N. Pelosi’nin gözyaşları veya iç politik çıkarlar uğruna Kafkasya’da barış sürecini baltalamak 

Seçime yaklaşan ABD’nin iç siyaseti bağlamında, başka ülkeler arasındaki barış süreci baltalanabilmektedir. Son girişim, sorunun çözümünde rol alamayanların 'cesaretlendirmesi', Ermenistan’a yeni ve daha ağır bir izolasyon sürecinden başka hiçbir şey vadetmiyor

Pelosi, sözde soykırım anıtı önünde böyle ağladı.

Bilindiği gibi 2020 yılında Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Demir Yumruk operasyonu ile Azerbaycan topraklarında 30 yıla yakın devam eden Ermenistan işgalini sonlandırdı. Azerbaycan bu askeri seçeneği 1993 tarihli BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı nitelikli 4 kararı gereği ve aynı zamanda sorunun çözümü doğrultusunda AGİT Minsk Grubu’nun bilinçli olarak hiçbir şey yapmaması sebebinden kullandı. Dolayısıyla sorunun askeri yolla çözülmesinin ardından AGİT Minsk Grubu da ölmüş oldu. Böylece Demir Yumruk operasyonu BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı nitelikli 4 kararının Azerbaycan tarafından tek başına uygulandığı bir operasyon olma niteliğini kazandı.

10 Kasım 2020, 11 Ocak 2021 ve 26 Kasım 2021 tarihlerinde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı Paşinyan tarafından Azerbaycan ve Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesini, ulaşım-iletişim hatlarının kurulması/onarımı ve en önemlisi iki ülke sınırının belirlenmesini öngören üç deklarasyon imzalandı. Bu doğrultuda Azerbaycan ve Ermenistan’ın başbakan yardımcıları düzeyinde görüşmeler yapıldı. 2022 yılı Şubat ayında Azerbaycan, barış anlaşması doğrultusunda müzakere sürecine yön verebilecek beş ilkeyi (devletlerin karşılıklı olarak toprak bütünlüklerinin tanınması, toprak iddiasında bulunulmaması, kuvvet kullanılmaması, ulaşım-iletişim hatlarının onarımı/kurulması, sınırların belirlenmesi/netleştirilmesi ile diplomatik ilişkilerin kurulması) Ermenistan’a önerdi. Fakat Ermenistan’ın somut hiçbir adımı görülmedi.

SEÇİME ODAKLI 'SOYKIRIM' ANITI ÖNÜNDE GÖZYAŞLARI

Buna paralel olarak, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in arabuluculuğu ile Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasında 4 görüşme yapıldı. 31 Ağustos tarihli Brüksel görüşmesinin ardından bu sene içinde barış antlaşması metninin tamamlanması yönünde her iki devletten en üst düzeyde fikir beyanları duyuldu. İki ülke arasında barış antlaşmasının imzalanması yönünde umutlar yeşerdi. Fakat Ermenistan tarafının 2020 yılından beri hem Rusya Federasyonu, hem de Avrupa Birliğı’nin arabuluculuğunda varılmış mutabakatlar doğrultusunda somut adımlar atmakta isteksiz davranması (hatta hiçbir adım atmaması, bilakis her defasında büyük kayıplar yaşamasına rağmen barışı provoke eder nitelikli beyan ve faaliyetlere yeltenmesi) çok sayıda olumsuz etkenlere kapıları açmış gözükmektedir.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi 17-18 Eylül tarihlerinde birkaç Ermeni asıllı Kongre üyesi ile Ermenistan’a bir ziyaret düzenledi ve gerçeklikten tamamen uzak siyasi ve maddi rant mekanı olan sözde “soykırım” anıtı önünde “gözyaşları” akıttı, Ermenistan’ı destekler nitelikli, Azerbaycan’a karşı iftira dolu açıklamalarda bulundu. Bir aydan fazla bir süre sonra kasım ayında, ABD Kongresi’ne yapılacak seçimler öncesi akan bu “gözyaşlarını” anlamak çok zor değil. Asıl önemli olan Ermenistan’ı “destekleme” nitelikli açıklamaların ve “gözyaşlarının” ilk “meyveleri” Azerbaycan’ın çeşitli ülkelerde bulanan Büyükelçiliklerine karşı Ermeni milliyetçilerce hunharca saldırılar olarak tezahür etti. Bu destek ve cesaretlendirmenin Türkiye ve Azerbaycan’a karşı orta ve uzun vadede başkaca olumsuz siyasi, sosyal ve hukuki faaliyetler şeklinde de tezahür edeceğini öngörmek kolaydır. Ayrıca siyaset bilimi alanında faaliyet gösteren bilim insanlarını, özellikle de demokrasi kuramcılarını rahatsız etmesi gereken bir husus da şu ki, ABD’nin iç siyaseti bağlamında seçim mekanizmasının gereği/yönlendirmesi/teşviki ile binlerce kilometre uzakta bulunan başka ülkeler arasındaki barış süreci söz konusu ülkenin iç siyasi çıkarları uğruna baltalanabilmektedir. Bu hususta demokrasi kuramcılarının doktriner çalışmalarına ivme katılması elzemdir.

ERMENİSTAN YALNIZCA DÜNYADAN YALITILIR

Konumuza dönecek olursak, gerek Demir Yumruk operasyonu, gerekse de son iki sene zarfında Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin yapmak zorunda kaldığı diğer askeri operasyonlar bir uluslararası hukuk kişisi olan Ermenistan’ın uymak zorunda olduğu uluslararası hukuka riayet etmeye zorlama girişimleridirler. Yani Ermenistan son 30 sene zarfında çeşitli ülkelerin “demokratik seçim mekanizmaları” başta olmak üzere diğer saikler sebebinden cesaretlendirildiğinden dolayı uluslararası hukuku bariz bir şekilde hiçe sayabiliyordu. Dolayısıyla Ermenistan’ın cinayetlerine, onu cesaretlendirenler de ortaktırlar diyebiliriz. Aslında sözkonusu cesaretlendirme ve “gurur okşama”nın Ermenistan`daki Ermeniler için yarattığı hipnotik durumdan uyanmak çok da zor değil. Bir tarafta Ermenistan’daki nüfustan çok daha iyi ekonomik durumda yaşayan diaspora Ermenileri, bir tarafta “demokratik seçim mekanizmasının” aktörleri diğer tarafta ise ekonomik zorluklardan dolayı gün geçtikçe nüfusu azalan ve mali yardımlarla ayakta durabilen Ermenistan. Söz konusu “cesaretlendirmenin” kime/kimlere, ne faydası olduğu anlaşılabilir. Sadece 12-14 Eylül tarihlerindeki provokasyon ve Azerbaycan sınırını geçerek arazileri mayınlama sırasında çıkan çatışmalarda Ermenistan 400’e yakın askerini kaybetti. Ermenistan’ın artık biraz düşünmesi gerekmez mi?

Dağlık Karabağ sorunu 2020 yılında çözülmüştür. Böyle bir sorun artık yok. Bu sorunun çözümünde rol alamayanların “cesaretlendirmesi” veya ölmüş Minsk Grubu’nu diriltmeye çalışması Ermenistan’a yeni ve daha ağır bir izolasyon sürecinden başka hiçbir şey vadetmiyor.

Sonraki Haber