanafzade.com'da satın almak da mümkün. Şimdi ise ikinci CD kaydımın hazırlıklarına devam ediyorum. Yaratıcı insanlarda projeler bitmez! Piyanist ve orkestra şefi olarak tüm dünyada devam eden konserlerimin yanında, şu anda ilk operamı besteliyorum. Bunun yanında uzayla ilgili bir müzikal besteleme teklifi aldım, görüşmeler devam ediyor.
Genç ve etkileyici bir müzisyensiniz. En büyük hayaliniz nedir?
En büyük hayallerimden birisi; yakın zamanda kendi orkestramı kurmak. Yenilikçi ve dinamik bir yapıya sahip, yetenekli genç müzisyenlerden oluşacak bir orkestra kurmanın toplumsal ve kültürel anlamda bizlere katacağı değer ve geri dönüşlerin yankısı büyük olacaktır. Bu projeyi desteklemek isteyen tüm sanat fedaisi insanlar ve kurumların bana ulaşmasından büyük mutluluk duyarım.